|
"Kendimi Arıyorum Gören Var mı?" adlı kitabımın önsözü:
Bu yazılar, biriksin de bir kitap olsun diye yazılmadı. “Terzi kendi söküğünü dikemez” hesabı; kendi şifa ayarımı yapamamış olmanın iç ezikliğiyle, hayattan ne istediğimi unutmaya yüz tutmamın kesişme noktasında bir yerlerde patlak verdi.
Baktı ki ben habire hayallerim konusunda yan çiziyorum, korkularımın üstüne gidemiyorum, bir Reiki seansından sonra iç sesi denen, katır gibi inatçı, ben şirretleştikçe o da şirretleşen bir “geveze” idareyi eline aldı. Bana hiç kimsenin hatta benim bile sormaya cesaret edemediğim sorular sordu, anıları hatırlattı...
Ne olduysa oldu. Cin şişeden fırladı. Dile benden ne dilersen deme nezaketi göstermeksizin, beynimin arka sokaklarında arsızca cirit atmaya başladı. Aslında bu, onu tekrar çıktığı yere hapsetmeye uğraşırken o arka sokaklarda gördüğüm ilginç manzaralara tav olarak yolumu kaybetme pahasına kendimi aramamın hikayesi.
Neyse ne... Yazıldılar işte. Ok ve yay hikayesi. Abartmaya gerek yok.
Kısaca kitabı aslında tamamen kişisel ve bencil sebeplerle kendimi bulma yolumda bana rehber olsun diye yazmaya başladım. Eğer bir gün bu yazılanlar yayınlanırsa, kesinlikle psikologların ve psikiyatristlerin alıp okumasını tavsiye ve tasvip etmiyorum. Ben okuyorum ve kendimi şizofren, paranoyak, manik-depresif gibi konu başlıkları altında etiketliyorum. Ayrıca iç sesiyle konuşma noktasında bölünmüş kişilik teşhisi bile konulabilir bana.
Allah’ım, ben böyle kadın değildim. Hiç değildim.
Realist bir aile ortamında yetişmiş, sıkı kuralları olan bir kolejden mezun, ciddi şirketlerde çalışmış, ama buna rağmen her fırsatta takındığı ciddi maskeler ardından bile kurallarla dalga geçen bir kadının, bir deli cesareti geldiğinde bu maskeleri çıkartmaya ve kendini aramaya en derinden, kendi içinden başlaması ile ilgili darmadağın bir hikaye ilginizi çekerse tanışmak ümidiyle.
|
|