İçip bu güneşin altında sarhoş olmalıyız şimdi. Kırılan bir içki şişesi gibi ömrümüz. Sırıtmalı göklerden bütün güçler. Bir şimşek yollamalı zeus, tam üstümüze. Aphrodite'le Hermes'in haylaz çocuğu vurmalı bizi kalbimizden aşk oklarıyla. Ya tapmalıyım senin yüzüne, ya taşlamalıyım seni, gözlerinin içine bakarak. Sarhoş olmalıyız seninle, gün kararıncaya kadar. Birbirimizin kanlarıyla karışmalıyız sonra toprağa. Çatlamalı yer ve ölüler dünyasının bekçisi Hades almalı bizi yanına. Çekmeli kulaklarını Eros'un, iki yanlış insanı aşık ettiği için birbirine. Ellerinden öpmeliyiz Prometheus'un ve çaldığı ateşin başında sevişmeliyiz gün ağarıncaya kadar. Sen gittiğinden beridir kulaklarımın dibinde çalıyor lanet olasıca kavalını Pan. Atlas'ın yükünü sırtladım senin gidişini görmemek için ben. Hector'un aldığı yaraları taşıyorum hâlâ bedenimde. Sırf ölümü kabul etmediğimden çiğniyorum toprağı hâlâ. Macbeth'in kaderi yazılmış kaderime. Sonumu hazırlıyor dokundukça titrediğim o beden. Ben, babasıyım Dünya'nın bütün piçlerinin. Kybele'nin dölüyüm ben, bu toprağın oğlu. Ben Hayyam'ım, sense benim aşkım. Saray hareminden kaçırmalıyım seni ve işte tam o anda vurulmalıyım sırtımdan. Pir sultan olmalıyım ben. Yüzlerce taş yağarken başıma, senin attığın bir gül yaralamalı beni. "Sana derim sana ey kaşı kara! Artıyor eksilmez dost, sinemde yara. Bir Aşinam yok ki hâlimi sora. Yalanlı, dolanlı dillerde kaldım". Ben, sen olmalıyım. Sen yine sen kal. Ben Yunus olmalıyım, balım sultanım sen. Taptuk Emre'nin omuzunda dökmeliyim yaşlarımı senin için. Yahudi olmalıyım Adolf zamanında, Almanya'da. Toplama kamplarında tanımalıyım seni. Kurtulmalısın sen ve ben ölmeliyim senin için. Filistin'de olmalıyım 40 yıl sonra o soykırımdan. Evimizde otururken gelmeli geçmişini unutan şerefsizler ve beynimizden vurmalı bizi. Nâzım olmalıyım ben, Bursa maphusunda. Bir mezarım bile olmamalı memleket kokusu sinmiş, sen yoksan yanımda. Bağırmalıyım Varna'dan sana. Nasıl ki Nâzım bağırıyorsa Memed'i için. Veysel olmalıyım ben. Görmeyen gözlerle görmeliyim 50 yıl sonrasını. Sazıma aşık olmuş gibi sevmeliyim seni. 17 yaşında asılmış bir çocuğun yüreği ile sevmeliyim seni. Katli vaciptir fermanımın arkasına yazmalıyım sana olan ilk aşk şiirimi. 3 gece öncesinden bilmeliyim ölüm zamanımın geldiğini. Her gün biri için sevmeliyim seni. Deniz için seviyorum seni. Hüseyin için seviyorum... Yusuf için seviyorum seni. Sivas ellerinde yıkılan bir sevda bizim ki. Dumanında et pişiriyorlar hâlâ o ölüm otelinin. İşte tam orada, o anda, 11 yaşında gözleri oyularak öldürülecek bir evladım olsun istiyorum senden Koray adında. Bağlamamın telinde saklıyorum dudaklarının izini. Daha bir içten söylüyorum Hasret'in türküsünü. "Nesimi'yi güldür n'olur. O yoluna kurban olur. Dost,dostun yolunda ölür. Sana vermez serim mi var?" Yoldaş selamının sıcaklığında sarıldım ellerine. Bir işçi mesaisinin bütün teri ile yıkadım içimin kirini. Uzat ellerini, Dünya'nın bütün annesiz çocuklarını getirdim saçlarını okşayabilmen için. Hadi hazırlan bir sokak çocuğunun düğününe gidiyoruz hep birlikte. Dedim ya sevgilim, aşk içmeliyiz seninle ve ayrılıklar kusmalıyız lanet Dünya'nın üstüne.