"Bilmezlik ile ne hoştum; hayalimde ne güzellik, ne de aşk vardı." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Sevmek diyordu ve duruyordu adam. Bir soru, düğümlüyordu kendini iki bulutun arasından. Ne bulutun karasına, ne güneşin sarısına, ne damlanın yarasına bakıyordu. Hiç içine girmediği bir kadının gözlerine akıyordu. Acıyan kalbine acı(ya)mıyordu. Ağlıyordu. Ağıtı şiire benziyordu. Sevmek vicdanı silmektir Dünü günü yarını ötelemek Çiçeğe ve çocuğa gülümsemektir Gülümse(ye)miyordu. Ölümsüyordu. Nefessiz kalmak değildi duruşu. Boğuluyordu. Sonsuzluğun soluğu içine doluyordu. Yaralı bir kuş tanıdık harfler mırıldanıyordu. Nefesin ortasında kalmaktır sevmek Kanatlarını büzüp boşluğa konmak Hiçbir yere hiçbir şeye tutun(a)mamaktır sevmek Ne boşluğu tanıyordu ne de boşluk kuşunu. Kalbine akan nehirler kanıyordu. Kıyılar nehirleri ne kadar tanıyordu? Tanımak bir sona, sonuca varmaktır diyordu ki sürekli değişiyordu yarasının yar tarafı. Çığlığı bulutta patlıyordu. Hayır! Tanımak sevmek değil, tanımak, tanımlamak öldürmektir! Ve buluttan harfler yağıyordu. Tanımamak tanımlayamamaktır sevmek Yönsüz bir rüzgâr olup şaşırıp kalmaktır Bir esmer buluta yalvarmaktır sevmek Kara bulutun ak harflerden ak defterler bezemesini izliyordu. Karasını ak ak döken esmerin göz beyazı kızına bakıp, sarılırsam erirsin diyordu. Sarılamamak ve titreyen ince büyüye dokunamamak canını yakıyordu. Buluttan denize bakmak aşk olmalı derken bir damla yalnızlığıyla kendini denize verip deniz olmaksa sevmek, sevgi olunmalı diyordu. Başka nasıl mümkün olur denizin kızına gülümsemek? Haritasız coğrafyalar çoğaltıyordu. Genişçe çizgisizleştirdiği okyanusun yüzünde heceler ışıldıyordu. Sevmek defter olup ak satıra bakmak Bir tükenmez yalnızlığı yaşayarak Harflere akamamaktır sevmek Cümlesizliği ve çaresizliğiyle kıvranıyordu. Ölümden ötesi yok dersem diyordu ve susuyordu. Ölümden ö t e s i… Bir ıslak çarşafça yüzüne çarpıyordu. Arzulayarak insanlaşıyor, insanlaştıkça arsızlaşıyordu. Ö l ü m (d e n )ö t e s i… Ölümden ötesi yaratmaktır derken denizleşip köpük köpük taşıyordu. Bir sarhoş denizdi denizler arasında. Utanıyordu. Sonsuzluk tanrısına, tanrılar tanrısına sevgiye sarılmak istiyordu. Sevmek arzulayarak insanlaşmak Koruğa acıyıp kadehten taşmak Sarhoşluktan utanıp tanrıyla kucaklaşmaktır Ellerini, sonsuzluğun derisini yırtarak bedensiz bir boşluğa uzattı. Ellerinin eriyişine baktı ince bir dil sızısıyla. Akan harflerin bencil ve onursuz heceleşmesi canını yaktı. Bir çığlık attı. Bir sustu. Kirler mekânlara değil harflere mahsustu. Kalemin boyası, defterin beyazı masumdu. Sevmek harfleri anlamaya çalışmaktır Noktalarla virgüllerle dalaşmak Heceler arası haysiyet olmaktır sevmek Azalan gözlerini çeyrek bir damlaya bıraktı. Bu yanamamak, ağlayamamaktı bu. Ağlayamadı. Aşkına kıyamadı. Yine de içine çöken tuzun acısıydı. Tuz dedi, aşkın terk edilen yarısı olmalı. Kapkara bir ah döküldü içinden. Bu, ah’ını kırmızıya boyadığı siyahın karasıydı. Damlanın çeyrekliğini anladı. Haktı bu. Adalet… Karasıyla gider terk eden. Yarasıyla gider. Terk edilmek de terk etmek de kalabalıklaşmaktı. Tuz ki karada terk edilmiş balık olmaktı. Rüzgâra kendini verememiş avare buluta baktı. Ağlayacaktı. Harfler de aylaktı. Bir kayıp damla olmaktır sevmek Sıfatsız bir buluta eğreti tutunmak Düşeceğini bile bile boşluğa salınmaktır sevmek Korkular, suyun dibe çökmüş gölgelerince çoğalıyordu. Kirli kitaplar basıyordu bütün dağ ormanları. Kara kahırların ilenciyle tüketiyordu kendini ağaçlar. Denize ağlar ve ağaçlar yazıyordu kavlak burunlu balıkçının gözbebekleri. Denizkızları kayan yıldızları topluyor olmalı diyordu kara adam okullu kızları harçlıksız kalalı. Sevmez olmuştu Kalabalıkları ve balıkları. Çokluktan ve yokluktan sağırlaşmıştı kulakları. Kumlara kalpsiz basıyordu sahil kızları. Gövdeleri kadardı ufukları. Gözleri eS, parmakları eM, yine eS’ti elleri. Tükenen sesli harflerdi memeleri ve bacaklarının birleşim yerleri. Ah! Göçer ülkemin dilberleri dedi kara adam. Dil besleyen gülberleri ah! Ah! Dilimin kirleri dedi ve söyleyemedi sevdiğini o kadına. Seviyorum demekten korkar olmaktır sevmek Kirli kelimelere sağır kalmaktır Dürüst bir cümle aramaktır sevmek Harfler astı poşet yutmuş ağlarına. Çocukluğunu unuttuğu dağlarına içerledi. Küstü kendini bozduran, hayallerini koru(ya)mayan dağlarına. Kartal uçurduğu tepelerindeki şeytan merdiveni demir iskeletleri ve şeytan sofrası metal sinileri bakışlarıyla iteledi. Buluttan resimler dedi. Onların kirleneceğine ihtimal vermedi. Sevmek resim bulutları görmektir. Maviye azıcık sarı serpip Yaprakların damarlarından şiirler örmek sevmektir Sevmek dedi adam neyi, kimi, nedeni, nasılı, niçini düşünmeden. İki gözü, göz göz çoğaldı. Gözler insansız olsalardı der demez, gözler yağdı göğün tek yanaklı yüzünden. Bir iğde boyu kümeleştiler. Toprakla, yaprakla mesafeli bir duruştu bu. Yuvalarından fırlayıp kümelere karışan gözlerini aradı adam. Bulamadı. Bilemedi. Her göz göğsünde bir bebek taşıyordu. Çok şükür bütün bebekler yaşıyordu. Hangileri anaydı bu gözlerin, hangileri ata? Hangileri ıslaksa dedi kara adam anadır. Hangileri çırılçıplaksa ayrılıktır. Ayrılık yuvasız kalmaktır dedi kara adam. İki göz arasındaki kavuşamazlık mesafesini güneşin takvimine bıraktı. Tam ağlayacakken bütün yıldızlar aynı anda kaydı. Hiç kimse artık dilek tutamayacaktı. Maviler uzaklaştı. Güneş yerini bir kör karanlığa bıraktı. Bütün gözler, bebeklerini kucaklayıp uçsuz bir okyanusa aktı. Bir kıyısız ırmaktı. Ayrılıktı. Sevmek gözleri gözle birleştirmek Sağ gözün sol göze hasretini hissetmek İşte ayrılık diyebilmektir sevmek İhsan Arı Mayıs 2009 – Altınoluk ariihsan@gmail.com www.art-arinim.com
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ihsan ari, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |