Ses öyle bir büyüdür ki yaşama inandırır, hatta yaşamdan bile eder insanı. Ben müzikle başladım hayata. Öyle sesler duydum ki insan bedeninden çıkamayacak kadar eşsizlerdi.
Bazen ince ve nazik bir ses toplar dikkatimizi. Bazense ses dağıtır, viran eder bizi. İnce, nazik, derinlerimize işleyen güçlü bir ses. Tüm kuvvetiyle bizi alıp götürür hem kimsesiz bırakır, hem de dünyanın en sevileni kılar bizi.
Bazen bir parçada,
bir ağıtta,
Bazense bir sohbette İnsanı dinlerken doyuran, içimize işleyen, alıp götüren, savuran
Öyle bir ses tanıdım ki, dinlemekten alamıyorum kendimi. Dinledikçe yurdum oldu, şiirim, düşüm, sesim oldu. Yaktığı ağıtlarda üşüdüm, konuşmasının samimiyetiyle ısındım, hayatı tanıdım. Hayatıma taşıdım, sevdim, inandım
Mevlana, Selahattin Zerkubinin altın dövmesindeki sese kapılmıştı. Semaya ve arza açmıştı ellerini. Sese inanmış, başını eğmişti. Aşk ile dönmüştü dünyanın etrafında. Bense duyduğum ağıdıma, vatanıma, düşüme inancımı adadım. Semaya inandım, arza boyun eğdim. Hayallerimi adadım ruhuma değsin diye.
Ve başladı her dilde söylemeye
Her yeni kelimeyle yaklaştım kaynağa. Söyledikçe büyüdü gözümde. Her yeni parçada daha da büyüdü söyleyici. En çok zazacasını sevdim söyleyicinin.
Dilimde şaşkınlığın kelimeleri
Tanrım dedim Tanrım, bu ses gerçek mi? Gerçekse nasıl böyle güzel, nasıl böyle etkileyici?
Ama Tanrı hiç cevap vermedi. Ben cevap aradım her yeni parçada Bulamadım Ve sadece dinlemeye verdim kendimi. Ses alıp götürdü beni. Gerçekliğe bile taşıdım, onu aradım her tınıya yerleştirmek için.
Ses aldı götürdü geçmişimi
Büyüdü gözümde söyleyen. Yeşile boyandı, devleşti Bütün dünyaya eş oldu.
Ben ilahınım, yaradanın benim deseydi bile inanırdım. O sese sorgulamadan adanırdım
Hangi ses ruhumuzu kavurabilir ki. Yâda hangi ses ruhumuzu buruşturup bir kenara atabilir Sesimi buldum, düş değil tamamen gerçek. İnancıma sundum, kabul gördü yüce bünye. Ritüellerle her gece ibadetime davet ettim.
Davetimi kabul etti ses. Ben dedi duraksadı bir süre, şaşkındı ve devam etti. ben böyle bir dini var etmeyi beklemiyordum. Beni ilah kılabilecek bir sesim yoktu.
Karşısına geçtim en güzel ağıdını dinlettim. Ve ekledim sen bütün gerçekleri, bütün yalanları yeşile boyadın. Sesinin rengiyle adaklar adadım