...şarkıyı tekrar tekrar söylerken, yalnızlığı hatırlatan yazarlar, şarkıcılar, şairler geçiyor aklımdan.
Bir film sahnesinden, bir kitaba giriyorum, bir şiirden çıkıp, bir öyküde buluyorum kendimi.
Olaylar, yerler, kişiler değişiyor ,fakat hissettiklerim değişmiyor...
...burası öyle bir yer ki, gürültüler içinden karanlıklar doğuyor, karanlıklar bitmeden korkaklık boy gösteriyor.
Korkaklar lider olup, inanmadıkları şeyleri inanç diye insanlara yutturmaya çalışıyorlar...
...mutlu olmak isteyen her insanın yapması gereken en önemli şey, insanlardan beklentilerini ortadan kaldırmaktır....
...dünyanın en büyük bencilleri, kendi mutluluklarını başkalarının mutsuzlukları üzerine inşa edenlerdir...
Hiç farkına varmadığımız tesadüflerle dolu hayat. Biz göremiyoruz, fakat ilginç bir şekilde hayatımız belli etkileşimler üzerinden şekilleniyor.
Bir film olsa hayatımız, bu filmi izleyenler yaşanan tesadüfler yüzünden filmin ne kadar ilgi çekici olduğunu fark edip, büyük bir merakla izlemeye devam ederlerdi filmi.
Bu tesadüfleri bir de biz görebilsek!
Bir çikolatanın nelere sebep olabileceğini çok iyi biliyorum. Bir çikolata tanesinin üzerinden bir melek hayatıma girerken, onun farkına varmadan yıllar geçirebileceğimi ve çok sonra hiç ummadığım bir zamanda o meleğin hayatıma kattığı güzellikleri görünce neler kaçırmış olduğumun pişmanlığını yaşayacağımı asla tahmin etmezdim. Ama oluyormuş, hiçbir zaman ummadığımız güzellikler de başımıza geliyormuş. Ne mutlu ki bana böylesi bir mutluluğu yaşadım.
Antik Yunan dönemi Anadolu topraklarında da yaşanmıştır ve felsefenin, edebiyatın ve tiyatronun temelleri bu topraklarda atılmıştır. Biz niçin bu toprakların değerini fark edip Homeros'u, felsefenin tohumlarını atanları, Antik Yunan tiyatrosunu kendi kültürümüze katmaya çalışmıyoruz?
Ben birini sevsem, o kişinin her şeyini merak ederim. Hayatındaki her şeyi... Doğduğu günden bugüne bütün yaşadıklarını... Evini, ailesini, arkadaşlarını, düşündüklerini, okuduğu kitaplardan dinlediği müziklere, her sabah uyandığı anda hissettiklerinden günün sonunda uyumak için başını yastığa koyduğu anda düşündüklerine kadar her şeyi...
Ama hiç kimse beni merak etmiyor. Neler yaşadığımı, neler hissettiğimi, neleri niçin yazıya döktüğümü, şiirlerimi yazarken neler düşündüğümü...
hiçbir şeyi...
hiç kimse...
merak etmiyor...
Bir aşkın ayrıntılarını saklamanın hüznü peşimi hiç bırakmadı: sinema biletleri, yemek fişleri, gidilen lokantalarda peçetelere yazılan küçük hatırlatma notları, özel tarihler, birlikte yürünen sokaklara verilen isimler, hediyeler, onun için yazılan şiirler, otobüs biletleri...
Elimde kocaman bir kutuyla, şimdi, yıllar önce onun yaşadığı evde, ondan geriye kalan küçük ayrıntılar ve ölümün yaklaştığını hatırlatan saat sesiyle geçmişin izini sürüyorum.
• Bu yılki Nobel Edebiyat Ödülü'nü Fransız yazar Jean-Marie Gustave le Clezio kazanmış. "Yenilikçi şiirsel macerayla ve duygusal coşkunlukla dolu, şu anki medeniyetin sahip olduğunun ötesinde bir insan sevgisini ele alan" eserler çıkardığı için ödüle layık bulunduğu açıklanmış.
Clezio'nun Türkçe'ye çevrilen kitapları: "Çöl", "Göçmen Yıldızı", "Altın Balık", "Okyanus Kokusu ve Angoli Mala", "Tutanak" ve "Ourania".
• Acaba Fransa'da da yazarlar, şairler ve sanatçılar tarafından "Clezio'ya Nobel ödül olarak değil, siyasi bir ücret olarak verildi!" denilerek imza kampanyası başlatılacak mı?
Ne yazık ki toplumumuzda anlam veremediğim bir gariplik var. Hem de çok yaygın bir şekilde.
Birinin yaptığı şeyi eleştirenler çok kısa bir süre sonra aynı şeyi kendileri yapıyor ve bir de bu yaptığını savunabiliyor. Bu ne yaman çelişki böyle!
Sanatı halka indirmek için ucuz ya da bedava etkinlikler düzenliyorlar. Gerçek birer sanatsever olanlar da sanatın ne olduğunu bilmeyen bir sürü insan da geliyor böyle etkinliklere. Sanata, sanatçıya, estetiğe değer vermeyen kişiler, kendini sanatın kollarına bırakmak için gelen kişilerin de konsantresini bozarak sanatın değerinin anlaşılamamasına sebep oluyorlar.
O nedenle sanatsal etkinlik biletleri bazı insanların gelmesini engelleyecek bir fiyat düzeyinde olmalı ki sanata ve sanatçıya değer verildiği anlaşılsın.
Unutulmuş aşkların külleri savruluyor günlerime. Hatıralar birbirine giriyor. İçimde büyük bir sıkıntı oluşturup öyle uzaklaşıyorlar benden. Bir fotoğraf karesi, hiç tanımadığım bir insanın gözündeki ifade, şarkılar, şiirler ve tabii ki şu anda yaşadığım karşılıksız aşkın büyüklüğü...
Her yaşadığım aşktan geriye bir sürü acı kalmış. Ya da her aşk acıtmış aslında zayıf yüreğimi.
Şimdi yinelenme zamanı...
İçimdeki sıkıntı bunun göstergesi.
Şiirle ilgilenen insanların, özellikle de şiir yazmaya çalışan insanların, çok iyi edebiyat ve şiir bilgisinin yanında, felsefeden müziğe, resimden mitolojiye, sosyolojiden sinemaya, psikolojiden tarihe kadar çok geniş bir ilgi alanına sahip olması gerekir.
Bir Çin atasözü der ki, "Yazları uzun okuyun, kısa yazın."
Yıl içinde derslerimin yoğunluğu nedeniyle çok fazla okumaya zaman ayıramadığım için bu yazı okumaya, özellikle de Çağdaş Türk Edebiyatı üzerine yoğunlaşmaya ayırdım.
Yıl içinde okumayı düşünüp de okuyamadığım kitap sayısı 70'i geçmiş. Ne yazık ki yaz tatili boyunca hepsini okuyamadım. 52 kitapla yazı tamamladım.
Romandan şiire, öyküden denemeye, felsefeden resime; Orhan Pamuk'tan Tezer Özlü'ye, Enis Batur'dan küçük İskender'e, Bilge Karasu'dan Ferit Edgü'ye, Ayfer Tunç'tan Aslı Erdoğan'a, Nâzım Hikmet'ten Can Yücel'e; Sessiz Ev'den Haberci Çocuk Cinayetleri'ne, Suya Seng'den Ne Kitapsız Ne Kedisiz'e, Dört Köşeli Üçgen'den Kapak Kızı'na, Taş-Kâğıt-Makas'tan Ağda Zamanı'na kadar yoğun bir okuma döneminden sonra sıra yazmaya geldi...
İki insanın birbirine verdiği değer bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Bir tarafın verdiği değer, diğer tarafı dengelemelidir.
Bir kişiye ne kadar çok değer verirsen, o kişinin sana verdiği değer o oranda azalır. Ya da bir kişinin sana verdiği değer ne kadar azsa, bu senin daha fazla değer vermene sebep olur ki bu da insanı çok yorar.
Her gece başımı yastığa koyduğumda ruhum bedenimin uyku isteğine isyan etti. Bedenimle ruhum iç çatışmaya girerken uyku benden uzaklaştı.
Her sabah yataktan çıkmam gerektiğini düşündüğümde, gece boyunca uykunun çok az beni bulduğunu hissederek ve bütün gece boyunca gözlerimi defalarca açıp, defalarca yataktan kalkıp kitaplara sarıldığımın farkına vardım...
Etrafında gerçek dostları olanlar, yalancı dostlardan kendini arındırmayı başaranlar, zaman ve para gibi maddi kayıplar yaşamazlar. Gerçek dostları olanlar, genelde kısa süreli depresyon ve can sıkıntıları yaşayıp, dostları sayesinde bunların da üstesinden gelirler.
Hayat notlarıma, bana göre, dünyanın en büyük şairinden,
Nazım Hikmet'ten alıntıyla başlıyorum.
Hayatı "Anlamağa çalışıyorum, inanmayı yitirmenin pahasına".
1 Ağustos / 3 gündür Afyonkarahisar'dayım. Buraya gelirken, yolculuk boyunca, 2 kitap (Nedim Gürsel "Sevgilim İstanbul", küçük İskender "Pop H'art") okumuş olmama rağmen, 3 gündür tek sayfa okuyamadım.
Burada yaptığım en güzel şey blog sayfamı düzenlemek oldu. Yeni yazılarımı, şiirlerimi ve hayat notlarımı ekledim (Eylülde, Dostluk, Bilinçsiz Sayıklamalar -I-, Hayat Notları X, Değinmeler 3) ve birkaç yeni alt başlık açtım (Okuma Defteri, İçebakan, Seyir Defteri, Kırıntılar) Okuma Defteri, okuduğum kitaplar üzerine aldığım notlardan; İçebakan, "Bensel Yazılar" alt başlığıyla kişisel yazılardan; Kırıntılar, güncel olaylar üzerine aldığım notlardan; Seyir Defteri de sinema yazılarından oluşacak.
4 Ağustos / "Artistik ve ahlâki değerlere asırlar boyu bir türlü erişemedikleri için bunlar uğruna bir ömür harcamayı enayilik olarak gören ve güzelliği üretmek yerine onu para, şiddet ya da kurnazlıkla elde etmeyi fazilet sayan insanların ülkesindeki okullarda, en az rağbet gören ve pek ciddiye alınmayan bir ders de resimdi." İhsan Oktay Anar'ın "Efrasiyâb'ın Hikâyeleri" isimli kitabını okurken altını çizdiğim bu cümle bütün gün aklımı kurcaladı durdu. Sanattan yoksun bir eğitim anlayışıyla yetişiyor olmamızın verdiği üzüntü bir kez daha kendini belli etti. Picasso, Van Gogh, Salvador Dali, Monet, Da Vinci, Michelangelo, Goya; Nuri İyem, Fikret Mualla, Abidin Dino, Bedri Rahmi Eyüpoğlu gibi ressamlardan bihaber insanları, özellikle de üniversite öğrencilerini görünce insanın içi nasıl da derinden sızlıyor.
8 Ağustos / Hayatımda, ilginç bir şekilde, 8'lerin etkisini hissediyorum. Farklı zaman dilimlerinde, farklı yerlerde, farklı şekillerde bir 8 karşıma çıkıyor ve hayatımı derinden etkiliyor. Daha önce 8 Aralık, 8 Haziran, 8 Ekim ve 8 Mart gibi günlerde yaşadıklarım bugün de tekrar etti. Belki de bugünün 8'lere özel bir tarih olmasından ve ard arda sekizlerin dizilmesinden kaynaklanıyor bu durum.
10 Ağustos / Hayat Notları -XI- tamamlandı.
Bir şiir olarak tasarladığım, 10 kısa bölümden oluşan metnin, hayat notlarına daha uygun olacağını düşündüm. ... son ve ilk
nerde başlar, nerde biter bu gidişat hep eksik kalacak yıkıntılar arasında bu hayat ...
14 Ağustos / SalâhBirsel'in yazar olmak istediğini söyleyen genç bir bayana verdiği cevap; "Çok okuyacaksın, çok yazacaksın. Fransız eleştirmenlerinden Alain'in öğrencisi André Mourois'ya salık verdiği şeyi uygulayacaksın. Usta yazarların kimi yazılarını alıp, noktasına, virgülüne varınca kopya edeceksiniz."
Bu sözler bana Gus van Sant'ın "Forrester'in Peşinde" isimli filmini hatırlattı.
19 Ağustos / Bir aşkın ayrıntılarını saklamanın hüznü peşimi hiç bırakmadı: sinema biletleri, yemek fişleri, gidilen lokantalarda peçetelere yazılan küçük hatırlatma notları, özel tarihler, birlikte yürünen sokaklara verilen isimler, hediyeler, onun için yazılan şiirler, otobüs biletleri... Elimde kocaman bir kutuyla, şimdi, yıllar önce onun yaşadığı evde, ondan geriye kalan küçük ayrıntılar ve ölümün yaklaştığını hatırlatan saat sesiyle geçmişin izini sürüyorum.
24 Ağustos / Bir Çin atasözü der ki, "Yazları uzun okuyun, kısa yazın." Yıl içinde derslerimin yoğunluğu nedeniyle çok fazla okumaya zaman ayıramadığım için bu yazı okumaya, özellikle de Çağdaş Türk Edebiyatı üzerine yoğunlaşmaya ayırdım. Yıl içinde okumayı düşünüp de okuyamadığım kitap sayısı 70'i geçmiş. Ne yazık ki yaz tatili boyunca hepsini okuyamadım. 52 kitapla yazı tamamladım. Romandan şiire, öyküden denemeye, felsefeden resime; Orhan Pamuk'tan Tezer Özlü'ye, Enis Batur'dan küçük İskender'e, Bilge Karasu'dan Ferit Edgü'ye, Ayfer Tunç'tan Aslı Erdoğan'a, Nâzım Hikmet'ten Can Yücel'e; Sessiz Ev'den Haberci Çocuk Cinayetleri'ne, Suya Seng'den Ne Kitapsız Ne Kedisiz'e, Dört Köşeli Üçgen'den Kapak Kızı'na, Taş-Kâğıt-Makas'tan Ağda Zamanı'na kadar yoğun bir okuma döneminden sonra sıra yazmaya geldi...
27 Ağustos / Cennet nedir ki? Adem'le Havva için yaratılmış, sonra da yasak bir meyve yüzünden bütün insanlara mükafat olarak sunulmuş ‘aşk bahçesi'nden başka nedir ki?
29 Ağustos / "... zaman ki sonsuzdur bitmemiş şiirler gibidir
bazı hüzünleri bazı nehirleri tutup anlatmak gibidir
biz ki zamanı tırnak içine alıp yaşadık ..."
İlhan Berk
30 Ağustos / Çok uzun zamandır aşk ve dostluk üzerine kafa yoruyordum. İki şiirsel karalama ve bir de hayat notu düşmüşüm bir kenara bu konu ile ilgili... ...
bir dostluğun değirmeninde öğüterek kurduk aşkımızı zamansız bir metnin satır aralarına gizledik kaybolduk ne zaman yakınlaşsak ruhlarımıza aramızda hep virgül boşluğu yarattık ...
... yorgun zamanların gece vardiyasında kaçamak bir sigara dumanı kadar gizemli yalnız bir yıldız gibi şehir ışıkları arasında kaybolan yazdıkça çoğalan bir aşk mıydı dostluk değirmeninde öğüttüğümüz bir aşk mıydı ürkekçe yaklaştığımız bir aşk mıydı farkında olmadan büyüttüğümüz ...
Bu iki şiirsel karalama belki bir şiire yön verebilir.
Hayat Notu ise şöyle; "Eğer bir gün birine aşık olacaksam, dostluk değirmeninde öğütülmüş olsun bu aşk."
Tuna BAŞAR
/ ağustosikibinsekiz izmir-afyonkarahisar /
Ayın Kitapları
- İlhan Berk "Kitaplar Kitabı" Şiir Yazko 1. baskı 1981 120 syf - İhsan Oktay Anar "Efrasiyâb'ın Hikâyeleri" Roman İletişim 15. baskı 2005 245 syf - Salâh Birsel "Nezleli Karga" Günlük Remzi Kitabevi 1. baskı Haziran 1991 119 syf - Nâzım Hikmet "835 Satır" Şiir Adam Yay. 9. baskı Temmuz 1993 243 syf - Enis Batur "Kurşunkalem Portreler" Deneme Sel Yay. 1. baskı Ekim 1999 150 syf - küçük İskender "İskender'i Ben Öldürmedim" Şiir Sel 1. baskı Ekim 2005 104 syf - Aslı Erdoğan "Kırmızı Pelerinli Kent" Roman Everest 6. baskı Kasım 2006 143 syf - Edip Cansever "İlkyaz Şikayetçileri" Şiir Adam Yay. 1. baskı Nisan 1984 70 syf - Bilge Karasu "Ne Kitapsız Ne Kedisiz" Deneme Metis 5. baskı Ekim 2001 94 syf - Ahmet Muhip Dıranas "Şiirler" Şiir YKY 10. baskı Nisan 2006 161 syf - "Van Gogh", Resim Boyut 2008 191 syf - Halil Cibran "Deli" Deneme Arion Yay. 3. baskı Aralık 2003 64 syf - Ömer Hayyam "Dörtlükler" Şiir İş Bankası 7. baskı Ocak 2008 196 syf - Salâh Birsel "Dört Köşeli Üçgen" Roman Özgür Yay. 3. baskı Kasım 1985 140 syf - Metin Altıok "Soneler" Şiir Korsan Yay. 1. baskı Kasım 1994 59 syf - Mario Levi "Bir Şehre Gidememek" Öykü Afa 2. baskı Temmuz 1990 - Hikmet Çetinkaya "Alaca Bir Öfke" Deneme Cumhuriyet 1. baskı Ekim 2000 172 syf - Halil Cibran "Gezgin" Deneme E Yay Ocak 1191 88 syf
2 Mart / Renkli bir Eskişehir yolculuğu… Günün sonunda büyük bir karanlık çöreklendi üzerime.
5 Mart / S.’nin okumam için verdiği Elif Şafak’ın “Siyah Süt” isimli kitabını bitirdim. Niçin okudum bu kitabı diye kendi kendime soruyorum. Bana ne kattı bu kitap? Tek ilgimi çeken S.’nin kitabın ilk sayfasına yazdığı şu cümleydi: “saniyeler gözümde bir can ve her saniye bir can kaybediyorum” Sadece bu cümle nedeniyle kitabı, bitirene kadar, elimden bırakamadım.
8 Mart / Dünya Emekçi Kadınlar Günü… G. ve arkadaşlarının Kadınlar Günü için yazıp oynadıkları “El ele” isimli oyunu seyrettim. Uzun zaman olmuş tiyatroya gitmeyeli. Amatör bir oyun da olsa çok keyif aldım.
“Olasılıksızlık” başlıklı bir şiirsel karalamam vardı. İlk yazdığım şekliyle bir köşede duruyor olmalı. Ne diyordu; aşk bir olasılıksızlık hesabıymış, çok geç fark ettim. Sanırım artık tamamlayabilirim bu şiiri.
9 Mart / Bütün gün Attilâ İlhan şiirleri okudum durdum. Özellikle “Üçüncü Şahsın Şiiri” ve bu şiirin yarattığı karşılıksız aşk düşüncesi beni rahat bırakmadı. Bir ara “Karşılıksız Aşk Üzerine Çeşitlemeler” başlıklı bir deneme yazmıştım. Ona son halini verip yayınlama vakti gelmiş olmalı. R.’nin bir sözü de aklımdan çıkmadı hiç: “Acaba Attilâ İlhan’a bu şiirleri yazdıran kişiler, bu şiirlerin yazılmış olmasından ve bu kadar kişiyi böyle derinden etkilemiş olmasından memnun muydular?” acaba??
12 Mart / Bir çikolatanın nelere sebep olabileceğini çok iyi biliyorum. Bir çikolata tanesinin üzerinden bir melek hayatıma girerken, onun farkına varmadan yıllar geçirebileceğimi ve çok sonra hiç ummadığım bir zamanda o meleğin hayatıma kattığı güzellikleri görünce neler kaçırmış olduğumun pişmanlığını yaşayacağımı asla tahmin etmezdim. Ama oluyormuş, hiçbir zaman ummadığımız güzellikler de başımıza geliyormuş. Ne mutlu ki bana böylesi bir mutluluğu yaşadım.
14 Mart / Tıp Bayramı… AKÜ Tıp Fakültesi I. Öğrenci sempozyumu sonucunda bizim hazırladığımız postere Başhekimlik Özel Ödülünü verdiler. Ödülümüz de biri dolma, biri de tükenmez olmak üzere iki kalem oldu. Diğerlerini bilmem de bana verilecek en güzel hediyelerden biri bu olsa gerek? Ne zaman birilerine kalem hediye etme fikri gözümde canlansa, aklıma hemen “Akıl Oyunları” filmi gelir. Yıllar sonra eğitim verdiği fakülteye şizofren olduğunu kabul ederek gelen John Nash’in oturduğu masaya tüm öğretim üyelerinin kalem bırakması…
kalem saygıyı, kalem karşındaki kişinin başarısını kabul etmeyi de temsil ediyor.
15 Mart / Sigarasız 21. gün… Bir alışkanlıktan vazgeçmek ya da bir alışkanlık edinmek için en az 21 gün gerekir derler. Acaba artık sigarayı bıraktığımı söyleyebilir miyim?
Güven Turan’ın aforizma kitabı “Bakır Çalığı”nı sonunda okuyabildim. Ne diyor Güven Turan: “Acı çekmekten mutlu olmalıyız. Bu, yaşıyoruz anlamına gelir çünkü.”
19 Mart / Kum dergisinden Suna Dündar mail gönderdi. “Öleyazılan Aşk” başlıklı şiirimi yayınlayacaklarmış. Daha önce de bir yazımı yayınlamışlardı. Evrensel Kültür yazdığım şiirleri beğenmemiş ve benden toplumcu şiirler yazmamı istemişti. Yoğun olarak Nâzım Hikmet, Ahmed Arif, Şükran Kurdakul, Enver Gökçe, Ataol Behramoğlu, Sennur Sezer, Gülsüm Cengiz, Şükrü Erbaş okuması sonrasında yazdığım “Çaresiz Şiir”i Evrensel Kültür’e gönderdim.
24 Mart / Bir daha hiç kimseye “Canım benim!” demeyeceğim.
25 Mart / Enis Batur’un “Gönderen: Enis Batur” isimli kitabını bitirdim. Niyeyse birilerine mektup yazmak geldi içimden. Ya da kartpostal atmak. Maillere cevap vermek heyecanlandırmıyor beni. Keşke evime mektuplar gelse ve ben de büyük bir heyecanla cevaplasam.
Geçen sene “İlter Su’ya Mektuplar” diye bir projem vardı. Acaba o projeyi tekrar gündeme mi alsam?
26 Mart / Yıllar önceki bir otobüs yolculuğu… Özel tarihleri bir türlü unutamıyorum. Bir ara hayatıma giren ve bana güzel anlar yaşatan bir kişinin hayatımdan çıkmasından sonra, onunla ilgili olan her şeyi unuttuğumu düşünmüştüm ve şöyle bir not yazmıştım: Bana en unutulmaz mutlulukları yaşatan kişileri unutmanın verdiği mutluluğu yaşıyorum. Ama ne yazık ki kısa bir süre sonra benim için bir zamanlar özel olan günleri de unutmamış olduğumu gördüm. Şu günlerde başka bir kişinin anlam kattığı tarihleri yaşarken, hâlâ yıllar öncenin bir otobüs yolculuğunu hatırlamış olmak ilginç.
28 Mart / Renkli bir İzmir yolculuğu…
Hayat Notları -X- tamamlandı. Daha önce Hayat Notları -VIII- ve -IX-‘u yayınlayan Taflan dergisine bunu da göndermeliyim.
30 Mart / “Birazcık bilseydin ne kadar çok sevdiğimi dostumu, asla bırakmazdın dostunu!” Bu sözü bana söyleyen kişi, şimdi beni bırakıp gidiyor...
Tuna BAŞAR
/martikibinsekiz afyonkarahisar-izmir-eskişehir/
Ayın Kitapları
- Enis Batur “Gönderen: Enis Batur” Deneme Remzi Kitabevi Ekim 1991 240 syf - Güven Turan “Bakır Çalığı” Deneme YKY Ağustos 2006 96 syf - Attilâ İlhan “Yağmur Kaçağı” Şiir İş Bankası Kültür Yay. Ekim 2005 92 syf - Oğuz Atay “Korkuyu Beklerken” Öykü İletişim Mart 2004 202 syf - Franz Kafka “Aforizmalar” Deneme Bordo Siyah Yay. 2005 100 syf - Ferit Edgü “Tüm Ders Notları” Deneme YKY 2003 217 syf - küçük İskender “Bir Daha Bana Benzeme Angel” Şiir Varlık Yay. 2004 72 syf - Betül Yazıcı “İçimde Kirli Kuşlar” Şiir Etki/Dize Yay. Ocak 2008 72 syf - Sevim Burak “Mach 1’dan Mektuplar” Anı/Mektup Om Yay. 2004 280 syf - Ece Ayhan “Aynalı Denemeler” Deneme YKY Nisan 2001 100 syf - Elif Şafak “Siyah Süt” Otobiyografik Roman Doğan Kitap Kasım 2007 3008 syf
Not: Bu günlükler "Mor Taka" isimli derginin Bahar 2008 tarihli 10. sayısında yayınlanmıştır.