Güvenim kalmadı. Ruhum kaybedemeyecek kadar acıdı. Bundan sonra acımasına izin vermemeye çalışırken gün gözüme göründü.
Öyle acıyor ki tenim, her dokunuşum ayrı bir özlemi anlatıyor bana. Kaybetmeye korku(tu)yorum seni(kendimi). Anlamlar yüklemeye çabalıyorum yaşamın tüketimine. Bende tüketi(li)yorum bu defa. Daha fazla anlam aramamak gerek. Anlamın en büyük anlamsızlığı burada, var olmakta.
Var olmak, var olabilmek… Beyinde başlayan sancıların yıllarca, saatlerce, saniyelerce (mecburen) devam et(tiril)mesi…
Var olmak koca bir acı.
Acı mı? Var olmanın gereksizliğinin farkındalık hali. Fark etmek, hayatın durduğu belki de devam ettiği en muhtemel zaman dilimi.
Koca bir şişe şarabı(kanı) tek bir kadehte içmektir hayat. Kendi yaşam(sızlığ)ımı o zaman anlar ve anlatabilirim kutsal varlığa. Benim yaşamım koca bir şişe kandan ibaret. Her güne o sızıdan bir kadeh yaşam şarabımı içerek başlıyorum. Acılar o zaman görünüyor göze. Göz o zaman algılıyor ruhuna saplanıp kalan kemikleri. Ve hayat o zaman çekilebilir oluyor, kısa bir sarhoşluk anında…
Ve yine kısa bir sarhoşluk anında sevebilir insan. Sarhoşluğun aşkla gelenini hayatın sancılı duvarlarına kazır insan(cıklar)…