Yüzümde gökyüzü yeşile çalıyor rengini, ellerimi denize sürerek geçiyorum hayatı. Aklımda kara geceler, bir ölümü saklıyorum. Kıyıya gömüyorum yüzümü, derinlerden bir ses bırakma toprağa yüzünü. Kulaklarımda dönüp çınlayan bir ses geliyor Koşarak geçiyorum şehirleri
Günüme güneş doğdu, günüme Ay doğdu. Solumda güneş, sağımda Ay. Aydınlıklara çıktı karanlığım, dilime dolandı ertelenmiş yalnızlığım. Ayaklarım Akdamarın üstünde, gözlerime değiyor eşsizliğin uçurumu.
Günüme geliyor özlemim, günüme aşk doğuyor sonra. Yalnızlığım, kilisenin kuyusunda yanıyor kızıl bir aleve teslim. Yalnızlığım Akdamarın asil taşları altına gömülüyor. Özlemim, asi ve hırçın savuruyor kendini.
Ve Tanrım heybetiyle çıkageliyor kıyıdan, Güneşin kızgın ışınları ve Ayın sevecen serinliği öpüyor hayatın içinde sıkışan şaşkın yüzünü. Ağır ve sakin çıkıyor patikalı yollarını adanın, yürüdükçe büyüyor heybeti. Yürüdükçe tutuluyor dilim Gelip önümde duruyor Tanrım Bütün dinlerim, bütün dillerim kanıyor heyecandan. Ayaklarına kapanmak istiyorum, izin vermiyor. Eğildiğim yerden alıyor yüzümü, eli yüzümde Tanrımın. Tutup alnımdan öpüyor benliğimi. Bir titreme alıyor ruhumu, öyle bir titreme ki bütün acılarım dökülüyor ceplerimden. Savunmasız ve âşık kalıyorum karşısında, aşka küs dilim dolanıyor Tanrımın güzelliğine. Bir solukta kavrıyor ellerimi, adanın koyuna götürüyor beni. Güneş ve Ay dans ediyor yerlerinde.
Eli elimde Tanrımın. Güneş yüzüme doğuyor defalarca, zaman durdu. Zamanı durdurdu yüzümde, ölümü kalmıyor anların. Bütün güzellikler yüreğime doluyor nefesiyle Yıldızlar süslüyor başımızı. Yıldızlar cennetten şarap taşıyor üzerimize.
Gözü gözümde Tanrımın, bütün cesareti topluyor yüreğimde. Asırların yalnızlığını üzerimden alıp atıyor denize, çırılçıplak kalıyor ruhum. Dirençsiz kalmak neymiş öğreniyorum.
Eli yüzümde Tanrımın, geldiğinde verdiği selamla dudakları alnımda. Yüreğim sökülüyor yerinden, ellerim ateş parçası altı asrın hasretinden. Dokunsam Tanrıma küle dönecek, arkama saklıyorum ellerimi. Dokunsam Tanrıma beni asırlardır bekletmesinden utanacak. Ben bile küle dönerim dokunsam.
Kelimelerimi toplayıp konuşmayı başlatmaya yetmiyor soluğum, kuru kuru yutkunuyorum. Tanrım diyebiliyorum sadece, yineleyerek Tanrım kelimesi dökülüyor dudaklarımdan. Eğilmeye yelteniyorum, yüzümden yakalıyor beni. Ellerini sürüyor dudaklarıma konuşma gücü buluyorum.
Neden şimdi
Konuşsun istiyorum sonsuzluğa, aşk dökülüyor konuştukça sesinden. Bilmediğim şiirler veriyor dudakları, zihnim uyanıyor yerinden. Adayı cennete taşıyor rüzgar, saçlarım Havvanın elmasını çalmışım gibi ürkek ve fevri. Secdeye varmayı arzuluyorum önünde Tanrımın. Hissedip üzerime yürüyor, soluğu ciğerlerime doluyor, soluğu düşlerimi diri tutuyor Beni daha nereye götürür bu sarhoşluk hissi.
Bütün dinlerim, bütün ilahlarım. Uyanın depremler oluyor içimde ve Tanrımı buldum işte. Yüzü gerçeğim, elleri zümrüdüm önümde duruyor... Uyanın Tanrımın soluğunda tüketiyorum sizleri...
Gitmeliyim diyor, birazdan uyanacaklar ve inanmayacaklar sana. Gitmeliyim, başka bir asrın baharında bekle beni
Ey elleri zümrüdüm, Son Cemre de gel demeye yetiyor gücüm.
son Cemre de