Sanatta Kırk Yıl
(Zeliha Demirel) 24 Mayıs 2008 |
Tasavvuf |
| |
Orhan Taylan : Resim yapmak, hayatla bir dialog gibidir; çatışmayı da, uzlaşmayı da, öfkeyi de, sevgiyi de, hıncı da, keyfi de barındırır. Zaten her sanatsal ya da düşünsel çalışmada, bir kavramın açıklık, kavranılabilirlik kazanması, o kavramın karşıtının da birlikte ortaya konmasıyla mümkündür. |
|
Yönetmen Hasan Karcı ile Söyleşi
(Zeliha Demirel) 17 Temmuz 2008 |
Söyleşi |
| |
"...Belki oturduğunuz yerden dünyayı sarsacak bir müzik eseri besteleyebilir, bir akım açacak resim yapabilir ya da nobel alacak kitap yazabilirsiniz ama sinema yapamazsınız...." |
|
Yönetmen Hasan Karcı ile Söyleşi
(Zeliha Demirel) 20 Temmuz 2008 |
Söyleşi |
| |
"2008 yılında Cannes Türk filmlerinin gösterim yılı oldu diyebilirim. O kadar filmin arasından “Üç Maymun”un seçilmesi de önemli idi. Önümüzdeki yıl için yine katılma daveti aldık, eğer film yapabilirsek yine katılırız."
|
|
"Gitmek... My Marlon And Brando" Filmi ve Oyuncu Ayça Damgacı ile Söyleşi
(Zeliha Demirel) 3 Şubat 2009 |
Sanat ve Sanatçılar |
| |
Gitmek… My Marlon And Brando
İstanbul Film Festivali, 15. Adana Altın Koza Film Festivali, 14. Sarajevo Film Festivali’nde “En İyi Kadın Oyuncu” ödüllerini kazanan “Gitmek – My Marlon and Brando” filminin başrol oyuncusu Ayça Damgacı ile - şu anda çalıştığı “Güldünya” isimli dizinin setinde bir araya geldik - aşkının içinden çıkan filme dair söyleştik…
|
|
Bozkırda Bir Çiçek
(Zeliha Demirel) 29 Haziran 2009 |
Sanat ve Sanatçılar |
| |
Ressamın gözlerini kaybetmesi, müzisyenin kulaklarını, şarkıcının sesini kaybetmesi,…ne gibi sorunlarla yüzleştirir ya da ne gibi zorlukları dayatır? Varoluş nedenimizin ya da yaşam biçimimizin başka platformlara evrilmesini neden istemeyiz?. Gibi pek çok soru uçuşacak filmi izledikten sonra kafamızda… |
|
|
GÖBEĞİMDE GÜL OYA
“Ben sende bulunmayan çıplaklığı severim.” dedi delikanlı., yanındaki etek boyu bel hizasından daha yukarı olan kıza… kız fast-food gülümsedi.
Günümüzün getirdiği ayaküstü yaşam biçimi ve popüler kültür “açık gönek modası”nı da sayfalarına ekleyiverdi. Düşük belli üretilen pantolonlar, üzerine geçiriliveren alt ucu göğüs hizasındaki badiler, neredeyse bir sınıf işareti taşıyan nesneler olmaya başladı. Bir zamanlar mahremiyetiyle şarkılarda, türkülerde, şiirlerde,… utanılarak mırıldanılan göbek de bu kültürün uygar değirmeninde vizörsüzce öğütüldü…
Bir yandan tüketim toplumu olmanın doğası gereği sistem, diğer yandan muhalif modernleşme söylemleri, gençleri ajite ederek teşhirciliğe dayanan giysilere doğru kışkırtmaktadır. Göbeğiniz açıktaysa cooll’sunuz, değilse demodesiniz. Ve bu durum sizin doğrudan kültürlenmenizle ilgili olarak sınıfsal bilincinizdir. Oysa birilerinin giyinik, ötekilerinin soyunuk olduğu durumu, insanı sınıf bilincine sahip kılmaz. Adı üstünde bilinç; okumanın, öğrenmenin üzerinde düşünmenin süzgecinden geçer. Buradaki asıl anlamın; giyinerek soyunanlar arasında sınıf atlama ve atlamayanlar üzerinde egemenlik kurma zannedilmesi yerine, tarih boyunca uygulanan politikalar nedeniyle ataerkil düzenin kadınlar üzerindeki giyinme-soyunma baskılarına muhalefet olması tercih edilir durumdur. Ya da barış için, çevre için, ideolojileri için,… Ne yazık ki artık düşünmeyen, üretmeyen, ütopyası dahi olmayan gençliğin yaptığı şekilci muhalefet de sistem içidir ve sisteme çalışmaktadır.
Kökleri bize dayanmasa da göbek havalarının ve göbek dansının dahi ikonografisini zedeleyen göbek açma modası, kaldırımların dekoru haline gelmiştir. Pearcing de cabası…
Seksen sonrası uygulanan politikalarla, günümüz gençliğinin önüne, gümüş tepside markalanmış kurdele ile bir yaşam biçimi sunulmuştur. Oysa paket açıldığında içi boş çıkmış, ambalajı içeriğinin önüne taşan, anonim (seri üretimden çıkmış gibi; aynı giyinen, aynı sözcüklerle konuşan, aynı beğenilere sahip,… hatta aynı duygulanan) egnç kuşak oluşmuştur. Düşünmeyi artık bir gereksinim olarak bile algılamayan gençlik, popüler kültür iktidarında, sürüler gibi yaşamaya ve sürülere uyum sağlamaya özendirilmiştir.
Tek tük de olsa sürüden ayrılan taşralı genç kızlar olduğunu sanıyordum. Onlar da saçlarını şampuan reklamına satmışlar…
Eh ne yapalım, belki onlar da farkına varır birgün “sol memenin altındaki cevahir”in…
|
|