En büyük mutluluk ve en büyük sıkıntı anlarında sanatçıya gereksinme duyarız. -Goethe |
|
||||||||||
|
Sevdiğim Dedi ki bana Sen bana lazımsın Onun için kolluyorum kendimi Yoluma dikkat ediyorum ve; Korkuyorum her yağmur damlasından Beni ezecek diye. Bertolt Brecht * * * Bir var bir yok Mare… Son bir haftadır benimle. Mare hüzünlüdür, mağrurdur, öyle kolay kolay açmaz yüreğini kimselere. “Çok meşgulsün sanırım bu sıralar” dedim, “Herkes yüreği kadar meşgul.”dedi. Hoşuma gitti, bir kitaptan mı yoksa senden mi bu sözcükler diye sormadım, O çok soru sorulmasını sevmez ve sormaz da. Yüktür, her zaman onun için yanıt bekleyen sorular. “Sıkıştım, Yine ağır ve yorucu günler devrediyorum ertesi günlere…”dedi. Farkındayım, yüreği o kadar ağlamış ki, silmekten sıkılmış, yine çelme takmışlar en gülümseyen zamanında ayağına, düşmüş yine, dizleri kanamış… * * * Bana kayıplarını ve hüzünlerini verir misin? Ferhat Uludere * * * “Sen güçlüsün.”dedim. Herkes birbirine ne çok söylüyor son zamanlarda bunu.Herkes ne kolay kandırıyor, karşısındakini ve kendini. İğrendim bir an kendimden. Erkekler yaralı, sakat, tökezleyen kadınları daha çok seviyorlar, acıya daha dayanıklı oldukları için, "ne kadar güçlü,benden sonra da kaldığı yerden hatta sıfırdan başlar." diye düşündükleri için , ellerini uzatıyorlar, yerde dizleri kanayan kadınlara. “ Ben güçlü falan değilim, eskidendi o.”dedi. Hayatı sıfırlayacak yaşta değildi doğru, eskisi kadar cesur değildi, doğru. * * * Ona kötü bir şey olsun istedim, Bana aşık olsun istedim. Lale Müldür * * * “Zor artık, haklısın, onca yaşanmışlık, onca hayal kırıklığından sonra sıfırlamak zor.”dedim. Sustum, Sustu. “Kapadokya ‘ ya gidiyorum yarın, seminerim var 3 gün, gitmeden bişeyler yazmak istedim, sanırım bu konuştuklarımızı yazar giderim.”dedim. “Sen bilirsin.”dedi. Sevgiliyle balayına gitmiştim ben, çok kez gittiğim Kapadokya’ ya ilk kez gidiyormuş gibi. Sonra Ankara ‘ ya. Nisan sonuna doğru bir seminerim daha olduğunu, bu kez de … “neyse”dedim. * * * Her şey , herkes için değildir oysa Kimi hiçbir şey öğrenemez karanlıktan Yalnızlığı kullanmayı bilmez kimi Kimi ayrılamaz karanlıktan Yağmur herkese yağar Ama çok az insan tutar yağmurun ellerini Onca şarkı,onca film,onca roman Ama sevmeye yetmez herkesin kalbi Çığ altında kalan, sele kapılan Aşktan ve acıdan ölen Birkaç kişi dünyayı başka bir yer yapmaya yeter Aslında onların hikayesidir anlatılan Diğerleri dinler,seyreder,geçer gider Geçer gider herkes HİKAYELERDİR GERİYE KALAN. Murathan Mungan * * * “Yazıyorsun hala, hala biriktiyorsun.”dedi. “Yazıyorum hala, ama biriktirmiyorum artık!” dedim. Eskiden kutularım vardı boy boy… Defterlere, peçetelere alınmış notlar, yazdıklarım, bana yazılanlar, sinema,t iyatro,tren, uçak biletleri, kurumuş çiçekler ve daha neler neler… Nerede hata yaptığını, sorgulamaktan yorulduğunu anlattı, cümlelerini tamamlayamayacak kadar yorgundu, her cümle yarım kaldı, üşüdü, ağzından çıkıp yere düşerken. “Seviyorum çok”dedi. Durduğu ve başını önüne eğdiği yerde çok görmüşlüğüm vardı onu, ama ilk kez içi titriyordu. Ve o yüzden zorlanıyordu,ve o yüzden gidemiyordu,ve o yüzden acısını bana bile anlatamıyordu. Sırtını kimselere dönmek istemeyen, ama dönmek zorunda bırakılan benim zavallı Marem… * * * Giderayak olduğumu,giderayak olduğunu,giderayak olduğumuzu görünce gitmez olacağım. Ne yılan, ne tavus, ne de elmaydı günah olan. “Hesaptı.” Cem Mumcu * * * Çareler çare olamayınca daralır tüm yürekler değil mi? Çaresizliği yürek paralayıcıydı. Kalmakla gitmek arasında sıkışmış kalmıştı. Ne git diyebiliyordum ne de kal… Seviyordu, çok. Sevgisinin karşısında çökmüş , kanayan dizlerine usul usul pansuman yaparken ağlıyordu. * * * ne ağlarsın benim zülfü siyahım Bu da gelir bu da geçer ağlama Göklere erişti feryadım ahım Bu da gelir bu da geçer ağlama Bir gülün çevresi dikendir hardır Bülbül har elinden ah ile zardır Ne de olsa kışın sonu bahardır Bu da gelir bu da geçer ağlama Aşık Daimi Tercan * * * Acıya dayanıklı sanırdım ben onu , anladım ki acıya dayanacak gücü kalmamış. Yemeden içmeden kesilmiştir,gözlerini açsa bir türlü kapatsa bir türlüdür şimdi , elini ayağını koyacak yer bulamıyordur, o dargın kalamaz,dayanamaz, daha çok susmuştur. “Cinsiyeti vardı bu aşkın”dedi. İçim ürperdi. Her sabah onunla uyandığı için Tanrıya şükrettiğini söyledi. Yalnız uyanamazdı bundan sonra. Uyanırdı uyanmasına da gülümsemezdi artık kendine bile, değil ki bir başkasına. Her şey bu kadar yalan dolan olmuşken, her şey bu kadar yapayken, herkes bu kadar kindar ve nefret doluyken o nasıl bu kadar aşıktı hala ilk günkü gibi.şaşırdım. Aşk, hepimizin zamanlı ya da zamansız kapısını çalar,ben geldim,içeri alsan da almasan da gireceğim der, pazarlık etmez, fütursuzdur, ukaladır. Ama hepimiz biliriz ki bir zaman sonra sessiz sedasız çeker gider. Kapıyı açık bırakır ki giderken ,Sevgi kapıda beklemesin. “Mare, sen bunca zaman nasıl aşık kalabildin, nasıl bu kadar sevdin,nasıl başardın,nasıl inandın ve nasıl yenildin?” Demiştim ya ; Mare, soru sormaz, soru sorulmasını sevmez. Sordum. Yüktür her zaman onun için yanıt bekleyen sorular. Yanıtsız kaldım. * * * “….hep olduğu gibi yine denk gelmemişti Mare'nin zarları.”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Duygu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |