Sevgi sabırlı ve yürektendir, sevgi kıskanç ve övüngen değildir. -İncil |
|
||||||||||
|
O gün O, Horn burnunu dönmüş , müthiş bir iş başarmıştı. Mesaj yağıyordu siteye. Tebrikler,kutlamalar, heyecanlar , övgüler. Donup kaldım. Şems ile 40 gün 40 gece bir odada muhabbete dalan ve yüzü buz ile kaplanan Mevlana gibi oldum ben de. Ne yapıyordum ben ? Koca bir günü bir çırpıda harcamış, aklım ve bedenim yorulmuş enerjim tükenmiş halde ekrana bakakaldım. İçim sarsıldı. 5 duyum bir an içinde olsa kaybolup eriyip gitti benden. Pencereden gökler az da olsa görünüyordu. Karanlık ve soğuktu dışarısı. Ben ve Hakan aynı günü ne de farklı harcamış, yaşamıştık… Ve Hakana ( sonradan arkadaş olduk ) aşağıdaki satırları yazdım hızlıca… Biliyor musunuz Hakan Bey ? Bizler burada karalar üzerinde işgal altında yaşıyoruz. Siz soğuyan magmaya dişini geçirmeyi başarmış denizlerle beraberken biz karaların üzerinde benliğimize, varlığımıza,kişiliğimize,günlük yaşantımıza,özgürlüğümüze,insanlığımıza ve en önemlisi ruhumuza yapılan bin bir çeşit saldırıları göğüslemeye çabalıyoruz. Siz kişiliğinizi geliştirirken, ruhunuzu olgunlaştırırken,özgürlüğünüzü yaşarken ve insan olduğunuzu an be an hissederken oralarda, biz burada işgal altındayız. Adına “para” denen işgalci dürüstlüğümüzü, egomuzu,isteklerimizi,kontrol mekanizmamızı ve vicdanımızı hedef seçmiş kendine... “İnternet” denen sinsi ajan dostlukları,sohbeti,arkadaşlıkları ve paylaşmayı kanser gibi kemiriyor... Üst rütbeli subay “kariyer” ile komutanı “statü” hayat haritamızın üzerine kırmızı piyonlarını gün geçtikçe daralttığı çemberlere yeniden konuşlandırıp duruyor. “Trafik” ise sadece bir provokatör. Her gün bıkmadan usanmadan hepimizi her yerde provoke ediyor. “Kredi Kartı” denen varlık sanki esir toplama kampı SS subayı. Ayaklara vurulan prangalar ise ev,araba,makine,giyim kuşam şeklinde... Düşman çok, sığınılacak liman, mücadele edecek akıl yok. Kara insanları işgal altında evrim geçiriyorlar. Ata kültürü,Ana mirası artık komik ve gereksiz geliyor esir insanlara. En büyük esir toplama kampı İstanbul’da 15 milyon esir yaşıyor. İşgal olağanca hızı,tüm vicdansızlığı,kocaman vurdumduymazlığı ve televizyonlardaki karanlık haberleri ile sürüp gitmekte... Bir tür matrix bu. Hepimiz tarlalardaki fanuslarımızın içerisinde turuncu, yapışkan jeller içerisindeyiz. Kafayı kaldırmaya müsaade yok. İşgal orduları baş kumandanı “PARA” hayatı hepimiz için anlamsız bir şaka haline getirmeye çabalıyor. Ölü dinozorlar ve tropikal iklim bitkileri 65 milyon yıl sonra petrol adı altında hortlayıp insan soyunu kontrol edebiliyor. Ahlak, bilgelik ve insanlık artık bitmek üzere olan yağmur ormanlarından miras kağıtların üzerine yazılan birer kelime sadece... Bilemiyorum Tanrı hala daha kendini göstermemeye kararlı mı bütün bu olan bitene karşın insanoğluna? Yada tam yanımızda, karsımızda duruyor da biz mi göremiyoruz ? Ya da… Buralarda hayat adeta bir işgal ilüzyonuna dönüşmüşken siz Magellan boğazının oralarda yani mavi gezegenin uçlarından birisinde tek başınıza ne yapıyorsunuz Hakan Bey ? Siz İşgale direnen Hasan Tahsin gibisiniz. Kurtarılmış ve yaptıkları ile kurtarılmayı bekleyenlere yardım eden Morpheus gibisiniz. Esir kamplarından yahudileri kurtarmaya çalışan Schindler gibi. Küçükken Aaru toplama kampından kaçmaya çalışan bir grup Alman yahudisinin filmini seyrettiğimi hatırlıyorum. 9 yada 10 yaşındaydım. Özgürlüğün ne demek olduğunu ilk o günlerde keşfetmiş ve anlamıştım. Doğup büyüdüğüm ve yaşadığım şehirde esir olduğum gerçeğini ise Haldun Sevel’i okumaya başladıktan sonra... Buralarda işgal tüm şiddeti ile sürerken siz oralarda hayatın ,var olmanın,insan olabilmenin,nefes alıp vermenin değerinin aslında nasıl bir şey olduğunu keşfetmek ile ve tanrıyı aramakla meşgulsünüz. Siz uğradığınız her limanda kolayca ve içtenlikle aynı deniz dilini konuşarak anlaşan, özgürlüğüne düşkün, ruhları işgal edilmemiş denizci dostlar edinirken, alt komşusu ile yıllarca görüşme gereği duymayan ve adını bile bilmeyen İstanbullu esir , ADSL bağlantısının hızını arttırabilmek için yeni işgalci paraların hükmüne girmiş yaşıyor... İnsanoğlunun en büyük özelliklerinden biri olan “farkındalık” dinozorlar gibi soyu tükenmek üzere olan bir kavram artık. Sanal dünyayı gerçek dünyası olarak benimsemiş öyle çok gönüllü esir var ki bilemezsiniz... Evimin çatı katından pencereyi açtığımda şehirden uğultu,denizden sessizlik ve huzur yükseliyor yukarıya. Denizlerde gönlü ve aklı işgal edilememiş 3-5 sevdalı ,yollarda otobanlarda ise 15 milyon esir hem arabalarına hem de hayata... Siz farkında mısınız ? Artık bu esir kampına dönemezsiniz ! Gezegeni dolaşıp bitirdiğinizde göreceksiniz ki benzer seyahatler için yüzlerce başka neden ve onlarca farklı rota daha var. Mardekle 50 deniz milini hem de yelkenle, sessizce ,mavice,özgürce dümen suyunuzda bırakırken harcadığınız zamanı ; 5 kara mili için hem de bilmem kaç silindir hacimli onlarca sübaplı gürültü makinesi motorlarla ,grice ve tutsakça harcayabilecek misiniz ? Oralarda kendinizin ve hayatınızın tek ve mutlak hakimi iken,buralarda esir kampı komutanlarının izin verdiği kadarıyla yetinip böylece yaşamayı içinize sindirme ihtimaliniz olacak mı ? Sadece rüzgarın dediğinin olduğu bir yerden karmaşanın ve kakafoninin ortasına dönebilmeyi genleriniz şifreleyebilecek mi ? Benim gibi işgalin farkında bazı metropol esirleri dikenli telleri aşmanın,bu saçma kamptan kaçmanın ve tanrıyı bulup ona sığınmanın yaşamın rengini gri ve siyahtan maviye ve sarıya dönüştürmenin peşindeler. Daha önce kamptan kaçmayı başarmış SADUN BORO,HALDUN SEVEL kahramanları,umutları... Tabiatın,suyun,denizin,güneşin,rüzgarın,gölgenin,özgürlüğün olduğu yerlere tünel kazıyorlar. Hal böyle iken bu soğumuş Magma bozuntusu üzerinde sanal metaların işgali altında yaşamak mı ? Yoksa Magmanın efendisi denizler üzerinde ve rüzgarlar ülkesinde özgür yaşamak mı ? Para tanrısının topraklarında esir gibi yaşamak mı ? Yoksa Hakan Oge imparatorluğunda tahtta kalmak mı ? Buralarda rüzgarın sesi yok. Mandarların direklere,çarmıhlara vurup vınlatması yok. Köpüklerin dalgaların hışırtısı ,yaprakların titremesi,yağmurun sesi de yok. Buralarda paranın sesi var. Metallerin,motorların gürültüsü var. Borsanın açılış ve kapanış gongunun sesi var. Arabaların klaksonları, ambulans ve polislerin siren sesleri var. İnsanların esirlerin iniltileri, haykırışları,bağırışları duyulmuyor bile... Balıklar olta ucundan değil deniz içerisinde çevrilmiş esir çiftliklerinden... Su yağmurlardan değil, ozmos cihazlarından... Sebzelere su ve gübre değil hormon ve ilaç veriyorlar... Meyveler kokmuyor. Tatları kendileri gibi değil... Danaları deli,tavukları grip,balıkları semiz yaptılar para için... Mavi sular yeşil ormanlar bitiyor. Bitsin diye Bankalar kredi verme yarışında. Biten yere işgalci başka bir ırk olan betonlar yerleşiyor. Etrafımız barut küpü. Sen oralarda Tanrıya ulaşmaya çalışırken tanrıya ulaşmanın başka yolunu bulmuş gibi vücutları üzerinde bomba patlatıyorlar... Nereye gidiyorlar bilemiyorum... Büyük bir hayal kırıklığı yaşadıklarına eminim ama... Atom bombası yapmak isteyenler var... Zaten esir kampındalar. Bide kampa bomba atacaklar… Kalplerdeki saflık,beyazlık kara korsanın bandanasının siyahlığına çalınmış. SEVGILI HAKAN ÖGE ; BIZLER HENUZ MARMARADA YELKEN YAPMAYA YETERINCE FIRSAT VE ZAMAN YARATAMAZKEN ,AKDENIZ CUKURUNUN RESMINI SADECE HARITALARDA GOREBILIRKEN, ATLASI GECMEK NASIL BISEYMIS DIYE SOYLESILERDE DINLEYICI KONUMUNDAYKEN SIZ NERELERDESINIZ ... NERELERI GORDUNUZ NELER YASADINIZ !!! GIPTA MI ? EVET ! KISKANCLIK MI ? SAMIMICE EVET ! GURUR MU ADINIZA ? HEMDE NASIL... UMUT MU ADIMIZA ? BIRAZ BELKI... SIZ ORADA YASIYORSANIZ BIZ BURADA NAPIYORUZ ? YOK BIZIMKISI ISE HAYAT SIZINKININ ISMI NE OLACAK O ZAMAN ? OZLEM VARDIR MUTLAKA SIZDE.. AMA ONERIM HAKAN BEY, UZATIN UZATABILDIGINIZ KADAR YOLLARI ROTALARI.. RUZGARDA KOLAYINIZA GELMESIN HIC. GELMESINKI YOLUNUZ UZASIN DENIZDE KALACAGINIZ SURE UZASIN.. TEKNENIZLE BIRLIKTELIGINIZ UZASIN.. BIZ BURADA ONCA INSAN ORALARA GITMEYI HAYAL EDERKEN SIZ BURALARA GELMEYIN HAKAN BEY... GELMEYIN... SADECE AKLIMIZ VE YUREGIMIZ DEGIL, RUHUMUZDA MARDEKTE... ASLINDA ODA ARTIK MARDEK DEGIL.. ORDEKLIGI DE ODLEKLIGIDE KALMAMISTIR... MARTI OLMUSTUR , HATTA BEYAZ BASLI BEYAZ IKI KANATLI BIR KARTAL OLMUSTUR... BENIM GIBI ORDEKLIKTEN USANMIŞ MARTI OLMAK ISTEYEN O KADAR COK INSAN VAR KI ETRAFTA... GOZU GONLU ENGIN MAVILERDE KAYIP OLAN.. KULAKLARI MANDARLARIN SESINI ARAR GIBI... OLACAKMIYIZ BIZDE ORALARDA BI GUN ? SADUN BORODAN 60 HAKAN OGEDEN 20 YIL SONRA OLSADA... YOKSA BU HAYAT DENEN SERUVEN ,SEHRI ISTANBULDA BASLAYIP MI BITECEK ? YADA NAVIGANIN ,YELKEN DUNYASININ, YACHT WORLDUN SAYFALARI SAILING CHANELIN GORUNTULERI TESELLI MI OLACAK ANCAK BIZE? HER DENIZE CIKTIKTAN SONRA GERI DONUSU KABUS OLAN KARA HAYATINDAN GITGIDE UZAKLASAN, METROPOL YASANTISINI REDDEDEN, POPULER DUNYA KULTURU ILE VAHSI KAPITALIZMI KESISTIRMEYE CALISANLARDAN KOSE BUCAK KACAN BEN VE BENIM GIBILER HEP ORDEK OLARAK MI KALACAGIZ ??? HAKAN OGE SIZ YASIYORSUNUZ... PEKI BIZ ? "BAZILARI HAYAL EDER,BAZILARI YAPAR" YANI ? YANI, BAKARAK YASAYANLAR ,YASAYARAK YASAYANLAR... KIMIMIZ MADDEN ULASAMAYIZ. KIMIMIZIN ZAMANI YOKTUR. YADA SORUMLULUKLAR COKTUR. AMA TEKRARA,RUTINE HAYAT DEMEK NE KADAR DOGRU... HAKAN OGEYE 25 KASIM 2005 DEYINCE EN AZ 1 SAAT ANLATABILECEKTIR O GUNU.. YA SIZ ? O TARIHTE NE YAPTIGINI HATIRLAYAN VAR MI ARAMIZDA ? TRISTAN JONES'UN SON KITABINI "BUZ" U OKUYORUM.. 20 LI YASLARDA INGILIZ ORDUSUNDAN OMURILIK SORUNLARI NEDENI ILE ATILAN BAHRIYE DOKTORUNUN "DEGIL DENIZLERE ACILIP YELKEN YAPMAK YURURKEN BILE DIKKATLI OLACAKSIN" DEDIGI ADAM...SU UZERINDE KALABILEN AMA YUZMESI ICIN GEREKEN HARAKETLERI YAPAMAYAN ADAM... TEKNESINDEN BASKA SADECE BIR KÖPEĞE SAHIP BIR ADAM... 90 KUSUR YASINDA ÖLDÜĞÜNDE DEFALARCA ATLANTIK, PASIFIK GECISI YAPMIS KUZEY KUTBUNA GITMIS,DUNYAYI KENDI TEKNESI ILE DOLASMIS... YANİ ? YANİSİ BAHANE DIYE BISEY YOKTUR. SADECE SECIM VARDIR... HAKAN OGEYI HERSEY BI YANA SECIMINDEN DOLAYI BILE KUTLAMAK GEREK...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © CENK ŞAHİN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |