01.02.2009 00:06:35
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
Mavi dünya...!
Mavi dünya bizim olsun
Bizim olsun tüm gelecek
göreceğimiz günlerimizi seçecek
Vakitlerim olsun isteyecek
Sus sus’da usta kader fark etmesin ikimizi Hemen çevirmesin feleğin çemberinden yüreğimizi Daha saklambaç oyunumuz bitmeden Köşe başlarında koşup düşerken Dolanmasın yollarımız kahpe kaderin ağlarına Can pare gülen yüreğimiz
Sus sus gülen gözlerine bekle beni Severek gösterelim mavi dünyaya büyüdüğümüzü
Üzülmesin kararmasın başımızda kızıl güneş Rüzgarlar üşütmesin ince narin ellerimizi
Saklasın kuşluk vakitleri Anne kucağı sıcaklığında sarsın Uyuklarımızı bölmesin kan kavga dava Biz çocuğuz davalarımızda kavgalarımızda Çayır çömlekte miske mızıkçılığında olsun
Sus duymasın canavarların kulakları Şen şakrak çocuksu kahkahamızı Düşmesin saf düşlerimize ölümün gölgesi Akşam üstü köşe başında pamuk şekerlerinle bekle Gülerek büyüyelim sevginin gölgesinde |
|
14.10.2008 23:32:39
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
ŞİMDİ İHANET ZAMANI…!
Dolduk, zamanla doyduk. Öyle bir doğduk ki, Evrimde devr-i ihanet olduk. Vurduk yırttık, kırdık dağıttık, Aktık azdık, azgınlığımızda yaktık, Yürekten çağlayan şelaleri.
Bağladık bağlandık, Öyle bir olağandık ki, Sorma gitsin; şimdi gibi. Dillerimiz verdi, ellerimiz sevdi. İhanetin bağımlısı, sonsuz eseri olduk.
En kötüsü de bu ya… Ne yana dönsen, Her nasıl düşünsen, Arkadan koca bir zaman akar, Hayıflanırsın farkına vardığında.
Evvel var zaman içinde, Daha doğuştan başlar. Ötesine takvimler yetmemiş belli ki. Sonuçlar bağlanır hep, bir eklenti bulunur. Esaslar volta atar, işte o zaman boşlukta.
Somutlar vardır öznede. Öteki, yanındaki, diğeri gibi. Söz meclisinde konu aranır. Ne nasıl niçine indirgenemez. Hayallerimizi suçlarız zamanla. Boş yere didiştiğimiz egolara değil, Yattığımız gaflet uykularına yükleriz suçu. Demeyiz, bilmeyiz, bunu biz yaptık. Oysa verilmiştir, “sebep sonuç ilişkisi”.
Laf cambazı sorsan hepimiz. Mazeretimiz ömrümüzden çok. Kabahatimizin özrümüzden büyüklüğü, Sindirmiş, korkutmuş, İçimizdeki dürüstlüğü. Küçük zihniyetlerin beslediği, Çorbacı kişiliklerle derdest olmuşuz. Zaaflar ahvalinde boğmuşuz ruh dengemizi. Niteliklerin kaybolduğu, Niceliklerin sofra kurduğu, Akşam üstlerinde bırakmışız insan olmayı.
Ufuktan doğan sabahın yönü değişir mi? Unutmuşuz dönenceyi. Doğaya ihanetle başlayan kervan yolunda, Ataya anaya, vatana millete, geçmişe tarihe, Yolda bıraktığımız eşe, Ve bil cümle aleme dosta, Savurmadık mı ihanetin baltasını?
Alışmış kudurmuştan beterliğimizle çıktığımız yolda, Haberimiz var mı kimler kaldı? Giymeye bile emin olmadığımız Kefenin cebine, doldurmadık mı bencilliğimizi? Şimdi ne kaldı elimizde, Dünden, bu günden ve yarından artık? Sonsuz zaman içinde. Vuran vurana, talan talana, Yakan yakana, yıkan yıkana, Çalan çalana, çırpan çırpana, Aşk olsun ihanet seni tutana.
Güç şimdi, en zalim olanda, Makbul, en büyük hain olanda. Şimdi ihanet zamanı boyuna göre, Kim kime ne kadar hayın, Sayın bulun bakalım? En çok kim, kime, ne için, İhanetine egonun hakim? Şimdi ihanet zamanı.
|
|
31.05.2008 16:12:57
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
GÖRDÜĞÜN MÜ VAR…!
Dersin ki yad ellere gitmem sevdiğim
Yabanın elinden döndüğün mü var
Sevdamıza nifak sokmam sevdiğim
Yüreğimin kanını yar gördüğün mü var
Gönlün gah burada gah ayrı yarda
Gelip te bir dala konduğun mu var
Dilin de yüreğinden hüsran arada
Ağıdan balı bilip yar seçtiğin mi var
Sende düşermisin bilmem kora da
Ney yardan ne serden geçtiğin mi var
Gezersin arı gibi bin bir renkli yabanda
Sevdalı ağrısını yar gördüğün mü var
Sabırsız gönlünü bilmem ne etmeli
Bacasız dumanı duyduğun mu var
Terki diyar edip cana sensiz gitmeli
Senden başka canı yar sorduğun mu var
Feriha neylesin sevmiş gönlü bir kere
Hatırına gelip te adını andığın mı var
Kırıp ta düşürdüğün sevdan idi yerlere
Uzatıp da elime elini yar aldığın mı var
ferihaceylan
|
|
31.05.2008 16:08:00
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
KADIN..!
Aynı asırda geldik Aynı candan üredik Sen efendi biz köleydik Hiç mi ruhun sızlamadı
Geldiğimiz yer aynı değimli Gittiğimiz yer aynı Öyle ise nedir bu cefa ki Yüreğin mi beynin mi Bilemedim neyin beni anlamadı Tanımadı tanıyamadı İftiranda kaç canım boğuldu
Kaç el var üzerimde Durup da sayamadığım Kaç dil kaç yürek Daha kaç sıfat yüklenecek Koşarken evimin ön sokağında Kızgın keskin kör bir bıçak gibi Hayatımı doğrayacak Ömür dalım yeşermeden Meyvelerim önüme düşmeden Daha kaç yol yönümü çevirecek
Ben kendimden habersiz Gözlerim dünya ya renksiz Umutlarım körpe dikensiz Bu dünya bana böyle düzensiz Kaderim kimlerin elinde çaresiz Daha kaç kez dizlerinden vurulacak Kalkacak adımlayacak Nasıl olacak benim canımı yakarken Senin canın yanmayacak
Bir yanım çocuk oynar Bir yanım kadın yar ağlar Kaç dölüme umutsuzca ciğerciğim yanar Çocuk ruhunu terk etmeden Onca yüke nasıl koşar Alın artık üstümden kamburumu Ben kadınınım bir de adım var
|
|
20.03.2008 14:34:36
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
BU GÜN DOĞUM GÜNÜMMÜŞ…!
Bu gün doğum günüm müş Unutmuşum kederlerin sayfasında Sararıp dökülmüş Hazan vakti gelmeden kaybetmişim Unutmuşum doğuşumu
Bu gün doğum günümmüş Adı doğuşummuş Yalandan dünyaya kovulmuşum Bir sahip çıkanım olmamış Arka durmamış zaman Acılarım beni dağlarken
Bu gün doğum günümmüş Usta hayatların arasında çırak kalmış çağlarım Yaşamadan paslanmış dünyalarım Bağırmışım çağırmışım Dağıtmışımda kaç kereler doğal fırtınaları Asıl hep sinsi rüzgarlarda savrulmuşum
Bu gün doğum günümmüş Doğmuşum ya işte neyse Bir gece vakti sabahı sel eylemişim güneşe El vermiş yıldızlar toprağa güneşe Tutunmuş yamacında yaşamın Kıyılarında sürüklenirken acıların Susmuşum Susadıkça hayata Suskunluğumu gelecek günlere bozmuşum Duymamış bir yerlerim Kapatmış gözlerini yüreğim Saklanmışım Gülen aynalara Gülerek geçmiş bende zaman Kısır zamanların çoğalan türleri olmuşum Yutmuşum Tek başına geldikçe büyüyen Üstümde yürüyen Koca bulutlar bırakmışım ardımda Çokmuşum çoğalmamın faydasını Yağarken görmüşüm Dağıldıkça ferman ferman Nerde ne zaman ağlamışım aklım almaz Utanırım söylemeye Şefkati tanımamış duymamışım Kara tahtalar arasında Demir ızgaralara sıkışmış saman çöpü görmüşüm İşte o zaman düşmüşüm Ben insan mışım Yakmışım yıkılmışım İsyanı göğe bağlamışım Çağırmışım gidenleri Sormuşum sorgulanmışım Ama hiç adam olamamışım Bu dünyayı hiç tanımamışım
Bugün doğum günümmüş Ne dostlarım var bana hediyeler verecek Ne de canlarım Ağlar bir gece vakti yanlızlıktan acılarım Zamansız doğuşuma sızlar Umutsuz körpe dikenli yarınım Ve ben artık bağırmıyorum Şimdi uzaklarda Bir mekanda başsız yatan mezarım Çünkü ben yaşanmamış hayatları yazan İsimsiz bir yazarım
|
|
20.03.2008 14:30:10
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
BU GÜN DOĞUM GÜNÜMMÜŞ…!
Bu gün doğum günüm müş Unutmuşum kederlerin sayfasında Sararıp dökülmüş Hazan vakti gelmeden kaybetmişim Unutmuşum doğuşumu
Bu gün doğum günümmüş Adı doğuşummuş Yalandan dünyaya kovulmuşum Bir sahip çıkanım olmamış Arka durmamış zaman Acılarım beni dağlarken
Bu gün doğum günümmüş Usta hayatların arasında çırak kalmış çağlarım Yaşamadan paslanmış dünyalarım Bağırmışım çağırmışım Dağıtmışımda kaç kereler doğal fırtınaları Asıl hep sinsi rüzgarlarda savrulmuşum
Bu gün doğum günümmüş Doğmuşum ya işte neyse Bir gece vakti sabahı sel eylemişim güneşe El vermiş yıldızlar toprağa güneşe Tutunmuş yamacında yaşamın Kıyılarında sürüklenirken acıların Susmuşum Susadıkça hayata Suskunluğumu gelecek günlere bozmuşum Duymamış bir yerlerim Kapatmış gözlerini yüreğim Saklanmışım Gülen aynalara Gülerek geçmiş bende zaman Kısır zamanların çoğalan türleri olmuşum Yutmuşum Tek başına geldikçe büyüyen Üstümde yürüyen Koca bulutlar bırakmışım ardımda Çokmuşum çoğalmamın faydasını Yağarken görmüşüm Dağıldıkça ferman ferman Nerde ne zaman ağlamışım aklım almaz Utanırım söylemeye Şefkati tanımamış duymamışım Kara tahtalar arasında Demir ızgaralara sıkışmış saman çöpü görmüşüm İşte o zaman düşmüşüm Ben insan mışım Yakmışım yıkılmışım İsyanı göğe bağlamışım Çağırmışım gidenleri Sormuşum sorgulanmışım Ama hiç adam olamamışım Bu dünyayı hiç tanımamışım
Bugün doğum günümmüş Ne dostlarım var bana hediyeler verecek Ne de canlarım Ağlar bir gece vakti yanlızlıktan acılarım Zamansız doğuşuma sızlar Umutsuz körpe dikenli yarınım Ve ben artık bağırmıyorum Şimdi uzaklarda Bir mekanda başsız yatan mezarım Çünkü ben yaşanmamış hayatları yazan İsimsiz bir yazarım
|
|
05.02.2008 00:30:59
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
KUTLANIR ELBET..!
Bir sen bir geçmiş okur
Son satırdaki hatıraları
Kalır akılda hep ihanetler
YazılıR elbet bu saatler
Kutlanır bu sözler
Bu gözler
Evet üstat
Bu kalem bu kağıt kutlanır
Böyle dizeler
Dize getirmeli elbet
Dizginsiz duraksız deli hoyratları
Bitsin ki artık
Cahil cühela karşılayışları
Bu ilim
Bilim çağı dediğimiz devirde
Cinsiyetler konuşmasın
Sussun artık kör karanlık
Kör beyinler geçmişin tarihinde yargılansın
Ve insan
İnsanlığından utanmadan
İnsan olmanın güzelliğinde yaşasın
Gözlerin ne günahı var ey kara gözüm
Cinsiyeti varmı söyle gözünün
Yüreğinin ne günahı var yangın yüreklim
Cinsiyeti varmı yüreğinin
Ya akan yaşın
Kadından azmı dır söyle telaşın
Ya koşan ayakların
Ya sıkılan kurşunun varmı bir cinsiyeti
Doğan ve doğurandan öte
Senden başka kim takar
İklimi dönenceyi
Toprağı ayı
Güneşi senden başka kim bilir
Gökteki yıldızı
Hülyaya dalarken
Kim seyreder mehtabı
Sevdayı
Sevdaya çağrılan sedayı
Senden başka kim duyabilir söyle
Varmı ellerinin ötesi
Damarındaki kanın değimlidir ki iki hecesi
Tarihin en tozlu çirkin sayfası
Değimlidir ki ruhunu satanlar içindir
|
|
05.02.2008 00:28:35
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
Ekmeğimsin...!
Öz emeğim Suyun alın terim Esmer tanem Saçların altın başak Yüreğin yüreğimde Gücümün ifadesi adın Soluğumun sesi Canımın kanı katkısı Soframın haklı davası Gözümün ucundasın Asırlardır eremediğim Erteleyemediğimsin Seni beklerken Yine ellerim koynumda Boyun büküp hep feleğe Yolunu gözlediğim Uğruna mahpuslar yediğim Kavgalarda boğuluşumsun Süslü vitrinlerden Çürük tahta Yırtık sofra üzerine döktüğüm Ömrümün gülü Bu günlerde Öyle zor ki sana ulaşamam Ya şimdi Nerelerdesin Hiç söylemezsin Bir yanın hep sokak taifesi Varlığımın yareni Kış ayazımın sıcaklığı Nimetim sebebim eserim Güvenimsin bileğimde Bahtsız gecelerimin direnci Tek dileğim Gece ve gündüz dualarımda Yeminimsin Namus harcım Onurumun timsali Kadirşinas dostum Yağmurum rahmetim Fukara yüreğimin tek beklentisi Aşım ekmeğimsin Sen namertliğe karşı direnen Tek cömertliğimsin Sen hak edene de Etmeyene de tek gidensin Çünkü sen ekmeğimsin Var olma sebebimizsin
|
|
Feriha Ceylan
|
|
|
08.01.2008 21:46:10
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
O ZAMANLAR..!
Çokça severdim Yaşamayı bir zamanlar Çiçeği böceği Tabiatın tüm kokularını alırdım Renklerin ahengini Duyardım En derin mutluluk şarkılarını
Caka satardım doğaya Ondan olmamış Almamışçasına
Severdim gündüzü Gündüzün güne gülüşünü Gecenin günden ayrılışını seyrederdim Beklerdim günün ilk başlangıcını Tanın sabahı selamlayışını Şavkın anlımda gezişini seyrederdim Severdim mehtabı Akşamın ilk ışıklarında Geceyle yüreğimi buluşturan Gizli tenhalar arardım Sorardım her gece Her akşam üstü özlerdim Beklerdim hasretle Gelirdi bir başka şeklinin marifetiyle
Yaşardım ya bir zamanlar İşte o zamanlar Yaşadığım dediğim zamanlar Zamansız yaşanılanlar Yıldızların süslediği Gelincik tarlalarında hülyalarımla Unuturdum yalnızlığı Doyururdum umudumu Üşümezdi yüreğim Buz kesen sisli gün batımlarında Ve hep yarını beklerdim Karda ite kalkaydı donmamak Moraran baş parmaklarımda Sayardım günün dar saatlerini Bana çalışırdı salisesiz zaman Mekanlar hep benimdi Benim di bedelsiz olan Oysa ki peşin ödenmiş Bedellerim varmış arta kalan Nerden bilirdim ki anlamım yokmuş Halimin anlamı yoksullukmuş Açlık açıklık sıradan şeyler değilmiş Bilinmeyen özlenmez istenmezmiş Onunu içindir ki öğretilmemiş
Yaşadığım bir zamanlar Çokça yaşadığım zamanlar Dostlarım vardı Gönlümü muhabbetle hoş eden Bayırları süsleyen Sıcaklığını yüreğime ısıtarak gönderen Sıkı dostlarım Onlar bile Ya bir ağacın gövdesini Ya da bir kayanın duldasını seçerken Fark etmemiştim neydi olan Olağandı sanki her şey Öyle kurulmuş Ve öylece gelmiş bir düzen Sorguzca kabul etmiştim ya hayatı Doğaldı tüm olanlar Kanımca çok olağan
Bunlar dedim ya İnsan olduğum zamanlar Evet insandım bir zamanlar Ve ben işte yaşardım O zamanlar
Ne açlığımın sorgusu vardı Ne de tenimin çıplaklığı Canımın adı yoktu Akan suyun aynasıydı yeryüzü Görmeyendi gözümün özü i ki kelimeydi dilimin sözü Çünkü adı kader Ne sorusuzluğunun adı Nede yokluğumun farkı Çünkü hepsinin adıydı Tek olan kader Ağaç duldasının bile Hakkım olmadığını düşünürdüm Sıcak bir çorbanın tanelerini Nerden bilirdim Şefkatin ısıtacağı bir yuva Nerden bilirdim anne baba Hak etmek lazımdı tüm bunları Öyle ya
Yaşardım bir zamanlar Çokça yaşadığım zamanlar İnsandım işte o zamanlar
|
|
06.01.2008 02:15:54
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
MÜBAREK OLSUN…!
Sevdan hayal imiş de sözlerin hep yalan
Gönül evim sensiz de olmuş bir talan
Canlı cenazeyim şimdi dalsız da kalan
Ben öldüm bayramın mübarek olsun sevdiğim
Gitmişsin yad ellere de olmuşsun hayal
Kazmışsın sevdamıza aşkından mezar
Sahipsiz toprakta halimi kimler de sorar
Ben öldüm bayramın mübarek olsun sevdiğim
Anadan bacıdan da gardaş tan dosttan
Hasret koydun beni sevdiğim yurttan
Bir haber gelmiyor gönülden hatırdan
Ben öldüm bayramın mübarek olsun sevdiğim
Gençliğim de bilemedim ulu çağını
Bir soysuza yoldurdum bahçe bağımı
Aldım kara haberini de söyle doğrumu
Ben öldüm bayramın mübarek olsun sevdiğim
Yanarım ağlarım of dağlar gayri faydasız
Bilirim duyduğum sözlerinde hepsi asılsız
Bu gönül sana nasıl yandı imansız suratsız
Ben öldüm bayramın mübarek olsun sevdiğim
Söyle yaralı ceylanım da söyle cananım
Yanıyor ciğerimde de kalmadı dermanım
Ölür giderimde sana gayri dönmez inadım
Ben öldüm bayramın mübarek olsun sevdiğim
Ferihayı da söyleten dillerin yar çürüsün
Bu sevdayı kötü eden de yansın yıkılsın
Evi talan olsun da aman boynu bükülsün
Ben öldüm bayramın mübarek olsun sevdiğim
|
|
04.12.2007 08:20:55
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı." AŞKIN CEFASI…!
Ey sen nasıl susarsın Böyle sürerken hükmünü Lal etme cürüm dilini Ver yeter yüreğime zehrini Şimdi ölüm zamanı Ve ben bekliyorum kadrimi
Neden deme Sorma hangi mevsim diye Bilmezsin haberin yok Sende sensiz gün doğmuyor ki
Haydi sabır dağlarını yıktım Durma gel artık Ölüme gül ses ver Sedalarda istiyorum seni Bitti artık Son sunuşum yüreğimi Hayata değil haykırışım sana Sende kalan sevdalarıma
Haber et yıldızlara Uğramasın umut yoluma Dileklerim yok isteme Ettiğim yeminlerin günahındayım Titriyorken kanım damarlarımda Hesap edemediğin sorgularında canım Sensizliğin adını koydum Daha yeni dirimi giyiyor ölüm Şimdi tadıyorum seni Zulmünün bahçesindeyim gülüm
Veda ettim sana haberin yok Gidiyorken uzun yalnızlığa Ayak üstü konuşulmaz İbretimin hepsi tamam artık Durağındayım zamanın Gelmelerini bekliyorum sonsuzluğun
Beni hiç anlamadın anlamazsın yar Dinmez sancılarım var Kapanmaz sızlayan yaralarım
Uğruna ne halleri kabul buyurmuşum Şuursuzum Duygunun adı yok biliyorum
Bir kere de beni dinle Haydi vakitti bitti tamam bil Kaç mevsim saydım gelecek diye Karanlık gecelerimin karanlık yüzü
Seni tanıdığım gündür Eleme düşmüşüm Açmaz seninle Bahçelerimin gonca gülleri Dert üstüne boyun bükmüş Lale sümbüllere küsmüşüm
Zehir zemberek dillerin Aşkı muhabbeti unutmuşum Kara bakar gözlerim yarına Kömür yürekli Cehennem yangını yüreğim Yüreğinde yanıyor mahşere değin Hapis ettiğin derim
Git diyorum Ne seni görmek isterim Nede acımasız kaderinde çizileyim
Nasıl geçti ellerinde Onca ömrüm bilemedim Kaç gömlek eskitti Devşirdiğin adsız bedenim Durgun pınar gibiyim kurudum Aşk çöllerinde coşmak varken Susamak oduna yanmak Varken seninle yaşamak niye
Ateşinle korda har oldu Cansız düştü yüreğim Sıkışmışım tutsaklığımda Aymaz gece utanır bazı zaman Saklanır vicdan kara gölgelerinde Bedenim uyuşmuş Sormaz Duymaz olur yüreğim Sevdalı ya zuhur eder hasretin Uyur gecelerim Kara günlerine inat Oysa doğmaz sabah Olmaz tanda bir çizik aydınlık Ve ben yağarım Dayanamaz Ağlar rüzgar sahipsizliğime Sana karışı koyarım Gücümde yeter amma Durmam önünde Duramam Bilirim bu kalp bende değil
Vaki bulmuş kaderim Seni sana anlatacak hayat yok Kitap yok mısra yok şiir yok şair yok Seni sana nasıl söyleyim
Satmışım aşkımı Bir zamanlar gözlerimi Az bir sevda uğruna Pazarlamışım yüreğimi Karanlık dünyalara Onun içindir ki pazarlar kurarım Aşkını satanlara |
|
23.10.2007 12:28:40
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
DELİ OLMA…!
Yağmur yağar ıslanırsın Dertli dertli puslanırsın Benim gibi hırslanırsın Deli olma gönlüm deli
Kader değil yaşadığın Bir oyundu harcandığın Hayatın bak darma dağın Deli olma gönlüm deli
Kim yazar ki böyle zalim Asıl koynundaki hain Bir fark etsen biter gamın Deli olma gönlüm deli
Ne yaz yeter nede bahar Can dediğin tende azar Gün gelir dalında tozar Deli olma gönlüm deli
Ferihayım derde doydum Bir ömür da,ra durdum Toprağı üstüme yumdum Deli olma gönlüm deli |
|
22.08.2007 08:34:04
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."Beyaz gülüm..!
Beyazım gülüm Yüreğimdesin hiç bilmeden Esen ruhun aşk poyrazım Can çekişmede bak yüreğim
Seni görmese de İsmine yazılmışım Yoluna savruluyor ömrüm Gel demeyi beceremiyor dilim Hayalin yetiyor gözlerime Sancınsa göğsümün üstünde Korkulara çaresiz diz çökmüşüm Yalancı sevdalara düşme gülüm
Gece uyanır senin rengine Aşk gelir yüreğime akarsın Al gelir sevdan çeker Akar kırmızı can düşer
Saklanır ellerim utanır gözlerim Kıyamam oysa sen benimsin Akmak isterim
Sensizlik isyan Hoş gelsin zulüm Korkularımda sen Kaçarsın sezdirmeden Ağlarım hallerime kıyamam Gidişinde kaybolursun
Küfrederim gelmişime geçmişime İsyanım kahreden yüreğime Savrulursun fırtınalarımda Yar demezsin Açarsın başka sevdalara Kokuna alışmışken Solgun gül olursun Avuçlarımdan düşen
Desem ki gel düşlerime Rüyalarımda kalsan bir yerlerde Benim olsan seni yaşasam Gitme desem dilim lal Halleri yok sevdamın Hüsranım bu gece
Ateşim harım Külünde yananım kal Sahipsizim kimsesizim
Gece sevdam Sabahlara düşman Kovulmuşum ben Yitirmiş bu koca şehir yüreğimi Gözlerim sende kaldı Avuçlarım yalnızlığında Susma ne olur susma
Ağla Ne olur yüreğim ağla Ne olur Ağla Sevdamızın acı hayatına Dönmeyecek artık bana Konuşma artık sus Sus da ara Ara sevdanın sorgularında Seslen acıların ayazına Çaresizliğinde savruluyor Aşkın adı kimsesiz Sor bükülen yaprağa Beyaz gülüm nerelerdesin
Feriha Ceylan
|
|
22.08.2007 08:32:39
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."Nar...!
Nar...!
Korkma nar bakışlım. Daha çok var sabaha. Saklanbaç oynuyor kader benimle. Tutuşlarında bak hala
Yalandan oyun bozan olsam Nasıl fırsatlaşır yoluma Oğluma kızıma iyi bak Yoluma ağır uğurla
Dönemeyeceğim yarınlar Ömrüme yaklaştıkça Sen daha sıkı sarıl yokluğuma
Kaldığım yerden değil Taa baştan kurulmuştu meydan Sendin geldiğim savaşları unutturan
Korkuya yaslanmış başım Ağrılara uğramaz. Sorgulardayım canım İnkarda namus olmaz.
Gör bak hayat Nasıl uslanıyor feleğim Muhannette kaç bin yıllık deliyim Eserime yaklaştıkça Yanıyor derim
Beni sen yeni tanıdın Bu ömrü yenice tattın Bilirim kerh im Anladığın dilim İmansızlaştıkça beynim Dövüşe ısınır tenim Yürekse istenen Yürek benim Bilekse istenen Bilek benim Seni tutarken Gövdendi gövdeme denk Yıkamadığın felek. Le Aklı yoran cenk Eserin benim övünerek
|
|
22.04.2007 18:13:57
|
dünde kalanlar |
| |
KİMSESİZLİK..!
Kimsesizdi kimseliler Onun için de Sahipsizlik nedir Öğretmişlerdi yaşatarak Buruntularında acıları
Özünü tanımıyordu bile Çarpan yüreğinde gizli yaraları Nasırdan çatlak Sızılıyordu,
İç çekti Umutsuzca başlayan geceye Yol da çok eskiydi canları Ama yeni başlamıştı Akşamın ilk adımları
Bu şehrin sokakları Işıkları Hep loş Hep sarhoş bakardı göğe Sıradan geceler geçiyordu sessizce Önemsenecek ne vardı geride kalan
Boştu Her şey manasız Bu gün var olan yaşam Yarın yok olan
Güldü…! Kimsesizce Sadesizlik bile değildi aklını yoran Ama vardı İçinde sıkılan Boğulan Yumruk yemiş gibi yüreğine oturan Düşmüştü işte yola Anlamsız gelen her şeye rağmen
“Bu gece” dedi “Benden” “Daha kararlı olmalı hayat “ “Sana dair bir şeyler olmalı” Arınmak istediği sıkıntılarını silkeleyerek Arkasına bakındı Uzuncaydı yol Sağa sola kıvrılan
Eğilip Ayaklarını fark etmişti ilk defa Çıplak kapkara Nasırlı ayaklarını Öyle canlı Ve öyle beklenmedik bakıyordu ki “Taşırım; yürü” der gibi “Cesaretin böylesi…!” dedi
Yüreğinde İlk defa heyecan vardı Evet Bu gece ona Farklılıklar getirecekti Onu sürprizlere götürecekti Gözleri takıldı Yolun ortasındaki çukura Kendini gördü Güldü “Sefil seni” dedi Oysa içinden geçen Kanını fışkırtıyordu yüreğine İlk defa bakmıştı suretine Bir damla aynasında seyrediyordu Umursuyordu Anladı yaşamayı Buydu yıllardır aradığı Ağaran gözlerinde görüyordu Bal akan kahvelerini görüyordu Beyhude değildi hayat Ve seviyordu Hiç tanımadığı vuslatı Hasretliği onaydı Bekliyordu Doğmuşluğundan yılları vardı Cümlelere alışık değildi dili
Erce bakındı Daha geç kalmamalıydı Hayata koşmaya Tadarak adımlamalıydı
Yeni gün ağarmadan Varmalıydı sabahlara
Erce bakındı etrafına Kendinden olanlar bile anlamamıştı Şaşkın günü kulaçlayarak Olduğu yerden fırladı Uçuyordu…! Yaşamak ağrısı yüreğinde Umudu tanımak için Koşuyordu…!
|
|
18.04.2007 13:49:18
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."Acı hayat...!
Ne acılar derdim gül bahçelerinde Sevdamı unutur gelir sanmıştım Ne efkarlar sardım dar sokaklarda Uçurumlar olur alır sanmıştım
Bilmedin habersiz geçti ömürler Sormadın nedendir bunca hasretler Almaya gelince yalan gönüller Kıymazsın canıma yeter sanmıştım
Feriha Ceylan
Ak...? kara dayı....!
Sende bir anadan doğdun, Korukla suyu bir mi gördün, Gül içinde diken oldun, Sen neymişsin kara dayı.
Kara dayı kara dayı, Sütten kessen al elmayı,
Yaş dal idin yele değdin, Gah ağlayıp gahi güldün, Atla tayı nasıl verdin? Sen neymişsin kara dayı.
Kara dayı kara dayı, Sütten kessen al elmayı,
Hem haklıdır hem yasaklı, Senin evde var mı paklı, Baban da ananı yaktı. Sen neymişsin kara dayı.
Kara dayı kara dayı, Sütten kessen al elmayı,
Harmanlandın güne değdin, Akıl aldın yerin buldun, Bu dünyayı sıra döndün, Sen neymişsin kara dayı.
Kara dayı kara dayı, Sütten kessen al elmayı,
Kuş yuvası oldu evin, Nerde kaldı kör düvelin, Ellerinde minderlerin, Sen neymişsin kara dayı.
Kara dayı kara dayı, Sütten kessen al elmayı,
Yetmiş yaşına dayandın, Saçları kara boyadın, Kara kalbi aklamadın, Sen neymişsin kara dayı.
Kara dayı kara dayı, Sütten kessen al elmayı,
Sen bu yolu hiç görmedin, Bir kerede genç olmadın, El dilinde naçar kaldın, Sen neymişsin kara dayı.
Kara dayı kara dayı, Sütten kessen al elmayı,
Dayı dedik başta tuttuk, Bizde seni ehil ettik, Zemheride un öğüttük, Sen neymişsin kara dayı.
Kara dayı kara dayı, Sütten kessen al elmayı,
Akıl sırrın elde olmaz, Hep doğrusun eğri durmaz, Kulda olan sana gelmez, Sen neymişsin kara dayı.
Kara dayı kara dayı, Sütten kessen al elmayı,
Adım dillerde yasaklı, Hata seni hiç yıkmadı, Arsız kuldu hiç bıkmadı, Sen neymişsin kara dayı.
Kara dayı kara dayı, Sütten kessen al elmayı,
Feriha der yeğen çıktı, Kapına da yiyen çıktı, Ocağın da diken çıktı, Nankör köpek çıyan çıktı, Sen neymişsin kara dayı.
Kara dayı kara dayı! Sütten kessen al elmayı!
Feriha Ceylan
Aman,a....!
Aman,a....!
Eğreltilerde şimdi kader Terkini vermiş gün fakir Eyvahlar sığınıyor
Törpüler bileğili kayıyor zaman Amansıza kalmış boyunlar Bağırıyor örtülerden Mordan eflatuna yarınlar
Doruklarda yanan çam açlıkta Su çömelmiş kol tutar Yetiremez canını toprağa
Sağırlaşmış feryatlar Islıklaşıyor çobanın kavalı Yutkunarak yol Kan ağlıyor zamana Önlenen aman,a gayri vakit yok
Feriha Ceylan
Aman...!
Kara kışa kaldık aman, Bu yıl hallerimiz yaman, Şimdiden tepeler duman, Gene kışa kaldık karam.
Bize durdu gülmek haram, Ufuk bakar kanar yaram, Teraziye gelmez daram, Gene kışa kaldık karam.
Feriha der dosta gidin, Soluğumla dert söyleyin, Kimler yanımda bileyim, Kara kışa kaldık karam.
Feriha Ceylan
An beyaz...!
An beyaz...!
Gecenin dibindeydi üslubunda yıldızlar Asırlara nihayetini söylerken Çizili kalmıştı mahşerde sonsuzlar Yüreğim kuşansada ikrar siyahlar Soluğuna uzanırken ay beyaz Güneşin kucağında utanırken can beyaz
Dillerim dedi döküldü gökten Tevekkül doğuştu sabahta an beyaz Yağarken şahika dualarımda tan beyaz
Simdi saklıyor gün sırtını Birazdan gelecek son beyaz Örtme damarlarımda açacakken hülyalar Kirlenmeden toprakta habbelerim daha Terimden fışkırdı kardelenler kar beyaz
Feriha Ceylan
Annem...!
Annem.........................!
Avuçlarından can kuşun, Yerlere düştü annem, Yerlere düştü…
Gözlerinden kan pınarlar, Çağlayıp aktı annem. Çağlayıp aktı…
Yüreğinden kor acılar, Fışkırıp taştı annem. Fışkırıp taştı…
Uzaklardan seslenip de, Ağlama annem annem, Ağlama annem annem, Annem ağlama.
Benim için ağlama, Ağlama annem annem, Ağlama annem annem, Annem ağlama.
Bu gün göç yollarından, Göçmen kuşların, Leylekler değil, Cruseler geliyor. Bereketli topraklarından, Altın başaklar değil, Uranyumlu bombalar fışkırıyor. Savaş baronları gazapta, Irak’ı uçaklar bombalıyor. Yanıyor toprak İnsanlar çocuklar yanıyor, Ve cana düşmeden daha, Ne canlar katlediliyor Anne......
Uzaklardan seslenip de, Ağlama annem annem, Ağlama annem annem, Annem ağlama.
Bebekler katledilirken, Sen yavruna, Ağlama annem annem, Ağlama annem annem, Annem ağlama!
Tüm annelerin anneler ünü kutlu olsun ve anneler ağlamasın
Feriha Ceylan
Ardıma....!
Ardıma koymadı bana ettiklerin Olmadı diyemedim gönülsüzlüklerin Toprağa taşa benzedi gördüklerim Gönlümden çıkmıyor yar dediklerin
Destan istedi dilin varamaz elim Kalemsiz kağıda sığmazdı dirim Sensizlik vurdu ellere be gülüm Mektuba konmuyor yar bakışların
Düşle gerçeği sensiz bir tutar oldum Yoluna can dayanmaz İnan yoruldum Dermansız dertlerinle yerlerde kaldım Aklımdan gitmiyor yar o gidişlerin
Sarmaya vakit koymadı seni ömür Sinende yatıyor bak iki gonca gül Yarılandı acılarım yeter artık kömür Yanıma düşmüyor da yar uçuşların
Feriha Ceylan
At''a..!
İnsan doğdum yaranamadım, Bu zulme canım dayanamadım, Günü geceyle karartmadım, Ata bindim gidiyorum.
Kurtlar girmiş baş soframa, Çakala da gün maskara, İki duvar bir çatal da, Ata bindim gidiyorum.
Eğer benim yele benim, Doru taya binen benim, Üzülmeyin tura benim, Ata bindim gidiyorum.
Feriha Ceylan
Ben Anayım
Ben anayım Ben sılayım Saklı özündeyim erdemlerin Siperlerin gözündeyim Sözündeyim yaşlı anamın Yaş dalındayım ham meyvenin Kurt kemiren Al elmanın yazındayım Kesilen başındayım Dağladığın kor demirde kırılmaz çeliğim
Ben anayım Yazı yaban tarla ekin Yaslan dallarıma Hırçın rüzgarlarımdan sakın Aklın geçmesin başını yakın Yabandır bağrım yel sanma Hünkarımdan korkarım Haramdır gülmek canıma Sakın ağladığıma kanma Dökülen doludur baharı müjdeler Aklından zorun olsun Yanmaya kıvılcım yeter En darımda entariden biçerim kefeni Toprağı can ederim canı da toprak Bana ölmek yasak ben anayım
Ben anayım Yakmayın gönlümü sakın Acıtmayın Kıymetini anlamaz yaban eller Tutup yüreğini deler Beni hatırlarsan eğer ben anayım
Feriha Ceylan
Bilmem...! /ferihaceylan
Küstüm sana gurbet düş oldun benden Kavuştum artık cananda can ile gülünen Artık özgür kaldın sen cansız bedenden Gönül dostlarına da küsermiydi bilmem
Silme beni dedin hatırın dan gönlünden Nasıl kopardın beni sen yaban ellerden Ne sevdalar yazmışdık menekşe dilden Ömür gurbet ele yarsız yeter mi bilmem
Muhabbetler dili anladım aşkın yoluymuş Can cananın canda da yanan külüymüş Ömür kader de bir cilveye sevda özüymüş Sitem etmede gayri bana yabancı dilden
Feriha Ceylan
Bir Bayram Daha....? Annem..!
Annem; Bu bayramda bensiz geçti. Asılı kaldı kapılardan, Fındıklı çikolatam.
Hani......, Ayrılık olmayacaktı tasan? Keşke yeminlerin,bağlı kalsa, Ben bilmesem. Ve sen özlemesen…. Yaşamamış olsam seni; Hamurdan ak ellerin, Aklıma gelmese.
Ela gözlerin yollarımda, Boncuk boncuk kopmasa. İçimde çaresizlikler, İsyan edemesem.
Bekleme gelemem! Bir bayram daha geçerken,
Hani... Elinde ilk diktiğin, Çaputtan yamalı bebeğim, Masada beklettiğin, Hamsiliydi hiç unutmam, İçli köfte yemeğim. Yüklüğe sakladığın, Gizli kesende hissem, Büyüdüm de yerini hala bilmem.
Hani... Diktiğim turuncun, Kopardığın çiçekleri, Gelir gözlerimin önüne. Doldurduğun kolonya şişesinde, Karyolamın baş ucunda, Dayanamaz uyanırdım kokusuna. Sevdiğim uykulardan, Çalardın beni kandırışçılığınla. Hala var avuçlarımda, Saklıyorum ağlamalarıma.
Hani..., Gondol da sayardım, Fasulyeden şekerlerimi, At artık hepsini denize, Kolonyamı şekerlerimi çocuklara ver.
Unut gelmemi! Bayramlık seçme. Belki nasip olur giymelerim,
Gözlerimde yaşanmamışlarım, Yanı başımda cellatlarım, Uzun fermanım, Derin yaralarım, Dipsizlikler korkutmuyor. Islık çalıyorum gençliğime…
Seni düşlüyorum anne! Okşuyor nasırlı ellerin. Yel değer gibi, Biliyorum vakit tamam, Ve ben üşümüyorum…
İlk defa annem, can benim! Kimseler alamaz. Nefesinde can olur gelirim.
Duyarım kokusunu, Mavilerden kolonyanın, Denizler fısıldaşır, Şeker çocuklarını anlatırlar.
Yakarım keyifle, Bana aldığın son Samsunu. Duman olur pencerenden, Tutarken demirleri …
Sana kaybetmişliğimle hiç, Kazandıklarımla dik, Gelirim özgürce! Öperim usulca şimdi ellerini, Ben geldim, Bayramın kutlu olsun anne!
Feriha Ceylan
Bir beyaz gül...!
Bir beyaz gül...!
Gecelere isyan sevdam yanar Tutamam uzanırım kaybolursun Gidemem hayat akar gözlerinde Sensiz günlerin matemindeyim
Bir beyaz gül bir de sensin gülüm Yüreğimde ağrın lal sevdan dilim Sensiz yürek alevdir kor gülüm Gelmediğin gün inan cana ölüm
Ömrümüz tutsak olmuş bak önümde Çare sensin inan çaresizlikte Acı hayat pençesinde üzdüğün de Yazgımız yarım kaldı yine gözümde
Bir beyaz gül kanıyor gülüm Har ateşlerde yanıyor gönlüm Aşkına sahip çıkamayan körüm Sen yoksan ben yokum ölüyüm be gülüm
Bir beyaz gül birde zulüm Ellerim sensiz bomboş gülüm Yüreğim isyan yeter bu zulüm Ağlıyor aşkımıza bak beyaz gülüm
Feriha Ceylan
Birde ben ölürüm…!
Birde ben ölürüm…! Acı haber…!
Ölürsem ben ağlamayın Kusur sizdedir sanmayın Zulme ömür esir düşmüş Sakın üstüme varmayın
Buda geldi kara bahtım Karadan ağrılı tahtım Neler oldu anlatmadım Bu tarihtir sizler yazın
Eksiğimiz var sanmayın Zalimlere zulüm etmeyin Kalp kırmayın baş almayın İnsansınız kin gütmeyin
Kara haberim gelince Dizde derman çözülünce Kara deve hor çökünce Sakın binipte gitmeyin
Alın emanetimi elden Götürün geldiğim yerden Kavuşturun ayan dilden Gittim deyip te bitmeyin
Ağlamayın bacılarım Kahretmesin acılarım Ciğer parem gardaşlarım Sizi terk ettim sanmayın
Verin cismimi seyhana Hasret bitsin çığlığında Yıkasın canan koynunda Güldürsün o gün bağrında
Adıma nifak sokmayın Atlas ipeğe sarmayın Torosların bağrına da Salsız dalsız safça koyun
Doyun kara topraklar doyun Kara kız da öldü deyin Haberimi tez gönderin Güle nergize kına verin
Toprak sarsın kederimi Sızlatmasın ciğerimi Koydum gittim bak sizleri Yetim diye hor bakmasın
Aralan dağlarım gayri Önümüzden engel kalktı Yalan dünya nendi tatlı Şimdi sana gelen bilsin
Yüzün gülsün ey fırsatçı Sana kalmaz dünya tahtı kaderinde ölüm şartı Sonun belli pusmayasın
Yazdın çizdin alameti Saklamadın hiyaneti Niyet ettin kıyametti İnsanlığın sonu geldi
Ağlayın nifaklar ağlayın Yaranıza tuzlar basın Burada daha hesap yoktur Arkadan gelene bakın
Sarıl çokurova sarıl Hasretin koynunda ağır Geldi geçti üç beş kahır Özlem bitti sanmayın
Feriha da cana gider Can içinden güller seçer Ömür hiçti kime kader Yalan dünya hiç bakmayın
Feriha Ceylan
Boş yere...!
Boş yere...!
Bilemedim bahar ile yazını Dinlemedim oynatırken sazını Akşamınan hoyrat verdi sözünü Yeminlere düşme yarim boş yere
Kalkmıyor çivilenmiş kanadım Akıl koymaz ömür kara ayazım Uykularda saklı kaldı feryadım Tamah can,a düşme yarim boş yere
Feriha Ceylan
Bu gün...!
Bu gün
Bu gün; Tehlikeleşti yarınlarım, Yıkanmış çamurla arım. Tıkalı umutlar,çalılara dolaşık. Ömür uğrunlaşan,kireçli yolum, Kemikleşen çarkıfelek.
Bu gün; Erdirmiş,sona mukavelemi. Puntlu çiviler,getirdi Yüzüme çevremi. Sekmelerde günüm…
Bu gün; Kalın darlıklara sığdıramamış, Ortalamış felek,Tam doksandan, Pervane sineği her yanım.
Bu gün; Karadan akı aralıyor, Ökçesi tahtadan giyinmiş ay. Gelin endamında salınıyor, Nispeti bu güne.
Bu gün; İntikamını alıyor, Kaynar suda et kokusu, Ciğerlerim daralıyor. Aralamaz göğünde, Feryadın pencerelerini, Yasaklı oldun mu bu gün?
Bu gün; Yerden beşik kurmuş üstüme, Yarılıyor tenimde. Sallandıkça zaman, Tehlikelere an çalıyor,Bu gün…
Feriha Ceylan
Can Fes....!
Can....Fes Canfes! Candan bir kafes. Yüreği tez kanı yağız, Aklı bodur can kuş…
Kara buğdaylar çalmış da rengini, Ederin kimlerde bilinmemiş. İşlemişler döşeğine diyemediklerini de, Şişirmişsin kursağında dertlerini, Kimsecikler duymamış…
Oğula kıza kesmişsin de, Haberin olmamış. Ayazı buzu dinlememiş, Safçalanmış günlerin. Yüreğin çırpınırken uçup gitmiş düşlerin.
Can fes! On kulaca bir nefes. Sığdıramamışlar da hayallerini derince tasa, Seni koymuşlar karadan yapılı şalvara. Geri dön ardına bir baksana, Sinmediğin feleğin ürküyor bakarken sana. Öğünüyor kem almadığın iliğin, Sömürülere direniyor…
Canfes! Can kafeslerde bin ses. Akça yüreğin eledikçe kederi, Yeriniyor uğrunda yıkamayan kaderin. Dökülüyor ciğerinden kara höllüklerin, Şimdi söylesinler; kimleri yıkar ederin.
Feriha Ceylan
Can...!
Can........!
Haktan aldım ben bu canı, Sana niye vereyim ki. Has bahçede sardım gülü, Sana niye dereyim ki.
Etmem minnet dergahına, Bükmem boyun serdarına, Ben üryanım adabımda, Sana niye köleyim ki.
İnsan isem saklı gitmem, Sen isteme tövbe etmem, Doğudan batıyı seçmem, Sana niye döneyim ki.
Feriham der işin özü, Hep söyledim başta sözü, Kulun kulda arsız yüzü, Sana niye yunayım ki
Feriha Ceylan
Dağlar,A...!
Uzakta Dağların tepesinde Yamaçların başında Kayaların çatında Esarete boy veren Kardelenler olsaydım
Sırdaşın Toprağın kalsaydım Kayalar dostum Sardıkça sıktıkça Kendimi bulsaydım
Eğilip uzaktan Baksam engine Bir beni Bir seni bulsam İçimde Yeşeren taze filizi Rüzgar kavurmadan Tohuma saçsam
Umarsız dostuma Dimdik haykırsam Vursam ufuğa Sırtlasam uzak dağları Sevgiye Rüzgara selam eylesem Bölsem umudumu
Yosunlu kayalıklardan Açan ebrulardan tutsam Kendime yarını Bu günden mahpus eylesem
Feriha Ceylan
Dağlı..! /ferihaceylan
Dağlıyam ben utandırma Gönlümü de bulandırma kusur kıza çıkmış adım Akıl deli huylandırma
Unutturup da yüzümü Açtırmadan daha gözümü Çok ca deyip de sözünü Hemende tüketme özümü
Çaldırmadın ya sazımı Çözdürmeden de yazımı Erden ere laf söyleyip Açtırtma lal da ağızımı
Ahaliyi huylandırma Üstüme de çullandırma Yolum ırak dolandırma Ömüre sarpa yol aldırma
Adım deli gönlüm eğri Yarım kaçar yönü kemli Yardan acı sözler edip Gönlümü de bulandırma
Bu senede yıl döndü Bahara canlar yürüdü Allı gelin gül olup da Bülbüle sevda verdi
Dağlarımda var menevişe Gönlüme girdi neşe Size diyom kız laleler Yaylaya göçmüş Ayşe
Güz bitmeden yaz geldi Gönlüme ayaz geldi Akıl bende gideli Yarime niyaz geldi
Feriha der artık söz bitti Yoruldu yürek te gitti Bu devran değişeli canan İnsanlık elden gitti
Feriha Ceylan
Dipsiz...!
DİPSİZ
Gecelere doğdun Daha yaşın kum aklın safari Kırlarda takılı ömrün Kıllı keçelere takılmış ya yüreğin Sen şimdi nerdesin Sarı paçalı kekliğim
Gül çarıklı ayakların Sıcağında emer duymaz karları Kurutur var ömrün deryayı Ekili harmanım tuzum ayranım Hakiki saltanatım
Kertikli hasatlara kalamadım Örselenmiş aşklara Bilirim yasaklı bahtın Nefesin gölgelenmiş yumru Hörgücün sırtımda bellenmiş Cırmıkların benlenmiş kaderin tımarında
Düşer alaz yanağından Terlik giymiş apartmanlar Balkonları aynalı Üfürüyor ölüm koynunda
Kar nefesin yutkunmadan Körle sıra boyunda gelmiş esaretin Gül yüzünü okşuyorken yel Gel der ver bir ömrü düne gel
Tanımak isterken mehiri Soruyor güle ömrüne el veriyor Ölüm diyor zamana sığmıyor Tünemiş kadrim gülüme ömür Dağ taş sana haykırıyor
Feriha Ceylan
Doğmuşum
Doğmuşum, Kara yerlere dar pencerelere. Açılmamış demir kapılar, Asma kilitli. Saklamışlar bedenimi, Çalmışlar kaderimi. Adım namus soy adım yok! Künyeme sıfatsız yazmışlar. Sormamışlar, Ne sevdalara cismim kazılı, Ne de bahtlar dizilmiş uğruma. Takmamışlar, Gelmek ister miyim kıt ömürlere.
Vebal olmuşlar bedel koymuşlar, Beş arşın patiskaya satmışlar bedenimi!
İki kapı arasında ömrüm, İki kapı arasında dar bir geçitte, Ölüm kaderim zülüm anamdır. Nenemdi benden öncekiler, Onlar da kolay mı boyun eğmişler? Kaç ömür çürütmüşler köprüsüz.
Esareti bilerek sinerek yaşayan; Tek cins, tek varlık, Çocuklar doğurtulan, Asla kendinin olmayan, Tek Havva canlı kadın. Varlığımla var etmişim, Ben doğmuşum ben doğurmuşum, Ve ben adsız olmuşum!
Feriha Ceylan
Doğu..!
Korkular yasta bugün Gecenin ayazına Nem erken düşmüş Kara çarşafları tez giyinmiş ölüm
Bu gün. Doğunun doğduğu gün Firar etmiş.feleğe kederler Mevsimler günlerle Sevdaya düşmüş. Yıllar erken terhisi yaşıyor
Bugün Kuş yuvalanmış Mor alalı gözlerimde Muştuları var özgürlüğe Ölümü mühebbete çağırıyor Sağlam yapılı zaman Aman. diyor Felek aman Öfkemi kırma aman
Feriha Ceylan
Döndü......!
Yetişti harmanım hasatım döndü Erişti baharda yaza büründü Güller otağ kurdu bülbülüm güldü Döndü bu sene dost devranım döndü
Bayram geldi yeşillerde giyildi Gayri bu ellerde allar göründü Dağlar gelin oldu yaza yüründü Döndü bu sene dost devranım döndü
Feriha da ahit verdi yazlara Candan selam olsun eski dostlara Çayır çimen yürüsün de taşlara Döndü bu sene dost devranım döndü
Feriha Ceylan
Dönüşsüz ayrılık....!
Dönüşsüz ayrılık....!
Felek nazar mı eyledin bahtıma Kanat açıp uçamadım tahtıma Engerekler otağ kurmuş yurduma Gücümü yetirip baş edemedim
Canı Pazar eyledim ömür yolunda Kaderi yönüme döndüremedim Gaflete düşürdün gönül bağımı Ayımı günümü hiç bilemedim
Güldüremez oldum ayla güneşi Nilgüne sabahatı sevdiremedim Kahrımla çiğnedim derya sineni Cana Pazar kurulu fark edemedim
Sensizlik var diye hep inat ettim Kendimi canımda kaybedip yittim Gelirsin diye her gece dualar ettim Hicranı göğsümden bak sökemedim
Feriha Ceylan
Dua...............!
Dua gibi dilimde, İntizarım hiç düşmeyen. Sebebim sen değil miydin? Beni sende hiç eden.
Dağlar gibi önümde, Beisimsin tükenmeyen. Edebim sen değil miydin? Utanmayı hiç bilmeyen.
Özlemlerim var dilimde, Parelersin hiç bitmeyen. Koşturan sen değil miydin? Seni bana göstermeden.
Feriha Ceylan
Dur Ellerden......!
DUR ELLERDEN
Deli gönül abdal olmuş, Gayri gider dur ellerden. Tatlı dile nem düşürmüş, Saklı tutar gönüllerden.
Aklı hayallere dalmış, Yarenlere haber salmış, Yar diline sitem katmış, Tel düşürmüş gönüllerden.
El uzatmaz ağzın açmaz, Gayri bir tas suyun içmez, Yol edip bağrından geçmez, Sır düşürmüş gönüllerden.
Dayanmadı kul yüzüne, Onulmaza düştü keşke, Haklı kanmış el sözüne, Yar düşürmüş gönüllerden.
Sevda derken günah çekmez, Ah çekip ardına bakmaz, İstesen de kavil vermez, Koy geçirmiş gönüllerden.
Adın musallada kalmış, Ahretlikten sual çalmış, Yalanı gerçeğe sarmış, Sal geçirmiş gönüllerden.
Al perçemi almayaydın, Gül yüzüne dolayaydın, Sonra dosttan olmayaydın, Sel düşürmüş gönüllerden.
Perde inmiş can özüne, Diken batmış sır gözüne, Gayri doyman sohbetine, Dar düşürmüş gönüllerden.
Arda pazar olur sanmış, Nefsinin hükmüne kanmış, Namusu paraya saymış, Kar geçirmiş gönüllerden.
Feriha Ceylan
Ela gözlüm......!
Ela gözlüm..........!
Ela gözlüm bu ellerden, Ben giderim sen ağlama. Koydum diye kara gözü, Kahırlanıp sen ağlama.
Akıl aldık eğlenmedik, Sürgün olduk sevilmedik. Bu cihana boşa geldik, Ben giderim sen ağlama.
İki canda birdir özüm, Pınar oldu coştu gözüm, Yaradan’a esas sözüm, Ben giderim sen ağlama.
Kavil koyduk bilinmedi, Kefen giydik görülmedi, Toprakta can dirilmedi, Ben giderim sen ağlama.
Ela gözde durmaz sancı, Heveslenir gülden inci, Feriha’yı yıkınca dürzü, Ben giderim sen ağlama.
Feriha Ceylan
Feleğe..!
Feleğe..!
Eledin kumları döktün de taşları, Geçtin gök kubbeyi buldun da arşları, Yüzüne çizdiğim de o hilal kaşları, Kir sayıp indirdin de yerlere sevdiğim
Kibirlendin sevdiğim de döktüğüm dile, Eğlendi gönlün yazdığım her mevsimle, Hazana dönünce tutuğun dal sevdiğin gece, Hal sayıp içini döktürdün de ellere sevdiğim
Feriha Ceylan
Gibi.....!
Gibi.....!
Esiversem dudağından Ilık esen ölüm gibi Kaçıversem kucağından Dağılan bir bulut gibi
Rüzgar olsam ıslık çalsam Baharda bir nisan gibi Uzakta bir insan olsam Teninde bir can gibi
Esmer olsam tarlalarda Güneş vurmuş başak gibi Bu devrana bent olsam Akıp giden cihan gibi
Feriha Ceylan
Gibi..........!
Gibi............!
Ilgıt eser güne seher yelleri, Aşka düşmüş güzel titriyor teni, Gönül sofrasında yiyor kederi, Yanar dilleri var yanardağ gibi.
Garip yüreğinde sevda ederi, Yetim gitmiş bilir tüttüğü yeri, Dürümlemiş acıyı cılız bileği, Yanar dilleri var yanardağ gibi.
Feriha Ceylan
Gurbet eller…!
Gurbet hırkasını da giydim sırtıma Uğradım feleğin bitmeyen kahrına Dönerim kederin durmaz çarkında Acılar böğrümde bal olmuş benim
Gurbet elde ben de söyledim aslımı Yıkamadın dedi de kibir ile kahrını Geçer de sandım bir gül ile bahtımı Acılar dilimde de lal olmuş benim
Feriha der ne söylersin ah hep acı acı Gönlüne gelmezmi canının tadı ilacı Gurbet ellere yazılmış yazgın da bacı Sıla da da ocağım dağ olmuş benim
Feriha Ceylan
Gurbet....!
Gurbet.....!
Bir gün diyar ederim gurbet seni, Öğretemedin bana dost ile eli, Söküle söküle gittiğin yeri, Anlat bana bir hasbihal edelim.
Zorda kalmış o yar hasret ile bilirim, Çağırırsa kanda olsam gelirim, Bir canım var yol üstünde veririm, Anlat bana bir hasbihal edelim.
Feriha Ceylan
Gün yükü...!
Gün yükü...!
Gecenin ayazından sıyrıldı güne Şafağın göğsünden doğarken yine Ağlayan yürekten gülen bir yüze Ufuğa doğru koşar gün yükü
Şafaktan doğarken allarda telin Güllerin koynunda damatla gelin Yorganı bulutlar döşeği toprak Çiğ olup tohuma düştü gün yükü
Doğarken seherde geceyi bölen Umuda sevgiye neşeyle dönen Doğan bir çığlık ta yarına gülen Özlenen hasreti yıkar gün yükü
Feriha Ceylan
Haber....!
Haber.....?
Dosttan acı haber var, Gül dalında keder var, Bülbül küsmüş nicedir, Feryadında sitem var.
Ağlatmak mı niyetin, Anlatmak mı sitemin, Zehirli bir ok gibi, Çöreklenmiş kederin.
Sözde değil dilde var, Bülbülde var gülde var, Yalan dünya gam yükün, Sana gelen kulda var.
Feriha Ceylan
İstanbul'da Cümbüşe
İstanbul'da Cümbüşe
Gülüyor İstanbul; Eteklerinde ziller. Rakkaseleri seyrediyor Boğaziçi, Haliç’in gölgesinde uzanmış Emirgan. Kuş tüyü yorganlara sarılı, Beşiktaş’tan ulaşıyor, Hasretler'le Üsküdar’ a.
Usanmadan; Yılgınlaşmadan asırlara, Seyredişlerinde Rumeli, Gülüyorken Beyler beyi.
Salacakta daha gün erken, Paylaşıyor Süleymaniye. Sırlarını dökerken, Kuş misali Üsküdar’a göz süzerken.
Ağırlıyor girintilerinde, Kartalın geniş kanatlarında, Özgür muhabbetleri. Efkarı tutuyor dalgalarında, Beykoz’dan Tarabya ‘ya.
Gün kollarında uzanınca, Bebek’ ten gülüyorken Moda, Ellerinde büyütmüştü, Kucağında Çamlıca.
Bir motorun sesinde, Koşarken Kız kulesi’ne, Sandaldan iner Eminönü. Beyazıt’tan Beşiktaş’a, Bir bebeği okşar gibi, Seviniyor coşkunluğa, Kucağında asırlık aşklarla, Seyredişlerine dalıyor, Üsküdar’ım aşkla.
Feriha Ceylan
Kara Gözlüm
Kara Gözlüm.........!
Kara gözlerine kurban olayım, Bir bakışın yeter öldürme beni. Kaş altında ebruları salayım. Ferman çıkartıp ta sürdürme beni.
İste bu canımı sana vereyim, Çevirip hilalin döndürme beni, Kirpiğinde yuvalanıp kalayım, Ok olup sinemden vurdurma beni.
Kemerlenip ince belin sarayım, Maden sayıp demirciye dövdürme beni, Gönül sarayında hırsız kalayım, Ellere duyurup kovdurma beni.
Zülfüne sarınan çevreler olsam, Kızgın pınarlarda soldurma beni. Kızıl güllerin başından tutsam, Kuzgun diye dikenlerde boğdurma beni.
Yellerden düşüp sinene aksam, Zulmüne kabulüm bin kere yaksan, Mecnun olup uğruna aklımı bozsam, Kul deyip çöllere saldırma beni.
Külümden savrulsam gözüne kaçsam, İki damla yaş olup döktürme beni. Kar olup yağsam dağlarda kalsam, Sel olup bağrından aktırma beni.
Feriha Ceylan
Kırmızıydı Doğuruyordu Toprak...!
TOPRAK...!
Zulüm tarlalarında İki ömür çürüttü kederler, Bağrına taş basa basa.
Kahırlar sıralıydı Efsanelerinde dillerin, Ölüm kokuyordu toprak.
Gün kırmızıydı, Yön kırmızı, Kan kırmızıydı şafak. Sonsuzluğa haykırıyordu Çığlığı atlası yırtarak.
Kırmızı silüetler dolaşıyordu, Kırmızıydı hortlak. Sonbahardı, hazandı çöken, Rüzgardan yanmıştı, Islak, kırmızı yaprak. Ağlamakla örtülüydü, Kefenlenmişti toprak.
Tutunup kalkmak yoktu. Çıkmazlarda dizili Tanelenmiş inciler.
Daha aralanmadan Nasırlanmıştı acılar. Zil çalan kör gafillerdi, Cüretleri zamana mahsup. Yetinmez kuklacılardı, Kan kırmızı öz alan.
Sevinmek yasak, Gülmek, Kırmızı gülleri koklamak. Tarifsiz acılardı saran umudu.
Kapkara gökyüzünde, Kan kırmızıydı bulutlar. Az kalsın yıldırıma dönüşecekti, Yağmur sanacaktı toprak. Pıhtılaşmıştı zaman, Akmıyordu ağacın damarlarında.
Yürekler donuk, Narın çığlığında azrail, Son çağırışlarını haykırıyordu. Ölüm dökülüyordu meşelerden, Kalmamıştı örtünecek yaprak, Rahatlıyordu artık, Sonsuzluğa açılan toprak.
Feriha Ceylan
Ne ayşe...?
Ne ayşe...?
Ne Ayşe kadın dır adı Nede Fatma bacıydı lakabı İsmi yoktu arsızın
Kafasını Kırmıştı ya zulmün Umurunda değildi bahtının adı Yad ediyordu artık Geçmişteki feryadı
Onun için Ne farkı vardı Ha suların başı Ha göllerde doğan güneşin aşkı Dolmuş olsada fukaramın göz yaşı Alışkanlıklarda bırakmıştı garibim Yürek cızırtısını
Islak balçıklarda yoğrulmak Hoştu gayri ona Ne ayşe kadın Nede fatma bacı Duyulmuyordu sağır ruhunda Avazı kısık kısık gülüyor baksana
kafası atanda Tır lak dünya Kimin umurunda Tumanı ters giydirir artık adama
Kovma komşum Daha işin başında Ne desturlar çektirecek O yaman aklına daha Yuh deme yakındır Kızıla boyamak Karacalaşmış anlını da Ne Ayşe kadın var Nede Gayri fatma bacın Onun kaybolan ruhunda gayri baksana
Feriha Ceylan
Neneme...!
Neneme...!
Toprak çökmüş dam bozulmuş, Bizim eller viran dolmuş, Obamıza yılan dalmış, Neneme sor, güz mü geldi?
Yollarımız çalı çırpı, Evimize kıtlık girdi, Köz içimde ciğer deldi, Neneme sor,güz mü geldi?
Feriha Ceylan
Oğlum...!
Oğlum..!
Bana yalan oldu eski o çağlarım Hani arkamdan ağlardın yavrum Gurbet kuşu oldu bak bu kucağım Gurbetin acısı durmuyor yavrum
Aklımda bir sancı vuruyor oğlum Ciğerimden acın gitmiyor oğlum Bak ömür sensiz geçmiyor oğlum Yalansız bu dünya olmuyor oğlum
Günü yıkar geceleri seyrederdik Sabahın ufkunda ekmeğe giderdik Yetinecek ne de çok ümit ederdik Sensiz ümitlerim doğmuyor oğlum
Bu Yürek sızıntıya doymuyor yavrum Bak Ömür kederlere uymuyor oğlum Sensiz baharlarım da gelmiyor oğlum Dar cihana bedenim sığmıyor oğlum
Feriha Ceylan
Ölüm......?
ÖLÜM
Hep…… Animidir çırpınışların ölüm Sonlara yok mudur çıkışların Apansızlıklar mı kaderin ölüm
Hep…… kahpe pusular mı yoldaşın ölüm Kara diken ellerin Sonralar…. Yok mu kitabında ölüm
Hep….. Gecelere mi doğarsın ölüm Bahara eren sabahların yok mudur Güller içinde bülbülü Dinlemez mi ğüleklerin Çıraların can alevi sızmaz mı Karanlıklarda mı alemin ölüm
Hep… Viraneliklerde mi gezersin ölüm Yeşil sarayların ortasından hiç geçmedin mi Duldasında oturmadın mı çınarların Yavukluna beyitler dizen Dillerin olmadı mı Üzmelerde mi defterin ölüm
Hep……. Senden ötesi yokmu dersin ölüm Muradı bulan ersin istemezsin Kimle kindesin Bilirde bilemezcisin Deryalara ermeden Geçer mi güzlerden elin Mavileri zifirilere Neden sen koyarsın ölüm
Hep…. Sevmelerden kovarsın yürekleri ölüm Elinde candan kürekleri Kan fışkıran Kesik başlı bilekleri Nasıl bükersin ölüm Höykünerek Sökük bedenleri Dikersin toprağa ölüm
Hep düşükler sana ölüm Yakarmalar alışmışlar Dar yakana İflah olmaz keremlerde Yazıklanmış alışkanlıklar Çoğalmış zaferlerin Kör yüreğin eğilirde bir gün Ölümü bilirmisin ölüm
Hep…. Sevmelerde olduğunda dün Yakınırda ararsın Hor bakışlarda yanarsın üzgün Sende çaresizce ölümlere ağlarsın O gün çağlarsın be ölüm
Feriha Ceylan
Önce gözler eğildiler..!
ÖNCE GÖZLER EĞİLDİLER
Önce gözler eğildiler Su yolu pınarlara Varsın ne yapsın gün dölleri Kömüre akıyor hayatın ırmakları
Sarılanmış.....! Bakmaz gayri sarılığın kemi Sıtmadan karalı gömleklere İnkarı vardı doğruların Ömrüne bakmakta değildiler
Karanın.....! Ne suçu var karadan başka Verendi görmesini unutmuş gözlere Öncedendi kederler Şimdi yol almış hepsi birer birer Nihai sonsuzluklara
Emre idi Emreler Emre idi Eğildiler..! Çünkü görecek günlere kemli idiler Ecirden ecimleşmişti ecmel Edebi kelamda kalmış iki kalem naz Emsaller yoktu Onun içindiler ki eğildiler gözler......!
Feriha Ceylan
Sana şair oldum ben…!
Sana şair oldum ben Kızıl saçlarına Kırmızı gözyaşlarına Sana vaiz oldum ben Seni okudum hece hece Seni aradım Kainatın tüm pencerelerinde
Gölgelerde ıslandı yüreğim Sokaksızdı evler Yakışıksız meyvesizdi bahçeler Sana har oldum ben
Yakıyordu inan sevdan Şuur oldum Aldı seni bilincim hapsetti Kavruldu ömrüm senelerce
Yazıyordu ellerim Yazıyordu dillerim Yazıyordu yüreğim feleğe Geçmişe geleceğe Sahipsizce Gecelere yazdım seni
Efkarlı gözlerinde Keman oldum Yay oldum Sana şair oldum ben
Buse buse döküldü özlemler Dönüyordu başımda ahvalin Akıyordum ırmak ırmak Yanağında duruyordu aşkımın bahçesi
Oysa sen yoktun Yalnızlıklarımda nefesin Kalbimin arka penceresi Turnalar almış haberini Uğramadın Yar nerelerdesin
Söyle ey katip Sen yüreği avucunda Aşkı yazmayı bilirmisin Canımın yongasını Ölümüne çizermisin
Adını yazıp saklamak Menekşeler açmak istiyorum başında Elvan-i menekşeler istiyorum İnce narin kokulu
Büyüsünde kaybolduğum Ünlü Cezayir menekşeleri Ve sukuta kadar saklamak için Renklerinin ahengini
Kömür camekan ışığında kamaşarak Bir Cezayir güzelinin gözleriyle bakmak Göğe bağlamak yüreğimi
Düşmek için avucuna Pembe bulutlara Rüzgarlarda savrulmak Koşmak Yel olmak Su olmak Sende sen olmak Sonsuzlukta can bulmak Sana dair seni sormak
Özgürlüğüm neyleyim Ateşin üstümde Külün köleyim Ne olur uzatın mabedi Üstüme örteyim Nasıl sevdiysem Yüreğime selam söyleyin
Feriha Ceylan
Savaş
Savaş........ Ne savaşlar gördüm ahir ömrümde; Barış sandığım. Ne işkenceydi ki onlar, Hayatı doyulmaz kılan, Tepeden tırnağa ömrümü kızıla boyayan.
Tuzlu salamuralarda yakılan can özüme, Kan sağılan yığılan hükümlerdi. Daha doğmadan verilen dürülen defterlerdi, Okunmadan ezberlenen.
Kadere yazılı türkülerdi elediklerim, Paslı tellere sıvalı. Unlu kasnaklardan geçti feleğim, Kekreyini fark edemediğim. Alıçlı yemişti elzemdi ağzımdakilerim.
Esaretim hiç bitmedi idamlarım sıra sıra, Hüküm giydim. Müebbetlerim koşulsuz verildi, İndirimler olmadı. Dolmadı ömrüme biçilen dava. Solmadı; Kefenimde saklanan koyulu kara, Yanamadı yüreğim doyulası gül bir nara! Kanmadım. Deryalar boşaldı üstüme ıslanmadım. Kuruydu ağzım laldı dilim, Hekimlerin; Çaresizliğiydi tükenmeyişim. Çelik kanatlı kor bir yürekti; Büyüktü sevgim; İşte böyle isyanlarda hüküm giydim!
Çukur ovaydı suçlu, Suçu suçlu günahsızlarla doluydu. Otağıydı namusların, Aslan ağzıydı umarlarım, Belim pekti ciğerlerim kanda yürekti!
Mertekti damları kalın duvarlı; Mahzen kapılı uzun gürlekti tavanları. Adam asmak ister gibi, Mengenelerinin her birine. Namına yakışır sevdalara ödülü büyük, Cömertti sellerdi önde gelen, İlk fırtınalar ondandır. Kanım sıcak alevdir dövdüğüm, Tandırda yağlamayı en iyi ben bilirim, Toroslar’ın incesinden eser, Ilık seher yellerim.
Ondokuzuncu asrın aşkıydı! Bedelsiz olmayan acıyla yoğrulan, Kan üstüne ekmek doğranalı, Aklın zoru yoktu. Eriştiğim menzile kelle koltukta, Bilmem kaç hükümler geçti habersiz, Çaresizdi zaman yaşanacaktı….
Özgürlük ne demekti neyi bilmekti? Bana öğretilmedi. Sevmek demek ölümü yemekti! Felek acizdi arzuhalcilerin fermanına; Ektiğim acıların ekmeğini yiyemedim. Dişlerim yoktu, Sukut gezerdi hücremde, Nöbetleri efkarlı; İnce tel saçlarımı rüzgarlar büyüttü.
Buz kesik ayazlardı yoldaş olduğum; Üşümektir şefkatim, Nemli duvarların döktüğü namelerde, Tevellüdü saymadım. Yıllar salise, Aklıma sormaktan korktuğum: Doğduğum hadise. Bir bahise mahkum olmuşum, Gerçek ne ise?
Kopan ilmeklerde düğümler sıralı, Yaralı kalmış baykuşa takılı kanat, Karalar yakılmış ömrüme. Kınalara inat, Oooooof be kader of! Doğarken atıldı yüreğime töreli tokat, Koynumda sevmeler alazlı, Gülüşüm bedensiz koyuya boyalı, Dolmadı ömür küpüm daha bol olalı.
İlk yağmurlarla yıkandı sallandı gök, Sırnaşık yakışlardan arındı. Bilemediğim kördüğüm yarınlarımdı. Yetmedi ahire zaman, Esmedi başımda bir sevda masalı. Bendeki vebalsiz günahın ağır diyeti; Beşikten mezara bitmeyen savaş…
Feriha Ceylan
Sen Uyu
SEN UYU Sen uyu uyu ki Gözlerin nergislere açsın Uyu ki yarınlar kaderle Doğru hesaplaşsın
Sen uyu uyu ki Uykularda kur Akan sularının Ayla yıkanmasını Görsün yarınlar
Sen uyu uyu ki Şerbet içsin Çöldeki kör karıncalar Yıkılmasın Kumdan umutlar
Sen uyu uyu ki Gölgelemeden gün Yarını doğursun dün
Feriha Ceylan
Silah...!
Kaç kelimeyle vurdun Öldüğüme inanmadan Kaç ihanetler yaşattın Ona hiç acımadan
Kanı dondu damarlarında Sana derdini anlatamadan Kaç bakışlarında pusu kurdun Ne olduğunu anlayamadan
Soracaktın hani..? Fermanını imzalamadan Daha kaç kol kırılacak Yeni.içinden çıkık
Anlamadan yaşadı Yaralandı dağlandı Hayallerini Senle yaşamak vardı
Silahtın...! Patlamaya hazır Ustaydın avın elinde Attığın her mermide Eskidi yüreğin seninde Şimdi söyle. Silahının değeri ne
Feriha Ceylan
Söylemedinki....!
Aşkına inanıp yoldaş olduğum Bu cihanı unutup sana daldığım Ellerin koynunda yetim kaldığım Değermi ömür sana söylemedinki
Kırılmış hep kalpler senden yaralı Kime sorsam bahtı senden karalı Ağlayan çok gülen yok sana soralı Değermi ömür sana söylemedinki
Cahildim bilemedim düşerken ardına Ömür geçince vardım bende farkına Döndürdün gönlümü kirmen çarkına Değermi ömür sana söylemedinki
Yalan feri ha yalan ömür hep yalan Canındır yüreğin hep tongada kalan Ne halinden anlayan var nede soran Değermiydi ömür bana söylemedinki
Feriha Ceylan
Sustun.....!
Sustun......! Bir ölüme sustun; beni hiçe sayarak. Terk edişliğindi yakarak kör ateşlerde, Bana küstüğünü neden anlatmadın?
Oysa dilinde sonsuzluğa, Yetecek sözlerin vardı.
Kirlenmiş dişlerimle, Seni öpemedim diye, Balçığa sıvadığım, Günü aydınlatamadım diye, Bana küstüğünü neden anlatmadın? Bir ölüme sustun…
Astığım; Boynunda kader yazımdı. Ömrüne talip, Tırnaklarımla çizmiştim. Göreceğimiz günleri sırtına, Yıkarken ölüme izleri vardı. Teninde hala…
Gülüyordu daha saçların yarına, Aklıma gelmedi veda ettiğin.
Yoksa küsmüydün? Gözlerimdeki çağlayana bakmadın ya; Avuçlarından kırıntılar, Sökülerek döküldü anılara. Üzdüğümü bana neden anlatmadın? Bir ölüme sustun…?
Feriha Ceylan
Şafak...!
Şafak
Dar kibrit kutularında İnsan manzaraları seyrediyorum Fanuslarda tutulu dünya
Kopyalanmış entrikaların Düşleri yaşanıyor Saklanmış hayaller Kasvetin hırsları içine Paketli istiflenmiş yaşamlar
Dar geçitli Keçi yokuşlarda Takılı kalmış kaderler Heveslere perde çekmiş İşportacı hayatlar Fesleğen yapraklarında Unutulmuş doğrular
Simitçi naraları Nihayetinde söylüyor Beklentili zamanı Yükseltileri frenlerken
Ağlıyor bir çocuk Adımlıyorken hayatı Ve Seyredişlerin manasında Yıkılıyor köprüler Önünde yaşam Karalı Sayfa sayfa Odalara dağılıyor akşam üstleri Manzaralarını resimlerken gün Semalardan inen Meçhul beklentilere Doğuyor şafak
Feriha Ceylan
Uzaklardasın...!
UZAKLARDASIN...!
Şimdi uzaklardasın Çaresi yok Ayrılıklar Çizili kalmış Arda tutmuşsun Miskinleri
Zahir Zaman ahir Kabuğunu kıramadım Taşlaşmış Yürek evin senelerdir Erken İsli vakitler İtiyor ötelerine beni
Gayri Kör berduşlar söylüyor Pınarlara türkülermizi
Sarılmış Her yanımda Dert ile verem Bil istemem Sürme merhemini Eritir yaralarım seni
Görsem diyor Ömrümün cehennemi Huzura Gelemem Dillerim suskun
Gözlerimle Dillerime çağırsın Gülümün Solduğu günü Ağırın da kaldı Bilirim Yokluğumu Yaşlı akıttın giden sellere Kurutup gülleri Gerilerim de Sen bıraktın Şimdi uzaklardasın Bilmem Nasıl Yanık ağıtlardasın
Feriha Ceylan
Vuran vurana......!
Bir yaralı ceylanım vuran vurana, Kapanı tuzağı canım kuran kurana, Saçıldım deryayım gülüm sebil her yana Haramiler sofrasında halimi sen gör. Derimi etimden canım soyan soyana.
Uğrattılar gül ömrümü kahpe seline, Kına yaktılar gözüme körü körüne, Şerbet diye dağıttılar zulüm harbine, Salımın başını canım tutan tutana.
Giremedim hezimetten tenli kabrime, Feriha’yım diyemedim cümle aleme, Defterimi alamadan daha elime, Adımı ezberden canım sayan sayana.
Feriha Ceylan
Yeşil
Yeşil
Yeşili söylüyor gözlerin Sözlerinde yeşiller Gök maviler giyinmiş Ebrulu yeşili
Gök kuşağından inmiş yeşiller Karaca oğlanın Sazından çağlayan yeşil Ölümün kıyısında yeşil Doğan bebeğin çığlığında Yeşilleniyor yeşil
Gençler yüreklerinde beşik Yeşili söylüyorlar Gelecek günlere dair Ellerinde yeşiller
Feriha Ceylan
Yılgın
Yılgın
Yılgın kalmış acılar Tasalar kara vuslatlara Beklenmedik konuklara Kaygılarda gün yılgın
Sorumsuz sevdalar da Örse kertmiş yürekleri Örtülen dikçe umutlar Doyumsuz kalmış aşklar
Dönüşsüz çarklar da ahlar Yakışıksız ömürler ne arar Sarmış yarını kabulsüz inkar Ayrılıklar da gün yılgın
Feriha Ceylan
Yokluğunda...!
Yokluğunda...!
Gün dönümü akşamlarda, Sabahsız doğuyor kızıl güneş, Budalı ağaçlarda ömrüm, Toprağı örtüyor.
Her dem gazel yüreğim, Örüyor yıllarımı. Kuruyor yapraklarımda, Umutlarım yarına.
Vesile zaman senin yokluğunda, Astarsız nemini dışa vurmuş gözlerim, Hasretliğine tutsaklaşmış yüreğim, İç çekiyor dolmayan sürelere.
Bir bilsen hallerim nede yaman, Yandığımın türküsünü söylüyor, Feleğe geceler…
Gelmeler kapılarda, Dumanlaşmış özlemler, Öksürtüyor ciğerleri, Bir nefes tütün ister gibi, Soluğun ensemde. Yetişe can mı dayanır be!
İlkbaharlardı seni sevmelerim, Yaz sıcağı göğsünde. Uyanmaktı özlemlerim, Gül kokulu sabahlarda. Yürümekti sekmelerim, Yarınları çoğaltmaktı ya; Saklımıza yoktu tövbelerim.
Bir aklım sende. Fikrim ne hallerdesin? Güzü sen hiç sevmezdin bilirim. Telaşa düşmüşüm, Nerelerdesin? Süreli zaman bilirim geleceksin, Yinede hislenirim…
Özlemlerde yüreğini görürüm. Titrer ürperirim. Rüyalara ses verirsin, Gözlerini gözlerime diker; Seslenirsin, Ve sen dersin: Şimdi nerelerdesin?
Ellerinde yüreğim, Dudaklarından tüm özleminle dökülen, Beni anlatan şiirlerinde, Ahmet Arif’in Çukurovası’nı, Çukurovamızı….. Söylersin kulağıma. Gözlerinde çağlayışlarım, Karşında el çırpışlarım, Yüreğimdeki çocuğun dilleriyle seslenirim.
Ben, Seni hasretlere sevmedim. Ben, Seni tek bedene iki yürekte sevdim. Çukurovam’da bolluk berekette, Sıcağın can verdiği diyarlarda, Oğla kıza kesen, Yazların daim olduğu, Gelecek günlere dair sevdim.
Kısırlaşmış toprağın, Betonlaşmış, Yığıntıları yoktu benim elimde. Gök delenlerin arasında, Sisin kaybettiği güneşlerin, Kini çökmemişti üstümüze. Karıncalanmamıştı beyinleri Hınç,a alışmamıştı insan yürekleri, Acıların dehşetinde.
Yağmurlar gökten yağardı, Ve gözler Sevdaya çağırırdı bedenimizi, Süslerdi aşkın mehtabı, Akşam üstlerini. Ve biz yarınlara dair yaşardık.
İhanet yoktu, Kararmamıştı yürekler Çamurlaşmamıştı, Daha insan paçaları, Komşu kapılarında paylaşılırdı. Günün yorgunluğu, Muhabbeti dilendirirdi dostun.
Kabaydı dilleri gürdü bilekleri. Lakin pamuktu aktı yürekleri…
Ve sen; Şehir eşkıyalarına direnen, Özgür yarınların aslan yüreklisiydin.
Doğruları doğru yazdırmaktı, Tarihe hükmedişliğin. Çöle su taşınmazmış öğrendim. Hurma dallarında yeşile özenmişim…
Asıl değil asır koymakmış, Kaderden tokat yemişliğim. Ondandır hep yetimdir yüreğim. Eksik doğmuş gelmelerim, Nedendir hiç bilmediğim? Avuç içi kadardır hep sevilmelerim.
Övünemedi yüreğim sus puslarda, Kapı ardı beklerdi gençliğim, Taze gelin edasında, Göçüvermişti canan. Dünde kalmıştı geç zannettiğim! Vakitsiz çürüdü zaman.
Büyüyorum, Bakamadığın göremediğin zamana. Utanmak yok kader utansın artık bana. Hayatı manto diktim bak! Alkışlanmadığım yaşamla, Alıştırtmadım talihsizlikleri bahtıma, Yakıştıramadım da ondandır, Hesap soruşum yarınlara…
Umut çiçekleri ekiyorum, Senin gelmelerine, Büyüyor filizlerim ve doğa haykırıyor, Sevda masallarını ninnilerde.
Ellerimde kör kelepçe yok, Prangaları korkuluk diktim. Kargalara aşk türküleri ezberlettim. Doğan güneşe Pırlantalar dizili,artık gökyüzünde. Ve ben seni özledim! Güzel günlerden gelen, Baharlarını özledim.
Bu gün bildiğim; Senin kesik acılardan, Savaşa küsmüşlüğün bilirim. Giderken yüreğinden gözlerime söylediğin, Özlemim gözlerinde, Gözlerimde gözlerinden güldüğüm, Senin aklında bildiğin, Gayrilerdeki yılgın bitmişliğe üzgünlüğüm.
Uzan avuçlarını baharlara aç; Ve yüreğine bak ki duy beni! Seherde seslenişlerdeyim, Yine eskisi gibi gazelleri örtüyor, Sabahlardaki mavilikler. Ve ben hep sana uyanıyorum. Severek bakıyorum. Gözlerinden aktığım yazlara, Dün gibi bu gün seni yeni tadıyorum…
Feriha Ceylan
Yolunu
YOLUNU
Bilemedim ak yaylanın yolunu Sıraladım kaderlerde oyunu Ötelerden duyan olmaz sonumu Dertlerim de kısa ömüre doydun mu
Efendim efendim benim efendim Benim bu canıma yeter efendim
Bulamadım obanızda elimi Aslımı da soramadım dirlimi Turnalarda kaybetmişte izimi Dertlerim de kısa ömüre doydun mu
Efendim efendim benim efendim Benim bu canıma yeter efendim
Yar diyerek düşmüş idim ardına karadan eller çalmış saklı adıma Yakmaz diye közler bastın canıma Dertlerim de kısa ömüre doydun mu
Efendim efendim benim efendim Benim bu canıma yeter efendim
Türlü kefen giydirdin de ömrüme Bir musallat koyamadın kibrime Ak örtüler kısa kaldı gönlüme Dertlerim de kısa ömüre doydun mu
Efendim efendim benim efendim Benim bu canıma yeter efendim
Sarp kayalar tutar olmuş eşimi Kimselerde tutmasınlar yasımı Tutunmasın anam bacım salımı Dertlerim de kısa ömüre doydun mu
Efendim efendim benim efendim Benim bu canıma yeter efendim
Feriha der gitmiş idim ocağına Düşürdü de beni derdin kucağına Adımı da toprak örttü sıcağına Dertlerimde kısa ömre doydun mu
Efendim efendim benim efendim Benim bu canıma yeter efendim
Feriha Ceylan
Yürüdüm.....?
Yürüdüm de seni bitiremedim, Ömrümü bir güle giydiremedim, Ham idi de meyvem yetiremedim, Senin ile de aramı bir getiremedim.
Yürü bire yalan dünya haydi sen yürü, Balçıktan akan sularda gayri de duru, Ne altında yatana varsın ne üstün kuru, Sen de yüklemişsin adem oğluna zoru.
Kaçana dur denilmez çok malın mı var, Durana vakit geçmez miskin oğlunda ar, Ardını sürdürecek ardan namın mı var, Boş ver gelen giden den hepsi sana kâr.
Feriha Ceylan
Zamanı geldi……!
Zamanı geldi……!
Gene bahar oldu bulandı çaylar, Kabarıp taşmanın zamanı geldi. Heves köprüsünden sır yaylasından, At binip aşmanın zamanı geldi.
Es bire gözünü sevdiğim rüzgar! Gel sar beni daha çılgın sar. Muhabbet köşkünde yine cümbüş var, Kaynaşıp coşmanın zamanı geldi.
Yıllardır gönlümde bir kuzu meler, Adı Ferhat olan dağları deler. Tükenmez durmakla bu mesafeler, Dört nala koşmanın zamanı geldi.
Mevsimler geçiyor güller içinde, Gizli bir güzellik tüller içinde, Kararmadan ateş küller içinde, Üstünü deşmenin zamanı geldi.
Yaz bire ozan Feriha yine yaz! Geçti aylar oldu gene yaz, Dem verip toprağı daha hızlı kaz, Sel olup deryaya akmanın zamanı geldi.
Feriha Ceylan
ferihaceylan:18.04.2007 13:34:55 |
|
08.03.2007 11:28:03
|
dünde kalanlar |
| |
Sana şair oldum ben…!
Sana şair oldum ben Kızıl saçlarına Kırmızı gözyaşlarına Sana vaiz oldum ben Seni okudum hece hece Seni aradım Kainatın tüm pencerelerinde
Gölgelerde ıslandı yüreğim Sokaksızdı evler Yakışıksız meyvesizdi bahçeler Sana har oldum ben
Yakıyordu inan sevdan Şuur oldum Aldı seni bilincim hapsetti Kavruldu ömrüm senelerce
Yazıyordu ellerim Yazıyordu dillerim Yazıyordu yüreğim feleğe Geçmişe geleceğe Sahipsizce Gecelere yazdım seni
Efkarlı gözlerinde Keman oldum Yay oldum Sana şair oldum ben
Buse buse döküldü özlemler Dönüyordu başımda ahvalin Akıyordum ırmak ırmak Yanağında duruyordu aşkımın bahçesi
Oysa sen yoktun Yalnızlıklarımda nefesin Kalbimin arka penceresi Turnalar almış haberini Uğramadın Yar nerelerdesin
Söyle ey katip Sen yüreği avucunda Aşkı yazmayı bilirmisin Canımın yongasını Ölümüne çizermisin
Adını yazıp saklamak Menekşeler açmak istiyorum başında Elvan-i menekşeler istiyorum İnce narin kokulu
Büyüsünde kaybolduğum Ünlü Cezayir menekşeleri Ve sukuta kadar saklamak için Renklerinin ahengini
Kömür camekan ışığında kamaşarak Bir Cezayir güzelinin gözleriyle bakmak Göğe bağlamak yüreğimi
Düşmek için avucuna Pembe bulutlara Rüzgarlarda savrulmak Koşmak Yel olmak Su olmak Sende sen olmak Sonsuzlukta can bulmak Sana dair seni sormak
Özgürlüğüm neyleyim Ateşin üstümde Külün köleyim Ne olur uzatın mabedi Üstüme örteyim Nasıl sevdiysem Yüreğime selam söyleyin
Feriha Ceylan
|
|
25.01.2007 22:07:50
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
Döndü......!
Yetişti harmanım hasatım döndü Erişti baharda yaza büründü Güller otağ kurdu bülbülüm güldü Döndü bu sene dost devranım döndü
Bayram geldi yeşillerde giyildi Gayri bu ellerde allar göründü Dağlar gelin oldu yaza yüründü Döndü bu sene dost devranım döndü
Feriha da ahit verdi yazlara Candan selam olsun eski dostlara Çayır çimen yürüsün de taşlara Döndü bu sene dost devranım döndü |
|
Feriha Ceylan
|
|
|
03.01.2007 10:35:26
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
Zamanı geldi……!
Gene bahar oldu bulandı çaylar, Kabarıp taşmanın zamanı geldi. Heves köprüsünden sır yaylasından, At binip aşmanın zamanı geldi.
Es bire gözünü sevdiğim rüzgar! Gel sar beni daha çılgın sar. Muhabbet köşkünde yine cümbüş var, Kaynaşıp coşmanın zamanı geldi.
Yıllardır gönlümde bir kuzu meler, Adı Ferhat olan dağları deler. Tükenmez durmakla bu mesafeler, Dört nala koşmanın zamanı geldi.
Mevsimler geçiyor güller içinde, Gizli bir güzellik tüller içinde, Kararmadan ateş küller içinde, Üstünü deşmenin zamanı geldi.
Yaz bire ozan Feriha yine yaz! Geçti aylar oldu gene yaz, Dem verip toprağı daha hızlı kaz, Sel olup deryaya akmanın zamanı geldi. |
|
Feriha Ceylan
|
|
|
03.01.2007 10:34:40
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
Yürüdüm.....?
Yürüdüm de seni bitiremedim, Ömrümü bir güle giydiremedim, Ham idi de meyvem yetiremedim, Senin ile de aramı bir getiremedim.
Yürü bire yalan dünya haydi sen yürü, Balçıktan akan sularda gayri de duru, Ne altında yatana varsın ne üstün kuru, Sen de yüklemişsin adem oğluna zoru.
Kaçana dur denilmez çok malın mı var, Durana vakit geçmez miskin oğlunda ar, Ardını sürdürecek ardan namın mı var, Boş ver gelen giden den hepsi sana kâr.
|
|
Feriha Ceylan
|
|
|
03.01.2007 10:34:10
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
YOLUNU
Bilemedim ak yaylanın yolunu Sıraladım kaderlerde oyunu Ötelerden duyan olmaz sonumu Dertlerim de kısa ömüre doydun mu
Efendim efendim benim efendim Benim bu canıma yeter efendim
Bulamadım obanızda elimi Aslımı da soramadım dirlimi Turnalarda kaybetmişte izimi Dertlerim de kısa ömüre doydun mu
Efendim efendim benim efendim Benim bu canıma yeter efendim
Yar diyerek düşmüş idim ardına karadan eller çalmış saklı adıma Yakmaz diye közler bastın canıma Dertlerim de kısa ömüre doydun mu
Efendim efendim benim efendim Benim bu canıma yeter efendim
Türlü kefen giydirdin de ömrüme Bir musallat koyamadın kibrime Ak örtüler kısa kaldı gönlüme Dertlerim de kısa ömüre doydun mu
Efendim efendim benim efendim Benim bu canıma yeter efendim
Sarp kayalar tutar olmuş eşimi Kimselerde tutmasınlar yasımı Tutunmasın anam bacım salımı Dertlerim de kısa ömüre doydun mu
Efendim efendim benim efendim Benim bu canıma yeter efendim
Feriha der gitmiş idim ocağına Düşürdü de beni derdin kucağına Adımı da toprak örttü sıcağına Dertlerimde kısa ömre doydun mu
Efendim efendim benim efendim Benim bu canıma yeter efendim |
|
Feriha Ceylan
|
|
|
|
03.01.2007 10:33:31
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
Yokluğunda...!
Gün dönümü akşamlarda, Sabahsız doğuyor kızıl güneş, Budalı ağaçlarda ömrüm, Toprağı örtüyor.
Her dem gazel yüreğim, Örüyor yıllarımı. Kuruyor yapraklarımda, Umutlarım yarına.
Vesile zaman senin yokluğunda, Astarsız nemini dışa vurmuş gözlerim, Hasretliğine tutsaklaşmış yüreğim, İç çekiyor dolmayan sürelere.
Bir bilsen hallerim nede yaman, Yandığımın türküsünü söylüyor, Feleğe geceler…
Gelmeler kapılarda, Dumanlaşmış özlemler, Öksürtüyor ciğerleri, Bir nefes tütün ister gibi, Soluğun ensemde. Yetişe can mı dayanır be!
İlkbaharlardı seni sevmelerim, Yaz sıcağı göğsünde. Uyanmaktı özlemlerim, Gül kokulu sabahlarda. Yürümekti sekmelerim, Yarınları çoğaltmaktı ya; Saklımıza yoktu tövbelerim.
Bir aklım sende. Fikrim ne hallerdesin? Güzü sen hiç sevmezdin bilirim. Telaşa düşmüşüm, Nerelerdesin? Süreli zaman bilirim geleceksin, Yinede hislenirim…
Özlemlerde yüreğini görürüm. Titrer ürperirim. Rüyalara ses verirsin, Gözlerini gözlerime diker; Seslenirsin, Ve sen dersin: Şimdi nerelerdesin?
Ellerinde yüreğim, Dudaklarından tüm özleminle dökülen, Beni anlatan şiirlerinde, Ahmet Arif’in Çukurovası’nı, Çukurovamızı….. Söylersin kulağıma. Gözlerinde çağlayışlarım, Karşında el çırpışlarım, Yüreğimdeki çocuğun dilleriyle seslenirim.
Ben, Seni hasretlere sevmedim. Ben, Seni tek bedene iki yürekte sevdim. Çukurovam’da bolluk berekette, Sıcağın can verdiği diyarlarda, Oğla kıza kesen, Yazların daim olduğu, Gelecek günlere dair sevdim.
Kısırlaşmış toprağın, Betonlaşmış, Yığıntıları yoktu benim elimde. Gök delenlerin arasında, Sisin kaybettiği güneşlerin, Kini çökmemişti üstümüze. Karıncalanmamıştı beyinleri Hınç,a alışmamıştı insan yürekleri, Acıların dehşetinde.
Yağmurlar gökten yağardı, Ve gözler Sevdaya çağırırdı bedenimizi, Süslerdi aşkın mehtabı, Akşam üstlerini. Ve biz yarınlara dair yaşardık.
İhanet yoktu, Kararmamıştı yürekler Çamurlaşmamıştı, Daha insan paçaları, Komşu kapılarında paylaşılırdı. Günün yorgunluğu, Muhabbeti dilendirirdi dostun.
Kabaydı dilleri gürdü bilekleri. Lakin pamuktu aktı yürekleri…
Ve sen; Şehir eşkıyalarına direnen, Özgür yarınların aslan yüreklisiydin.
Doğruları doğru yazdırmaktı, Tarihe hükmedişliğin. Çöle su taşınmazmış öğrendim. Hurma dallarında yeşile özenmişim…
Asıl değil asır koymakmış, Kaderden tokat yemişliğim. Ondandır hep yetimdir yüreğim. Eksik doğmuş gelmelerim, Nedendir hiç bilmediğim? Avuç içi kadardır hep sevilmelerim.
Övünemedi yüreğim sus puslarda, Kapı ardı beklerdi gençliğim, Taze gelin edasında, Göçüvermişti canan. Dünde kalmıştı geç zannettiğim! Vakitsiz çürüdü zaman.
Büyüyorum, Bakamadığın göremediğin zamana. Utanmak yok kader utansın artık bana. Hayatı manto diktim bak! Alkışlanmadığım yaşamla, Alıştırtmadım talihsizlikleri bahtıma, Yakıştıramadım da ondandır, Hesap soruşum yarınlara…
Umut çiçekleri ekiyorum, Senin gelmelerine, Büyüyor filizlerim ve doğa haykırıyor, Sevda masallarını ninnilerde.
Ellerimde kör kelepçe yok, Prangaları korkuluk diktim. Kargalara aşk türküleri ezberlettim. Doğan güneşe Pırlantalar dizili,artık gökyüzünde. Ve ben seni özledim! Güzel günlerden gelen, Baharlarını özledim.
Bu gün bildiğim; Senin kesik acılardan, Savaşa küsmüşlüğün bilirim. Giderken yüreğinden gözlerime söylediğin, Özlemim gözlerinde, Gözlerimde gözlerinden güldüğüm, Senin aklında bildiğin, Gayrilerdeki yılgın bitmişliğe üzgünlüğüm.
Uzan avuçlarını baharlara aç; Ve yüreğine bak ki duy beni! Seherde seslenişlerdeyim, Yine eskisi gibi gazelleri örtüyor, Sabahlardaki mavilikler. Ve ben hep sana uyanıyorum. Severek bakıyorum. Gözlerinden aktığım yazlara, Dün gibi bu gün seni yeni tadıyorum… |
|
Feriha Ceylan
|
|
|
|
03.01.2007 10:32:45
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
Yılgın
Yılgın kalmış acılar Tasalar kara vuslatlara Beklenmedik konuklara Kaygılarda gün yılgın
Sorumsuz sevdalar da Örse kertmiş yürekleri Örtülen dikçe umutlar Doyumsuz kalmış aşklar
Dönüşsüz çarklar da ahlar Yakışıksız ömürler ne arar Sarmış yarını kabulsüz inkar Ayrılıklar da gün yılgın |
|
Feriha Ceylan
|
|
|
03.01.2007 10:32:11
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
Yeşil
Yeşili söylüyor gözlerin Sözlerinde yeşiller Gök maviler giyinmiş Ebrulu yeşili
Gök kuşağından inmiş yeşiller Karaca oğlanın Sazından çağlayan yeşil Ölümün kıyısında yeşil Doğan bebeğin çığlığında Yeşilleniyor yeşil
Gençler yüreklerinde beşik Yeşili söylüyorlar Gelecek günlere dair Ellerinde yeşiller |
|
Feriha Ceylan
|
|
|
03.01.2007 10:31:41
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
Vuran vurana......!
Bir yaralı ceylanım vuran vurana, Kapanı tuzağı canım kuran kurana, Saçıldım deryayım gülüm sebil her yana Haramiler sofrasında halimi sen gör. Derimi etimden canım soyan soyana.
Uğrattılar gül ömrümü kahpe seline, Kına yaktılar gözüme körü körüne, Şerbet diye dağıttılar zulüm harbine, Salımın başını canım tutan tutana.
Giremedim hezimetten tenli kabrime, Feriha’yım diyemedim cümle aleme, Defterimi alamadan daha elime, Adımı ezberden canım sayan sayana. |
|
Feriha Ceylan
|
|
|
03.01.2007 10:31:13
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
UZAKLARDASIN...!
Şimdi uzaklardasın Çaresi yok Ayrılıklar Çizili kalmış Arda tutmuşsun Miskinleri
Zahir Zaman ahir Kabuğunu kıramadım Taşlaşmış Yürek evin senelerdir Erken İsli vakitler İtiyor ötelerine beni
Gayri Kör berduşlar söylüyor Pınarlara türkülermizi
Sarılmış Her yanımda Dert ile verem Bil istemem Sürme merhemini Eritir yaralarım seni
Görsem diyor Ömrümün cehennemi Huzura Gelemem Dillerim suskun
Gözlerimle Dillerime çağırsın Gülümün Solduğu günü Ağırın da kaldı Bilirim Yokluğumu Yaşlı akıttın giden sellere Kurutup gülleri Gerilerim de Sen bıraktın Şimdi uzaklardasın Bilmem Nasıl Yanık ağıtlardasın |
|
Feriha Ceylan
|
|
|
|
03.01.2007 10:30:22
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
Şafak...!
Dar kibrit kutularında İnsan manzaraları seyrediyorum Fanuslarda tutulu dünya
Kopyalanmış entrikaların Düşleri yaşanıyor Saklanmış hayaller Kasvetin hırsları içine Paketli istiflenmiş yaşamlar
Dar geçitli Keçi yokuşlarda Takılı kalmış kaderler Heveslere perde çekmiş İşportacı hayatlar Fesleğen yapraklarında Unutulmuş doğrular
Simitçi naraları Nihayetinde söylüyor Beklentili zamanı Yükseltileri frenlerken
Ağlıyor bir çocuk Adımlıyorken hayatı Ve Seyredişlerin manasında Yıkılıyor köprüler Önünde yaşam Karalı Sayfa sayfa Odalara dağılıyor akşam üstleri Manzaralarını resimlerken gün Semalardan inen Meçhul beklentilere Doğuyor şafak |
|
Feriha Ceylan
|
|
|
|
03.01.2007 10:29:26
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
Söylemedinki....!
Aşkına inanıp yoldaş olduğum Bu cihanı unutup sana daldığım Ellerin koynunda yetim kaldığım Değermi ömür sana söylemedinki
Kırılmış hep kalpler senden yaralı Kime sorsam bahtı senden karalı Ağlayan çok gülen yok sana soralı Değermi ömür sana söylemedinki
Cahildim bilemedim düşerken ardına Ömür geçince vardım bende farkına Döndürdün gönlümü kirmen çarkına Değermi ömür sana söylemedinki
Yalan feri ha yalan ömür hep yalan Canındır yüreğin hep tongada kalan Ne halinden anlayan var nede soran Değermiydi ömür bana söylemedinki |
|
Feriha Ceylan
|
|
|
|
03.01.2007 10:28:32
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
Sustun......!
Bir ölüme sustun; beni hiçe sayarak. Terk edişliğindi yakarak kör ateşlerde, Bana küstüğünü neden anlatmadın?
Oysa dilinde sonsuzluğa, Yetecek sözlerin vardı.
Kirlenmiş dişlerimle, Seni öpemedim diye, Balçığa sıvadığım, Günü aydınlatamadım diye, Bana küstüğünü neden anlatmadın? Bir ölüme sustun…
Astığım; Boynunda kader yazımdı. Ömrüne talip, Tırnaklarımla çizmiştim. Göreceğimiz günleri sırtına, Yıkarken ölüme izleri vardı. Teninde hala…
Gülüyordu daha saçların yarına, Aklıma gelmedi veda ettiğin.
Yoksa küsmüydün? Gözlerimdeki çağlayana bakmadın ya; Avuçlarından kırıntılar, Sökülerek döküldü anılara. Üzdüğümü bana neden anlatmadın? Bir ölüme sustun…?
|
|
Feriha Ceylan
|
|
|
|
03.01.2007 10:27:46
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
SEN UYU...!
Sen uyu uyu ki Gözlerin nergislere açsın Uyu ki yarınlar kaderle Doğru hesaplaşsın
Sen uyu uyu ki Uykularda kur Akan sularının Ayla yıkanmasını Görsün yarınlar
Sen uyu uyu ki Şerbet içsin Çöldeki kör karıncalar Yıkılmasın Kumdan umutlar
Sen uyu uyu ki Gölgelemeden gün Yarını doğursun dün
|
|
Feriha Ceylan
|
|
|
|
03.01.2007 10:26:58
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
Savaş........ !
Ne savaşlar gördüm ahir ömrümde; Barış sandığım. Ne işkenceydi ki onlar, Hayatı doyulmaz kılan, Tepeden tırnağa ömrümü kızıla boyayan.
Tuzlu salamuralarda yakılan can özüme, Kan sağılan yığılan hükümlerdi. Daha doğmadan verilen dürülen defterlerdi, Okunmadan ezberlenen.
Kadere yazılı türkülerdi elediklerim, Paslı tellere sıvalı. Unlu kasnaklardan geçti feleğim, Kekreyini fark edemediğim. Alıçlı yemişti elzemdi ağzımdakilerim.
Esaretim hiç bitmedi idamlarım sıra sıra, Hüküm giydim. Müebbetlerim koşulsuz verildi, İndirimler olmadı. Dolmadı ömrüme biçilen dava. Solmadı; Kefenimde saklanan koyulu kara, Yanamadı yüreğim doyulası gül bir nara! Kanmadım. Deryalar boşaldı üstüme ıslanmadım. Kuruydu ağzım laldı dilim, Hekimlerin; Çaresizliğiydi tükenmeyişim. Çelik kanatlı kor bir yürekti; Büyüktü sevgim; İşte böyle isyanlarda hüküm giydim!
Çukur ovaydı suçlu, Suçu suçlu günahsızlarla doluydu. Otağıydı namusların, Aslan ağzıydı umarlarım, Belim pekti ciğerlerim kanda yürekti!
Mertekti damları kalın duvarlı; Mahzen kapılı uzun gürlekti tavanları. Adam asmak ister gibi, Mengenelerinin her birine. Namına yakışır sevdalara ödülü büyük, Cömertti sellerdi önde gelen, İlk fırtınalar ondandır. Kanım sıcak alevdir dövdüğüm, Tandırda yağlamayı en iyi ben bilirim, Toroslar’ın incesinden eser, Ilık seher yellerim.
Ondokuzuncu asrın aşkıydı! Bedelsiz olmayan acıyla yoğrulan, Kan üstüne ekmek doğranalı, Aklın zoru yoktu. Eriştiğim menzile kelle koltukta, Bilmem kaç hükümler geçti habersiz, Çaresizdi zaman yaşanacaktı….
Özgürlük ne demekti neyi bilmekti? Bana öğretilmedi. Sevmek demek ölümü yemekti! Felek acizdi arzuhalcilerin fermanına; Ektiğim acıların ekmeğini yiyemedim. Dişlerim yoktu, Sukut gezerdi hücremde, Nöbetleri efkarlı; İnce tel saçlarımı rüzgarlar büyüttü.
Buz kesik ayazlardı yoldaş olduğum; Üşümektir şefkatim, Nemli duvarların döktüğü namelerde, Tevellüdü saymadım. Yıllar salise, Aklıma sormaktan korktuğum: Doğduğum hadise. Bir bahise mahkum olmuşum, Gerçek ne ise?
Kopan ilmeklerde düğümler sıralı, Yaralı kalmış baykuşa takılı kanat, Karalar yakılmış ömrüme. Kınalara inat, Oooooof be kader of! Doğarken atıldı yüreğime töreli tokat, Koynumda sevmeler alazlı, Gülüşüm bedensiz koyuya boyalı, Dolmadı ömür küpüm daha bol olalı.
İlk yağmurlarla yıkandı sallandı gök, Sırnaşık yakışlardan arındı. Bilemediğim kördüğüm yarınlarımdı. Yetmedi ahire zaman, Esmedi başımda bir sevda masalı. Bendeki vebalsiz günahın ağır diyeti; Beşikten mezara bitmeyen savaş…
|
|
Feriha Ceylan
|
|
|
03.01.2007 10:25:53
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
Önce gözler eğildiler..!
Önce gözler eğildiler Su yolu pınarlara Varsın ne yapsın gün dölleri Kömüre akıyor hayatın ırmakları
Sarılanmış.....! Bakmaz gayri sarılığın kemi Sıtmadan karalı gömleklere İnkarı vardı doğruların Ömrüne bakmakta değildiler
Karanın.....! Ne suçu var karadan başka Verendi görmesini unutmuş gözlere Öncedendi kederler Şimdi yol almış hepsi birer birer Nihai sonsuzluklara
Emre idi Emreler Emre idi Eğildiler..! Çünkü görecek günlere kemli idiler Ecirden ecimleşmişti ecmel Edebi kelamda kalmış iki kalem naz Emsaller yoktu Onun içindiler ki eğildiler gözler......! |
|
Feriha Ceylan
|
|
|
|
03.01.2007 10:25:15
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
Ölüm......?
Hep…… Animidir çırpınışların ölüm Sonlara yok mudur çıkışların Apansızlıklar mı kaderin ölüm
Hep…… kahpe pusular mı yoldaşın ölüm Kara diken ellerin Sonralar…. Yok mu kitabında ölüm
Hep….. Gecelere mi doğarsın ölüm Bahara eren sabahların yok mudur Güller içinde bülbülü Dinlemez mi ğüleklerin Çıraların can alevi sızmaz mı Karanlıklarda mı alemin ölüm
Hep… Viraneliklerde mi gezersin ölüm Yeşil sarayların ortasından hiç geçmedin mi Duldasında oturmadın mı çınarların Yavukluna beyitler dizen Dillerin olmadı mı Üzmelerde mi defterin ölüm
Hep……. Senden ötesi yokmu dersin ölüm Muradı bulan ersin istemezsin Kimle kindesin Bilirde bilemezcisin Deryalara ermeden Geçer mi güzlerden elin Mavileri zifirilere Neden sen koyarsın ölüm
Hep…. Sevmelerden kovarsın yürekleri ölüm Elinde candan kürekleri Kan fışkıran Kesik başlı bilekleri Nasıl bükersin ölüm Höykünerek Sökük bedenleri Dikersin toprağa ölüm
Hep düşükler sana ölüm Yakarmalar alışmışlar Dar yakana İflah olmaz keremlerde Yazıklanmış alışkanlıklar Çoğalmış zaferlerin Kör yüreğin eğilirde bir gün Ölümü bilirmisin ölüm
Hep…. Sevmelerde olduğunda dün Yakınırda ararsın Hor bakışlarda yanarsın üzgün Sende çaresizce ölümlere ağlarsın O gün çağlarsın be ölüm
|
|
Feriha Ceylan
|
|
|
|
03.01.2007 10:24:06
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
Neneme...!
Toprak çökmüş dam bozulmuş, Bizim eller viran dolmuş, Obamıza yılan dalmış, Neneme sor, güz mü geldi?
Yollarımız çalı çırpı, Evimize kıtlık girdi, Köz içimde ciğer deldi, Neneme sor,güz mü geldi? |
|
Feriha Ceylan
|
|
|
03.01.2007 10:23:24
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
Kırmızıydı Doğuruyordu Toprak...!
TOPRAK...!
Zulüm tarlalarında İki ömür çürüttü kederler, Bağrına taş basa basa.
Kahırlar sıralıydı Efsanelerinde dillerin, Ölüm kokuyordu toprak.
Gün kırmızıydı, Yön kırmızı, Kan kırmızıydı şafak. Sonsuzluğa haykırıyordu Çığlığı atlası yırtarak.
Kırmızı silüetler dolaşıyordu, Kırmızıydı hortlak. Sonbahardı, hazandı çöken, Rüzgardan yanmıştı, Islak, kırmızı yaprak. Ağlamakla örtülüydü, Kefenlenmişti toprak.
Tutunup kalkmak yoktu. Çıkmazlarda dizili Tanelenmiş inciler.
Daha aralanmadan Nasırlanmıştı acılar. Zil çalan kör gafillerdi, Cüretleri zamana mahsup. Yetinmez kuklacılardı, Kan kırmızı öz alan.
Sevinmek yasak, Gülmek, Kırmızı gülleri koklamak. Tarifsiz acılardı saran umudu.
Kapkara gökyüzünde, Kan kırmızıydı bulutlar. Az kalsın yıldırıma dönüşecekti, Yağmur sanacaktı toprak. Pıhtılaşmıştı zaman, Akmıyordu ağacın damarlarında.
Yürekler donuk, Narın çığlığında azrail, Son çağırışlarını haykırıyordu. Ölüm dökülüyordu meşelerden, Kalmamıştı örtünecek yaprak, Rahatlıyordu artık, Sonsuzluğa açılan toprak. |
|
Feriha Ceylan
|
|
|
|
03.01.2007 10:22:08
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
Kara Gözlüm.........!
Kara gözlerine kurban olayım, Bir bakışın yeter öldürme beni. Kaş altında ebruları salayım. Ferman çıkartıp ta sürdürme beni.
İste bu canımı sana vereyim, Çevirip hilalin döndürme beni, Kirpiğinde yuvalanıp kalayım, Ok olup sinemden vurdurma beni.
Kemerlenip ince belin sarayım, Maden sayıp demirciye dövdürme beni, Gönül sarayında hırsız kalayım, Ellere duyurup kovdurma beni.
Zülfüne sarınan çevreler olsam, Kızgın pınarlarda soldurma beni. Kızıl güllerin başından tutsam, Kuzgun diye dikenlerde boğdurma beni.
Yellerden düşüp sinene aksam, Zulmüne kabulüm bin kere yaksan, Mecnun olup uğruna aklımı bozsam, Kul deyip çöllere saldırma beni.
Külümden savrulsam gözüne kaçsam, İki damla yaş olup döktürme beni. Kar olup yağsam dağlarda kalsam, Sel olup bağrından aktırma beni. |
|
Feriha Ceylan
|
|
|
|
03.01.2007 10:21:18
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
İstanbul'da Cümbüşe
Gülüyor İstanbul; Eteklerinde ziller. Rakkaseleri seyrediyor Boğaziçi, Haliç’in gölgesinde uzanmış Emirgan. Kuş tüyü yorganlara sarılı, Beşiktaş’tan ulaşıyor, Hasretler'le Üsküdar’ a.
Usanmadan; Yılgınlaşmadan asırlara, Seyredişlerinde Rumeli, Gülüyorken Beyler beyi.
Salacakta daha gün erken, Paylaşıyor Süleymaniye. Sırlarını dökerken, Kuş misali Üsküdar’a göz süzerken.
Ağırlıyor girintilerinde, Kartalın geniş kanatlarında, Özgür muhabbetleri. Efkarı tutuyor dalgalarında, Beykoz’dan Tarabya ‘ya.
Gün kollarında uzanınca, Bebek’ ten gülüyorken Moda, Ellerinde büyütmüştü, Kucağında Çamlıca.
Bir motorun sesinde, Koşarken Kız kulesi’ne, Sandaldan iner Eminönü. Beyazıt’tan Beşiktaş’a, Bir bebeği okşar gibi, Seviniyor coşkunluğa, Kucağında asırlık aşklarla, Seyredişlerine dalıyor, Üsküdar’ım aşkla. |
|
Feriha Ceylan
|
|
|
03.01.2007 10:20:26
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
Haber.....?
Dosttan acı haber var, Gül dalında keder var, Bülbül küsmüş nicedir, Feryadında sitem var.
Ağlatmak mı niyetin, Anlatmak mı sitemin, Zehirli bir ok gibi, Çöreklenmiş kederin.
Sözde değil dilde var, Bülbülde var gülde var, Yalan dünya gam yükün, Sana gelen kulda var. |
|
Feriha Ceylan
|
|
|
|
03.01.2007 10:19:50
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
Gurbet.....!
Bir gün diyar ederim gurbet seni, Öğretemedin bana dost ile eli, Söküle söküle gittiğin yeri, Anlat bana bir hasbihal edelim.
Zorda kalmış o yar hasret ile bilirim, Çağırırsa kanda olsam gelirim, Bir canım var yol üstünde veririm, Anlat bana bir hasbihal edelim. |
|
Feriha Ceylan
|
|
|
03.01.2007 10:19:17
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
Gurbet eller…!
Gurbet hırkasını da giydim sırtıma Uğradım feleğin bitmeyen kahrına Dönerim kederin durmaz çarkında Acılar böğrümde bal olmuş benim
Gurbet elde ben de söyledim aslımı Yıkamadın dedi de kibir ile kahrını Geçer de sandım bir gül ile bahtımı Acılar dilimde de lal olmuş benim
Feriha der ne söylersin ah hep acı acı Gönlüne gelmezmi canının tadı ilacı Gurbet ellere yazılmış yazgın da bacı Sıla da da ocağım dağ olmuş benim |
|
Feriha Ceylan
|
|
|
|
03.01.2007 10:18:14
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
Ela gözlüm..........!
Ela gözlüm bu ellerden, Ben giderim sen ağlama. Koydum diye kara gözü, Kahırlanıp sen ağlama.
Akıl aldık eğlenmedik, Sürgün olduk sevilmedik. Bu cihana boşa geldik, Ben giderim sen ağlama.
İki canda birdir özüm, Pınar oldu coştu gözüm, Yaradan’a esas sözüm, Ben giderim sen ağlama.
Kavil koyduk bilinmedi, Kefen giydik görülmedi, Toprakta can dirilmedi, Ben giderim sen ağlama.
Ela gözde durmaz sancı, Heveslenir gülden inci, Feriha’yı yıkınca dürzü, Ben giderim sen ağlama. |
|
Feriha Ceylan
|
|
|
28.12.2006 11:26:56
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
Ak...? kara dayı....!
Sende bir anadan doğdun, Korukla suyu bir mi gördün, Gül içinde diken oldun, Sen neymişsin kara dayı.
Kara dayı kara dayı, Sütten kessen al elmayı,
Yaş dal idin yele değdin, Gah ağlayıp gahi güldün, Atla tayı nasıl verdin? Sen neymişsin kara dayı.
Kara dayı kara dayı, Sütten kessen al elmayı,
Hem haklıdır hem yasaklı, Senin evde var mı paklı, Baban da ananı yaktı. Sen neymişsin kara dayı.
Kara dayı kara dayı, Sütten kessen al elmayı,
Harmanlandın güne değdin, Akıl aldın yerin buldun, Bu dünyayı sıra döndün, Sen neymişsin kara dayı.
Kara dayı kara dayı, Sütten kessen al elmayı,
Kuş yuvası oldu evin, Nerde kaldı kör düvelin, Ellerinde minderlerin, Sen neymişsin kara dayı.
Kara dayı kara dayı, Sütten kessen al elmayı,
Yetmiş yaşına dayandın, Saçları kara boyadın, Kara kalbi aklamadın, Sen neymişsin kara dayı.
Kara dayı kara dayı, Sütten kessen al elmayı,
Sen bu yolu hiç görmedin, Bir kerede genç olmadın, El dilinde naçar kaldın, Sen neymişsin kara dayı.
Kara dayı kara dayı, Sütten kessen al elmayı,
Dayı dedik başta tuttuk, Bizde seni ehil ettik, Zemheride un öğüttük, Sen neymişsin kara dayı.
Kara dayı kara dayı, Sütten kessen al elmayı,
Akıl sırrın elde olmaz, Hep doğrusun eğri durmaz, Kulda olan sana gelmez, Sen neymişsin kara dayı.
Kara dayı kara dayı, Sütten kessen al elmayı,
Adım dillerde yasaklı, Hata seni hiç yıkmadı, Arsız kuldu hiç bıkmadı, Sen neymişsin kara dayı.
Kara dayı kara dayı, Sütten kessen al elmayı,
Feriha der yeğen çıktı, Kapına da yiyen çıktı, Ocağın da diken çıktı, Nankör köpek çıyan çıktı, Sen neymişsin kara dayı.
Kara dayı kara dayı! Sütten kessen al elmayı! |
|
Feriha Ceylan
|
|
|
|
03.12.2006 14:08:11
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
Gibi............!
Ilgıt eser güne seher yelleri, Aşka düşmüş güzel titriyor teni, Gönül sofrasında yiyor kederi, Yanar dilleri var yanardağ gibi.
Garip yüreğinde sevda ederi, Yetim gitmiş bilir tüttüğü yeri, Dürümlemiş acıyı cılız bileği, Yanar dilleri var yanardağ gibi. |
|
Feriha Ceylan
|
|
|
|
02.12.2006 19:24:11
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
Ela gözlüm..........!
Ela gözlüm bu ellerden, Ben giderim sen ağlama. Koydum diye kara gözü, Kahırlanıp sen ağlama.
Akıl aldık eğlenmedik, Sürgün olduk sevilmedik. Bu cihana boşa geldik, Ben giderim sen ağlama.
İki canda birdir özüm, Pınar oldu coştu gözüm, Yaradan’a esas sözüm, Ben giderim sen ağlama.
Kavil koyduk bilinmedi, Kefen giydik görülmedi, Toprakta can dirilmedi, Ben giderim sen ağlama.
Ela gözde durmaz sancı, Heveslenir gülden inci, Feriha’yı yıkınca dürzü, Ben giderim sen ağlama. |
|
Feriha Ceylan
|
|
|
|
02.12.2006 19:21:28
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
DUR ELLERDEN
Deli gönül abdal olmuş, Gayri gider dur ellerden. Tatlı dile nem düşürmüş, Saklı tutar gönüllerden.
Aklı hayallere dalmış, Yarenlere haber salmış, Yar diline sitem katmış, Tel düşürmüş gönüllerden.
El uzatmaz ağzın açmaz, Gayri bir tas suyun içmez, Yol edip bağrından geçmez, Sır düşürmüş gönüllerden.
Dayanmadı kul yüzüne, Onulmaza düştü keşke, Haklı kanmış el sözüne, Yar düşürmüş gönüllerden.
Sevda derken günah çekmez, Ah çekip ardına bakmaz, İstesen de kavil vermez, Koy geçirmiş gönüllerden.
Adın musallada kalmış, Ahretlikten sual çalmış, Yalanı gerçeğe sarmış, Sal geçirmiş gönüllerden.
Al perçemi almayaydın, Gül yüzüne dolayaydın, Sonra dosttan olmayaydın, Sel düşürmüş gönüllerden.
Perde inmiş can özüne, Diken batmış sır gözüne, Gayri doyman sohbetine, Dar düşürmüş gönüllerden.
Arda pazar olur sanmış, Nefsinin hükmüne kanmış, Namusu paraya saymış, Kar geçirmiş gönüllerden.
|
|
Feriha Ceylan
|
|
|
|
|
02.12.2006 19:20:06
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
Dua gibi dilimde, İntizarım hiç düşmeyen. Sebebim sen değil miydin? Beni sende hiç eden.
Dağlar gibi önümde, Beisimsin tükenmeyen. Edebim sen değil miydin? Utanmayı hiç bilmeyen.
Özlemlerim var dilimde, Parelersin hiç bitmeyen. Koşturan sen değil miydin? Seni bana göstermeden. |
|
Feriha Ceylan
|
|
|
|
|
02.12.2006 19:18:04
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
Doğmuşum, Kara yerlere dar pencerelere. Açılmamış demir kapılar, Asma kilitli.
Saklamışlar bedenimi, Çalmışlar kaderimi. Adım namus soy adım yok! Künyeme sıfatsız yazmışlar.
Sormamışlar, Ne sevdalara cismim kazılı, Ne de bahtlar dizilmiş uğruma. Takmamışlar, Gelmek ister miyim kıt ömürlere.
Vebal olmuşlar bedel koymuşlar, Beş arşın patiskaya satmışlar bedenimi!
İki kapı arasında ömrüm, İki kapı arasında dar bir geçitte, Ölüm kaderim zülüm anamdır. Nenemdi benden öncekiler, Onlar da kolay mı boyun eğmişler? Kaç ömür çürütmüşler köprüsüz.
Esareti bilerek sinerek yaşayan; Tek cins, tek varlık, Çocuklar doğurtulan, Asla kendinin olmayan, Tek Havva canlı kadın. Varlığımla var etmişim, Ben doğmuşum ben doğurmuşum, Ve ben adsız olmuşum!
|
|
Feriha Ceylan
|
|
|
|
|
|
02.12.2006 19:17:21
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
Can....Fes Canfes! Candan bir kafes. Yüreği tez kanı yağız, Aklı bodur can kuş…
Kara buğdaylar çalmış da rengini, Ederin kimlerde bilinmemiş. İşlemişler döşeğine diyemediklerini de, Şişirmişsin kursağında dertlerini, Kimsecikler duymamış…
Oğula kıza kesmişsin de, Haberin olmamış. Ayazı buzu dinlememiş, Safçalanmış günlerin. Yüreğin çırpınırken uçup gitmiş düşlerin.
Can fes! On kulaca bir nefes. Sığdıramamışlar da hayallerini derince tasa, Seni koymuşlar karadan yapılı şalvara. Geri dön ardına bir baksana, Sinmediğin feleğin ürküyor bakarken sana. Öğünüyor kem almadığın iliğin, Sömürülere direniyor…
Canfes! Can kafeslerde bin ses. Akça yüreğin eledikçe kederi, Yeriniyor uğrunda yıkamayan kaderin. Dökülüyor ciğerinden kara höllüklerin, Şimdi söylesinler; kimleri yıkar ederin. |
|
Feriha Ceylan
|
|
|
|
|
|
02.12.2006 19:16:39
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
Ben anayım Ben sılayım Saklı özündeyim erdemlerin Siperlerin gözündeyim Sözündeyim yaşlı anamın Yaş dalındayım ham meyvenin Kurt kemiren Al elmanın yazındayım Kesilen başındayım Dağladığın kor demirde kırılmaz çeliğim
Ben anayım Yazı yaban tarla ekin Yaslan dallarıma Hırçın rüzgarlarımdan sakın Aklın geçmesin başını yakın Yabandır bağrım yel sanma Hünkarımdan korkarım Haramdır gülmek canıma Sakın ağladığıma kanma Dökülen doludur baharı müjdeler Aklından zorun olsun Yanmaya kıvılcım yeter En darımda entariden biçerim kefeni Toprağı can ederim canı da toprak Bana ölmek yasak ben anayım
Ben anayım Yakmayın gönlümü sakın Acıtmayın Kıymetini anlamaz yaban eller Tutup yüreğini deler Beni hatırlarsan eğer ben anayım |
|
Feriha Ceylan
|
|
|
|
|
02.12.2006 19:10:47
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."
Annem.........................!
Avuçlarından can kuşun, Yerlere düştü annem, Yerlere düştü…
Gözlerinden kan pınarlar, Çağlayıp aktı annem. Çağlayıp aktı…
Yüreğinden kor acılar, Fışkırıp taştı annem. Fışkırıp taştı…
Uzaklardan seslenip de, Ağlama annem annem, Ağlama annem annem, Annem ağlama.
Benim için ağlama, Ağlama annem annem, Ağlama annem annem, Annem ağlama.
Bu gün göç yollarından, Göçmen kuşların, Leylekler değil, Cruseler geliyor. Bereketli topraklarından, Altın başaklar değil, Uranyumlu bombalar fışkırıyor. Savaş baronları gazapta, Irak’ı uçaklar bombalıyor.
Uzaklardan seslenip de, Ağlama annem annem, Ağlama annem annem, Annem ağlama.
Bebekler katledilirken, Sen yavruna, Ağlama annem annem, Ağlama annem annem, Annem ağlama!
Tüm annelerin anneler ünü kutlu olsun ve anneler ağlamasın |
|
Feriha Ceylan
|
|
|
|
28.11.2006 16:20:02
|
dünde kalanlar |
| |
"Boşluksuz Bir Yazı."dünde kalanlar
Annem; Bu bayramda bensiz geçti. Asılı kaldı kapılardan, Fındıklı çikolatam. Hani......, Ayrılık olmayacaktı tasan? Keşke yeminlerin, Bağlı kalsa bilmesem. Ve sen özlemesen…. Yaşamamış olsam seni; Hamurdan ak ellerin, Aklıma gelmese.
Ela gözlerin yollarımda, Boncuk boncuk kopmasa. İçimde çaresizlikler, İsyan edemesem.
Bekleme gelemem! Bir bayram daha geçerken,
Hani... Elinde ilk diktiğin, Çaputtan yamalı bebeğim, Masada beklettiğin, Hamsiliydi hiç unutmam, İçli köfte yemeğim. Yüklüğe sakladığın, Gizli kesende hissem, Büyüdüm de yerini hala bilmem.
Diktiğim turuncun, Kopardığın çiçekleri, Gelir gözlerimin önüne. Doldurdun kolonya şişesine, Karyolamın baş ucunda, Dayanamaz uyanırdım kokusuna. Sevdiğim uykulardan, Çalardın beni kandırışçılınla. Hala var avuçlarımda, Saklıyorum ağlamalarıma.
Hani..., Gondol da sayardım, Fasulyeden şekerlerimi, At artık hepsini denize, Kolonyamı şekerlerimi çocuklara ver .
Unut gelmemi! Bayramlık seçme. Belki nasip olur giymelerim,
Gözlerimde yaşanmamışlarım, Yanı başımda cellatlarım, Uzun fermanım, Derin yaralarım, Dipsizlikler korkutmuyor. Islık çalıyorum gençliğime…
Seni düşlüyorum anne! Okşuyor nasırlı ellerin. Yel değer gibi, Biliyorum vakit tamam, Ve ben üşümüyorum…
İlk defa annem, can benim! Kimseler alamaz. Nefesinde can olur gelirim.
Duyarım kokusunu, Mavilerden kolonyanın, Denizler fısıldaşır, Şeker çocuklarını anlatırlar. Yakarım keyifle, Bana aldığın son Samsunu. Duman olur pencerenden, Tutarken demirleri …
Sana kaybetmişliğimle hiç, Kazandıklarımla dik, Gelirim özgürce! Öperim usulca şimdi ellerini, Ben geldim, Bayramın kutlu olsun anne! |
|
Feriha Ceylan
|
|
|
|
NE SAVAŞLAR GÖRDÜM
AHİR ÖMRÜMDE
BARIŞ SANDIĞIM
NE İŞKECEYDİ Kİ ONLAR
HAYATI DOYULMAZ KILAN
TEPEDEN TIRNAĞA
ÖMRÜMÜ KIZILA BOYAYAN
|
|