Ne çok anlatırdım
Gözlerimle,
Özenle seçilmiş bakışlardan,
Seni sakladığımı anlatan
Kısacık öyküleri…
Yeşil bir perçem inerdi yüzüne,
Boyardı gözlerini ıslak ıslak…
Pişmanlığımla şaşkın,
Pişmanlığımla perişan,
Demir atmış gibi kalır,
Kurumaya yüz tutmuş çınarlar gibi susardım…
Kaçak bakışlarınla sulanırdı ayak ucum.
Mavi umutlara açılsın diye,
Yeşersin diye geleceğim,
Kana kana içtim gözpınarından…
Sarıldın kabuklardan kalınlaşmış
Ve nasırlaşmış gövdeme
Sararan eylülüme inat
Mayıs çiçeğimsin sen
Baharlar dolu gögsünde senin
Harman yeri gibi gülüşlerine
Bereket dağıtığın ellerine
Dudağımın kenarında
El sallar öpüşlerim…
Gadasına belasına gurban olduğum,
Hubuyar aşkına!
Nazar değmesin diye,
Sana bir şey olmasın diye,
Adaklarım var benim…
Savrulur yeller saçlarında,
Uzak diyarlardan isli kokularla gelirsin.
Kirpiklerimin arasından havalanır bir alaca doğan,
Sis düşmüş umutlarıma
Vurup pençeni, yüreğimle havalanırsın…
Geceyi sararım bedenime,
Issız karanlıklarda küçük bir çoban ateşi,
Dişlerimde ezilen, kimsenin duymadığı ağıdım
Çer çöp, çamur kül arasına
Düşürdüğüm alazımsın,
Ne çok anlatırdım
Gözlerimle
Özenle seçilmiş bakışlardan
Kısacık öyküleri…
Duymazdın bazen duyuramazdım
Ulaşmazdı yalçınlığında uçurumların
Bir serçe gibi ürkek
İnce bir buz gibi kırılgandı yalnızlığım…
Öyküler içimdeydi,
Türküler içimdeydi,
Öfkeler içimdeydi,
Haykırsam sığmazdı bir yere
Sussam yıkılırdı içimde setler
Ne çok anlatırdım bilsen,
Sözlerimle
Seni sana anlatmaya çalışırdım
Çaresizdim,
Anlatamazdım