..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Hiçbir şey insan kadar yükselemez ve alçalamaz. -Hölderlin
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Bireysel > ali osman taşlıca




30 Ocak 2009
Kör Kamil/eskişehir  
ali osman taşlıca
kör kamil , eskişehir tarihinde özel bir yeri olan, bir çok nesil orada anılar yaşamış,anılarını aktarmış, mutluluklarını, mutsuzluklarını paylaşmışlardır.


:BFJA:
KÖR KAMİL MEYHANESİ

Her şehrin kendine has meyhaneleri vardır ve genellikle o mekânlar ilk kuranların isimleri ile anılır. Kör Kamil isminin bu meyhaneye verilmesinin nedenini bilmemekle beraber, kurucusunun ismi ile anıldığını sanıyorum.

Önce küçük bir mekândı benim ilk hatırladığım, sonra ön bahçesi kapatılarak büyütüldü. Bu meyhane, şehrin orta ve üst tabakasının, akşamları iş sonrası, bir iki duble içerek günün yorgunluğunu orada bıraktıkları, iş hayatı ile ilgili dedikodularının yapıldığı, hükümetlerin kurulup, yıkıldığı kendine has kuralları olan özel bir mekândı. Bu gruplara dâhil olabilmek, o meclislerde bir dubleyi onlarla içebilmek için belli bir yaş grubunda olmak ya da o civardaki esnaftan olmak, olmazsa olmaz bir kuraldı.

Şehir gelişmeye, esnafın yerini sanayiciler alamaya başlayınca, Kör Kamil’de bu değişime direnemedi. Mekân genişletildi, yenilendi. Garsonlar tek tip kıyafete, makul olan fiyatlar gelen müşterinin gelir düzeyine uygun hale getirildi. Mekânların sınıf atlaması, garsonların kıyafet değiştirmesi doğal bir müşteri seçimini kendiliğinden sağlıyor, sorun çıkarabilecek, mekânın geçmişten gelen özel bir meclis olmasını etkileyecek, düzeysiz müşterilerin içeriye girmesi engelleniyordu.

Bu tür, geçmişi eskiye dayanan mekânlar, o şehre, o şehrin gelişimine, tarihsel tanıklık ederler. Mekân ve mekândan geçenlerle ilgili anılar toplanabilse, o şehir ve şehirde yaşayanların özelliklerine ilişkin çok sayıda karakteristik ya da sosyolojik pek çok bulguya ulaşmak mümkün olacaktır.

Kaç nesil geçmiştir oradaki masalardan, oranın müdavimleri ne dertler, ne mutluluklar paylaşmışlardır. İçkinin verdiği rahatlamanın etkisiyle her türlü sırlarını bazen içki şişelerine, bazen meclisin akil insanlarına aktarmaktan çekinmemişlerdir. Bu yapısı oraları bir terapi merkezi haline de sokmuştur. Aşkların heyecanını paylaşma, kaçamakların günah çıkarma seansları, önce bel altı fıkralarla başlayan sonra ciddileşen konular, bazen empatiye, bazen başkası üzerinden aktarılan sorunlara kadar bir rahatlama merkezi.

Ben oraya genellikle dostlarımla sarhoş olmak, lezzeti mükemmel mezelerinden tatmak, tadına doyamadığım kavurmasından yemek için giderim. Sondan bir önceki gidişim sıkıntılarımı paylaşmak isteyen dostlarımla olmuştu. Çok içmeme rağmen paylaşmak istememiş ve sorunlarımı kendi başıma halledebileceğimi zannetmiştim. Son gidişim ise yılbaşı gecesi oldu. İnanılmaz bir kırk sekiz saatlik maraton sonrası otobüsle şehre saat on civarında ulaşmıştım. O özel geceyi geldiğim şehirde geçirebilir, yeni yıla eğlenerek girebilirdim. Birisine bir hediye vermem gerekiyordu. Ölümüne de olsa dönmeyi arzulamış, yürüyemeyecek kadar yorgun olmama, Ankara’da eğlenceli bir gece geçirme şansım olmasına rağmen dönmeyi inanılmaz arzulamıştım. Dönüş isteğimin arkasında, beni bekleyenler ya da bir yılbaşı balosunda beraber olacağım dostlarım, sevdiklerimde değildi. Uzun süredir üzerinde çalıştığım ve adına yazdığım bir hikâyeyi sahibine, bir Noel baba tarzında vermekti tek amacım. Çok özel bir hediyeyi, çok özel birisine ulaştırmak; tüm baloların, o gece gidilebilecek eğlencelerin bende yaratacağı olumlu etkisi kadar olamayacaktı.

Karlı ve yerlerin buzla kayganlaştığı yolu, otogardan aldığım arabam ile inanılmaz bir hızla aştım. Hediyemi saat on otuz civarında bir arkadaşım vasıtası ile ulaştırdığımda tek hüznüm, aldığı hediyeyi açtığında yüzünün aldığı aydınlığı, heyecanla beni güzel gözleri ile aramasını görememiş olmamdı.

Arabama geri döndüğümde kulağım cep telefonumdaydı. Onun bulunduğu mekânın park yerine gizlice girmiş, kapıda bir arkadaşımla karşılaşmış ve hediyeyi onun kanalı ile ulaştırmıştım. Telefon çalmıyordu. Saçmaladığımı düşündüm belki o an orada yoktu ya da adına yazdığım hikâyeyi okuyordu. Bense bir an önce aramasını ve hiç olmazsa o anki duygularını, içimi titreten sesinden duymayı arzuluyordum. Çalmadı, biraz daha bekledikten sonra arabamı çalıştırdım, o an aklıma Kör Kamil geldi.

Kör Kamil’de yılbaşına girme düşüncesi birden rahatlamama neden oldu. Kısa bir süre sonra oraya yakın bir yerde, arabamı dönüşte polislerle karşılaşma ihtimalinin az olduğu bir güzergâha dönecek şekilde park ettim. Yürüme mesafem yüz-yüz elli metreydi. Hava ayaza çekmiş eksilerde dolaşıyor, o saate nereye gideceğini bilmeyen çok az sayıda insan, sağa sola koşuşturuyordu.

Son on beş yıldır yılbaşlarım hep bir program dâhilinde ve hiç değişmeden geçiyordu. İlk defa ben program dışındaydım ve benim dışarıda olmam, birlikte olduğum dostlarımı da etkilemiş, onlarda farklı programlar yapmışlardı. Bu benim o grupta çok önemli bir şahsiyet olmamdan değil, onlarla olamamamın o ortamda yaratacağı olumsuzlukları ortadan kaldırmayı amaçlayan basit bir önlemdi. Ben bu grubun dışında kalmak zorunda kalmış ve alternatif olarak o an gelişen Kör Kamil’de yılbaşını geçirme programını uygulamaya koymuştum.

Kapıyı açıp içeri girdiğimde girişteki tüm masalar boştu. Sağ tarafta sırtından gördüğüm iki ya da göremediğim bölümde daha fazla sayıda insan bir masa çevresine oturmuşlar şarkı söylüyorlardı. Tek bir garson, bir aşçı dışında çalışan başka kimse yoktu. Servis olup olmadığını sorduğumda olumlu cevap veren garson, o bomboş bölümde, grubu göremeyeceğim bir masaya oturttu.

O an kırk sekiz saattir yemek yemediğimi hatırladım. Geçen iki sabah, birer açmanın dışında vakit bulamamıştım yemek yemeğe. Meze, bir otuz beşlik rakı ve hemen gelmesini arzuladığım kavurmayı sipariş ettim. Sonra tek başıma bana bakan duvarlara, her gece dolu olan, ama şimdi hiç kimsenin olmadığı maslara bakmaya başladım. Aç karnıma ilk dubleyi tek nefeste aldığımın on dakikası sonrasında, o masalar dolmaya, karşıma sevdiklerim, sohbetine doyamadığım insanlar oturmaya başladı. O an tek gerçek, masama servis yapan garson, göremediğim masadan gelen ve ruhumu delip geçen bir halk türküsüydü. Sazı çalan bir profesyonel olmalıydı, mükemmel çalıyor, yanık sesli birisi ona eşlik ediyordu. Garsona sorduğumda, patronun arkadaşları ile bir masa kurduğunu öğrendim.

Beni o an ilgilendiren, yandaki masada ya da karşımda oturduklarını hayal ettiğim dostlarımdı. Sanki yılbaşı için o mekânı kapatmıştım. O grup bizlere çalıyor ve ben dostlarımla, sevdiklerimle yeni yıla bu özel yerde giriyordum. İkinci duble kanıma karıştığında onlarla konuşmaya, iki gündür yaşadığım sıkıntıları, verdiğim mücadeleyi anlatmaya başlamış ve dönüşümün zaferle taçlandırıldığını anlatıyordum.

Üçüncü dublede, duvarlar benim yaşamadığım dönemlerde anlatılmış sırları benimle paylaşmaya başlamışlar, oturduğum sandalyeden ya da diğerlerinden kimler gelmiş kimler geçmiş ise isim isim sayıyorlardı. O yılbaşı gecesi onların anlattıklarını yazmaya kalksam şehrin tarihini değiştirir, birçok dostun ayrılmasına, birçok küskünün barışmasına neden olabilirdim. Karşımda benim çok küçük dönemde tanıdığım ve idol olarak benimseyeceğim, yaşasaydı asla masasına oturma şerefine nail olamayacağım birisi oturuyordu. Bardağını havaya kaldırdığında ona eşlik etmem gerektiğini anladım. Meyhane, hatta içki kültürüm yeterince olmadığı için bir büyüğün bardağına vurulur mu? Neresine vurulursa saygısızlık etmiş olurum korkusu ile bardağımı kaldırdığımda, o büyük adam bardağıma dokundu ve şerefine dedi.

Sen şuanda yalnız değilsin, kimle olmak istersen o kişi karşına oturacak, sohbetin en derinini, eğlenceli muhabbetin en mükemmelini tadacaksın. Kavurmanı soğutma ve muhabbete katıl dedi. O andan sonra ne kadar içtiğimi bilmiyorum. Kör Kamil’de, o mekânda, en büyük sırlarını, aşklarını, yalnızlıklarını paylaşmış herkesle yarenlik ettim ve yeni yıla pek çok sırra sahip olarak ama kurulduğu günden beri yalnız başına orada içki içmiş en yalnız kişi olarak girdim.

Kör Kamil gibi yerler olmalı, yaşamalı ve o an orada olma ihtiyacı olan herkese kapılarını açık tutmalı. Bende, benden sonra gelecek yalnızlara aktarılmak üzere sırlarımı orada bıraktım ve yeni bir yıla rahatlamış olarak girdim.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kapanan Kapılar


ali osman taşlıca kimdir?

21. 09. 1960 Eskişehir doğumlu, eğitim hayatını Eskişehir'de geçirmiş,EİTA İktisat mezunu, Muhasebe-Finansman yüksek lisans/Anadolu Üniversitesi, MBA-İşletme yüksek lisans/ABD, Nakit Yönetimi-Fiinasman Doktora, son üniversite kariyeri Yrd. Doç. Dr. olan, yayınlanmış 3 kitap, 32 makale ve 10 adet Editörlüğü yapılmış bilimsel kitabı olan, son yıllarda kişisel gelişim üzerine bazen ücretli, genellikle hizmet amaçlı konferans ve seminerler veren bir adam. Hayatın her karesini dolu dolu yaşamış,dünyada Tanrı'nın verebileceği en güzel varlıklara sahip olmuş. Ödenmesi gereken bedelleri ödemiş ve bu bedelleri başkaları, özellikle gençler ödemesin mantığı üzerine kurduğu projeleri hayata geçirmeye çalışan bir adam Yazdıklarını okur ve yorumlarsanız, ona inanılmaz bir enerji katacağınızı bilmenizi istiyor. Bu eleştirileriniz ve yorumlarınızı, yazım hatalarından kurguya kadar her harf için geçerli olacak şekilde geniş tutmanızı arzuluyor. Duygularınızı, kişiliğinizden bir parçayı ya da adı ne olusa olsun herşeyinizi vermekten korkmayın. Veren olanlara tüm kutsal dinlerde daima bir verici görevlendirilmiştir.

Etkilendiği Yazarlar:
çetin altan


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © ali osman taşlıca, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.