Müzik söylenemeyeni, ama sessiz de kalınamayanı anlatıyor. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Sözde bizlerden biri haber bültenlerine çıkıyordu. Yeni Türban sitiliyle; ablamız, kardeşimiz, kızımız sandığımız bu kişi sanki gelecekten geliyordu. Masum saf rolüne bürünen bu kız, yüreklere: ‘‘ Yuh be! Hacılardan, Hocalardan korkacaksın’’ Brifingleri veriyordu. Ne yalan söyleyeyim! Ben de inanmıştım bu masum ablamıza. Ama sonraları bu kızın bizlerden biri değil, aksine onlardan biri olduğunu - öğrenecektik - öğrenecektim. Dublörün Dilemması kitabını okuyanlar bilir. İki büyük firma vardır. Rekabet içindedirler. Bizim uyanıklarda bu firmalardan birisinin sahibine gider. Karşı firmayı yıpratmak için projelerini anlatırlar. Ve bu projelerin gerçekleşmesi akabinde yüksek miktarda para talep ederler. Proje şöyledir: Otobüslerde, sinemalarda, vapurlarda, tramvaylarda ve taksilerde belirlenen kişiler farklı kostümlere bürünerek diğer firmanın belirlenmiş ürünlerini kötülerler. Ve bu ürün içim kötü sözler işiten halk bu ürüne artık eskisi gibi rağbet etmez. Ve ürün sahibi şirket iflas eder. Sizce mantıklı değil mi? 28 Şubat döneminde de darbeciler tarafından aynı uygulamalar yapıldı bizlere. Resmen Ayaktayken, uyutulduk. * Refah Partisi’nin giderek oylarını artırdığını ve bunun hiçbir şekilde önüne geçilemediğini gören darbeciler, büyük şehirlerde, toplumun nabzını en iyi tutan meslek grubu olan taksicilerle görüşüp tahlil yaptılar. Taksiye binip şoförlere, Refah Partililerin yaptığı iddia edilen yolsuzlukları anlattılar. ‘Bunlar Türkiye’yi İran’a çevirecek’ dediler. Gördüler ki bu iddiaları, taksiciler ciddiye almıyor. Sonra taksicilere, ‘Filanca tarikatın şeyhi, kadınlara kızlara tecavüz etmiş’ şeklinde hayali hikayeler anlattılar. Taksiciler buna çok sinirlendi. ‘Vay namussuz, şerefsizler’ dediler. Taksiciler de bu durumu halka anlattı.(1) Rol sırası Fadime Şahin’e gelmişti. Onu Ali Kalkancı, Müslüm Gündüz üçgeninde buluyorduk. Artık Türkiye’nin gündemi o olmuştu. Cahil, masum ve iki cümleyi bir araya getiremeyen bu kız ekranlarda boy göstermeye başlıyordu. O ağladıkça Refahyol hükümetinin koltuğu sallanıyordu. Bir depremi körükleyen fay hattı gibiydi gözyaşları. Fadime Şahin’in Gerçek Yüzü: Aksaray’da, sonradan Hanedan Restoran olarak değişen pavyonda çalışan Fadime Şahin, iddialara göre konsomatrislik yapıyor, Sisi ve Ümit Oğuztan tarafından erkeklere pazarlanıyordu. Ümit Oğuztan ve ‘basın danışmanı’ Sisi, Fadime Şahin’e büyük paralar vaat ediyorlardı. Fadime Şahin, hemen bir tesettür mağazasına götürüldü ve iki takım tesettür kıyafeti ve renk renk eşarplar alındı.(2) Ismarlama skandal için bir pavyondan ayarlanan Fadime Şahin’in, kısa sürede İslami konulara adapte edilmesi gerekiyordu. İslami kesimin önde gelen bazı isimleriyle tanıştırıldı. Bu sırada, tanıştığı isimlerden biri de Aczmendi Tarikatı’nın Lideri Müslüm Gündüz’dü. Sonra Fatih’te ’staja’ tabi tutuldu. Zaten Sultanbeyli’de yaşayan muhafazakar bir aileden geliyordu. Kısa sürede belli konularda bilgi sahibi olması sağlandı. Senaryo gereği skandalların patlatılması için toplumun dini duygularının yoğun yaşandığı Ramazan ayı seçilmişti. 29 Aralık 1996 tarihinde, aylardır gazete sayfaları ve televizyon ekranlarında ilginç kıyafet ve bastonlarıyla haberlere konu olan tarikatın lideri ile başka bir tarikatın çevresinde büyük saygı gören liderinin gayri meşru ilişkileri art arda toplumun gözünün önüne seriliyordu. Müslüm Gündüz, bir gazete yazarı olan arkadaşının evinde Fadime Şahin’le basılıyor, ünlü işadamının güzel kızının, bir tarikat şeyhi tarafından nasıl kandırılarak tuzağa düşürüldüğü manşetlere taşınıyordu.(3) Bu basılmayla ilgili en ilginç iddia ise Tamer Korkmaz'ın Zaman Gazetesi'nde yayınlanan bir yazısında geçiyordu. Kameraların yarı çıplak görüntülediği Müslüm Gündüz baskın için gelen polislere 'nerede kaldınız' diye çıkışmıştı. Fadime Şahin'in türbanının bağlama biçimi ve altına taktığı bone kısa sürede tesettür aleminde -hala daha vazgeçilmeyen- moda olurken Şahin, 28 Şubat sürecinin gerçekleşmesinden hemen sonra Hürriyet'ten Ayşe Arman'a konuştu. Yaşadığı olaylar yüzünden hayata küsüp evinden çıkmayan bir kişi olup çıktığını söyleyen bir yıl öncesinin sansasyonel kızı Fadime Şahin; "Mutsuzum, yalnızım ve çok sıkılıyorum. Çünkü sürekli evde hapisim. Ya kitap okuyorum ya da yazı yazıyorum..." diyordu. Yazıyorum diyordu çünkü Fadime Şahin yaşadığı 'kötü anıları(!)' kitaplaştırma fırsatını tepmemişti. "Sahte tarikatın perde arkası" isimli anılarından oluşan bir kitap çıkaran Şahin'in daha sonra açılıp saçlarını sarıya boyattığı ile geldi gündeme. Bir zamanlar çektiği acılarını gündeme getirip gözyaşlarını reytinge çeviren medya şimdi de sarı saçlı Fadime Şahin'e kilitlenmişti. Adı bile reyting sayacının ibresini şaşırtıyordu. İnançları uğruna tecavüze uğrayan 'cahil saf kız' psikolojik bunalıma girmiş ve yeni bir sayfa açmıştı kendisine. Şahin'in koruma kalkanları bu psikolojik durumu yorumlarken, sosyolojik tespit yapanlar ise bu tarz aldanmaların toplumlarda ciddi travmalara yola açtığının tespitini yapıyordu. Daha sonra Fadime Şahin'in psikolojik bunalımları devam etti. Örtünme biçimi idol olan Şahin önce başını açmış şimdi de şarkıcılığa soyunuyordu. Şarkıcı olacağı iddiaları çok inandırıcı olmasa da 28 Şubat sürecinde malum medyanın en büyük kozu olan Fadime Şahin, "Flaş! Flaş!" diye sunulan magazin haberlerine düşmüştü artık. Ama Şahin'i herhangi bir sahnede elinde mikrofonla, "Ne acılar çektim ben. Hey Hey! Şimdi bana mutluluk yakışır" şarkısını söylerken gören ya da duyan olmadı. Sarıya boyalı saçları ve dar kot pantolonu ile arabasına binerken görüntülenen, yoksul aile çocuğu Fadime Şahin'in, önce sarı saçlarını bukleleştirip Antalya'ya yerleştiği daha sonra da Armutlu'da bir yazlıkta ikamet ettiği bilgisi kaldı elde sadece.(4) Fadime Şahin, kendisine verilen görevi layıkıyla yerine getirdi. Hükümeti devirme yolunda bir figüran gibi gözükse de aslında o bir başrol oyuncusuydu. Nerdeyse tüm Türkiye’yi kandırdı. Şimdi ise ona ulaşılamıyor. HÜKÜMET DÜŞÜRÜLÜYOR Senaryoyu yazanlar, istedikleri sonucu almakta gecikmiyorlar. Bir yandan Sincan’da tanklar yürütülüyor, diğer yandan da Türk basınının etkin gazete ve televizyonları, ‘irtica’ kampanyaları başlatıyor. Aylardır süren ‘Bırakın’ baskısı, art arda patlayan skandallar sayesinde sonuç veriyor. Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi’nin koalisyonundaki Refah Yol Hükümeti’nin Başbakanı Necmettin Erbakan, 18 Haziran 1997 tarihinde istifa ediyor. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hükümet kurma görevini, DYP Lideri Tansu Çiller’e değil, ANAP Lideri Mesut Yılmaz’a veriyor.(5) 28 ŞUBAT SÜRECİNDE • 28 Şubat 1997′de MGK, hükümetin uygulamalarını eleştiren ve irtica ile mücadele çağrısı yapan 18 maddelik bildiri yayınladı. • Refah Partisi (RP) ve Doğruyol Partisi’nin (DYP) oluşturduğu koalisyon hükümetinin başkanı, Başbakan Necmettin Erbakan 18 Haziran’da istifa etti. • Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, iki parti arasındaki protokolü dikkate almadı ve yeni hükümeti kurma görevini DYP lideri Tansu Çiller yerine ANAP lideri Mesut Yılmaz’a verdi. • 12 Temmuz’da ANAP, DSP ve MHP koalisyonu kuruldu. • MGK bildirisi uyarınca zorunlu temel eğitim 8 yıla çıkarıldı. İmam hatip liseleri de dahil, meslek liselerinin orta bölümleri kapatıldı. • 21 Mayıs’ta RP aleyhine kapatma davası açıldı. Anayasa Mahkemesi 18 Ocak 1998′de RP’yi kapadı, Erbakan ve 6 kişiye 5 yıl siyaset yasağı konuldu. • Dönemin Genelkurmay 2. Başkanı olan Çevik Bir’in, yasadışı “Batı Çalışma Grubu”nun kurucularından olduğu ortaya çıkarıldı. Grup, vatandaşları fişliyordu. • 25 Nisan 1998′de Hürriyet ve Sabah gazetelerinde PKK itirafçısı Şemdin Sakık’ın ifadelerine dayanılarak aralarında gazetecilerin de bulunduğu bir grup tanınmış kişinin “PKK destekçisi” olduğu iddiası yayınlandı. Sakık’ın ifadesinin sahte olduğu, Genelkurmay’ca psikolojik harekat çerçevesinde sızdırıldığı ortaya çıktı. • “Post-modern darbe” deyimini ilk kullanan Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak, Refahyol’u nasıl düşürdüklerini şu sözlerle övünerek anlatıyordu: “Tek bir mermi atılmadı, tek bir burun kanamadı. Tıpkı NATO’nun Varşo Paktı’nı teslim alması gibi.” (6) O dönemde neler olmadı ki... İmam hatip arka bahçemizdir denildi. Ortaokul kısmı kapatılarak bir bakıma arka bahçenin su vanası kapatıldı. Suyu olmayan arka bahçe sakinleri yani yeni yeşermiş fidanlar ve ağaçlar kurutulmaya mahkum edildi. Katsayı getirildi. Ve İmamhatiplilerin üniversiteye açılan kapıları kapandı. Başörtü yasağı getirilip masum kızların üniversite hayallerinin önlerine hendekler kazılarak, derslikler ikna odalarına dönüştürüldü. Yaş kararlarıyla binlerce masum askerin orduyla ilişkisi kesildi. Çoğu öğretim görevlisi, görevlerini bırakmak zorunda kaldı. Ülke ekonomisi onlarca sene geriye gitti. Başörtülü öğretmenler ve kamuda çalışan başörtülü kadınlar ya görevlerinden istifa ettiler ya da peruk takarak görevlerine devam etmek zorunda bırakıldılar. Kur’an Kursları kapatıldı. – Özellikle kendimden hatırlıyorum. Kendi Kur’an Kursumuz kapatılarak yerine market yapılmıştı. O da (Market) dayanamadı bu acıya sonunda iflas etti. Battı, gitti. - Tıp Fakültesi 6. Sınıfta okuyan bir kız öğrenci, okulunu bitirmesine birkaç ay kala, başörtüsünü çıkarmadığı için okulundan oldu. Ve BİZLER: Sonuç olarak o dönemde bizler çok iyi bir şekilde susturulduk, uyutulduk. Kendimizden birçok şey verdik. Sokaklara, meydanlara çıktık, haykırdık. Her taraf özgürlük nidalarıyla doldu taştı. Ama değişen hiçbir şey olmadı. Durumlar daha da kötüye gitti. 28 Şubat’a tarihine gelesiye kadar çevrilen oyunun reel hayata uyarlanmasını seyrettik sadece. Karşı hamle yapamıyorduk. Ve 28 Şubat’ın önemini anladığımızda tarih çoktan 1 Martı gösteriyordu. Kaynak: (1,2,3,5) Yeni Şafak (4) Haber 7) www.medyafaresi.com http://habermerkezi.wordpress.com Fatih KAYABAŞI
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Fatih KAYABAŞI, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |