Bazen evrende yalnız olduğumuzu düşünürüm, bazen de olmadığmızı. Her iki durumda da bu düşünce beni afallatır. -Arthur C. Clarke |
|
||||||||||
|
-------------------------------------------------------------------------------- Bana en sevdiğin türküyü söyle soluk yüzüne düşen güneşli bir gün bende o günün gecesi saçlarının her teline söyleyim kıskansın gecenin karası benim saçlarım ak yıldızlarla donanmış senin türkülerini okurlar ışık ışık sevda bu, ille de senin sesinden bir türkü ola bütün geceyi ben ede... Ayın aydınlığından bir türkü olur vurgun yesin bu türküyle gülüşünden galaksi küçük bir dağ avuntusu benim dileğim gözlerinin yıkımından arta kalmış deliliğin başkalaşımı de ya da kaf dağı görmek duygularımı, hoyratça nefesinden bile yoksunken başım benimkisi ninni bekleyen yetim bir çocuk avuntusu işte... Gecenin kara bağrına yazılan bir destansı ses, sesin adımı kulaklarıma sunuşu bilinmez bir notayla, dudaklarından yakut bir portede belki yeni doğan notaların evrenselleşmesi işte gün olur sazımla sana eşlik ederim benimkisi iki yıldız buluşması, ışığın yaratılışı anının beklentisinde bir gönül avuntusu işte... ne bileyim ah sen, sen öldüğüm can, ne bileyim nasıl desem, sen içinde boğulasım tutan yürek bana bütün türküler sen, bir bilsen ah, bir bilsen... Yağmur sonrasında uçuklar dağlarda gün ışığı söylesem nasıl sevdiğimi seni amuda kalkar son ümit mecnun çölleri ışık atıyla geçer sahralara sesin düşer vaha olur kaktüsler dikenine dek doyar bu türküyle yumuşamış bir kuş tüyüdür diken gözlerini ser, kumdan bile kıskanırım leyla bakışların düşmesin kumlardaki ateşe gözlerini ört te, eteğinde son uykumdan feragat her kirpiğinle bir daha vurulup, vurulup öleyim... Tohumun sırrı sen gece karası saçlım toprağın ana rahmi doyumun her çeşidine aşktan, ümitten, vuslattan, ellerimi doldurması taşarcasına genlerime kadar aşık olduğum türkü kadın kabrime rüzgarlar söylesin gayrı zamanlar ve rivayet olacak uzun zamanlara öğret o en sevdiğin türküyü, sesinden, içindeki aşkın en acemi maşukun bene kadar seni ustaca sevmek kıyamette ancadır bilirim... Beraber söylesem derim dudaklarım dudaklarına ahenksiz olur utanırım öpüşümle kapatmaya öpmeye mahçup olurum gece saçlarına bir kaç yıldız konmuş şimdiler hangi galaksinin gönlünü çaldın türkümüzü götürme bana kalsın bahtımın karasını bir kat daha zindan edeceğim sevdiğimi söyleyeceğim akşam gününe yarın sen yoksan bile günü sen başlatsın diye yalvaracağım senin olduğun yerdedir ışık ellerim yansada sen diye uzanacağım zaten yanmışım yokluğundan türkümüzü ziyan etmemem gerek... 27.12.2010 Taşkışla/Taksim Bayram Tunca 1956, Elazığ
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © bayram tunca, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |