Yaşam ciddi, sanat neşelidir. -Schiller |
|
||||||||||
|
Saat 01:23 Sarhoşum.Dışarı çıktım , açık büfe arıyorum.Yürüyorum zifiri karanlık sokaklarda.Yağmur başlıyor lanet olsun bir de bu lanet şey eksikti. 30 dakikadır dışarda yürüyorum fakat tek bir açık büfe yok.Cebimdeki son sigaramı çıkardım nefes kapılarımın arasına sıkıştırdım diğer ce- bimdeki çakmağımı çıkarıp akciğerimi aleve verdim.Sigaramdan derin nefes çektikten sonra koşmaya başladım.Koşuyordum umarsızca koşuyor- dum.Aydınlık bir sokak gördüm hemen girdim oraya.Ve sonunda bir büfe.Çocuksu bir sevinçle ilerliyorum büfeye doğru.Işıldayan tabelası takılıyor gözüme."Kader Büfe".Nedendir bilmiyorum o an çok anlamlı geliyor bana o isim.İçeri giriyorum 50-60 yaşlarında bir amca oturuyor kasa da kedisini seviyor.Alıcaklarımı alıyorum tam çıkarken amca sesleniyor bana "delikanlı,bu yüzü unutma" diyor bana.Niye öyle söylediğini düşünü- yorum yol boyunca ama yok bulamıyorum ve öyleydi böyleydi derken evime varıyorum. Saat 02:23 Açıyorum 6 milyona aldığım şarabımı.Mumlarımı yakıyorum,küllüğümü sigaramı hazırlıyorum ve en önemlisi müziğimi açıyorum.Bu ana en çok yakı- şana parçayı."Portishead-Roads".Tüm sarhoşluğumla içiyorum şarabı,tüm nefesimi adıyorum içtiğim sigaraya.Telefonum çalıyor.Arayan "özel numa- ra".Ne özelliği var bilmiyorum bu yüzden de açmıyorum.Sarhoşluğum her kadehte daha da artıyor.Ama pes etmek yok adımı hatırlamayana kadar içmeliyim.Ciğerlerim gece mavisine dönene kadar devam etmeliyim o sigaraya.Belki böyle kurtulurum diye umuyorum o karanlık geçmişten.Ama ol- muyor.Sarhoşluğum ilerlemiyor,ciğerlerim sallamıyor artık o zehri.Onlar bile isteklerime cevap vermiyor.İşte tam bu sıra şu kelime çınlıyor kula- ğımda.Yalnızlık. Saat 03:23 Düşünmeye başlıyorum.Yalnız mıyım?Yoksa bu sıfatı bile haketmiyecek kadar kirli miyim?Konuşmayı deniyorum kendi kendime.Başarısız.Neden? Nedeni basit.Çünkü ruhum küs bana.Böyle aciz bir bedende hapsolduğu için kızgın bana.Ne yapacağımı bilmiyorum.Elimdeki herşey kayıp gitmiyor bile çünkü onlar çoktan bana bakıp gülmeye başlamışlar.Avazım çıktığı kadar bağırıyorum.Duyan yok.Neyse ki alıştım buna.Yadırgamıyorum.Ama yinede üzülüyorum.Bir düşünsenize yanınızda söylediğin şarkıya,içtiğin şaraba eşlik eden yok.Biliyorum çok kötü.Ama bunları duyup sakın acımayın bana.Saat daha erken ne de olsa. Saat 04:23 Sıkıldım.Yeni bir eğlence bulmalıyım kendime.Bir de televizyonu deyelim bakalım.Bu saatte ne bulucaksam.Yine de şansımı deniyor ve açıyorum televizyonu.Kanallarda 5 saniyeden fazla durmuyorum.Sağ el parmaklarıma işgence yapıyorum.Televizyonda gezerken anlyıyorum ben neden ken- dimi insanlardan soyutladığımı.Ben böyle olamam.Televizyon başında ömür geçiremem.Dizi seyredip eğlenemem.Magazin programları izleyip tatmin edemem egomu.Yapamam ben bunları.Sıradan olamam ben herkes gibi değilim ben.Şimdi bunları okuyup içinizden şunu mutlaka diyceksiniz "ukala" Ne diyim keyfiniz bilir.Ama eğer bunları yapmamak,sıradan olmamak,idealleri doğrultusunda yaşamak ukalalıksa eğer evet haklısınız ben az önce bahsettiğiniz karakterde bir insanım,ukalayım!Neyse kafa açmıyım zaten bir faydası olucağınıda zannetmiyorum.Beni anlamıycağınızdan fazlasıy- la eminim.Tüm bunları bırakıp yatıyım ben siz bana daha fazla küfür etmeden.İyi geceler popüler kültür sarayının köleleri. Saat 05:23 Hemen "haydaa noluyo bu adam az önce yatmadı mı ya" demeyin.Ben bu saatlerde rüya görüyordum.Ee o kadar şey paylaştım sizinle rüyamıda paylaşıyım dimi ama.Bakın şimdi iyi dinleyin.Açıkçası ben sizin yerinizde olsam bu bölümü okumazdım.Oldukça saçma gelicek anlam veremiyceksi- niz.Çünkü işin arka plana bakmıycaksınız.Bunun bir rüya olduğunu düşünmiyceksiniz.Neyse ben bunu yazmakla mükellefim.Hadi başlayalım o za- man.Bir mağaradayım.Peşimde olanlardan kaçıyorum.Bir ülkenin hükümadarı beni öldürmek istiyor.Tüm ordusunu bu işe harcıyor.Yaklaşık bir ay saklanmayı başardım.Mağarama o kadar alışmışım ki içeride nasıl büyüdüğünü anlamadığım bir çiçek en yakın arkadaşım olmuş.Onunla herşeyimi- paylaşıyorum.Şarkı bile söylüyorum ki başıma ne geldiyse bu yüzden geldi.Ben ona şarkı söylerken sanırım saklandığımı,öldürülmek istendiğimi, arandığımı unutmuşum bununla da kalmayıp kendimi öyle kaptırmışım ki bağıra bağıra söylüyorum şarkımı.Oralarda gezen bir adam beni duyuyor. Hemen koşup o mükemmel,o eşsiz hükumdarına yetiştiriyor.E tabii haliyle buluyorlar beni.Karga tulumba toplayıp hooop saraya "hükumadrımızın" karşısına.Soruyor bana "Neden ey aciz köle neden ?".Cevaplıyorum "Öldür beni!"."Hayır" diyor "Açıkla"."Bir kral bir köleden açıklama bekliyor ha ve bu da yetmeşmiz bir de köleye aciz diyor yazık."Hükumdar sinirleniyor,ayağa kalkıyor ve kendine yakışanı yapıyor darağacıana gönderiyor beni.Aradan 3 saat geçiyor.Hazırlıklar yapılıyor,meydana darağacı kuruluyor,halk toplanıyor.Getiriyorlar beni.Akılları sıra gövde gösteri yapı- caklar "yüce kral ve emrindekiler".Her şey hazırlanıyor,beni tabureye çıkarıyorlar,halata boynuma takıyorlar.Kral geliyor yanıma."Sana son bir şans" diyor."Söyle "Neden ?"."Bak aciz kral" diyorum."Bu gördüğün insanlar bir gün gelicek senin o lahım kokan tahtını senden alıcak,nedeni ben olucam.Yaptığın zulüm karşılıksız kalmıycak.Sen bu mutlu halkı böldün.Birbirlerinden ayırdın.Zengin-fakir dedin.Ama en önemlisi dizlerinin üstü ne çöktürdün onları.Gün gelicek senin onlar önünde çökücek dizlerin kalmıycak.".Kral buna daha fazla katlanamıyor cellata "Vur !" diyor tabure- ye.Cellat tam vururken bir ses yükseliyor halkın arasından "Özgürlük !" diye bağırıyor biri.Halkta katılıyor ona.Cellat duraksıyor vuramıyor ta- bureye.Ama başladığın işi yarım bırakmıycaksın.Ben vuruyorum o diktatör tabureye.Öldürüyorum kendimi.Çünkü biliyorum.Artık yaşamanın bir anlamı kalmadı.Ölümüm ise bir halkın dirilmesine sebep oldu.Şimdi siz söyleyin."Hangisi daha değerliydi yaşamam mı,ölmem mi ?" Saat 06:23 Artık uyanma vakti.Güzel rüyaydı.Umarım bu rüyayla bir şeyler anlatabilmişimdir size kendimle ilgili.Neyse etkisinde kalmıyalım sadece bir rüya ne de olsa.Karanlık,soğuk ve öfkeli hayatıma geri dönelim.Genelde normal insanlar uyandıktan sonra kahvaltı yapar.Ama bu sayfaların ardın- daki insan müsfettesi ne yapar kahvaltıyı sade bir kahve ve sigarasıyla geçirir.Şanssızlık bu olsa gerek.Sigaram bitmiş.Yine düşelim bakalım yol- lara.Yürüyorum.Tam karşımda bir büfe.Adını okuyorum ve kalıyorum."Kader Büfe".Nasıl olurdu o büfe evimden çok çok uzakta karanlık bir sokak- taydı.Bir ihtimal isim benzerliğidir diyip büfeden içeri dalıyorum.Aynı amca aynı kedi.Delirmek üzereydim.O gün sarhoştum evet ama ne yaptığımı- da hatırlıyordum.Amcadan sigaramı istedim o bana sigrayı uzatırken yüzünde ilginç ve bir o kadar anlamlı bir gülümseme belirdi.Afallamış bir şe- kilde büfeden çıkarken amca tekrar seslendi bana "delikanlı,tanrı seni seviyor.".Buda ne demekti şimdi.Koşa koşa evime geldim.Koltuğuma otur- dum,sigaramı yaktım ve düşünmeye başladım.Tanrı seni seviyor ne anlama geliyordu.Konuştuğum bir melek miydi ?Yoksa kafam hala mı güzel ? O anı unutmak için kahvemi hazırladım,sigaramı alıp balkona çıktım.Yine güzel bir şarkı eşlik edicekti bana."Soft Cell-Tainted Love".Güneşle ilk kez tanışmış gibiydim.O kadar parlaktı ki gözlerimi açamıyordum bir yandan da o kadar karanlıktı ki ruhumu yansıtıyordu.Kahvaltımı yaptım. Odama çekildim.Aklımda hala o amcanın söylediği vardı.Tanrı beni seviyor muydu?Sevmese dünyaya yollar mıydı?O kadar soru çıkıyor ki bundan. Bundan kurtulmam lazımdı ve en etkili yolu seçtim.Film.Hatta bununla da kalmadım en etkili filmimi seçtim."Léon." Saat 07:23 Dvd'mi elime aldım,açtım ve açar açmaz bir kağıt düştü yere.Kağıdı buruşukluğundan kurtardım ve açtım.Kağıtta "Bir gün Tanrı gelicek,seni alıp götürücek,cennet mi cehennem mi diyecek,sense beni dünyaya geri yolla diyeceksin"yazıyordu.Aklım iyice karışmıştı.O dvd'nin içine nasıl girmişti o kağıt.Hiç bir şey düşünmemeye çalışarak filmi başlattım.Film devam ediyor Léon adam öldürmede ki yeteneğimi sergiliyor ama ben bir türlü dikkatimi toplayamıyorum.Ooof ooof hayattaki en büyük paradoksum olan tanrı her yerde karşıma çıkmak zorunda mı ?Bu saatte bun- ları düşünmiycem hayır.En iyisi çıkıp biraz dolaşmak. Saat 08:23 Aylar sonra herhangi bir büfeye gitmek dışında dışarı çıkıyorum.İlk kez sahneye çıkıcakmış gibi hissediyorum kendimi.Gömleğimi giyiyorum, altına bir pantalon uyduruyorum,ayakkabılarımı bağlıyorum ve apartmanın kapısını açmak üzereyim.Sanki biri beni sahneye davet etmek üzere gibi.Ve kapı açılır.Dışardayım.Hava 20-25 derece.Yürüyorum yavaş yavaş.İnsanları analiz ediyorum ki bence sizde yapın yalnızken yapabilecek en eğlenceli şeydir.Yürümeye devam ederken bir kadın bana çarpıyorum.Tam 4 ay sonra bir kadın bedeni değiyordu tenime.Affedersiniz dedi ama ben önemli değil diyemedim.Dilim tutulmuştu ya da başka bir bakış açısıyla yağmur ormanlarındaki yerliler gibi bakakaldım.Sonra silkelendim.Biraz nefes alıp yoluma devam ettim.Bir süpermarkete girdim akşam için alışverişimi yaptım.Ve yine her zamanki gibi istikamet ev. Saat 09:23 Anahtarı kilide soktum anahatara 2 tur attırdım içeri girdim.Elimdekileri bırakıp attım kendimi bir koltuğa.Hemen sigarama sarıldım.Sigaramı- içerken düşündüm de son 9 saat içinde ne de çok şey geldi başıma.Oysaki benim hayatım renksiz,tatsız,tutsuzdu.Şimdi melek olduğuna inandığım insanlar görüyorum,evimde ilginç notlar buluyorum ve en önemlisi ben artık sarhoş olabiliyorum.Bugünü nasıl geçiceğini düşünürken bir yandan da evdeki tüm perdeleri çekiyorum.Madem tüm gün evde olucam kendimce eğlenicem bu aydınlıkta olmamalı.Çünkü içtiği her kadehte ben daha aydın- lık görücem bu evi yani güneşe falan ihtiyacım yok.Tüm nevaleyi dolabıma kaldırıyorum masamı falan hazırlıyorum zamanın geçmesini bekliyorum. Saat 10:23 Zamanın geçmesi için en iyi yolu biliyorum sanırım.Müzik.Hemen gidiyorum plaklarımın başına.İhtiyacım olan şeyi buluyorum hemen.Bob Dylan. Pick-up'ıma uzanıyorum.Plağımı takıyorum,iğneyi plağa dokunduruyorum.Şarkının başlamısıyla beraber kendi hayatımda sınıf atlıyordum.Artık aciz değildim bu evde kraldım.Kendi kendime dans etmeye başladım.Eğleniyordum biliyor musunuz öyle bir haldeydim ki ufacık bir kadın gülümse- mesine aşık olabilirdim.Gerisini siz düşünün.Ama tabii ki kısa sürüyor bu krallık.Şarkı bitiyor.Hayat yeniden başlıyor ve bu adam yine ağlıyor.Bur- numdan sümüğüm akıyor,ağzımdan hıçıkırık sesleri yükseliyor.Bir yandan da gülüyorum.Çünkü her gülümsememde ruhumdan bir parça cehenneme yavaş yavaş yol alıyor. Saat 11:23 Ölü bir bedenin arkasına gizlenmiş gibiyim.Kafamı çıkardığımda vurulucak gibi hissediyorum.Tanrım paranoyada uzatmaları oynuyorum sanı- rım.Bir melek gönder bana tanrım bir melek yeniden yaşamayı öğretsin bana yeniden nefes almayı yeniden zevk almayı yaptıklarından.Çok mu şey istiyorum söyle.Ne olur ya ne olur bende insan olsam herkes gibi yaşasam.İçinde bulunduğum boşluğa hayat diyebilsem ne olur.Beni yaratırken sevgi sözcüğünü unuttun galiba.Yok o bende ama teşekkür ederim çok daha güçlü bir duygu aşılamışsın bana.İsmini merak etme ya biliyorsun ne de olsa."Nefret."Ne yapıyım bununla.Gidip adam mı öldüriyim ? Yoksa gidip sevenlerden mi alıyım rövanşı ? Ne istiyorum biliyor musun ? Sade- ce seninle karşı karşıya geldiğimiz ana bir an önce gelmek istiyorum.Tüm öfkemi kusucam sana.Bana verdiğin tüm nefreti.Aaa pardon sen bunu zaten biliyorsun dimi ? Çünkü kader diye bir şey yaratmışsın.Ne yapıcağımızı önceden biliyosun sen.Boşversene ya.Eğer sen yolladığın kitaplarda yazdığı kadar güçlü olsaydın dünyayı yaratmazdın.Niye biliyor musun?Dünya senin oyuncak sepetin bizlerde senin oyuncaklarınız.Sıkıldığın za- manlarda savaştırıyosun bizi.Bazen bizi dışkılarınla ödüllendiriyosun.Sonra aşkı gönderiyosun dünyaya.İşte senin en büyük oyuncağın bu."Aşk" ne güzel kelime değil mi ne anlamlı gözüküyor ?Ama öyle olmuyor işte.Bu oyun bahçesinin en tehlikeli ve en yaygın oyuncağı.Çünkü karşılığında bir bedel ödemiyorsun.Aslında bizzat kendini feda ediyorsun ama farkında bile değilsin.Şimdi söyle bana aşkı gönderen tanrı.Eşitlik ve özgürlüğü niye aldın elimizden ?Onlar yok dimi sakıncalı onlar.Komiksin ya ne diyim.İyi eğlenceler sana ama merak etme az kaldı yanına gelmeme geldiğimde beraber oynıycaz. Saat 12:23 Az önce ki siteme çok takılmayın tamam mı?Bu yazıyı okuyan ve tanrı yanlısı insanlar varsa kusura bakmasın.Görüşler benim nasıl olsa cehen- nemde yanıcak olanda benim.Korkmayın yani tek gidicem oraya sizinle işim olmaz.Bu arada günüde yarılamışız ya helal olsun bize.Tam 12 saattir bir şeylerden bahsediyorum size kendimle ilgili umarım beyninizde ufacıkta olsa bir iz bırakmışımdır iyi ve ya kötü farketmez.Şimdi devam edelim boşluğumdaki serüvene.Öğle saatleri genelde sıcak olur ama evi içi oldukça soğuk.Hangi aydayız acaba,neyse.Şu anda farkettimde tarih kavramı- nı yitirmişim ben.Doğum günümü bile hatırlamıyorum.büyük ihtimalle dünyada o gün bir felaket falan olmuştur.Bende tam o sıra dünyaya gelmişim- dir.Ya da tanrı beni dünyaya fırlatmıştır.Beliki de neden olmasın.Sadece saati biliyorum zaman olarak.O da bana yetiyor zaten.Nasıl olsa son saat- lerimiz öyle değil mi gri küllerinin altında tertemiz kızıllık yatan sigaram?Cevap yok.Olmıycakta zaten o bana cevabını söylediğinde tanrı benim fırınımı ısıtmaya başlamış olacak.Of salla kim takar ölümüde ölümü bana layık görenide.Ben bu güzel öğle saatimi bir kadeh vodkayla şefeflendi- riyim. Saat 13:23 Vodkamı güzelce bardağıma koydum.2 tanede buz attım mı tamamdır.Sek duble buzlu vodka hiç bir şeye değişilmez.İlk yudum aldım.Karaci- ğerim mutluluktan uçuyor.2. yudumu aldım üstüne bir de sigaramı kökledim.İçerisi panayır gibi şimdi tüm organlarımın yüzü gülüyor.Ben bunları böyle anlatıyorum ama kimsenin siroz olmasına sebep olmak istemem.O yüzden benim zevklerime takılmayın fazla.Tanrıya haykıran,sigarasıyla konuşan adamdan ne beklersin ki zaten. Bak gördün mü?Muhabbete dalmışız vodkam bitmiş hiç söylemiyosunuz da.Biraz bekle lütfen sevgili ve bir o kadar sefil okuyucum.Geldim yeni dublemle.Sakın beni bu içki düşkünlüğüme kafanız takılmasın.Sadece kafam güzel olunca yaşadığımı his- sediyorum ben buna da yaşamak denirse tabii.Muhabbetin sardı ya ne kadar konuşmasanda sessizce dinledin beni sabırlı,aciz okuyucum.Teşekkür- ler. Saat 14:23 Yalnızlığın doruklarındayım.Özgürlüğün olunabilicek en uzak noktasındayım.Hayatın tamamiyle dışındayım.İnsan olduğumdan,konuşabildiğim- den,nefes alabildğimden,iletişim kurabildiğimden,sarhoş olduğumdan,ağladığımdan,acıyı hissettiğimden öylesine şüpheliym ki.Kim bilr belki de bu taraf bana göre değildir.Bu curcunada yaşamaya layık değilimdir belki.Aslında herkes ne güzel ayak uydurmuş ya bu düzene.Kimse bozuntuya ver- miyor.Öyle usul usul devam ediyor hayata.Şikayet etmiyor kimse.Niye çünkü korkuyor.Ona öğretilmiş.Sesini çıkarma,sürüye uy denmiş.Ne acı ya kimse farkında değil çevresinde neler olduğunun.Ama naparsın adeletsiz dünya diye boşuna demiyorlar.Herkes kendi hayatının peşinde.Ne olup bittiği umurunda bile değil insanların ya da ısrarla kendine böyle hitap edenlerin. Bence en doğru terim biolojide.İnsan falan yok hepimiz hayvanız. Aksini iddaa eden varsa bu yazıyı okumasın mümkünse.Yırtıp atsın eminim dışarıda daha eğlenceli şeyler bulabilir.Ama kabul etmeliyiz hayvan oldu- muzu.Tanrının verdiği aklı yalnızca kendiniz için kullanıyorsanız eğer bir köpekten farkınız ne ?Aynısını o da yapıyor. Neyse siz bana daha fazla küfür etmeden kapatıyorum konuyu.Umarım bunları kulak arkası etmeyen birkaç kişi bulabilirm. Saat 15:23 Bugün ne zaman biticek ya of.Hala öğlen.Hava bir türlü kararmıyor.Güneşten nefret ediyorum.Işıktan nefret ediyorum.Sıcaklıktan nefret e- diyorum.Ben ayı seviyor,soğuğa tapıyor,karanlıkta yaşıyorum.Kısacası bu gündüz vakitleri benim çin hiçbir anlam ifade etmiyor.O zaman ne yapma- lı bu zamanda biliyor musunuz?Gecenin gelişini beklerken yaşadığım sabırsızlığa biraz alkol katmalı.Yıllardır rafta bekleyen viskime kıymalıyım ar- tık.Bildiğim kadarıyla diğer tarafa böyle şeyler götürülmüyor.Viskiyi tozlarında arındırıp bardağa boşaltıyorum.Tadına bakıyorum.Gayet hoş.Saat- e uygun hiç değilse.Biraz olsun keyif veriyor bana.Buna bir de balkon ekliyelim bakalım nasıl olucak.Balkonda her zamanki yerime oturuyorum ve başlıyorum insan analizine.Caddede bir koşuşturmaca var.Markete giren insanlar,takım elbiseli ve ensesi kalın adamlar var.Bunun yanında ufak bir çocuk mendil satma peşinde.Kimse dönüp bakmıyor bile.Bir an çocuğu sadece benim gördüğümü zannetmeye başlamıştım ki bir adam çocuğa yak- laştı.Bir şeyler söyledi çocuğa.Ne söylediğini bilmiyorum ama çocuğun bunlardan memnun olduğu söylenemez.Tam konuştu bitti sandım ki adamdan bir tokat çocuğun suratına.Bakakaldım o çocuk daha 7 yaşında bile yoktu.Yanından geçenler bir şey yapar diye bekledim.Ama yok.İnanbiliyor mu- sunuz ya kimse ama hiç kimse dönüp bir kelime etmedi.Bu kadar ucuz olmuştu demek ufacık bir çocuğun sokak ortasında tokar yemesi.O zaman tekrar anladım benim bu dünyaya ait olmadığımı.Yüzümde ki şaşkınlık ifadesini geçer geçmez doğruca evime girdim kuarllarını benim koyduğum özgür ülkeme. Saat 16:23 Kurallarını ben koydum demişken öğrenmek ister misiniz?Elbette isterseniz.Başlayalım o zaman; 1)Tanrı yok. 2)Günah yok. 3)Yalan yok. 4)Sevgi yok. 5)Aşk yok. 6)Güven yok. 7)Ve en önemlisi dışarıda ki kokuşmuş hayata dahil olmak yok. Bu kurallardan taviz vermedim hiç.Ne tanrıyı kabul ettim,ne günahı.Ne yalan söyledim,ne sevdim ne de aşık oldum.Kimseye güvenmedim ve o ucuz boşluğa girmedim hiç.Şu sayılı saatlerimde de fire vericeğimi sanmıyorum zaten.Kendimle tek gurur duyduğum şey bu.Ben söylediğim ve istediğim her şeyi başardım.Ne kadar iyi şeyler söyledim ne kadar güzel şeyler istedim bilemem ama sonuçta hepsini yaptım.Benden size bir tavsiye kesin- likle ama kesinlikle ne pahasına olursa olsun kişiliğinizden taviz vermeyin.Emin olun faydasını görüceksinizdir. Saat 17:23 İşte sonunda oluyor.O lanetli enerji kaynağı bir kez daha tarih oluyor.Karanlık bu savaşı tekrar kazanıyor.Az da olsa mutlu hissettiriyor bu durum bana kendimi.Perdelerimi açıyorum.Kendi ülkeme uyguladığım ambargoyu kaldırıyorum bir bakıma.Şu anda tek istediğim tek şey son bir kez daha uyumak.Bir sigara yakıyorum güzellik uykuma yatmadan önce.Sigarayı bir şevkle bitiriyorum kafamı yastığa koyuyorum ve başlıyor nacizane rüyalarımdan biri. Saat 18:23 Evet tekrar bir rüyada beraberiz.Lafı fazla uzatamadan anlatamaya başlıyım ben.Denizin tam ortasında bir teknenin içinde yalnızım.Dümeni özgür bırakmışım onun canı nereye isterse oraya gidiyoruz.Bir ada görüyorum uzakta.Dümenin başına geçip yöneliyorum o adaya doğru.Yaklaştık- ça bir çığlık yükseliyor adadan.Ben yaklaştıkça çığlık daha da güçleniyor.Sanki gelmemi istemiyor ada.Varıyorum adaya.Çığlık katlanılmıycak bo- yutta ve aralıksız devam ediyor.Koşuyorum adanın içinde sese doğru ama bulamıyorum.Biri benimle oyun oynuyor sanki.Sese tam yaklaştım diyo- rum bir anda ses benden uzaklaşıyor.Delirmek üzereyim ama işin peşinide bırakmıyorum.Ses ne kadar inatçıysa bende o kadar inatçıyım.Sonunda birini görüyorum sesten oldukça uzak bir yerde.Yanına gidiyorum.Üstü başı kan içinde kıyafetleri parçalanmış bir kadın.Adını soruyorum cevap yok.Silkeliyorum onu tepki yok.Sinirlerim alt üst.En sonunda pes ediyorum.Arkamı dönüp giderken sesleniyor bana "sen gel yanıma" diyor.Dönüyo- rum."Ben senin vicdanınım" diyor.Şaşırıyorum insanın vicdanıyla karşılaşması pekte alışıldık bir şey değil sonuçta."Bak ne haldeyim,parçalanadım, hırpalandım senin yüzünden." "Peki ya bağıran kim" diyorum. "Ruhun" diyor. "Ne halde olduğunu dinle belki yaşamın boyunca yaptıklarını biraz ol- sun anlarsın."diyor.Ben bu kadar mı kötüyüm ya bu kadar mı acımasızım ?Ruhum ve vicdanım bana sırt dönmüşse eğer terkedildiysem maneviya- tım tarafından yapıcak bir şey kalmamış demek.İnsan kendi hayatında bile figüran olabiliyorsa yapılacak tek şey var.Taşınmalı artık buralardan. Saat 19:23 Uf ne korkunç rüyaydı ya! Vicdanımla kavga ettim,ruhuma hesap verdim ve henüz ölmedim.Neyse ya hiç takılamıycam böyle şeylere. Gidip biraz daha içiyim ben.Güzelde bir müzik eşlik etsin bana.Benden mutlusu yok işte o zaman.Rakımı çıkarıyorum,mezelerimi hazırlı- yorum.Arkadanda Müzeyyen ablam eşlik ediyor bana,of! Benim gözümde yaşamak budur işte.Birde aşık olsam eksik yanlarım tamamlanı- cak.Ama ona yer yok bu bedende.Onun oluşturduğu açığı nikotin ve anason bastırıyor.Başlıyoruz yine içmeye.Kendime aşık oluyorum.Ken- dime övgüler yağdırıyorum.Kısaca kendimi benliğimin tanrısı ilan ediyorum.Sarhoş olarak ibadet ediyorum.(Sanırım çok dindarım.)Duaları- ma yanıt veremiyorum ama.Kim bilir belkide çok uç şeyler hissediyorum.Belki insanlar benim dualarımın kabul olmasına hazır değil.Biraz daha zaman tanıyıcam onlara.Yaklaşık bir 100 yıl kadar.Annem zamanın birinde bu söylediklerime şöyle karşı çıkmıştı."İnsan bundan 1000 yıl sonrada insan olarak kalıcak.Düşüncelerin bu dünyada gerçekleşmiycek.Ama eğer içindekileri diğer tarafa taşıyabilirsen,tanrı- ya teslim olmazsan kim bilir belki cehennemde devrim yapabilirsin." Saat 20:03 Annem haklı mıydı acaba?İnsanın yapısı hiç mi değişmiycekti?Hep mi o ego hüküm sürecekti bu gezegende?Bilmiyorum.Geleceği gör- me konusunda annem kadar yetenekli değilim.Ama bir de şöyle düşünelim tamam insan değişmedi,egolar hükmüne devam etti,bende öldüm gittim.Düşüncelerimi taşıdım o tarafa.Devrimi yapabilicek kadar güçlü müyüm?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Oğulcan Kızıl, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |