Öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile mesela zeytin dikeceksin. -Nâzım Hikmet |
|
||||||||||
|
Okumak istediğim, okuyup da anlamak istediğim kitabımın kapak sayfasının tek iki rengi. Ateş gibi yanan kırmızı ve kül olmamak için direnen siyahı. Başlayamadım henüz ilk sayfana; korkudan, anlayamayacağımdan, bitiremeyeceğimden. Ama o gün, sıkılmıştı tozlu raflardan, artık beni biri anlamalı diyordu bir ses, rafların arasından. Anlaşılmak isteyen Sen, anlamak isteyen Ben... Avuçlarımdasın artık iki elimin, titreyen ellerimin. Gidip geliyordum sadece kırmız ile siyah arasında iç içe girmiş çizgilerin üzerindeki ince, dar ve uzun bir yolda. Anlaşılması zor olan bir konu, konunun içinde yer aldığı zor bir kitap. Hangi sayfanın içindesin, hangi sayfanın içinde titreten tenin, hangi satır aralarında kavrulan dudakların, hangi cümlenin içinde sımsıkı sarılışın,hangi bölümün sonunda bedenimi tırmalayışın, beni ısırışın. Uyandığında ilk beni gördüğün anın satırlarının olmadığını da biliyorum kitabında, olmayacak da. Bir cesaret kapladı ruhumdan bedenime, bir anda. Parmağımın ucu ıslak dilimin ucunda. Çevirmeliydim kapak sayfanı, çevirmeliydim, okumalıydım. Okumalıydım, rayların üzerinde sıralanan vagonların ahengiyle bütünleşen, O, okunmak isteyen vücudunu. İlk kitap, ilk sayfa, ilk paragraf, ilk cümle, ilk kelime... Sen... Denizlere ulaşmak için yol alan dağın eteğindeki yağmur sularının aktığı gibi boynundan akan heyecan öpüşlerim uzanıyordu parmak uçlarına doğru bir sımsıcaklıkla. Ağzımın içinde kaybolan dudaklarının heyecanıyla hızlanan yolculuğumuz yol almıştı, yolcusuz vagonlarda. Yetişmek istiyorum bir önceki vagona, San'a ulaşmak için, bir önce an için. Sahip olmanın arzusuyla, kokluyorum, içime çekiyorum, derin nefesimle nefesini, çevrilmek isteyen sayfalarının içinden. En güzel yerindeyim kitabımın, en heyecanlı yerindeyim, çünkü seninleyim. Okuyordum, en önemli olan yerini, bana olan sözlerinin önünü. Tüm çiçek bahçelerinin gıpta edeceği kokunla devam ediyordu, dikenler bile kıskanıyordu; tırmalayan parmaklarını, aynı türden iki nesnenin arasında sıkıştığında tenimde iz bırakan en tatlı acını. ve sonra... Bıraktı yerine en tarifsiz acıyı. Tutamadım bir ara seni. Düşüp kayıp gittin bir anda avuçlarımdan, sadece siyah bakıyordu bana altında kalan kırmızısıyla. Son kapak sayfasıydı bu, bitiremediğim belki de hiç başlayamadığım kitabın. Son kapak sayfan, etiketin olduğu son sayfa, değerinin altında ezildiği o son sayfa, siyahın tüm tonlarının olduğu o son sayfa, alevler içinde yanan yüreğimin kül olduğu o son sayfa, kitapsız kaldığım o son sayfa, özleyeceğim ilk sayfanın en son sayfası, dans eden kırmızının siyaha koştuğu o son sayfa. Olamaz, nedensizliği; ne kırmızının siyaha, ne siyahın kırmızıya, ne de kırmızı ile siyahın gökkuşağına... Önsözünden okudum seni, önsözünden anladım seni, önsözünden yaşadım seni. Bitiremesem de Sen'i. Bitiremedim de Sen'i... ÖzCaN™
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Özcan Temiz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |