..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Özgür insan, denizi daima seveceksin. -Baudelaire
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
İzEdebiyat - Yazar Portresi - Ayşe AKKOYUNLU...
Ayşe AKKOYUNLU... - Söyleyecek Sözümüz Olsun Hayata Dair
Site İçi Arama:


Şiir
  Ben Aşkın Kalbini Kırdım (Ayşe AKKOYUNLU...) 30 Temmuz 2007 Aşk ve Romantizm 

hep dar zamanlarda sevdim ben ve hep bir başımaydı gidişlerim...

  Aşk Yanığı (Ayşe AKKOYUNLU...) 19 Ağustos 2007 Bireysel 

Gül bahçesinde İbrahim...

  Bir Dolu Ağyar (Ayşe AKKOYUNLU...) 22 Ağustos 2007 Lirik 

Kuru kalabalıklara...sadece biraz zaman belki her şey için...

  Sustuğum Kadar Yalnızlık (Ayşe AKKOYUNLU...) 23 Ağustos 2007 Sürrealizm 

Saniyeler gözümde bir can her saniyede bir can veriyorum...

  Yüreğinin Kıyısına Vurdum Kendimi (Ayşe AKKOYUNLU...) 27 Ağustos 2007 Soyut 

Arz-u halim bildirirken gökyüzüne ben... Yaramla kim oynuyor yeniden...

  Hicran Terennümü (Ayşe AKKOYUNLU...) 5 Eylül 2007 Tasavvuf 

Kalbimi ufku saran hicrana kalkan eyledim.../bu dünyada olanlar için biçare gönlüm hep muhacir...

  Aşkın Sureti Beliren Tebessüm (Ayşe AKKOYUNLU...) 7 Eylül 2007 Soyut 


  Aşk Diye Bir Şey (Ayşe AKKOYUNLU...) 10 Eylül 2007 Anı 

yine zaman oynuyor benimle...durmuyor ki; bir an olsun yerinde...

  Mevsim-i Hazan (Ayşe AKKOYUNLU...) 12 Eylül 2007 Umut 

Sen ne de çok şeydin...vakit ise çok geçti bana...

  Sessiz Şiir (Ayşe AKKOYUNLU...) 16 Eylül 2007 Soyut 

hayat bir şiir aslında, sessizce söylenen...

  Yasak Meyve (Ayşe AKKOYUNLU...) 16 Eylül 2007 Didaktik 


  Yüreğime Dokundum ki Adın Kitabem (Ayşe AKKOYUNLU...) 17 Eylül 2007 Öyküsel 


  Ölümden Sonra Seslenmek (Ayşe AKKOYUNLU...) 19 Eylül 2007 Garip 

ölümden sonra seslenmek sana...en az yaşadığım kadar yalan...yeniden başlamak kadar imkansız...

  Dar Zamanlarda (Ayşe AKKOYUNLU...) 30 Eylül 2007 Öyküsel 


  Son Hacire (Ayşe AKKOYUNLU...) 28 Eylül 2007 Görsel (Resimli Şiir) 


  Hüzzam Beste (Ayşe AKKOYUNLU...) 28 Eylül 2007 Yeraltı 


  Müntehir ve Akşam (Ayşe AKKOYUNLU...) 18 Ekim 2007 Taşlama (Kinaye) 

Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü Ve boğazımı sıktı parmaklar ince, uzun. Günahkar toprağıma saçından bir tel düştü; Sana ne olmuş Rosa, bir derde tutulmuşsun. Bir ekmek kadar aziz fikirler böyle pişti: Noel ağaçları ve manolyalar kahrolsun, Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü... Şu şapkayı çıkarıp atıyorum ırmağa; Her şeyim sizin olsun, hep sizin kesik başlar. Rüyasında örümcek başlarsa ağlamağa, İçine gül koyduğum tüfek ölmeye başlar. Günahını sırtına yüklenen kaplumbağa Gibi ölüm önünde öz benliğim yavaşlar. Öyleyse şu şapkayı fırlatayım ırmağa. Bu erkekler kokuyu kediler gibi alır Ve kediler her gece sürünür yastıklara. Denizleri bahtiyar eden günler kısalır; Satılmayan çiçekler, zehirli ve kapkara, Unutulmuş erkekler ve kadınlara kalır. Bir geyiğin gözleri düşer eriyen kara Ve erkekler kokuyu kediler gibi alır. Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık! Ve toprağın rüyaya yılan gibi girişi. Sana da Monna Rosa, taş bebeği bıraktık. Ellerinde kılçıklı balıkların bir dişi. Senin hatıran gibi büyük, yeni, karanlık; Senin hatıran kadar Allah ve şeytan işi... Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık!

  Ağır Uyku (Ayşe AKKOYUNLU...) 27 Kasım 2007 Yaşam 

SİYAH GÖZLERİNE BENİ DE GÖTÜR daha dokunmadan kurudu irem çöllere bir türlü yağamıyorum yeni bir koşunun başlangıcında biraz deprem sonrası biraz şehir hülyâsı bir kalp yangınından geriye kalan siyah gözlerine beni de götür artık bu yerlere sığamıyorum pembe uçurtmalar yolladığından beri sarardı tiryaki menekşeleri sonbaharın tozlu kafeslerinde sevgi turnaları yakalıyorum turnalar gidiyor;ben kalıyorum âvâreyim,asûdeyim,yorgunum bilmiyorum neden sana vurgunum erzurum garında,banklar üstünde uyku tutmuyor karanlıkları yitik düşleri kovalıyorum gölgeler gidiyor;ben kalıyorum binbir türlü kokuyorsa yaylalar siyah gözlerine beni de götür baharından koynundan koparıp sana ipek bir mendile sardığım yüreğimle şehzâde gülleri gönderiyorum umutlar kalıyor;ben gidiyorum bütün yelkenlileri,deniz fenerlerini kaptanları sorgulayan yanından geçen küheylanların korku tûfanına yakalandığı siyah gözlerine beni de götür güneş ülkesinden gelen yiğitler benzeri olmayan bir dünya kursun cellar,ayrılığın boynunu vursun usul usul intizârı çürüten bu hercai diken,bu çılgın arzu sürüklüyor imkansız muştuların eşiğine gönül vâdilerini bir ağaçtan düşen yapraklar gibi düşüyorum tanyerine ya topla yaralı kırlangıçları ya da bu vefâsız şarkıyı bitir özgürlüğe giden tutsaklar gibi siyah gözlerine beni de götür Nurullah GENÇ

  Mecruh Bir Gece (Ayşe AKKOYUNLU...) 4 Aralık 2007 Öyküsel 

.........Lambalar yanıyor hafif ve sarı / / Çocuklara açar mağaraları / / Güngörmemiş kuşlar ve örümcekler / / İlân-ı aşktan dil balıkları / / Aşina suları çabuk terkeder. / / / / Lambalar yanıyor hafif ve sarı / / Bakıyor ateşe, küle böcekler. / / Köpekler parçalar kanaryaları / / Mektupları bir boz ağaç kurdu yer / / Baykuşlar ötüyor harabelerde / / Yanıyor lambalar hafif ve sarı. / / / / Bir kaza kurşunudur her yerde / / Süvarisiz şaha kalkan atları / / Bir ruhun ışığı vardır göklerde / / Lambalar yanıyor hafif ve sarı / / Ötüyor baykuşlar harabelerde. / / / / Bir lamba yanıyor hafif ve sarı / / Titriyor yıldırım düşmüş gibi yer / / Bekledi arzuyla karanlıkları / / Anneler, babalar, erkek kardeşler: / / Tâ içinden duyar ani bir ağrı / / Bir hüzün şarkısı tutturur gider / / Anneler, babalar, erkek kardeşler... / / / / Lambalar yanıyor hafif ve sarı / / Her yatak dopdolu, bir yatak bomboş / / Bir neşe şarkısı tutturur gider / / Birinci, ikinci, üçüncü sarhoş / / Kurşunlar sıkılır göklere doğru / / Serçe yavruları havada titrer / / Lambalar yanıyor hafif ve sarı... / / Bir lamba yanıyor hafif ve sarı / / İnce yelkenleri alıyor yeller / / Titretir kalpleri ve bayrakları / / Gemiden toprağa uzanan eller... / / / / Lambalar yanıyor hafif ve sarı / / Bir yosun köküne hasret kalacak / / Gizli hazineler, su yılanları... / / İnce yelkenleri alıyor yeller / / Bir lamba yanıyor hafif ve sarı / / / / Bir lamba yanıyor hafif ve sarı / / Beyaz pelerinli hür tayfaları / / Kendine bağlar siyah kediler / / Titriyor gönüller ve kara bayrak / / Bir yosun köküne hasret kalacak / / Gemiden toprağa uzanan eller / / Bir lamba yanıyor hafif ve sarı / / / / Bir lamba yanıyor hafif ve sarı / / Garip bir yolculuk, tren ve geyve / / Bir hançer bölüyor, ah... rüyaları: / / Bir rüya, bir hançer, bir el: ve, ve, ve... / /

 

 



VE MONNA ROSA



Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara

Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi.

Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara:

Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi.

Koyverip telli pullu saçlarını rüzgara,

Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi

Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara...



Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü

Ve boğazımı sıktı parmaklar ince, uzun.

Günahkar toprağıma saçından bir tel düştü;

Sana ne olmuş Rosa, bir derde tutulmuşsun.

Bir ekmek kadar aziz fikirler böyle pişti:

Noel ağaçları ve manolyalar kahrolsun,

Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü...



Şu şapkayı çıkarıp atıyorum ırmağa;

Her şeyim sizin olsun, hep sizin kesik başlar.

Rüyasında örümcek başlarsa ağlamağa,

İçine gül koyduğum tüfek ölmeye başlar.

Günahını sırtına yüklenen kaplumbağa

Gibi ölüm önünde öz benliğim yavaşlar.

Öyleyse şu şapkayı fırlatayım ırmağa.



Bu erkekler kokuyu kediler gibi alır

Ve kediler her gece sürünür yastıklara.

Denizleri bahtiyar eden günler kısalır;

Satılmayan çiçekler, zehirli ve kapkara,

Unutulmuş erkekler ve kadınlara kalır.

Bir geyiğin gözleri düşer eriyen kara

Ve erkekler kokuyu kediler gibi alır.



Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık!

Ve toprağın rüyaya yılan gibi girişi.

Sana da Monna Rosa, taş bebeği bıraktık.

Ellerinde kılçıklı balıkların bir dişi.

Senin hatıran gibi büyük, yeni, karanlık;

Senin hatıran kadar Allah ve şeytan işi...

Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık!



.......................
Sezai KARAKOÇ...


  20.09.2007 12:03:29 ...ruhumu dinlendiren yerdeyim... 

Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol,
 hataları örtmede gece gibi ol, tevazuda toprak gibi ol,
 öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol,
ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol...Mevlana..

  20.09.2007 12:02:10 ...ruhumu dinlendiren yerdeyim... 

Mevlâna, insanın sorumluluğunu
bir örnekle anlatıyor:
Adamın biri bir bağa girmiş, zerdali ağacını
silkerek meyveleri yemeye başlamış. Bunu gören mal
sahibi
"Allah'tan korkmuyor musun?" deyince,
'Neden korkayım, ağaç Allah'ın ağacı, ben de Allah'ın kuluyum. Allah'ın kulu, Allah'ın malını yiyor." karşılığını vermiş.
Bunun üzerine bağ sahibi adamı bir ağaca bağlayarak bir sopa ile iyice döğmeye başlamış. Sopanın acılarına dayanamayan
adam, bağ sahibine
"Allah'tan korkmuyor musun?" deyince, bağ sahibi
"Niçin korkayım? Sen Allah'ın kulusun, bu da Allah'ın sopası, Allah'ın sopasını Allah'ın kuluna vuruyorum." demiş.
Böylece Mevlâna adamın çalma fiilinden dolayı sorumlu olduğunu vurgulamıştır. Demek ki, Mevlâna her şeyin Allah'ın bilgisi
ve gücü içinde olduğunu kabul etmekle birlikte insanın sınırlı bir özgürlüğünün bulunduğunu vurgulamaktadır. Bundan dolayı da insanı sorumlu tutmaktadır.


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ayşe AKKOYUNLU..., 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.

 

Bu dosyanın son güncelleme tarihi: 21.11.2024 16:24:43