Ben bir dünya yurttaşıyım. -Sokrates |
|
||||||||||
|
Birbirine aşık iki insan... Dünyada alışılagelmiş yargılar vardır.Örneğin; ilkbaharda aşık olmak zorundasınız, el ele diz dize oturmalısınız vb. Boğaz manzaralı aşklar vardır. Ambalajı en romantik olanlar da onlardır. Peki ya bir sahil, bir köprü yetmiyorsa? İnsan aşık olduğunda karnında hani şu küçük aşkı simgeleyen kelebekler dolaşır. İnanmayın onlara! Aslında onlar sizin tüm fiziki ve ruhsal dengelenizi alt üst etmeye çalışan, oldukça sinsi olan yansımalardır. Nerede görülmüş sorarım bir aşkın veya bir sevginin bitmediği? Eleştirdiğim nokta aşk değil kesinlikle. Dünyanın en masum (!) duygularından biridir o. Tabii gerçek kalıplarına uyduğu müddetçe.Ben aşkın en derinden gelen; gizli kalmış kilitli kutulardan, tozlanmış raflardan indirildiği; insanın kendine verdiği sözleri yıktırdığı hallerini severim. Acı çekmem gerekiyorsa da çekerim. Peki ya aşkı bir iki popüler şarkıda bulanlara, kendilerini saatlerce bir iki kadehin arkasına atanlara ne demeli? Aşk bu mudur? Aşk böyle mi olmalıdır? Nerede kaldı utancından sılanın yüzüne bakamayan aşıklar? Nerede şimdi o en eski hatıralar? Sanırım ben biraz geri kafalıyım. Bana göre sevgilinin yüzünde ömrü görmeli insan. Gözleri ne renk olursa olsun çakırım demeli. Saçları nasıl olursa olsun dokunmaya korkmalı bir tek teli düşer diye. Utangaç olmalı aşık, tensel arzuları geçmemeli aşkının önüne. Bir dertse eğer yakalandığı duygu trafiği devası da sevgili olmalı. Başladığında hayat maratonu birlikte başlamalı. El işte o vakit tutulmalı. Aynı gül bahçelerinden geçildiğinde birinin eline batan diken diğerinin canını yakmalı. Farklı yerlerde olduklarında belki de yollar ayrıldığında hala o dikeni hissedebilmeli. Farklı şehirlerde ayrı iki beden aynı ruhu paylaşmalı. Öyle bir aşık olunmalı ki nihayetinde Ahiret'te de aynı bahçelerde dolaşmalı birlikte. Ama bu defa dikensiz, dupduru ve sadece onunla sonsuz, uçsuz bucaksız bir hayat... Ben aşkı böyle görüyorum. Ama en fenası aslında hiçbir zaman böyle olmayacağını biliyorum. Hikayeler bile değişmişken, prens artık balkabağıyken düşlediğim aslında her kadının düşlediği aşk yalnızca üstatların şiirlerinde kaldı!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nihal Yıldırım, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |