Seviyorum, öyleyse varım. -Unamuno |
|
||||||||||
|
Gölün jeolojik yapısı ilginç özellikler göstermektedir. Toroslardan başlayıp Ortadoğu’nun batısı boyunca uzanıp, Lut Gölün bulunduğu alandan devam edip, kızıl denizden geçip Doğu Afrika’ya kadar uzanan dünyanın önemli tektonik çöküntüsü(Rift-Fay Hattı) içerisinde bulunur. Üçüncü zamanın ikinci yarısındaki tektonik hareketlerle oluşan derin çukurluğun içerisine çevrede bulunan suların (Şeria Nehri ve bazı küçük dereler)birikmesiyle oluşmuştur. Bu dönemde bu coğrafya parçasında büyük tektonik olaylar sonucunda oluşmuştur. Lut Gölü Akdeniz’in yüzeyinden yaklaşık 396 metre daha alçaktadır. Gölün en derin yeri de 400 metre olduğundan, göl tabanı Akdeniz’in yüzeyinden yaklaşık 800 metre alçaktadır. Bu, dünyanın en alçak noktasıdır: Asya'da Baykal Gölü ve Hazar Denizi'nden sonra dünyada en derindeki 3. göl tabanıdır Dünyanın deniz yüzeyinden aşağı olan başka bölgelerinde alçaklık en fazla 100 metre kadardır. Lut Gölü’nün başka bir özelliği de suyundaki tuz yoğunluğunun çok yüksek olması, tuz miktarının %30′u bulmasıdır. Bundan dolayı gölde balık ya da yosun gibi herhangi bir canlı yaşayamaz. Gölün suyuna canlı batmayıp, insanı rahatlıkla yüzeye çıkarır. Batı dillerinde Lut Gölü’ne “Dead Sea” (Ölü Deniz) denilmesinin sebebi de budur. Akarsularla beslenmeyen ve 620 km² civarında bir kaplayan Lut Gölü önemli jeolojik yapıya sahiptir. Kur’ân-ı kerîmde, eski zamanlarda bu bölgede yaşayan insanların kendilerine peygamber olarak gönderilen Lut aleyhisselâmı dinlemediklerinden ve şehvânî(Livata yaptıklarından) azgınlıklarında ısrar ve inat ettiklerinden, Allahü teâlâ tarafından yurtlarının alt-üst edilerek helâk edildikleri bildirilmektedir (Hicr, Araf ve Hud Surelerinin ilgili ayetleri). Tefsir âlimleri bu bölge halkı helâk edilince, altı üstüne gelen yurtlarından kaynar sular fışkırdığını ve böylece burasının göl hâline gelip, Lut Gölü ismiyle anıldığını yazmaktadırlar. Günümüzde Lut Kavmi’nin izleri, hala gözle de görülebilir… Kayıkla Lut Gölü’nün alt ucunda gezildiğinde, güneş ışınları da suya uygun bir açıyla yansıdığında, insan şaşılacak bir görünümle karşılaşır. Kıyıdan biraz ötede suyun içinde ağaçların belirdiği görülür. Bunlar da gölün son derece yoğun olan tuzlarının algıda yanıltma yaptığı ağaçlardır. Derinlerde yeşil renkte görülen ağaç gövdeleriyle ağaç artıkları çok eskidir. Bir zamanlar bu ağaçların yapraklarının yeşillendiği ve çiçek açtığı yer yani Siddim Vadisi, bölgenin en güzel yerlerinden biriydi. Buralarda büyük bir medeniyetin izleri hala durmaktadır. Kuran’da lut gölü çevresinde gelişen olaylara temas edilmiştir. Fakat Lut Gölü’nün adı verilmemiştir. Dinler tarihi ve Kitab-ı Mukaddes(Tevrat-İncil) arkeolojisinde önemli bir yeri bulunmaktadır. İşledikleri büyük günah olan livata(Homoseksüel ilişkiler) sonucu altüst edilen Sodom Ve Gomore Şehirleri ve çevrede bulunan diğer şehirlerin araştırılması arkeologlar tarafından sürdürülmektedir. Halen kesin bir sonuca ulaşılmamıştır. Bu konuda araştırmalar devam etmektedir. Bölgeyle ilgili bilgilere ilahi kaynaklardan ve jeolojik araştırmalardan ulaşmaktayız. Tevrat’ta bu konu önem arz ettiği için bu bölgede adları verilen diğer şehirlerle ilgili araştırmalarda yapılmaktadır. 20.Yüz yılın ilk çeyreğine kadar yapılan bu araştırmalarda Lut gölünün kuzeybatı tarafında Kumran Harabeleri denilen yerdeki Mağaralar da önemli kalıntılar bulunmuştur. Dünyaya “Lut Gölü Hazineleri” olarak ta lanse edilen bu kalıntılarda önemli arkeolojik bilgiler vardır. 1946–1956 yılları arasında elde edilen bu arkeolojik l-kalıntılar Millatan önce 1. ve 2. yüzyıllara ait Aramice ve İbranice belgelerdir. Bu belgeler Kıtabı-Mukaddes tarihi ve Hrıstiyanlık açısından çok büyük öneme sahiptir. Bu gün Lut gölü çevresinde yerleşim birimi olmamakla beraber; Çevrede daha çok sudaki kimyasal maddeleri değerlendirmeğe yönelik bazı küçük yerleşim alanlarına rastlanılmaktadır. Lut Gölünden alınan çamurda insanların cilt bakımında kullanılmaktadır. Hatta bu dünyaya pazarlayan bir şirket bulunmaktadır. Bu gün gölü ziyaret eden ziyaretçiler gölün kasvetli havasını hissetmekte olup, burada tarihi devirlerde büyük bir felaketin olduğunu idrak etmektedirler. Atalarının azgınlıklarının günahının izlerine arkeolojik kalıntılarda rastlamaktadırlar torunları. Gölün yaydığı pis koku, aşırı buharlaşma, etrafının ve gölün içinin canlıdan yoksun olması insanı bunaltmakta olup, esrarlı bir hava estirmektedir. Ortadoğu coğrafyasının barut fıçısı olan bu bölge İsrail-Filistin bunalımın izlerini adeta taşır gibidir. İlahi kaynaklarda azgın kavimlerin cezalandırılması için yerin altının üstüne getirildiği bu bölge hala gizemini korumakla birlikte ne yazık ki huzura hasrettir. Gölde bazı dengesizliklerin işaretleri görülmektedir: su altındaki bazı parçalar su yüzeyine çıkmaktadır. Geçmiş zamanlarda bu parçalar toplanır, kurutulur ve ısınmak için kullanılırdı. Diğer bir dengesizlik ise; gölün Doğu Şeria tarafından sıcak sülfür gazlarının çıkışlarına neden olan tabakalardır. Çevreciler, Lut Gölü’nün yok olmaya başladığı yönünde uyarılar vermektedirler. Gölün iki yakasındaki Ürdün ve İsrail’in bromür endüstrisinin buna neden olduğunu belirtirler. Ancak daha çok İsrail fabrikaları yüzünden temiz su sıkıntısı çekilmektedir. Oluklar (Tabakalar)endişe verici boyutlara ulaşmıştır. Eğer bu bir tehlike değilse, bu fabrikaların kirli atık boşaltımı ayrıca zarar veren faktörlerin başında yer alır. Bu da İsrail’in sanayi artıklarının kirli sularıdır. Dünyanın en eski yerleşim birimlerinden olan bu bölgedeki Sodom ve Gomore Şehirlerinin kalıntıları ile Kumran Mağaraları yazmaları(Lut Gölü Yazmaları) esrarını korumaktadır. Dünyanın bu deniz seviyesinden alçak alanı tarihi geçmişindeki nice sevap ve günahlarıyla ayakta olup yaşamağa devam etmektedir. İsrail’in sanayi artıkları ve küresel ısınmayla aşırı buharlaşan göl fiziki olarak can çekişmektedir. Dün azgın toplukları ilahi dengeye uymadıkları için ilahi kaynaklarda belirtilen cezaya çarpılmışlardır. Bu günün modern geçinen sapkınları da ne yazık ki Ortadoğu’nun bu coğrafyasında huzurdan uzak gölün fiziki olarak git gide ölümüne sebep olacaktırlar. Kanımca ilahi dengeye uymayan toplumlara verilebilecek en güzel ceza bu olsa gerek, göl de bizden çok sonraki tarihlerde de esrarını koruyacaktır. 07.08.2008 Tarık TORUN GİZEMLİ GERÇEKLER "Maddi Ve Manevi Alemlerden"
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Tarık TORUN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |