Kalu Beladan Başlıyor Miladım
Ölmek için çok geç, yaşamak içinse çok erken dedim bunu ben bile anlamadım. Tuttum bu söze anlamlar biçtim, bulduğum her kelime cümleme büyük geldi. Kalktım kelimeleri yaktım.
Ölmek için çok geç, yaşamak içinse çok erken dedim bunu ben bile anlamadım. Tuttum bu söze anlamlar biçtim, bulduğum her kelime cümleme büyük geldi. Kalktım kelimeleri yaktım.
Dilimde bir Ahmet Kaya repliği "beni vur, beni vur onlara verme"... Bu cümle üzerine sayısız metin yazılmış yada film çekilmiş olabilir. Lakin dilimden aklıma emin adımlarla ilerleyen bu cümleye selamlarla eşlik etmekten başka şansım yoktu. Selametle aklım, selametle...
Düşe aşk düşerse eğer cinnettir, sitem duyuramaz sesini. Düşe kan düşerse keremdir. Akla ve cinnete karışmaz zaman, engel olmaz yaşlanmaya.
Kadının hiçliği ateştir, erkeğin hiçliği kısa ve öfkelidir. Kadın ateşler içinde yanar da susar, üstüne özlem sürer teni daha da yanar.
şairin bir dizesinden vurulmuşum hala sayıklıyorum. Etimi dişliyorum, dişlerim sızlıyor. Gırtlağım kaşınıyor acıdan yanan kanla, ellerimle yolsam saçımı aklıma siner mi yine.
Ne diyorsun sen demek için uğraştı Ayten, ama sesi çıkmıyordu, derinden hırıldıyordu gırtlağı. Dehşete kapılmıştı Ayten, ne diyeceğini bilemeden bakakaldı, ne sorması gerektiğini de bilmiyordu. Ağzı açık kalmıştı, yüzü dehşetten kıpkırmızıydı. Midesinin bulandığını hissetti.
Bütün kadim dinlerim sırt dönmüştü inançlarıma. Bütün dinleri ve Tanrıları öptükten sonra Tanrısızlığı seçtim, inançlarımı yok ettim tüm dinlere. Hiç azalmadı lanetim, hoyratça hırpalandığım aşk suskunluğu gibi ruhumu terk etmeye kıyamadılar belki de.
Ritmik sayılar dizdim gidişinin ardından / peşine takıldı bütün sayılar. /
Bir çoğumuz farklı hücrelere alındı, sese ve ışığa duyarlılığımız rahatsızlık vermeye başladı. Gücümüz yarılanan bedenlerimize eş olarak tükenmeye başladı. Işık için savaşırken ışık korkmaya başladık, doğanın sesine hasretken metallere çarpan jop sesi çıldırtıyor bizi.
Kaç kişi duyabilir ki Tanrının sesini, / Bize bahşedilen erdemin kudretini.
Eli yüzümde Tanrımın, geldiğinde verdiği selamla dudakları alnımda. Yüreğim sökülüyor yerinden, ellerim ateş parçası altı asrın hasretinden. Dokunsam Tanrıma küle dönecek, arkama saklıyorum ellerimi. Dokunsam Tanrıma beni asırlardır bekletmesinden utanacak. Ben bile küle dönerim dokunsam.
Gece biri gösterdi, / belki iki, / mehtaba karışan üç
Biten her söz yenisini doğuruyordu. Kan oluyordum, cinnet oluyordum, cinayet oluyordum, sonum oluyordum... Bahar kokuyordu göğüslerim, biten her aşktan sonra leş kokuyordum, sonum oluyordum...
Hangi ses ruhumuzu kavurabilir ki. Yâda hangi ses ruhumuzu buruşturup bir kenara atabilir Sesimi buldum, düş değil tamamen gerçek. İnancıma sundum, kabul gördü yüce bünye. Ritüellerle her gece ibadetime davet ettim.
Aylardan yalnızlık, kar yağıyor üşüyorum. Ellerim morarıyor soğuktan. Sigara dumanı ile ısınmaya çalışıyorum. Şimdi sevilmenin zamanı...
Gün geçer, / Gece gelir ömre inat. / Düşünmemeye çalışmanın
Zaman, tüketiyor kendini / ve ben bütün ümitsizliğimle bekliyorum. /
Aşkının fahişeliğini dudaklarını kanatarak durdurmaya çalışıyor. İsanın dikenli tacını dudaklarına takıyor. Dudakları özlem dolu alevlerle çevrili.
Siyaha boyalı ay, / Güne aç uyanabilmeli gece. / Kelimeleri
ölçülü bir hayatın ölçüsüz bedeniyim, ruhum kesik benim...
istanbul
emil cioran, sergey yesenin, ahmet telli, bayram balcı...
...