..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yaşamak ne güzel şey be kardeşim. -Nâzım Hikmet
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Anılar > Eyyüp




24 Ağustos 2009
Monarozayı Gördüm  
Eyyüp
Sezai Karakoç’un Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatına armağan ettiği ve ona “Mona Roza” şairi denmesine sebeb olan bu şiir on dokuz yaşında iken yazılmıştır. Yıl 1952. Edebiyatımızın en güzel örneklerindedir. Dört bölümden daha doğrusu dört şiirden oluşmaktadır. Bu şiir üniversite gençliğinin baş ucu şiirlerindendir. Karakoç, o yıllarda tanınmadığından dolayı bazı taşra gazetelerinde birileri kendi adlarına yayımlamışlardır. O dönemde his ve heyecan doruğunda olan ve şiire ihtiyacı olan herkesin şiir olmuştur Mona Roza.


:BAAJ:
Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller
Sezai Karakoç




Sezai Karakoç’un Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatına armağan ettiği ve ona “Mona Roza” şairi denmesine sebeb olan bu şiir on dokuz yaşında iken yazılmıştır. Yıl 1952. Edebiyatımızın en güzel örneklerindedir. Dört bölümden daha doğrusu dört şiirden oluşmaktadır. Bu şiir üniversite gençliğinin baş ucu şiirlerindendir. Karakoç, o yıllarda tanınmadığından dolayı bazı taşra gazetelerinde birileri kendi adlarına yayımlamışlardır. O dönemde his ve heyecan doruğunda olan ve şiire ihtiyacı olan herkesin şiir olmuştur Mona Roza.

Şair o günlerdeki edebiyat ortamını anlatırken şiirin sebeb-i telfini de aktarır. “ 1952 baharı girerken 19 yaşında ve mülkiye ikinci sınıftayım. Bir şiir üzerine çalışıyorum.Şiir gittikçe beni kendi dünyasına çekiyor. Yıllar, serbest şiir denen ölçüsüz, kafiyesiz şiirin zafer yılları.Orhan Veli akımı bir sel gibi edebiyatımızı kaplamış. Yaşlılar, Edebiyat Fakültesi Hocaları Yahya Kemal’den bahsededursun, dergilerde gençler Orhan Veli ve arkadaşlarının açtıkları yolda ilerliyorlardı. Geleneksel şiirle bağ koparılmıştı. Şairanelik hor görülüyor, edebiyatımızın gül, bülbül mazmunları alay konusuydu. Kadın; tak takıştır, sür sürüştür, muhallebiciye gel, piyasa vakti” çerçevesinde algılanıyordu. Ben hecede ısrar ediyorum. “Gül” kavramının yeniden diriltilmesi gereğini düşünüyordum hep. Mona Roza böyle doğdu. Modern bir Leyla u Mecnun denemesiydi. Roza bilindiği gibi gül demekti. Böylece aşağılanan Gül kavramını yeniden gündeme getirmek istedim.

Şiire bu yönüyle baktığımızda elbette ki bir aşk şiiri diyeceğiz. Fakat Aşk ve Çileler bölümünde beşliklerin ilk mısralarına baktığımızda “Muazzez Akkaya” ismi ile karşılaşıyoruz. Buna Türk edebiyatının en mahrem akrostişi gizlidir diyebiliriz. Şiirin her kıtasının başındaki harfleri yan yana getirdiğinizde "Muazzez Akkayam" çıkar. Muazzez hanım, şairimizle aynı sınıfta okumaktadır. Karakoç’un adı geçen bayana kalbi bir yakınlık duyduğu aşikardır. Hatta bu ilginin bir süreği olarak aynı yıl şairimizin memlekete evlenme isteğiyle bir mektup yazdığını ancak, bu arzusunun reddeldiğini hatıralarından anlıyoruz.

Ne var ki Sezai Karakoç, ısrarla şiirin öyküsünü gizlemeye çalışmaktadır. Bu tavra da saygı duymak gerekir. Şiir, kolay gibi görünür, fakat söylenmek istendiğinde söylenemeyen sözlerle kuruludur. Bu nedenle bütünüyle bir sehl-i mümteni görünümündedir. Şiirde ilk yayınlandığında bir mısrada “Geyvenin Gülleri” dizesi “Malatya’nın Gülleri idi”. Bu bir nevi tek taraflı bir aşkın bilinmemesi için hedef saptırmadır. Daha sonra Muazzez’in doğum yeri “Geyvenin gülleri” mısrası değiştirilmiştir. Şiir de bir hedef saptırma daha vardır. Mesela şiirde sevgili intihara kalkışmıştır. “Bir tüfeğin burnu havadadır/ateş almak üzeredir mermisiz./…Ocak sönüyor,ateş kül oluyor…” mısraları tamamıyle sevgilinin intihara kalkıştığını ve öldüğü mesajını bize verirken son zamanlarda yapılan bir araştırmada Muazzez Akkaya’nın Amerika’da yaşadığı ve şairimizle aynı karede bir fotoğrafta yer alması şiirin kurgusal yapısını bir romana doğru götürüyor. …Çünkü roman sokağa tutulan bir aynadır. Aynada sokağın bazı çirkinlikleri görülmez. Yazar Ahmet Hakan’ın köşe yazısından bir kesit:
“……Okuyunca "Vay be" diye haykırdım. Muazzez Akkaya’nın izini bulmuştum.
Hemen bir yanıt yazdım: "Lütfen anneniz hakkında biraz daha bilgi verebilir misiniz?"
Yanıt şöyleydi:
"Annem Mülkiye’de okumuş. Öğrenciliğinde çok güzel bir kadınmış. Grace Kelly tipinde. Pingpong şampiyonu olmuş okulda. Bugün anneme Sezai Karakoç’un aşkını ve şiirini sordum. Annemin bu aşktan ve şiirden haberi olmamış. Ama şunu anımsıyor: Paltosunun cebinde şairi meçhul aşk şiirleri bulurmuş! Babamla evlenirken babama bu şiirlerden söz etmiş, babam da şiir yazmaya kalkışmış annem için ama tabii ki çocukça şiirler olmuş bunlar. Annem Hazine avukatlığından emekli oldu. Maliye Bakanlığı’nda çalışırken babamla tanışıp aşk evliliği yapmışlar. 48 sene harika bir evlilikleri oldu. Maalesef geçen hafta babamı kaybettik."
* * *
Muazzez Hanım’ın Mülkiye’de okurken "pingpong şampiyonu" olduğunu öğrenince...
Hemen aklıma Sezai Karakoç’un "Ping-Pong Masası" adlı başka bir şiiri geldi.
Şiiri bulup okudum...
Şu dizelere dikkat kesildim:
"Ha Sezai ha ping-pong masası / Ha ping-pong masası ha boş tüfek / Bir el işareti eyvallah ve tak tak / Gözlerin ne kadar güzel ne kadar iyi / Ne kadar güzel ne kadar sıcak / Tak tak tak tak tak……"

Şiirde Batı ve Doğu farkı da göze çarpıyor. Annesinden ilk sütü Geyve’de içen Muazzez göğsünü Karacadağ’ın sert rüzgarlarıyla dolduruyor. Yani aşkı doğuludur ve serttir. Bu yüzden kırılgan bir aşk ortaya çıkıyor.

Şiirin bir bölümünde:

Benim gözlerim yeşildir onun gözleri kara
Ben günah kadar beyazım o tövbe kadar kara
Dizelerinde ilk bakışta tezatmış gibi gözüken değerlere aykırı gibi sanılan bir durum tersinden okunduğunda kızın görünüşte beyaz olduğunu ama ruhen günahkar olduğundan kara olduğunu bilmemiz gerekir.

Şiirde seyrek de olsa “kurşun, hançer” gibi öldürücü yaralayıcı aletlerin oluşu Karakoç’un doğulu oluşuna yorabiliriz.

Dört ayrı bölümden oluşan 288 mısralık bu esrarlı şiiri yazar Mehmet Gökalp’ın deyimiyle eğer İngilizce ve Fransızca’ya tercüme edilebilirse onlar Türkiye’de Boudlaire’nin yaşadığına kanaat getireceklerdir. Saf şiirin mükemmel bir örneği, usta bir ressamın fırçasından çıkmış gibi renkli ve canlı olan bu şiiri on dokuz yaşında yazmak herkesin harcı olmasa gerek.



(Bu yazı yazarımızın baskı aşamasında olan “Cumhuriyet Dönemi Türk Şiiri” adlı eserinden alınmıştır.)





Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
İyidir Kalbini Nehirlerde Yıkamak [Şiir]


Eyyüp kimdir?

Eyyüp AZLAL-Yazar

Etkilendiği Yazarlar:
sezai Karakoç


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Eyyüp, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.