Hiç beklemediğim bir anda çıkıp gelirsin sanmıştım. Hani yolda biri kolumdan tutup adımı seslendiğinde, kafamı çevirip baktığımda göz göze geliriz sanmıştım. Veya bir gün hiç beklemediğim bir anda “ben geliyorum” diyeceksin sanmıştım. Ya zile basarak ya da kapıya vurarak “ben geldim” diyeceksin sanmıştım. “aç kapıyı bak ben geldim…”
Hangisi daha kötü beklenmedik bir anda gelmen mi? Yoksa geleceği
n ana kadar bilip beklemek mi?
Güneş usul usul günü terk edip giderken gözlerimde kızıllığını bırakmıştı sanki. Günün kıyameti kopmuş, tükenip bitmişti. Önce ellerim titremeye başladı sonra bütün vücudum bu titremeye eşlik etti. Dışarıda hafif bir rüzgâr vardı.
Yapraklar düşmemek için ağaca tutunmaya çalışıyordu. Kuş sesleri çoktan duyulmaz olmuştu. Yağmur bulutları üzerime çöreklenmişti sanki. Hani bir yağmur yağsa, bulutlar içinde biriktirdiği ne varsa boşaltsa rahat bir nefes alacaktı, ama yok, inadına biriktirdikçe biriktiriyordu sanki. Uzaklarda birkaç evin ışıkları yanmaya başlamıştı. Karşı cafe’den kahkaha sesleri, bir şarkının sözlerine karışıyordu.
“Unutursun unutursun, zaman geçer avunursun… “
Şarkıcı mı inatçı ben mi anlamaya çalışıyorum. Dakikalar geçiyor, dışarıdaki ayak sesi kalbimin sesine yenik düşüyor. Öne eğilmiş başı tutup kaldırmaya cesaret dahi edemiyorum. Susmaya yüz tutmuş dilin çözülmesini beklemenin faydası yok anlıyorum.
Keskin bıçak darbeleri ile ağzımı açmaya başlıyorum.. Şairin o ünlü şiirinde dediği gibi bırakıp gitmenin hiçbir önemi yok ama, doldurulması mümkün olmayan boşlukları ardında bırakılınca bu boşlukları yok saymanın da manası yok.
Sen gittikten sonra yine yalnız kalacağım biliyorum. Korkmuyorum başa çıkarım elbet, yalnız kalmaktan da korkmuyorum tek korkum ya canım ellerini tutmak isterse…
Avuç içindeki ter kokusunu özlerken, kim uzanacaktı ince parmaklarına kim bilir?
Yok sayarım beklide yaşanmış adına ne varsa tek tek yok sayabilirim ama mazi yaşanmışlığa tanıklık edince elden bir şey gelmiyor.
Düşlerdeki saçların rengi solacak zamanla biliyorum.
Zamanla terk edecek tarifi imkânsız kokular.
Birden bire değil, elbette birdenbire değil, zamanla…
Bulutlar üzerinde ne kadar yük varsa boşaltıyor. Ay ışığı ve yıldızlar söz birliği etmişçesine ortalığı aydınlatmaya başlıyor. Cafeden gelen şarkının sözlerine eşlik etmeye çalışıyorum. “Git günahıma girmeden, katilim olmadan git!”
n.b