"Ne elbiseler gördüm, içinde adam yok, ne adamlar gördüm sırtında elbise yok." -Mevlana |
|
||||||||||
|
Sen yoksun ! Öylesine yalnız bir adaya demir atmışım ki sorma gitsin bu ülkede sokaklarda simitçiler gezmez ne bozacıların sesi duyulur meydanlarda ne de kete helvacıların umarsız avazları çıkar sahil boylarında karanlığı işbaşı yapan fabrika düdükleri yarmaz bu ülkede yalnızlar yalnızlıklarına terkedilmiş bekleşirler ekran başında telefon tellerine sererler umudlarını ekranlaşırlar bakırlaşırlar kendilerini tekrarlar kendilerini işlerler halılaşıp kentlileşirler kendileriyle kedilerine dalarak ayva kokulu sandıkları yoktur çeyiz düzmeğe nede kurumuş karanfil menekşe saklıdır anılarında bu ülkeyi paylaşanlar neyi paylaştıklarının ayırdına varmadan ölürler yaprak dökümü geçmeden tükenirler bu ülkede bir yalnızlık yanlızı ekrana dalar üçüncü gözüyle telefona uzanamaz eli tükenir utanır yırtar yüreğini tuşlara basa basa: Seninle sevişmek istiyorum der: yorgun ihtiyar boğalar gibi uzatmadan boynunu celladının bıcağına son kez böğürmek istiyorum dizlerinin önüne çökmüş ulu bir çınara tapınır gibi çıplak gözle güneşe bakılır gibi namluya son mermi sürülür gibi seninle sevişmek istiyorum der: sevgi damarları üzerinde yaylanır gibi kırma şekerle demli bir çay içer gibi kaçak tütünlü nargileden bir fırt çeker gibi denizkenarında ılık bir geceye dalıp yüzer gibi seninle sevişmek istiyorum der: mapustan tünel kazıp kaçar gibi işkenceciye dişlerimi kusar gibi zincirlerime ter kokumu basar gibi seni duymak istiyorum kapıma vuran rüzgarda bir daha milyon daha açıyorum, yine yoksun! dışarıda yağmur taneleri buharlaşıyor ben içerde alevle sınamışım en ince yerimi dingin sulara bırakmışım kül olan bedenimi kedim yeşil gözlerini bana çevirmiş yalıyor ellerimi iniyorum rüyalarıma tutunup dalgalardan içeri sevgi gemisine paçayı kaptırmış bir çıpa gibi dalıyorum ılık yağmura sabahın ilk morunu yakalamak için bekliyorum köşebaşında seni beklediğim köşelerin başı bozuk serdengeçti müdavimleri çömelmişler bir ateşin çevresine izmarit kokularına karışmış boğuk sesleriyle demlikte unutulmuş bir çay gibi sırlarını dökerek geceye yabancılaşıyorlar kendilerine beklediğim köşelerde kanepeler boş çarşafı ütülü denizde ölü balık gözü yelkenler sökülmüş dikiş tutmuyor yalnızlık sen yoksun ! bu kaçıncı sabah moru moruna bir ıslık çalar gibi yedim düşlerimi dudaklarımı kemirdim bir türkü söyler gibi deştim ciğerimi sessizce gölgeme dolandım ayaklarımı aldım ellerime yürüdüm sana ulaşmak için sayarak parmaklarımı yürüdüm kaldırımda mozaiklere tutunarak renkler cümbüşüne adım uydurdum umarsız aç bir çocuk gibi seke sek oynayarak cebim üşümüş ellerim sıcak sen yoksun ! Döndüm karanlığıma sabahın ıslak kokusundan kaçarak sen yoksun! Bakır tellerin perdesine tutunmuş inliyorsun görmüyorsun duymuyorsun susuyorsun ! Ellerimdeki tutuşmuş gecelerin sıcaklığı söküldü bir çığlık gibi tırnağımdan bal yanığı gözlerin tuvalimde karalara büründü fırçam bulanık sulara gömüldü ses vermiyor artık renkler denizindeki dalgalar kayalar kum tanelerine dönüşmüş ayak izlerini aradım sahilsiz rıhtımlarda sen yoksun ! sen yoksun sen ah sen yok musun? ... Volkan Kemal
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Volkan Kemal, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |