Bir ülke bağımsız olmadan, bağımsızlık da erdem olmadan ayakta duramaz. -Rousseau |
|
||||||||||
|
İstanbul'un taşı toprağı altındır. Bu doğrudur ancak biz o güzelim İstanbul'un kıymetini bilmiyoruz. Takıldığımız , gezdiğimiz yerler hep Taksim, Beşiktaş, Ortaköy... Buralar da çok güzel yerler ama gerçek İstanbul olarak nitelendirdiğimiz yerler değil. Gerçek İstanbul dediğimiz yerler Fatih'tir, Eminönü'dür, Eyüp'tür, Üsküdar'dır. Ve Fatih'i Fatih yapan, Süleymaniye'yi Süleymaniye, Eyüp'ü Eyüp yapan yani Suriçi'ni değerli kılan camiileridir. Camiilerin ilçelere, bölgelere isimlerini vermesi de ne kadar doğru bir tespit koyduğumuzu göstermektedir. Süleymaniye Camii, Sultanahmet Camii, Fatih Camii, Yeni Camii, Şehzadebaşı Camii gururla savunabileceğimiz nadide eserlerimizdir. ( Bu arada bir inşaat mühendisi adayı olarak, Üstat Mimar Sinan Hoca'ya da bizlere bıraktığı mükemmel eserlerden ötürü şükranlarımı sunarım. Allah rahmet eylesin.) İstanbul'u İstanbul yapan göğü delercesine yükselen bu camiilerin minareleridir ve bu minarelerden şahlanarak Boğaz'ı inleten Ezan sesleridir. Fatih Camii'nin o sessiz, insanı dinginleştiren avlusunda, abdestini bir güzel şırıl şırıl akan suyla alırsın. Ve Osman Şahin Hoca Efendi'nin o güzel sesiyle bir Sabah Namaz'ı kılarsın ki ne yorgunluk kalır bedeninde ne de stres... Ya da Eyüp Camii'nde Eba Eyyüp El-Ensari Hazretlerini ziyaret ettikten sonra kuşların sesleri arasında Haliç'ten gelen rüzgarın serin esintisini sıcacık ortamıyla unutturan Eyüp Camii'ne girersin. O küçük ama Cihana bedel Camii'de iki rekat, tadını hiç unutamıyacağın namazını kılarsın. Gözlerinin yaşarmasıyla daha da anlam kazanan Fatiha'sı ile nefis Kıyam; ardından tesbihatıyla ve Secde'ye ulaşma beklentisinin getirdiği heyecanla mükemmel Ruku ve beklenen an, Secde. Alnın secdeye temasıyl vucudun tazelenir, kanın daha bi hızlı akar, titrersin, içini garip bir mutluluk sarar ve ayrılmak istemezsin. Namaz bu güzel hislerle ve Allah'a teslimiyetin huzuru ile geçer. İmam'ın selamıyla tamamlanır. Rahatlamışsındir, huzurlusundur, sağ gözünden süzülmüş ve çenende bir pırlanta misali parlayan gözyaşı damlası ifade edebilir ancak duygularını. Ve Dualarla tamamlarsın Namazını. Dingin ama canlı, huzurlu ama heyecanlı bir şekilde ayrılmak istemediğin halde Camii'den ayrılırsın. Camii'den çıktın mı, kahvaltı için Haliç kıyısından güzel yer yoktur. Seher vaktinin mucizevi özelliği olan o tertemiz hava ciğerlerin doldurur, sinüslerini açar; Capcanlı kesilirsin. Sabahın erken saatlerinde miskin miskin uyuyup sersem sersem kalkacağına dipçik gibi başlarsın güne. Artık o keyifle, havanın da iştah açıcı ve ferahlatıcı temizliği birleşti mi o kadar güzel bir kahvaltı yaparsın ki tadı damağında kalır, hele sohbet edeceğin arkadaşların varsa ne ala... Sürekli çaylar tazelenir, keyifli muhabbet yıllar sonra bile hatırlanacak mükemmel anılar bırakır sizlere... Evet, İstanbul bu kadar güzeldir. Taksim'in İstiklal'in o boğucu, hangi ülkede olduğunu insana anımsatamıyacak derecede yabancılaşmış havası mı İstanbul'dur; yoksa Ezan sesiyle insanı kendinden geçiren Süleymaniye Camii mi? Eşsiz güzelliği ile yabancıların "Blue Mosque" diye andığı masmavi, güzeller güzeli Sultanahmet Camii mi? Siz ne düşünürsünüz bilmem ama ecdat İstanbul'un fethinden sonra o camiileri boş kalsınlar diye inşa etmemiştir. O camiiler bu halkın müslüman olduğunun, bu halkın Peygamberimiz'in (s.a.v) müjdelediği, övdüğü o komutanın (Fatih Sultan Mehmet Han ), o askerin torunları olduğunun göstergesi ve teminatıdır. O Camiileri doldurmalı kendi kendimizi gereksiz yere bu mutluluktan mahrum etmekten kurtarmalıyız. İnanın bana mutlululuk budur. Sizlere tavsiyem İstanbul'u gezin ancak gezileriniz Camii merkezli olsun. Şöyle ki Yapacağınız gezi mahali yakınlarında muhakkak bir Camii bulunur ki rahat rahat namazınızı kılasınız. Bu Camiinin güzel ve cemaati bol Camiilerden biri olması tavsiye olunur. Namazlarınızı bu eşsiz Camiilerde kılarsınız ve Vakit aralarında İstanbul'u gezersiniz. Allah'a borcunuzu ödemenin huzuruyla rahatsınızdır. O zaman Allah'ın bizlere sunduğu mükemmel nimet İstanbul'un tadına varacaksınız. İstanbul gerçekten farklıymış diye düşüneceksiniz. Ve diyeceksiniz ki "Gerçekten İstanbul'un taşı toprağı altınmış..." Mahzenden... Mehmet MEŞİN
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © mehmet, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |