Bilgi sakalla ölçülmez. -Moliere |
|
||||||||||
|
Fermanlar söz sahibi, hükümdarlar çağıdır. Genç kızını çağırır, annesi Peri Sultan. Yılların öncesinden, tanrıya adağıdır: Hiç çocuğu yok iken, düşünmez gerisini. Yedi peri kızına, adak ile ermiştir: Gelinlikler içinde, en güzel perisini, Dünya’ya göndermeye, tanrıya söz vermiştir! ”-Bunu sana demek zor, gelmese de özümden. Dinle en güzel kızım, annenden al haberi, Bu gece gidiyorsun. Döner isem sözümden: Tanrım yedi kız verdi, hepsini alır geri! Bir yıldıza dönüşüp süzülerek gözümden; Dünya’ya iniyorsun, duydun mu güzel peri? ” Yıldız yağmuru başlar, dört bir yana nur siner. Dünyalılar uykuda, vakit gece yarısı. En güzel peri kızı, bin bir yıldızla iner; Süt beyazı teniyle, saçı altın sarısı… Yıldızlar birer birer gökyüzüne dönerken, Artık yapayalnızdır, gönlüne düşer sızı. Son yıldız da yerine, o da gidip sönerken, Nur sakallı bir derviş, karşılar peri kızı: ”-Hoş geldin güzel kızım, korkma metin ol, metin… Seni senden çok seven birisi var Dünya’da. Kudretin kaleminden, yazılan o kısmetin; Şu an seni görüyor! Uykusunda, rüyada… Perilerin sırrından düğümlenen hikmetin; Ya onunla çözülür, asla çözülmez ya da!” Her şeyi öğretirken, derviş peri kızına, Kalbindeki tasadan sıyrılır tüm hüzünden. Nurlu derviş kaybolur, şaşar zaman hızına; Gece son kandilini, alırken gökyüzünden. ”-Gözler yalan söylemez, Kalp aşkı gözden tanır! Kalbi gören her gözün; sözü peşin peşindir.” Dervişin son cümlesi zihninde yankılanır: (-Seni senden çok sevdim.) diyen: Senin eşindir! ” Peri Kızın haberi tez yayılır Dünya’ya, Bazan ıssız dağlarda, bazan ovalardadır. Kimi Güneş der ona, kimi benzetir Ay’a, Görenin aklı fikri, Peri Kızı yârdadır. Seher rüzgârı kızın saçlarını tararken, Ya gül olur ya selvi, bin kılığa bürünür. Gözü yaşlı âşıklar, kendisini ararken; Nilüferler içinde bazan suda görünür. Dünya’nın dört yanından, hanlar düşünce yasa, Bir mum gibi bedenler, yana yana hep erir. Çare bulalım diye kalpleri sarar tasa: Dört hükümdar birlikte fermana karar verir. Kor düşmüş gönüllerin aranırken dermanı, Tellâlların giydiği, demir çarık aşınır. Dünya’nın dört yanına, dört hükümdar fermanı; Önce peri kızına… Her diyara taşınır: ”-Zengin fakir, genç yaşlı, bakılmaz kusuruna, Kimin kısmeti ise, o alsın bu güneşi. Dünya gözüyle gören, vurulurken nuruna, Yeter, peri kaldırsın gönüllerden ateşi! Birer birer varılsın, perinin huzuruna; Görsünler Per Kız’ı, kendisi seçsin eşi.” Tellâlların dilinden dört bir yana ulaşır, Dört hanın fermanından, akan sular durulur. Hüzün sarmış kalplere, umut ışığı taşır. Peri kıza yakışan, yakut bir taht kurulur, Dua denen gizli güç, umut verirken öze, En Güzeller Güzeli, üstüne gelir tahtın. Âşıklar peri ile, gelirlerken göz göze Peri kızı herkese ”-Açık olsun der, bahtın! ” Perinin huzurunda, umutları tez söner, Gönlündeki sevdadan kapılmışken hevese. Cevap veremeyenler tekrar geriye döner. Üç cevap ister peri, soru sorar herkese. Perinin ateşine, asla göğüs geremez. Diller suskun kalırken, kalp kederle taşkındır. Ne hanlar ne vezirler… Kimse cevap veremez. Aşıkların hepsi de, bir birinden şaşkındır. Umudun son damlası, gönüllerde bitmiştir. Peri kızın gizemi, çözümsüz bilmecedir. Son âşık çağrılırken, zaman akıp gitmiştir. Son aday bir ozandır. Vakit ise gecedir. Sihirli gözleriyle kız ozana bakarken, Kirpikleri kucaklar yüzünde hilâl kaşlar. Bir umut kıvılcımı kalp içinde çakarken, Billûr gibi sesiyle Peri Kız söze başlar: ”-Hiç kimse bilemedi; susuzluğu dindirir! Yerden fışkırmaz gökten yağmaz şeyi bil, nedir? ” Ozan cevap verince, gökten yıldız indirir: ”-SÜT’tür! … Peri Kızı, der.” Geceye doğar bedir. ”-Bunu bildin ozanım, yaklaş hele beriye, Daha önce sordum da, cevap veren hiç yoktur. Bana üç şeyi söyle: Asla dönmez geriye? …” ”-Zaman, söylenen söz ve yaydan fırlayan oktur! ” ”-Bilir misin sen ozan, bir bedene erince… Bana bir yara söyle: Zaman bile kapamaz? ” Üçüncü yıldız iner, ozan cevap verince: ”-Bildim: Dil yarasıdır. Hekim bir şey yapamaz! ” ”-Benim indiğim gece, karşılayan ermişin, Müjdesine uyarak eser misin bahtıma? Soruları bilindi nur sakallı dervişin. Beni ne kadar sevdin? Yaklaş hele tahtıma. ” Periler büyüsünün, sınavında son işin: Bir sihirli cümle var, onu duyur ahtıma! ” ”-Perilerden gelen yâr, Sevenler akın akın, Kaç gönülde sevdan var? Hele çevrene bakın! Rüyamdaki bilmece, Perilerden bir ece, Gökten indiği gece: Kimdi bana en yakın? Hicran elemin hası, Uzansın şerbet tası, Kaldır kalplerden yası, Gülen edanı takın! İki melek kâtiptir Sır’at ince bir iptir, Peri Kızı nasiptir, Kalbi pak, alnı akın. Ne cüceydim, ne devdim. Ne küldüm, ne alevdim. (-Seni senden çok sevdim.) Bunu unutma sakın! … Sabır, günah setidir. Kalp sezginin yetidir, Kim, kimin kısmetidir? Takdiri yüce Hakk’ın…” Ozan bunu der demez, son yıldız da sökülür, Gökyüzünden inererek, girer ışık seline. Dört yıldız birleşinse, konfetiler dökülür. Elini açar peri, bir gül düşer eline. Tüm gönüller kurtulur, Peri Kızı yasından, Ozanın son sözleri zor büyüyü bozandır. Gıpta ile izleyen bakışlar arasından, Peri kızın elinden, gülü alan ozandır. Birden bir bıçak gibi kesilir bütün sesler. Kimsesizlerin devi, düşüverir hüzüne! Şaşkın bakan gözlerle, tutulurken nefesler, Annesi Peri Sultan, süzülür yeryüzüne. ”-Kızlarımın içinden, gökte ayın ondördü. Yedi yeni gül doğsun, Annesinin Gülü’nden! Annen sana gelirken, kendi gözüyle gördü: Kızım seni izlerken, ağıt geldi sülünden. Annen gelinliğine, kendi eliyle ördü. Sana duvak getirdim; şafakların tülünden! ” Dört handan tebrik gelir, peri kıza sırayla. Bir düğün yapılır ki halkı sevince boğar, Kudretin ihsanından, ikişer yıl arayla; Peri Kızı anneden yedi güzel kız doğar. Anne kadar güzelken, baba kadar duygulu, Her peri, evlenince tüttürürler ocağı. Ne evlatlar yetişir, biri birinden ulu… Adeta bayram eder Arz’ın yedi bucağı. Bu hasretin boyutu, ne kadardır bilinmez. Annesi Peri Sultan torunlarını özler. Binlerce yıl geçse de, akıllardan silinmez, Anne Peri Sultan’ın söylediği son sözler: ”-Kayan bir yıldız olup, gökyüzünden akarsak: Bir ayrılık olmuştur. Ne anı ne yeridir. Yıldızlara serpildik, sizi istekle sarsak; Ayrılıklar olmasın… Ölüm daha beridir! Bulutsuz gecelerde, biz kime göz kırparsak: Ya bir peri sevmiştir… Ya kendisi peridir! ”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © İrfan Yılmaz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |