Gerçek sanat, gizlenmesini bilen sanattır. -Anatole France |
|
||||||||||
|
Her nesil “nerede o eski bayramlar” deyip; geçmişe buruk bir yolculukla, geçmişe özlem duyarak hayıflanır durur. Bayramlar; diğer gelenek, görenek, örf ve adetler gibi, kültürün en önemli manevi öğeleridir Bir düşünür kültürü; halkın yaşayış biçimi olarak tanımlamıştır. Bu tanım kısa olmasına rağmen kapsam olarak çok geniştir. Bayramlar da bize ait yaşayış biçimi içinde yer alan manevi kültür öğesidir. Bayram coşkusu; bayramlaşma, yardımlaşma, kucaklaşma, hatta küslerin barışması olmuştur. Günümüzde bayramlar eskinin özlemle anıldığı, genç kuşaklara anı olarak aktarıldığı, bazı insanların da dinlenme ve tatil olarak gördüğü bir sevinç haline getirilmiştir. Her insanın eski bayramlarla ilgili mutlak bir anısı, özlemi vardır. Fakat eski bayramları yaşama ve yaşatma konusunda nerede o eski bayramlar demekten başka bir çaba içinde oldukları söylenemez. ” Karanlığa küfredeceğine otur bir mum yak” demiş bir düşünür. Eski bayramlarda neler vardı, şimdi neler var. Bir karşılaştırma yaparsak, hem unutulan değerleri yeniden hatırlarız, hem de yeniden gündeme getirip yaşatabiliriz. Eski bayramlarda toplu bayramlaşmalar vardı. Büyükten küçüğe doğru. Yine eski bayramlarda yoksullara yardım vardı. Çocukları sevindirme vardı. Büyükleri ziyaret etmek vardı. Evin erkekleri bayram namazına topluca giderlerdi çocuklarıyla beraber. Bayram namazı mahallenin camisinde kılındığından, namaz bitiminde cami cemaati birbiri ile bayramlaşır, bu arada dargın ya da kırgın olan mahalle eşrafı da birbirleri ile bayramlaşarak barışırlardı. Evde ise en büyükten başlanarak sırayla bayramlaşılır ve topluca kahvaltı edilirdi. Bayramlarda; mahallede tespit edilen yoksullara fitre ve zekatları bayram öncesinden özellikle arife gününden verilir, böylece hem dini vazife yerine getirilir hem de yoksullarında bayram alış verişi yapmalarına imkan tanınırdı. Evin büyük hanımları bayram öncesi alış veriş yaparken mendil ve havlu alırlar; mendiller çocuklara, havlu ise davulcuya verilirdi. Öyle ya davulcu gelecek, mani söyleyecek, bahşiş isteyecektir. Davulcu; “yoksa verilecek havlunuz, kızınıza talibiz” manisini söyleyiverir maazallah. Davulcu ve bekçiden sonra torunlar ve mahallenin çocukları beraberce gelirler. Çünkü bayram onların bayramı. Bir an önce ziyaretlerini bitirip, mendil ve harçlıklarını alıp bayram yerine giderlerdi. Bunun için ev halkı, önceden mendilleri ve içine harçlıkları hazır ederlerdi. Tabi bunun yanında alınan bayramlıklar yastık altından çıkar, büyüklerle bayramlaşırken bayramlıkların şıklığı ve yeniliği konu olurdu çocuklar arasında. Nerede o eski bayramlar demek için sadece birkaç örnek. Şimdi bayram denilince daha günler öncesinde bayram tatilinin kaç gün olacağı tartışılıyor. Davulcular fotoğraflı kart bastırarak kendini mahalle halkına tanıtmaya çalışsa da bazı uyanıklar onların bahşişlerini topluyor aç gözlülükle. Mahalle bekçileri ise çoktan tarih oldu. Bayram tatilinde en gözde tatil yerlerine akın var. El öpmeye gelenlere kapı duvar. Kapıyı açanlar da çocuklara kapıdan şeker vermeyi çocuk sevindirmek sayıyor. Çok yorgun olduğumuzdan hiç olmazsa bayram sabahı uyuyalım diyerek bayram namazına da gidilmediğinden mahalle eşrafı ile tanışmak, bayramlaşmak da gerçekleşmiyor. Zaten neredeyse apartmanda kimlerin oturduğunu bilmediğimiz gibi birbirimize zor selam veriyoruz çoğunlukla. Çocukların her istediği yapılıyor. Birde bayramlık alınırsa... zaten hayat zor. Oysa daha geçen hafta istediği Nike ayakkabı alınmıştı. Çocuklara verilen bayram harçlığı..... oh, oh. Haftalığını daha yeni vermedim mi oğlum dedikten sonra, bayram harçlığı da nereden çıktı.Şimdi sormak gerekir; biz ebeveynler olarak hangi eski bayram geleneğini yaşatıyor ya da yaşıyoruz hayıflanmaktan başka? Hep birlikte bayram namazına gidiyor muyuz çocuklarımızla? Çocuklarımıza çok şeyler alıyoruz . Ama bu bayramlıktır diyerek bir çift çorap dahi alıyor muyuz onlara? Ya da bayram harçlığı diyerek ayrıca harçlık veriyor muyuz? Ayıptır diyerek komşu bayramlaşmasına, şeker toplamasına izin veriyor muyuz? Bayramda tatile gitmediysek çocuklarımızı lunaparklara götürüp eğlendiriyor muyuz? Maalesef sevgili dostlar. Büyük şehrin hengamesine, günlük dertlerimize öylesine kaptırmışız ki kendimizi. Sosyalleşmeyi bir kenara bırakmışız eski güzel geleneklerimiz gibi. Kişisel çıkar ve heveslerimiz uğruna o güzelim yaşantıyı bir kenara bayramdan bayrama hatırlamak üzere bırakmışız ne yazık ki. İyi bayramları yaşamak ve yaşatmak dileğiyle........ Recep UZUN 29/10/2006/ANKARA
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © recep uzun, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |