Yazar Tanıtımı | Ozan ÖNEN Kimdir?
Bu özgeçmiş metni, ODTÜ Genç Yazarlar Topluluğu Başkanı Ozan ÖNEN’in yaptığı çalışmalar hakkında kendisiyle yapılacak olan bir röportajın ön görüşmeleri sonucunda, Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü öğrencisi ve 2003 ÖSS EA Puan Türü Türkiye İkincisi - Sözel Puan Türü Türkiye Üçüncüsü Hatice Ümran EVREN tarafından, genç yazar Ozan Önen’i daha iyi tanıtmaya yönelik hazırlanmıştır. Söz konusu röportajın ‘‘ODTÜ Öğrencisi Ozan ÖNEN, hayata yapılmış bir şaka gibi ’’ başlığı altında ve ÖSS dönemi öncesinde , genç insanların meslek seçiminde daha dikkatli olmaları, sevdikleri bir mesleği icra edebilmeleri açısından olumlu etkiler yaratabilmesi ve istisnai yaşam öykülerinin de olabileceğini göstermek amacıyla saygın bir yayın organı tarafından yayımlanması düşünülmektedir. İletişim: Hatice Ümran EVREN – Boğaziçi Üniversitesi Superdorm Yurtları – Etiler / Beşiktaş - İSTANBUL
Ozan ÖNEN, 1984 yılı Şubat ayında babasının görevi nedeniyle bulunduğu Kırklareli’nde doğdu. 1995’te Ziraat Bankası’nın açtığı resim-afiş yarışmasında birinci oldu. İlköğrenimini Balıkesir Susurluk Anadolu Lisesi’nde; ortaöğrenimini ise 1999 Yılı Orta Öğrenim Kurumları Seçme ve Yerleştirme Sınavı sonucu Türkiye 759.’su olarak girmeye hak kazandığı Aydın Fen Lisesi’nde tamamladı. Susurluk’ta bulunduğu yıllarda amatör bir rock grubunda kısa süreliğine baterist olarak müzik yaptı. Sekiz yıl süreyle lisanslı olarak futbol oynadı ve oynadığı takımlarla dört il şampiyonluğu yaşadı. Çeşitli dönemlerde Türkiye Futbol Şampiyonası’nın Bilecik, Eskişehir, Sakarya, Karabük ve Bursa gruplarında forma giydi ve yedeklikten takım kaptanlığına kadar çeşitli zaman dilimlerinde oynadığı tüm takımlarda forvet veya santrfor oyuncusu olarak yer aldı. Futbol başarılarının en göze çarpanı Susurlukspor Yıldız Futbol Takımı’yla elde ettikleri Türkiye Futbol Şampiyonası Yıldızlar Kategorisi 1998 Türkiye Beşinciliği’dir. 1999 Yılı Okullar Arası Türkiye Futbol Şampiyonası’nda Susurluk Anadolu Lisesi futbol takımının hiç gol yemeden ‘on bir’ gol atıp bölge şampiyonu olduğu Sakarya ayağında, ‘yedi’ golle Marmara Bölgesi Gol Kralı oldu ve Sakaryaspor gözlemcileri tarafından Sakaryaspor altyapısına davet edildi. Bu turnuvanın ardından şampiyonanın Karabük ayağında BEŞİKTAŞ menejerleri tarafından BJK altyapısına davet edildi ve Aydın Fen Lisesi birinci sınıf öğrencisi olduğu yılın yaz döneminde BJK’nin B-Genç takımıyla antrenmanlara çıkmaya başladı. Kısa süre sonra belinden bir sakatlık geçirerek BJK’nin lisanslı sporcusu olamadan İstanbul macerasını sona erdirdi ve Aydın’daki okul hayatını sürdürdü. Aydınspor’da ve okul takımında futbol oynamaya devam ettiyse de kronik bel rahatsızlığı sebebiyle bir daha başlamamak üzere lise son sınıftayken futbolu bıraktı ve yazınsal hayatına daha geniş yer ayırma fırsatı bulmuş oldu. İlk olarak on beş yaşında, Aydın Fen Lisesi Öğrenci Dergisi “eFENin DÜNYASI”nda yazıları yayımlanmaya başlanan Ozan ÖNEN, lise hayatı boyunca edebiyatla ilgili katıldığı üç yarışmada Samsun Valiliği, Aydın İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Atatürkçü Düşünce Derneği’nden olmak üzere üç ödül kazandı. Bunların en kayda değer olanı “Atatürk’ün Samsun’a Çıkışının 81.Yılında 81 İlden 81 Genç” projesi kapsamında ‘Deniz Kabukları’ adlı eseriyle Aydın İl Birincisi olarak katıldığı etkinliklerde Samsun Valiliği tarafından verilen ve 19 Mayıs 2000’de Mustafa Kemal ATATÜRK’ün manevi kızı Ülkü ADATEPE’nin elinden aldığı ödüldür. Bir yıl sonra, lise ikinci sınıf öğrencisiyken katıldığı İl Atletizm Şampiyonası’nda 100 Metre Koşu dalında 11.27’lik derecesiyle Aydın İl Üçüncüsü oldu ve aynı yıl, okul dergisi editörlüğünü Mehmet Dönmez’le birlikte şu an İTÜ Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nde öğrenimine devam eden Aslı SABANCI’dan devraldı; adı ‘GÜNEBAKAN’ olarak değiştirilen Aydın Fen Lisesi İki Aylık Kültürel Öğrenci Dergisi’nde öyküleri ve kitap-yazar-sinema analizleri yayımlandı. Aynı yıllarda, şu an Boğaziçi Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü Öğrencisi Mehmet DÖNMEZ ve Sabancı Üniversitesi Doğa Bilimleri ve Mühendislik Fakültesi öğrencisi Asil BÜTÜN isimli iki sınıf arkadaşıyla birlikte, biyoloji dalında, Prof. Dr. Ferda AKAR gözetiminde hazırladıkları iki bilimsel projeleri vardır. Fen Lisesi yıllarında yazar olmayı kafasına koyan Ozan ÖNEN, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Felsefe Bölümü öğrencisidir. 2002 yılı Mayıs ayından bu yana, kurgusunu ‘Kaos Fiziği’ temeline oturttuğu; inandıkları ütopya peşinden koşan kahramanlarını zaman, delilik, rastlantı, iktidar, uzak, çamur, arayış, intihar, hayal ve toplumsal ikiyüzlülük olgularıyla işlediği – psikolojik yönü ağır basan- ve insanoğlunun kendi felsefesini oluşturmaya çalışırken verdiği savaşımı kaotik öğelerle ortaya koyma kaygısı güden deneysel romanı üzerinde çalışmaktadır. Eş zamanlı olarak kısa ve uzun metrajlı film senaryoları halinde de aynı konuyu işlemektedir. Çeşitli dergilerde yayımlanan ve ‘novella’ diye de tabir edilen uzun öykülerinin ve aydınlarımızla yaptığı röportajlarının dışında, 1999 yılından beri hazırlamakta olduğu ve henüz kitaplaştırmadığı ROCK’n’ROLL SEVİŞMELER isimli bir şiir dosyası vardır. Üzerinde çalıştığı diğer metinler; deneysel anlamdaki kısa metrajlı çeşitli film senaryoları ve fikri ODTÜ Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü öğrencisi 2001 ÖSS Sözel Puan Türü Türkiye İkincisi Kutalmış Gökalp İNCE’ye ait; olay örgüsü ‘57.Alay’ etrafında dönen, Çanakkkale’de olduğu gibi savaşmanın da gerekli olabileceği olgusunu savaş karşıtı bir havayla yansıtan ve amacı dünyanın neresinde seyredilirse seyredilsin herkeste aynı hissi uyandırmaya ve tüm savaş filmi klişelerini yıkmaya dönük ‘1915’ adlı uzun metrajlı film senaryosudur. Bunun yanı sıra, ODTÜ’deki İranlı öğrencilerle görüşme aşamasında olduğu ‘İran Belgeseli’ projesi de mevcuttur ve 2005 yılında ikincisi İran’da düzenlenecek olan Türkiye-İran Edebiyat Günleri’ne iştirak ederek İran’ı yakından tanımayı ve söz konusu belgeseli tamamlamayı hedeflemektedir. Son olarak, Türkiye genelinde yayımlanan ve LeMan Dergi Grubu’na ait ‘Kaçak Yayın’ adlı edebiyat dergisinin “Yazınsal ve Düşünsel Geliştiricilik Seminerleri” kapsamında yaptığı Türkiye elemeleri sonucu ülkemizin saygın yazar, şair ve eleştirmenlerinden teorik dersler almaya hak kazandı ve Günebakan Dergisi Aralık 2001 sayısındaki KAOS adlı köşesinde, sokakta rastlayıp hayatını ‘Çamurun Dibindekiler ve Papağanlar’ adıyla öyküleştirdiği akli dengesi bozuk evsizin, Aydın’da organ mafyasınca öldürülüp organlarının çalındığı haberini aldığı günden beri, süresini kendisinin de bilmediği bir yas ilan ederek aktif olarak yazı yayımlatmaya ara verdi. Bu haberin asılsız olduğu ve öldürülen evsizin bir başkası olduğu anlaşılınca yazmaya ve yaratmaya devam etti. Ayrıca; düzenli periyodlarda olmamakla birlikte çeşitli internet sitelerinde yazıları yayımlanan ve edebiyatçı dostlarıyla birlikte; Bilkent Üniversitesi Konservatuarı Tiyatro Bölümü öğrencisi genç tiyatrocu Onur GÖRÜNMEZ’in ve Gazi Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü öğrencisi genç şair Eren AĞIN’ın projelendirmekte olduğu çeşitli fanzin, alt kültür çalışmaları ve yayınevi projeleri içerisinde yer alan ÖNEN, ODTÜ Sinema Topluluğu, ODTÜ Medya Topluluğu, ODTÜ Kitap Topluluğu, ODTÜ Edebiyat Topluluğu ve ODTÜ Felsefe Topluluğu gibi öğrenci kulüplerinin üyesidir ve akademik danışmanlığını ODTÜ Felsefe Bölümü Başkanı Prof.Dr.Ahmet İNAM’ın yaptığı ODTÜ Genç Yazarlar Topluluğu’nun kurucu-başkanlık görevini yürütmektedir. Yürütme Kurulu üyesi olduğu ODTÜ Psikoloji Topluluğu’nun Türkiye genelinde çıkartacağı otoPSİ ve daha önce de çıkartmakta olduğu PSİKOLOJİ DENEMELERİ adlı iki psikoloji dergisinin genel yayın yönetmenliğini yapan ve bu dergilerin yeni sayılarının son hazırlıklarını topluluktaki arkadaşlarıyla sürdürmekte olan Ozan ÖNEN, aynı toplulukta Oyun ve Sinema alt biriminin düzenleyeceği ‘FRP’ organizasyonu için oyun teması olarak belirlenen ‘İkinci Charles Dönemi-1666 Londra Büyük Yangını’ adlı oyun metninin şair, sakız tüccarı, soylu kadın gibi bazı karakterlerini kaleme almaktadır. Türkiye’nin sayılı öykü dergilerinden KÜLöykü’de öyküleri, saygın gazetelerimizden Cumhuriyet’te haberleri ve bazı metinleri yayımlanan genç yazarın, sayılabilecek bazı ilgi alanlarının başında Seri Katil Psikolojisi, Komplo Teorileri ve Ütopyalar, İntihar ve Delilik Kavramları, Felsefede Uygulanabilir Akıl Yürütme Yöntemi ve Felsefe-Yapay Zeka İlişkisi, Fizikte Kaos Kuramı ve Kelebek Etkisi, Bilinçaltı Karakalem Çizimler, Organizatörlük, Dergicilik ve Arşivcilik gelmektedir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde bulunan bazı maddeleri ihlal ettikleri gerekçesiyle ‘uydu sahibi ülke hükümetleri’ne Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezninde felsefi ve hukuki boyutu önemli çok büyük bir dava açmaya hazırlanan genç yazarın, ilerleyen günlerde gerçekleşmesi kesinleşen son projesiyse; Türkiye çapında yayınlanacak olan ve ünlü yazar Oğuz ATAY’a bir nevi vefa borcu ödeme kaygısı güden, TUTUN(A)MAYANLAR adlı sinema, edebiyat ve tiyatro dergisidir. Birleşmiş Milletler vasıtasıyla, tüm dünya ülkelerinden gençlerin yazdığı ve tüm dünya dillerine çevrilmesi düşünülen ortak bir dergi projesi tasarlayan genç yazarın, edebi içerikli ürünlerinin tümü, 2005’in mart ayından itibaren www.gencyazarlar.org ve www.tutunamayanlardergisi.net adresli internet sitelerinde de düzenli olarak yayınlanacaktır. Arkadaşı Onur Görünmez’le birlikte, Ankara’da bugüne kadar düzenlenmiş en büyük çaplı müzik ve gençlik festivali olacağı tahmin edilen Türkiye Gençlik Festivali GENÇFEST’in organizatörlük ve proje sorumluluğu görevini yürüten Ozan ÖNEN, İstanbul’da düzenlenmekte olan BARIŞAROCK Müzik Festivali’nde de bu yıl çeşitli görevler alacaktır ve ileriye dönük olarak, Cumhuriyet Gazetesi bünyesinde çeşitli organizasyon projeleri de hazırlamaktadır. Gençliğe hitap eden kültür-sanat ağırlıklı bir televizyon programı projelendirmekte olan Ozan Önen ve bir grup arkadaşı, bir organizasyon ve prodüksiyon şirketi kurmanın altyapısını da hazırlamaktadırlar. Bu yıl on yedincisi düzenlenecek olan ve Ankara’nın ilk kitap fuarı olma özelliği taşıyan ODTÜ Kitap Fuarı’nın bu yılki organizasyonunda da yer alacak olan ÖNEN’in, Türkiye’nin ilk ‘dergi ve dergicilik’ fuarını Ankara’da gerçekleştirmek ve ertesinde de Türkiye Genç Yazarlar Derneği’ni kurmak için DÜŞE-YAZMA Dergisi Yazı İşleri Müdürü ve Tutun(a)mayanlar Dergisi Sanat Yönetmeni Burak ESEN’le birlikte bulunduğu birçok resmi girişimi mevcuttur. ÖNEN, sadece ODTÜ’de dağıtılan BARBARLARIN TURNUSOLU ve KEDİ KUSMUĞU adlı fotokopi fanzinleri canı sıkıldıkça yayına hazırlamaktadır ve GÜNEBAKAN adlı dergide 17 yaşındayken başladığı editörlük deneyimine ‘İflas Ettiğinde Başarılı Olacak Allem Kullem ve Şeyler Dergisi Tutun(a)mayanlar’ın genel yayın yönetmenliği ve öykü editörlüğüyle profesyonel anlamda devam edecektir. Ozan Önen, Mart 2005’ten itibaren ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi müdürü Elif AKIN’ın basın ve halkla ilişkilerden sorumlu asistanlığını yürütecek olup, ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi’nde niteliği ve niceliği yüksek “organizasyon deneyimi” kazanamayı ve neticesinde de kültürel hayatımıza genç bir soluk kazandırmayı hedeflemektedir.
|
Yazısının Özellikleri | ZAMANA İNAT,ZAMAN DÜZLEMİNDE TERS PARENDELER ATARAK. |
Edebi Etkiler | Sabahattin ALİ,Ahmet Hamdi TANPINAR,Orhan PAMUK,Oğuz ATAY,Fiyodor Mihayloviç DOSTOYEVSKİ,Neyzen TEVFİK,Nazım HİKMET,Nilgün MARMARA... |
Benzer Yazarlar | Cezmi ERSÖZ,küçük İSKENDER,Sait FAİK,Cioran,J.D.SALINGER,CALVINO |
Özgeçmiş | ''visse,scrisse,amo''-
''yaşadı,yazdı,sevdi''
Stendhal'ın mezar taşında yazan metin...
|
Bulunduğu Yer | ODTÜ-ANKARA |
|
İnsanlar olmasaydı Bu Dünya İmparatorluğu diye adlandırdığım bu dünyadan nefret etmezdim ve eğer ki ‘insanlar’ olmasaydı yaşamaya gerek duymazdım.
‘’Öldükten sonra da yaşamak istiyorum.’’ diye yazdı hatıra defterinin ilk sayfasına Anne FRANK ve ben öldükten sonra da yaşamak istiyorum. Yazıyorum bu yüzden!..
Yaşamak için tek nedenim ‘insanlarım’ dediğim insanlarsa , yazmak için de aynı neden yeterince geçerlidir sanırım. Niye?...
Ah işte o anahtar soru soruldu yine! Filozofların , konuşmaya henüz başlamış ufaklıkların , işverenlerin , işçilerin , öğretmenlerin , öğrencilerin , yani otoriteler ve boyun eğenler de dahil olmak üzere ol’an veya öl’en herkesin dilinde olan o alışıldık soru : Niye?
Tamamıyla içgüdüsel bir refleks. Tanımsız ve şaşırtıcı bir kusma biçimi...YAZ BAKALIM!
Gayriresmi bir düzensizlikte dolaşmakta olan kara bir düzene inat ; sokakları, insanları, söylenenleri ve söylenemeyenleri, ölümü, doğumu, sevgiliye sunulan o en sahici yalanları, hastalığı ve dirilişi, hesapları ve sürprizleri yeniden, yeniden ve yeniden yaratabilmek için yazıyorum!
‘’ Yazmasaydım delirirdim.’’ belki, ama, ben delirmeseydim yazmazdım. Olması gerekeni yaratmaya çalışanlara ‘deli’ denilen bu dünyada deli olduğumu bildiğim için yazmalıyım ve yaratmalıyım. Bir hareket, bir gülüş, bir yaşama sebebi, bir his, bir çığlık ve bir yokluk var ederek var olmalıyım. Virgüllü konuşmaları sonsuza değin uzatabilirim ve eğer ki ‘sonsuz’a bir son koyabildiğimi biliyorsam ve ‘bir’ sıfatını ‘bin’ yapabiliyorsam yazı aracılığıyla , ‘yazmak’ denilen bu muazzam orgazma bütün hayatımı veririm!.. Örneğin protez bacaklı bir çocuk olabilirim koşma yeteneğim hala varken , olmayan sevgiliye dokunabilirim ‘o’ uzağıma düşmüşken , kumarhanelerden hastanelere , akrepten yelkovana , ağızdan mideye , dünyadan uzay boşluğuna bir kalem tükürüğüyle sıçrayabilirim!.. Kağıt üstünde küfredebilirken şaşaalı bir kahkaha da patlatabilirim!...Böcek olabilirim, duvar olabilirim, anne olabilirim...Bomba olup yanıbaşınızda patlayabilirim!.. Ağlayabilirim, anlatabilirim, susabilirim. Bana verilmiş ya da verilmemiş tüm haklarımı yazının şaşırtıcı büyüsünde kullanabilirim. Bu Dünya İmparatorluğu’ndan ‘dünya’ olmasını talep ediyorum Süleyman Efendi!.. Yalnızlığımda yalnız kalmamalıyım!..Bana yazık olmamalı! Suratıma tokat gibi çarpan kitaplara kitaplarımla tokat atabilmek için yaşamalıyım. Belki de bunun için en güzel nedenim Dostoyevski’yle hala konuşabiliyor olmamdır... O, benle yazarak konuşabiliyorsa hala ; ben neden diğer ozanlarla , diğer budalalarla ve ecinnilerle konuşamayayım ki?!..İşte bu nedenle ,birileri ellerimi kırsa dahi bıkmadan usanmadan yazabilmeliyim!..
Yanaklarım al al oluyor ; dışları Çırağan Sarayı’yken içleri Kuzey Kutbu’nu anımsatan herkese bağırıyorum: Sizin ne güzel papağanlarınız var , sizin ne de güzel papağanlarınız var! Size inat yazmalıyım. Kendi deliliğime bir yol bulmalıyım çünkü belirli bir yolum yok ama , ayaklarım var. Papağanlarınızın taklit yaşamlarına inat kurgulayabildiğim sahici hayat akışlarım var!.. Kukla değilim ve kedim yok. On dokuz dünya yılı yaşadım henüz ve yazıyorum ben baba. Baba , oğlunun renk değiştiren yaşı bir yaş daha küçülmek istiyor şimdi... Daha bol çikolata istiyorum ben. Erken yaşlandım çünkü. Sırtıma şimdiden ağrılar saplandı ve şimdiden deli gibi sigara tüketiyorum... Aşık oldum. Nefret ettim. Bir günümün yirmi sekiz saat olması gerektiğine karar verdim. Pornografik rüyalar değil istediğim ; benim tüm yeteneğimi çalabilecek kadar etkili bir tene sarılıp uyumak istiyorum! Uykuyu bu yüzden severken yirmi dört dünya saatinden harcadığı için onu bir lüks olarak algılıyorum ; uyumuyorum,uyuyamıyorum... Belki de bu yüzden tüm zamanların en çok iz’lenen ölümüyüm ben! Öldükten sonra da yaşarken , yanımda ‘insanlarım’ dediğim insanlarım olmasa dahi Bu Dünya’nın çelmesine takılan ‘insanlarım’ diyebileceğim diğer insanlara bir yol sunabilmek için , sözlerimi benzerlerimin sözlerine değil de gözlerine karıştırabilmek için, seni kaybetsem dahi seni sayfalarımda soluyabilmek için baba, seninle gevezelik yapabilmek için Dostoyevski, sana dokunabilmek için olmayan sevgili, boynuna sarılıp çatır çatır ağlayabilmek için can dostum, senin için bir simit de ben satabilmek için canım simitçi...Yazıyorum!
Yazıyorum çünkü var olmayan zevklere ihtiyacım var. İntihar edemeyen intiharlara, zamansız bir dünyaya, kaosun huzur ve coşku ile havalandırıp bıraktıklarına... Gözlerini sözlerime karıştıracak olan insanlarda oluşturacağım ‘Niye?’ sorusuna... Henüz on üç yaşımda gözlerimin önünde yitirdiğim can dostum Efe Can’ın bakışlarını bir kuşun gözlerinde algılamaya... Kanı ve suyu aynı anda tadabilmeye...Dayımın paramparça olan vücudunu barut kokusu olmaksızın birleştirebilmeye... Yakınımdaki uzaklıklara... Yalancı yalan makinelerini kandırmaya...
Tüm sıfırlarımdan zincir yaptım boynuma ve sana söylüyorum bahtsız Süleyman Efendi : 62’den tavşan yapamasaydım her halde ölürdüm!Yazı yazmanın somut ve soyut her yansımasını düşünerek bağırıyorum...
İstanbul’a ait olmadan da yazar olunabileceğini papağanlara göstereceğimi bildiğim için yazı yazmaya dört elle sarılıyorum...Yalnızken dört yastıkla uyuyor ve dört dörtlük bir dengesizlik öyküsüyle, kendi çığlıklarımı birktire biriktire geliyorum!..Yepyeni romanlar,yepyeni öyküler ve yepyeni dünyalar için... Şimdi bırak okumayı ve bir kendine bak. Ben buyum ve yazıyorum...Bu tutkumu benle paylaşmalısın çünkü ben bunu seninle paylaşıyorum! Sıçrasana artık be adam!...
|
|