..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. -Atatürk
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Aşk ve Romantizm > Haydar Gündüz




5 Haziran 2012
Ukde  
Haydar Gündüz
Pişmansın, beni kabullenemeyişin başka bir izahı yok. Seviyordum, yaptığım en iyi şeyde buydu sanırım. Oysa sen sevilmekten dahi korup, sana karşı beslediğim duyguları piç gibi ortada bırakıp ilk fırsatta kaçmayı yeğledin


:AHBF:
Pişmansın, beni kabullenemeyişin başka bir izahı yok. Seviyordum, yaptığım en iyi şeyde buydu sanırım. Oysa sen sevilmekten dahi korkup, sana karşı beslediğim duyguları piç gibi ortada bırakıp ilk fırsatta kaçmayı yeğledin. Dönüşü de yok şimdi. Gurur denen illete bu kadar esirken mümkünmüdür kabullenmek sence. Hoş dönsen dahi çalacağın bir kapı yahut açmasını bekleyeceğin kimsede yok. Durmadım bende senden sonra, baktığım her yerden anıların peyda oluyordu. Zor geldi, anılarınla aynı yerde mahsur kalmak. Bir sabah çekip kapıyı, camı çerçeveyi döküp, Gelmişine geçmişine sövüp terk ettim her şeyi. Önceleri zor geldi, doğup büyüdüğüm yerden ayrılmak. Ama sonra fark ettim ki, Zaman hızla akıp gidiyordu. Bunun üzerine düşündüm, Bir süre düşünmek denen, kimilerine kafayı yediren bir olgu içersine düştüm. Bu sırada senden cayıp kendimi suçladım. Ahmakça şeyler hayal ettim. Umut denen zırva şeylere kaptırdım kendimi. Acıyla başlayan sonu mutlu biten amerikan filmlerindeki karakterlerle özleştirdim bizi. Onlarla mutlu olmayı kendimce biraz basitleştirdim. Artık biraz biraz yaşama belirtileri göstermeye başlamıştı bedenim. Oksijen istiyor, güneşte kavrulmak istiyordu tenim.
Ah şunu kafan bir soksaydın, çok basitti mutlu olmamız. Tabiri caizse samanlık dahi kâfiydi. Ama senin için bu yeterli değildi. Senin için yaşamın belli bir standartı olmalıydı. Değim yerindeyse Iso 9002’si bir hayat, yaşanmaya dahi değmezdi. Oysa yaşadığımız ve sürdürdüğümüz bu hayatın içersindeki bazı noksanlıkların sebebi, ısmarlama hiçbir şeyin üzerimize tam oturmamasından kaynaklanıyordu. O nedenle ki, yaşadığın hiçbir şeyden hak talep şansın yoktu. Değiminle kalıpların bu sevda denen illettin üzerinde o kadar başarılı olamıyordu. O nedenledir ki sanırım, sen basit olanı seçip bitirmeyi, unutmayı, yok saymayı seçtin. Oysa biliyordum ki sende en az benim kadar seviyor ve mutlu olmayı istiyordun. Kendince mantığı arayıp, sevgiyi bir kenara koyup sadece mutlu olmayı seçtin. Ama sevginin ekseninde var olan mutluluk bir bütündü, bunu anlaman bu kadar güçmüydü, bilmiyorum, ama sen inkâr ettikçe, çırpınışlarımın bana acı vermekten başka bir işe yaramadığını biliyordum. O yüzdendir sana bir kez daha dur gitme demek gelmedi içimden. Bıraktım her şeyi oluruna. Nasılolsa su giderini buluyordu. Hiçbir enkaz belli bir süre yerde kalmıyordu. Bende yeni bir sayfa açtım hayatıma. Senin dediğin gibi lise üniversite müniversite de bitirmedim. Giderken arkanda bıraktığın bu enkaz içerisinde beni bulan, açtığın yaralarını sevgisi ve şefkatiyle tedavi eden eşimle tanıştım. Kısacası beni ben olduğum için seven. Ama ne kadar inkâr etsem de, yinede seni unutmuş değilim.
Yalnız biliyormusun, ben biliyorum ki bir gün gelirde bir yerde karşılaşırsak, Ağaran saçlarını, yine eskisi gibi toplamış, gözlüklerini değiştirmemiş ve hatta o çok sevdiğin bluzu yine giysende, hiçbir şey eskisi gibi kalmayacak. Sende benim gibi muhtemelen biriyle evlenmiş olacaksın. Oysa biliyorum ki bana bir şans vermeyişinin ve bu aşkı doya doya yaşayamayışımızın tek faili sen olarak bir ömür boyu pişmanlık acısıyla yaşayacaksın. Bu ukde senin içinde bir ur gibi büyüyüp seninle beraber ölecek sevgilim.


Şubat 2009



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Ben Bir Taşeron İşçiyim [Şiir]
Beklemem [Şiir]
Cevaben [Şiir]
Dalgakıran [Şiir]
İşçidir Benim Babam [Şiir]
Azrail'in Oyunu [Şiir]


Haydar Gündüz kimdir?

Ben sizin neler söylemek istediğinizi bilemem, duyamam ama siz beni yazdıklarımla tanıyıp anlayabilirsiniz.

Etkilendiği Yazarlar:
nazım hikmet , zülfü livaneli , yılmaz güney, yılmaz erdogan


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Haydar Gündüz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.