Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız. -Atatürk |
|
||||||||||
|
İşte, dalıyorum yine. Bir düş serüveni, bir kaçınılmaz yol, bir garip hayat başlıyor kalbimin en uç köşelerinde, bilincimin derinliklerinde. İç içe giriyorum yani kendiliğimde. Her bir seferinde, her bir yenilenim ve her bir gerçeklemeyle. Ben bazen dalarım böyle. Düş dünyalarına, rüya alemlerine, korku geçitlerine. Şimdi düşeceğim yer bir şaşkınlık. Çünkü geldiğim yer seni düşünme ferahlığında, Bulacağım kendimi düşüneceğim yer kadarlık. Biraz korkuyu, utanmayı, biraz da sevgiyi, umudu yaşıyorum. Ve kendimi gerçeğin kollarına bırakıyorum.. Gözlerim donuklaşıyor,gidiyorum Tam net değilim veya göremiyorum çevremi. Zaman ve mekanın en yoğunlaştırılmış ve katılaştırılmış şeklinin üzerimdeki ağır yüklülüğünde yorumluyorum bu acemi duruşumu ve kontrolsüz derinleşmemi. Yoksa pek acayip olmazdı bu yerler ve bendeki çözümlemeler. çok uzak bildiğim hep hayalını kurduğum bir görünüp bir kaybolan. üzerine titrediğim umut gibiydın. gülleri biz tüketmedik guzel çocuk. buralara bahar gelmeden zaman dönüşümünde ve birleşimeden yani ben böyle dalmadan derinlere, yok ettiler beni.. istenmemiş ama doğmuş. süt verilmemiş bir bebek kadar şaşkın kadım sensizlikte. resmi denilen bir kimliğim yok ve olamazda bu yalın halimle isimsiz bir mezar gibiyim kimse sormaz soramazda cesaret edip ben kimim. kendinizi kazar gibi kazın şu mezarlığı. kapağını açarsanızve derinliklerine inerseniz mezarın.. belkide toroslarda kaybettiğiniz "Me"leyen kuzuları ve çocukluğumu hala bulabilirsiniz mezarda. şefkat emziren savaşan ve seven gökyuzu kadar özgur yeryuzu kadar canlı, hayatın sahibiydim ben sahipsiz mezarda görmediğiniz göremediğiniz. duysana beni... Ben de hayatsın diyorum sana, hayatın sırrı sende diye. Bir zamanlık, bir aralık yada bir yanılmalık değil, Hüzünden değil, kederden değil, Yalnızlıktan, ayrılıktan değil, hastalıktan değil. Çok uzak bildiğim, hep hayalini kurduğum, br gözüküp bir kaybolan, üzerine titrediğim umut gibi. Gök maviliğinde ve mezar derinliğinde ve dağ büyüklüğünde sevmenin büyüsü sende diye. duysana beni.. bırakmasana.... Ne yapıyorsun orada. Lanet olsun, hiçbir soruma cevap vermiyorsun. Ne yaptım ben sana. Bir isimsiz mezar başındasın işte Eğilip diz çökmüşsün toprağıma Koynunda bir demet karanfil, ağlıyorsun. Tüm suskunluğunu bozup, tüm ürkekliğinin geçmişliğiyle ağlıyorsun. Bir korkunç rüzgar esiyor yüzünde. Bir soğuk ter süzülüyor şakağından. Bir şeyler mırıldanıyorsun. Tam olarak anlamıyorum ama, beraberinde götürüyor beni. duysana beni bırakma hadi gulleri biz tüketmedik gul çokcuk bırakma beni.. kimliğim yok ziyan oluyorumbu sahipsiz mezarda..... Nazlı Nur yılmaz 26 nisan cumartesi 2008 Ankara
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nazlı Nur Yılmaz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |