Kaç gündür tuhaf bir hava var İstanbulda Evet, bu kadim şehirde tuhaf bir hava var.. Ne kadar anı, ne kadar ayrıntı varsa büyüyor, hayali başka bir şey yaratıyor sanki. İçimde kendisiyle başbaşa kalmış tuhaf tuhaf karakterler.. Ya da kentin tamamı ruh sağlığı hastanesi, boyutlarını ancak deli edenlerin bildiği Bir düşünme ve duygu eksikliği var bende. Nedendir bilemiyorum, hiçbir şey ama hiçbir şey yüreğimi kıpırdatmıyor, kıpırdatmaya yetmiyor!
Yok eğer sürekli bir gülümseyişse yüzümdeki
Görülmemiş bir ustalıkla acıyı ters yüz eden
Düşünüyorum da ne kadar az gördüm, ne kadar az anlatabildim seni ne çok sevdiğimi. Sonra da annesini ve babasını kaybetmiş yetim ve öksüz bir çocuk gibi ortada kaldım. Kimseyle görüşmüyor, görmüyor, görüşmek de istemiyorum. Yazmak da beni bıraktı gitti. Kısa kısa birkaç şey karaladım, karalamadım işte hepsi bu.. Zaten yazsam da ne anlamı var ki? Hiç..
Çay! O da artık eski dostum! Sen olmayınca onu da içmek istemiyorum. Zira çok içince dokunuyor artık. Çay bardağına düşman gibi bakarak içiyorum
Bir balkonum ve bir de pencerem var çalışma odamda, okula ve denize bakıyor.. Uzaklara dalıp gidiyorum kimi zaman. Ve o dalgınlığı düşünüyorum, her yere kısacık yolculuklar
Bir tutukluluk var bende. Garip bir tutukluk. Görüyorsun akmıyor kelimelerim. Kısa görüşmeler, kısa bakışmalar, kısa sevişmelerin sonucu mu acaba? Kimbilir.. Olabilir. Daha uzun görüşmeler diliyorum ikimiz adına. Nasıl olsa dilemeye, istemeye, arzulamaya ve arzulatmanın bir tanımcısı bir denemecisi olmaya alıştım. Öyleyim işte..
Vücudumun, elimin ve yüzümün çizgileri tıpkı İstanbula benziyor. Ben bu kentin hamuruyla yoğrulduğumu çocukluğumdan beri biliyorum. Bu kentten başka da susuzluğumu gidermiyor. Küçük şehirlerde seni görme ihtimalim de hiç yok..
Her ne ise.. bugün yine bakışlarını sevdim. En çok sevildiğini anladığında ki o yüz ifadene hiç dayanamam.. Evet, ben insanlara bakmaya da alıştım. Artık sen de olanı biteni yazsan ve ben de bir okul çocuğu gibi sevinsem ne iyi olur
Kal sağlıcakla.