bırak düşlerim acımasın hayat
secde edip sevdama
düşeyim bir vazo gibi
parçalansın ruhum
kimsesizliğine yaslanayım ölümün
kabristan gözlerimdeki bu cesetler
her mezar hırsızına emanet ettiğim yüreğim
boş bavullarla dolu umudum köhne limanları
yakılsın, yıkılsın
bırak, kaldırım boyu gelecek olsun adım hayat
faydasız çamurların kucağında
kirlensin namusum
bırak, bırak beni hayat
köpek ulumalarını bastırsın sesim
kimseler bilmesin hikâyemi
belkemiğime saplı hançeri
tenimde gizli mor lekelerimi
saçlarımdan kendi kendimi asışımı
bırak kimseler bilmesin hayat
binlerce ihanet diksin mezar taşımı
kalsın bir kelebeğin düşü bahara
çirkefine bulaşayım
ukala gülüşlerle titreyen dudağın
bırak beni hayat
ne yakını elimi tutsun umudun
ne de yoluna düşeyim uzağın
anladığım kadar olsun aşk
anlaşıldığım kadar sevdaya layık
bırak gonca kalsın kirpiğim
değmesin çiy’ine günışığı
yaprağa durmasın sinemdeki gül
ayaza sevdalı öleyim..
HİÇ-liğimde bir kurşun yarası
şavkımda yedi satırlık mektup
saçlarımda kar taneleri
bırak beni hayat
kardelenler kadar temiz kalayım
kasıklarımda taşıdığım bu sancı
içime akıtılmış onca ihanet dölü
aynada tükürdüğüm bu yüz
eteklerimdeki utanç kırıntıları
uçurum kenarı düşlerimle ben
bırak, kopayım ense kökünden hayat
onca ihtimalde hasretimi közledim
hazırım ateşin yedi yıkanmışına
yine gelmeden papatya zamanı
hatırıma düşmeden sessiz bir göl kenarı
çalınmadan umudumun eskimiş son sandalı
kulun, kölen olayım hayat
yaşatma bana saçları kesilmiş
eskimeyen anıları.
]