Kendinden daha uyanık insanları işe aldığın zaman, senin onlardan daha uyanık olduğunu kanıtlamış oluyorsun. -R. H. Grant |
|
||||||||||
|
Bahceye acilan balkon kapisinin önünde oturdugu koltuktan bahceyi seyrederken,sonbahar günesi yüzünü yakmaktaydi ve olanca güzelligiyle tabiat onu balkonundan kucakliyordu... Tarik, yerinden kalkip yavasca ellerini iki yana acarak bacaklarini birlestirdi, yüzünü günese dogru dönerek kipirdamadan öylece durdu... Cocuklugundan kalma bir aliskanligiydi bu, ne zaman birilerine kizsa, kalbi tenha bir yer bulur, oradan günese asardi kendini. Günesin tenini yakmasi hosuna giderdi ve dindirirdi bütün öfkesini. Bir keresinde en sevdigi oyuncagini mahalle arkadasi Murat kirdiginda öyle dolmus öyle dolmustu ki, öfkesinden dolayi kirmamak icin onu, mahallenin zeytinliginde, cimenlere serilmis tombul bedeniyle saatlerce öylece günese vermisti hüznünü. Simdi farkli bir cografyada farkli bir kültür ve yasam bicimi icersinde yine hüznünü günese veriyordu, bir sonbahar günü... Zamani sorguluyordu icinden. Apansiz gözlerinde hafif bir isilti belirdi. O cok sevdigi günes göz yaslarinda bir yildiz gibi isildiyordu ve dudaklarinda epeydir dilinden düsürmedigi bir sarki dolaniyordu; "Sen benim hic bir seyimsin, Hic bir yasamisligim..." Bir hiclikti hayat simdi Tarik icin ve sevmek hic bir seyiydi. Gözlerini hafifce araladi ve bahcenin tam orta yerinde tüm yapraklarini kendisini yaratan tabiatin gögsüne serpistirmis, ciril ciplak duran agaci seyre daldi... Insan kendini ifade edemedigi anlari yasami icersinde sikca yasamaktaydi ama bu hissettigi farkli bir sanci idi. Zine, yasadigi askin kendisinde yarattigi derin bunalimin sonucunda yakaladigi ve kurtulusunu gördügü ayrilik kararini sevgilisine acikladiginda, sevgililiklerinide bir anlamda noktalamisti. Gecmis birden Tarik'in gözlerinin önünden bir film seridi gibi akip gecmeye baslamisti o an. Tarik, bir cok kez "olmayacak, birlikte olamayiz, ayrilmaliyiz" demisti Zine'ye. Sürekli olumsuz düsünceler icersinde devinip, karamsar tablolar cizmisti sevdigine yasadigi iliski icersin de. Bu ilk ayrlmak istemeleri degildi Tarik acisindan. Tarik her yola gidisinde ardinda biraktigi Zine'yi ve yasananlari düsündükce icindeki sevgi katlanarak dönüyordu ona ama bu gitmeler ve dönmeler incitiyordu onu. Icinden bir seyleri koparip bir kenara atiyordu ve eksiltiyordu Zine'yi. Zine'ye her bitirelim dediginde, gönül daginin doruklarindaki karlar eriyor, yikiliyordu ve icinde cok derinlerinde beliren ince bir sizi ile yerle yehsan oluveriyordu... Aslinda, o an sarf ettigi kelimelerin hic birinin sevdiginin yüregine ulasmasini arzu etmiyordu. Tarik, üzerinde bin yillik bir gelenekle kendisi olmaktan cikmis, yasamini baskalarina göre sekillendirmisti. Dogrusu yanlisi yoktu bunun. Bu durum kendisinde cevresine karsi oyle bir sorumluluk ve bagimlilik duygusu gelistirmisti ki, bir kenara koyamiyordu hic bir seyi, sanki annesinin memesini arayan bir bebek gibi görünmeyen bir bag vardi, kendisiyle, icinde dost, akraba ve mahallelinin bulundugu duvarda asili duran resimle. Kulaklarinda cinliyordu, Zine'nin ruhunu oksayan sesi, veda ederken bile güzelliginden bir sey kaybetmeyen bu ses, Tarik'in yerle yehsan olmus yüreginin yikintilari arasinda bin yillik bir türkü gibi dolanarak, kurumus otlari yesertiyor, devrilmis agaclar arasindan patikalar yaratip onlara can vererek tabiyatin nefesi oluyor ve gönül daginin tepesinde bir ciglik gibi gürüldeyerek her seyi ve kendini yeniden insa etmesine yol aciyordu adeta... Uykudan uyanan bir dev gibi silkeleniyor,kendisini kusatan bu zemheri ayazi yirtarak sevdigi kadinin ruhunu oksayan sesine günler sonra sesini katip; Gitme... Kal... Afrika`da aglayan cocuklar askina, eskimolar, kizilderililer, güzellikler askina sairler, ozanlar denizler, baliklar, caglayan sular, calan sazlar, dökülen sözler askina... Gitme... Gitme kal..., diye haykiriyordu. Duymuyordu bu cigligi Zine`nin rihtimdan ayrilan gönül gemisi. Bitsindi, böyle kalsindi her sey, o bu kararini verirken yasadigi tarifsiz sarsintilarin yarattigi yikintilar altinda kalmis, dindirememisti duydugu bu acinin bedeninde ve ruhunda yarattigi dalgalanmalari. Bir kurtulus ve yeniden kendini doguracagi an olarak belirlemisti ayriligi. Kararini vermisti... Bitsindi... Tarik'in zamaninda dilinden dökülen ve Zine'nin yüregine ulasmasini arzulamadigi kelimeler Zine'nin yüregine ulasmis, arzu ettigi ve söyleyemedigi kelimelerse yüreginin derinliklerinden bir kaynak gibi süzülerek dile gelmis ama insana hüzün veren bir agit gibi diline dolanip kalmisti... Zine'nin buram buram bahar kokan teni olmayacakti bir daha, dokunamayacakti ipeksi ve bir selale gibi omuzlarindan sirtina dökülen saclarina, varamayacakti elleri ellerine ve belkide firari düsünmeksizin severek bir ömrü verdigi yürek dönmeyecekti geri. Ayriligi, sanki acilan bir mezar gibi, icine dostlugun, paylasimin, sevginin, aci tatli bir cok anin ve insan sicakliginin kondugu bir tabut gibi, bagrina alip kapatacakti kapilarini... Tarik durmadan sorular soruyordu kendine ve bir tanesi dis agrisi gibi zonkluyordu icinde. Istenmeyen bir ayrilik karsisinda ne yapabilir insan? Soruyordu kendine binlerce kez "ne yapabilirim?" diye. Düsünceler, düsünceleri kovaliyordu aklinin bozkirlarinda ve cevabini caresizlikle verdi kendine. Hic bir sey... Evet , hic bir sey yapamazdi insan istenmeyen bir ayrilik karsisinda. Aci cekmekten baska... Ellini kolunu baglayan bir caresizligin duyumsandigi bu durum en güclü insanin bile dizlerinin bagini cözmeye yetiyordu. Aci cekiyordu Tarik. Aci ceken Zine gibi... Gitme.. "Her seye ragmen kal, gitme" diyebilmenin cesaretini gösterememenin ölümcül sogukluguydu simdi damarlarinda dolanan. Farkinda olmadan sergiledikleri davranis ve algilama bicimlerinin sürec icersinde, yasadiklari iliskide yarattigi kirilmalarin bedelini ayrilikla ödemek üzere olduklarini fark etti birden... Simdi kulaklarinda bir baska soru ugulduyordu. Ne yapmali ayriliklari en aza indirgeyebilmek icin? Genel ama her özele de yönelik bir soruydu bu. Yasadiklari durumda genellik icersinde kendi özelligini tasiyordu... Tarik, günler sonra okumakta oldugu Cemal Süreya'nin dizelerinde buldu bu sorunun cevabini; "Kim ister mutsuz olmayi, benimle mutsuzlugada varmisin..." diyordu degerli üstad. Düsünmeye basladi, bir girdap gibi kendine cekiyordu aklinin kuytularinda kalmis her düsünceyi, her ani ve yasamindan gecen her seyle birlikte sorguluyordu kendini... Varmidir mutsuzluga da ortak olan sevgili diye... Yasdiklarindan ögrenmistiki; cesaret istiyordu sevmek, yürek isi idi, korkakliga ve sahiplenmeye yer yoktu gercek sevgide ve sevginin her türünde bunun böyle oldugunu düsünürken. Spartaküs'ü düsnündü... Spartaküsü, Spartasküs yapan inandigi degerlerin yanina inancini ve hayati sevmesini koymasi degilmiydi? Insani insan yapanda, yasama karsi duydugu ,besledigi ve yesertebildigi oranda var edebildigi sevgisi idi. Sevmek insanin kenisine giden yolu kesfedisi, var olusunun temeli idi ve emek istiyordu, emek istiyordu her sevgi kazanim icin hayati.. Birinin göremedigini digereinin görmesi, hosgörü ve alcak gönüllülükle bunu bir digerine ifade etmesi degilmiydi sevmek? Kibirlilige ve gurura yer yoktu sevgide.. "Seven insan göz yuman degil, tersine hatayi belirterek bagislayici olandir" diye sürdürüyordu bu düsünce firtinasini Tarik, tipki cile dolduran bir dervis gibi. Asil önemli olan; gündelik yasam icersinde günün ve kosullarin var olan yogunlugu ile kirici olasada, günü bariscil noktalamak adina arti bir davranis bicimi sergiliyebilmesi idi insanin. Neticede gurur, öfke, kibirlilik ve buna benzer bir cok sey insana mahsus hislerdi. Bu olumsuz hissiyat hallerinin doguracagi gerilimli anlari, atlatabilmenin ve bir iliskiyi olanca güzelligiyle yasamanin gizemi de, bunun böyle oldugunu kabullenip sevginin ve sevmenin yoluyla yürekleri bütünlestirmekten gecmiyormuydu? Kim ister mutsuz olmayi... Evet kim ister mutsuz olmayi? Kimse... Sevgiyi okyanuslara benzetirdi Tarik, simdi de saygisizligi, hos görüsüzlügü ve gururu bu engin mi engin sularin girdabi olarak görüyordu. Sevgi temelinde kurulan iliskiler icersinde bile zaman zaman derin sarsintilarin yasanabilecegini biliyordu. Cünkü bu durum kacinilmaz olmakla beraber, yasandiginda, bu dalgalanmalarsevenlere birbirlerinin, mutsuzluklarina ortak olup, mutsuzlugu mutluluga dönüstürebileceklerini unutturmamaliydi... Ulasmasini arzuladigi bu kelimeler acaba ulasacakmiydi Zine'ye... Yoksa bir ömür ve bu sevgi, tabutla mezarami konacakti?, bilemiyordu. Zaman her seyi ögretecekti bir gün, ya gec kalinmis aci bir tebessümle yada yeri bir daha asla dolduralamayacak olan derin bir bosluk yaratarak... Tarik, düsüncelerin hoyratca tepinislerinden bir anda irkilerek, elindeki kitabi kapatmak üzereyken, ustanin bir baska dizesine ilisiyordu gözü... Okudu ve yavasca kapatti elindeki kitabi... ASK ESKIDIKCE ASKTIR, SEVGI ESKIDIKCE SEVGI....
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © tezcan keles, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |