Günahını bilen bir kul muyum emin değilim. Süreklilik arz etmekten bıkmama rağmen dünyamı şeytanlardan korumayı bir türlü beceremiyorum. Son diyorum ve çıkıyorum yola, derken yeni bir başlangıcın ayak sesleri. Bin bir curcuna ve bin bir entrika arasında uzun burunlu pinokyo misali aynada karşıma çıkan yalandan bir sima ve yalandan ifadeler. Bir cadı avı nefsim, bir sürek avı dünyam ve aksi bir ihtiyar ömrüm, yolların kesiştiği noktada cehennem. Arada ben, arada sırada bir hıçkırık ve her defasında vicdanımla arama giren arsızlığım. Geri dönüş bileti alamıyorum. Geri dönüyorum lakin çağlar gerisine. Kadehler dolusu kan, şişeler dolusu irin, mide bulantısı binlerce akıntı damarlarıma hücum etmekte. Gülün adı diken, kuzunun adı kurt, güzelin adı çirkin ve benim adım şeytan. Kovulmuşluğun kıskacında bir ucube ve gözyaşı seylâplarından uzak kuru bir ağaç. Yaş kan, yaş asit, yaş kirli bir deniz ve yaşamak hala boyunduruk üstümde. Sen sen ol günaha girme dese de annem, elimden tutsa da babam, dediğim gibi geri dönüş artık hayallerimde saklı