"Gülün dikene katlanması onu güzel kokulu yaptı." -Mevlana |
|
||||||||||
|
Yalnızlığım vurgun yerlerimde nöbet tutuyor yine bu gece. Sınır tanımaz sevdaların duygularıma serpilmiş sarhoşluğu sarıyor ruhumu usulca.
Yine yollara vuruyorum kendimi. Kalabalıklar arasında rotamı yabancı yüzlerin belirlediği hiç bitmesini istemediğim bir yolculuğa. Bu yolculuk beni bir adımda kırık çocukluğuma bir adımda korkak geleceğime götürüyordu. Maalesef bu yolculukta bir tek bugünüm yoktu. Geçmişle geleceğin arasında sıkışmış hayatımın gümrüklerinde takılı kalmıştım. Küçükken annem söylerdi. Bir gün kaybolursan eğer ayı takip et diye. O seni gideceğin yere götürür yalnız bırakmaz korur. İnanmıştım söylenen bir çok yalana inandığım gibi. Bilmiyorum o gece beni o parka götüren bir geçmişe bir geleceğe giden ayaklarımı mı yoksa çocukluğumda kalmış aya olan masum inancım mıydı. Sessiz kimsesiz bir köşe buldum kendime. İnsanları izledim ve sonra kendimi. Ceplerimden, o bomboş masaya bir bir kırıklarımı çıkarmaya başladım farkında olmadan. Annemi koydum önce, ona baktım en çocuk en kırılgan yerimdi benim. Vazgeçilmezimdi. Ama artık yüreğime batan cam kırıklarımın cebimde sakladığım en kutsal parçasıydı. Onu yüreğimden çıkarmak çok acı vermişti oysa. Sonra masanın en uzak köşesine babamı koydum. Ulaşmam zor olsun diye. Belki de bu masadan kalkarken onu unutup giderim umudu vardı içimde. Sonra aşklarımı koydum tek tek. İşte o an gülümsedim sanırım. Sonra ceplerimden umutlarım çıktı, hayallerim, düşlerim ve sonra gözyaşlarım çıktı ardından, çocukluğum çıktı. Hiç göremediğim çocukluğumun kırıklarını toplayıp çıkarmam biraz zaman aldı. Gözümün önünde belirdi karlı Ankara akşamları ve terk edilişlerin en koyusunu yaşadığım o pencerenin dirseklerimi kanatan çerçeveleri. Annesiz kalışın ilk vurgun yeri. Her vurgunda yüreğime batan o pencerenin cam kırıklarıydı işte. Hiçbir kesik o ilki kadar derin olmamıştı. Aç geçen geceler, sevgisiz annesiz uyanılan sabahlar ve on yaşında küçük bir kız. Masaya baktım şöyle ne çok şey çıkmıştı ceplerimden. Ceplerimin böylesine büyük, ruhumun böylesine yaşlanmış, çocukluğumun böylesine yorgun oluşunu vurmamıştım yüzüme bu denli. Ve sonra kaçmak istedim oradan. Onları bırakıp gitmek bir kez olsun ben terk etmek istedim. Kalktım üç adım attım ve geriye baktım istem dışı bir hareketle. Gidemezdim. Bırakamazdım. Kırıkta olsalar, acıtmış da olsalar onlar benimdi, benim kırıklarımdı her biri. Alelacele topladım hepsini ellerimi kanatarak parçalayarak tekrar vurgun bir gecemde yalnızlığımı onlarla paylaşmak üzere tek tek yerleştirdim ceplerime.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nihal Yanar, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |