Yûşa Irmak

Körleşme

Elias Canettinin romanı Körleşme 40-50 yıl önce ilk Ahmet Cemalin çevirisiyle yayınlandı. Yaklaşık yarım asırlık kitabı ömrüm boyunca ya bir ya da iki kez üzerinde düşünmeden, tartmadan okudum. Şimdi yine elimin altında ve tekrar not olarak okuyorum

Elveda Bilgi Elveda Akıl

Bilgi çağına girdiğimiz geçen yüzyılda bilginin ve aklın uğradığı ihaneti görmek, çok hüzünlendiriyor beni. Yaşantısıyla, sözleriyle çağdaş ve modern olduğunu iddia eden insanlar, bilgi ve bilgiyi kullanmaya bir sokak kedisi kadar değer vermiyor.

Antakya

Antakyada Mesihiyyetin bir başka sevdalı şehidi, sonsuzluk yolcusu sevgili Dülger, Habib Neccar Hazretleri var. Antakyanın ilk İsevilerinden, İseviliğin Antakyada ilk şehitlerindendir, Habib Neccar. İnsanlık için gönül verdiği dava uğrunda canını, malını infak eden bir iman abidesidir.

Sevgili

Sanıyorum İslamın iç sesi, yeryüzünün halifesi olan insanın, Allah için yaratıldığını, geri kalan her şeyin de insan için yaratıldığını fısıldıyor hepimize..

Din

Duanın Gizemli Yolculuğu

Herkes gibi benim de uzakta, çok uzaklarda sevdiğim, değer verdiğim insanlar var. Ne zaman onlar için dua etsem gözümün önünden yaşadıklarımız film şeridi gibi geçer ve onlar için dua ederek tüm özlemimi, hasretimi gidermeye çalışırım

Kendini Çimdiklemek!

Bazen derin düşüncelere daldığımda göğsümün ortasına garip bir sancı çöker. Bu öyle kötümser bir sancı değil, tersine rahatlık veren bir sancıdır..

Çekyataltı Romanlar II

Yakup Kadri Karaosmanoğlunun Hep O Şarkısını okudukça, Roman diyordum kendi kendime, silinip gitmiş, herkesin artık unutmuş olduğu acıları anlatmalı Niye peki? Vallahi hiç bilmiyordum niyesini, nedenini, nasılını Başkalarının fark etmediği, hissedemediği acıları yüzlerine çarpmak hoşuma gidiyordu belki de kim bilir

Çekyataltı Romanlar

Nurullah Ataçın zamana meydan okumuşluğunu kim yadsıyabilir? Ataçın eserlerini okuduğunuzda onunla için için tartışır, dil konusundaki görüşlerinden irkilirsiniz!

Mutluluk

Bunca yıl.. ne olmuştu, nerede kalmıştık? Şimdi su içtikten sonra nefes nefese kalan bir adam gibiyim. Üzerimde taşıdığım bu yavaşlık; halsizlik, uyuşukluk yüzünden bir gün aniden organlarımın tümü çalışmayı bırakacak görenlerde beni canlı sanacaklar diye endişe ediyorum..

Ankaraya Övgü

Denizi olmayan bir kenti sevebilir miyim? Bu soruyu geçen sene sormuş olsaydılar hiç tereddüt etmeden sevmem derdim. Bugün bir arkadaşım sorunca pekâlâ sevilir dedim. 1997 yılından beri İstanbulda yaşıyorum. Az da olsa İstanbullu sayılırım. Bu kenti neden seviyorum? Elbette sırf denizi olduğu için değil, medeniyetlerin başkenti olduğu için

Yaz İzlenimleri

Yaz, Necatigilin Kır Şarkısı şiirinin sonundaki dizeleriyle söyleyecek olursam; sakin, dinlenmiş, rahat bir şekilde bitecek benim için. Ya da tam tersi olacak..

İnsanlara Bakmaya Alıştım

Ne kadar anı, ne kadar ayrıntı varsa büyüyor, hayali başka bir şey yaratıyor sanki. İçimde kendisiyle başbaşa kalmış tuhaf tuhaf karakterler.. Ya da kentin tamamı ruh sağlığı hastanesi, boyutlarını ancak deli edenlerin bildiği

Başa Dön