Dengeli bir rejimde yemeğin yeri çok önemli. -Fran Lebowitz |
|
||||||||||
|
Ülkeler, dinler, ırklar savaşıyor.Bu savaşlar üzerine kanunlar yazılıyor.Mübah olan yollar çiziliyor. Biz savaş karşıtları en temel yaşam hakkımızı savunuyoruz. Nükleer başlık istemiyoruz. Siviller öldürülmesin diye pankartlar açıyoruz. Dilimizdeki tüyleri tüketiyoruz ve çok haklı bir duruşumuz var.Her insanın sahip olması gereken en önemli HAYIR da bu bence. En temel, en kesin , en olmazsa olmaz HAYIR. Bir de savaşa uzattığımız bu dille hayat kavgasını incelesek: Hani derler ya ' kavgada bile söylenmez' veya ' bu yaptığını çorumlular bile yapmaz'. Yani kuyruğuna basılmış kedi gibi davrandığımız zamanlarda içimizdeki ilkel benlikle yüzyüze gelmeye hazırmıyız? Yaşam savaşı veriyor olmak sadece yoğun bakımlarda başımıza gelen Bir şey değil ki. Bu karmaşanın ortasında elimizdeki sopa hangisi? Bilgi mi, adalet mi, kültür mü, hümanizm mi, bencillik mi, adamsendecilik mi?.. Bize dokunmayan yılanları kaç yıl yaşatırız sizce? Ne kadar saldırganlaşabiliyoruz? Ne derece çözüm odaklı düşünebiliriz? Bağcı mı dövüyoruz yoksa üzüm mü yiyoruz? Ben , sen ,o ,biz ,siz ,onlar Türkçe derslerinde özneleri tanımlamak için öğretildi ama biz bölüp yönetmek, bölüp savaşmak için kullanıyoruz sürekli. En koyu öfkemizinen en sert sonucu nedir? Kazanmak ya da haklı çıkmak için nelere saldırabiliriz? Dişimize göre rakip bulunca ne kadar yok edici olabiliriz? En önemli tartışma programlarında bile bütün polemiklerin başı içimizdeki kazanma hırsı, yok etme isteği değil mi? Bu kadar çok çözümsüz konu da bu dili kullanmaktaki ısrarımızdan doğmuyor mu? Gündelik herhangi bir olay üzerine tartışırken fiziksel özelliklere saldırma ilkelliğinden kaçımız kurtulmak istiyoruz? Oysa kulaklardaki tıpaçları çıkarıp dinlemeyi bilsek. Gözümüzdeki perdeyi açıp görmeyi istesek.Kendimizi sevmek için bile olsa diğerlerini de sevsek. Mahalli kavgalarda olay mahalinin biz olduğumuzu anlasak. Sınır ihlallerinden vazgeçsek.Haklı olmanın kazanmaya yetmediğini bir anlasak. Hayal gücümüzü savaşsız bir dünya için yorsak dünya daha pembe olmaz mıydı? Hayal gücümüzü küçümsemeyelim olur mu?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ESRA VIZVIZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |