..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Uygarlık, gereksiz gereksinimlerin, sonsuz sayıda artmasıdır -Mark Twain
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > Elif Taner




6 Ağustos 2007
Bir Ölünün Gözüyle Hayat  
Elif Taner
Hayatı seyreyledim de şöyle bir dışından çemberin, gördüm ki hayat boşmuş, insanoğlu bir varmış, bir yokmuş... HER İNSAN ÖLÜMÜ TADACAK yazar ya mezarlıklarda işte gerçekten de bu tadı almadan önce diğer tatların uzun süre keyifle yaşanmasını diliyorum ...


:AHDJ:
Bir Ölünün Gözüyle

Ara sıra, ölmüş de, hayata sanki ziyarete gelmiş gibi, bakmak istediğiniz olur mu? Sanki herşeyi bir tiyatro izler gibi izlemek… Ben, ara sıra yapıyorum bunu . Özellikle çocuklarımı ve eşimi bir arada izlerken.

Hep, endişelendiğim konuların nasıl da sütliman olduğunu, ben olmasam yapılmayacağını düşündüğüm herşeyin, saat gibi işleyen bir organizasyonla, sakin sakin nasıl da gerçekleştirildiğini görüyor gibi oluyorum.

O zaman, anlıyorum ki, hayatı ben zorlaştırmışım. Keşkeler başlıyor o anda, keşke daha az detayla uğraşsaydım, keşke çocuklarımın keyifle üstlerini kirletişlerini, eşimin içme dediğim halde odada sigara içişini ve o sigaranın küllerini, o en sevdiğim, annemin hediyesi kuruyemiş kasesine koyuşunu, oğlumun daha iki gün önce aldığım ve paraya kıyarak marka tercihi bile yaptığım ayakkabının üstüne basışını, acıyla ve öfkeyle değil, şefkatle izleseydim.

Bakıcının asla saatinde gelmeyip, gelince de anlattığı hikayeleri sanki zaman kavramı yok, anı yaşıyoruz felsefesiyle dinleseydim. Belki de onlarla geçirdiğim süre, şimdi keşkelerle değil neşeyle anacakları anlarla dolu geçerdi.

Şimdi, çemberin dışından seyrediyorum onları, özgürce, sessizce, hiçbir koşullanmaya uymadan serbest salınımda…

Bakıyorum da, nasıl da dersini çalıştırıyor babası ilkokula giden oğlumun, küçük oğlan üstünü giydi, üstelik benim en sevdiğim ve O’nun asla giymeyi kabul etmediği kıyafetleri seçerek…

Şimdi hep birlikte alışverişe gidiyorlar. Hem de, kocamın nefret ettiği o büyük, kalabalık ve gürültülülerden birine. Oysa onlarla beraberken, hep, ben götürüdüm çocuklarımı, O, asla gitmek istemezdi, nefret ederdi alışverişten..

Her neyse..

Şimdi biraz da sokaklarda dolaşayım , ıssız sokaklarda…

Evsizler görüyorum, sığınmış bir ağaç altına sanki yuva çatısı gibi, sokak kedileri aç, çöpleri karıştırıyor bir sokak lambası altında.

Korkarak evine giden kızlar görüyorum, geç kalmanın korkusuyla evde bekleyen babalarının yapacağı sorguya cevap hazırlıyorlar.

Bir adam, diğerini bıçaklayıp kaçıyor, sarhoş mu ne?

Sahil kenarındayım şimdi, yakamozlar görüyorum denizde ve el ele yürüyen bir sevgili,
mutluluktan gözleri parlıyor tıpkı yakamozlar gibi…

Rakı sofraları görüyorum. Sahici mi, yapay mı, ayırt edemiyorum ama, en azından kahkahalar yükseliyor sahildeki restorantlardan püfür püfür esen yaz rüzgarına karışmış.

Güneşin doğuşu, ne de güzel görünüyor buradan. Oysa hep uykuda olup göremez ya da güneş gözüme geliyor diye perdeyi kapatırdım hayattayken.

Yepyeni bir güne uyanan insanlar görüyorum. Kimi neşeli, kimi isteksiz hayata. Belli ki günden beklentileri farklı. Endişeli yüzler görüyorum hastanelerde, belki de bir ameliyat öncesi ya da bir önceki gün yakınını kaybetmenin acısı bir tokat gibi patlayarak uyanan ve biraz dalarak acı gerçekten uzaklaşmaya çalışmış insanların acılarını görüyorum.

Telaşla başlıyor şehirde yeni gün…

O da ne ! Trafik yine tıkalı, oflayan puflayan insanları gözlüyorum. İşine yetişme telaşıyla ne kadar da stresliler. Hatta bazıları sığınma şeridinden gidiyor ve diğerleri deli gibi kornaya basıyor. İşte tünel yine iptal.

Ne kadar boş geliyor onların bu çırpınışları, aslında ne yaparlarsa yapsınlar sonunda belli ki en fazla 30 dakikalık farkla yine gidecekler işlerine.. Ben ise artık hiç gidemiyeceğim.

İş yerlerini görüyorum. Mutsuz suratlar, işlerini zaruriyetten yaptıkları nasıl da belli. Ara sıra arkadaşlar anları paylaşıyor, bir kahve eşliğinde. Çocukluğundan gelen yaraların, izlerin hesabını verircesine çatışan, çarpışan yetişkin insanlar görüyorum.

Terfiler görüyorum bir grup mutlu ve gururlu insan yüzleri ve aynı zamanda hayal kırıklıkları görüyorum emeğinin karşılığını alamama hissiyle bazı gözlerde.

Radyoda yine haberleri dinliyor benimki. Haberler hep aynı; kazalar, ölümler, kavgalar, hırslar, savaşlar.

Ya aşklar… Ünlülerin aşklarını dinlediğim magazin programlarını veya aşk ve sevgi üzerine yazılmış milyonlarca dizi senaryosunu düşünüyorum. Akşam olup, gün batarken, tekrar evleri dolaşıyorum. O, pencerelerinden küçük sarı ışıltılar saçarak, geceye renk katan yuvaları.

Uzaktan hepsi birer yuva ama içlerine giriyorum ve hep yalnızlık görüyorum. Katlanılabilir hale getirmek için “birlikte yanlızlık”ı seçmiş evli insanlar görüyorum . Hepsi birer odaya dağılmışlar. Oturdukları yerden, hayatı yaşamak istiyorlar. Kadınlar tek başına bir TV karşısında yalnız ve sanal paylaşımlar yapıyor. Ayşe’nin, Fatma’nın, Ali’nin aşkına ağlıyor. Onların evlenmelerine mutlu oluyor. Adeta kendine başka bir alemde yeni bir hayat şansı sunuyor.

Bilgisayara bağlı erkekler görüyorum. Hazzı, cinselliği sanal dünyanın sınırsız fantazilerinde arayan. Karısını evlenmek için, başka kadınları sevgili olmak için seçen erkekleri.

Oysa şimdi ben kendim için de, diyorum ki , izlemek yerine keşke yaşasaydım hayatı daha da doya doya. O TV de izlediğim aşkı, o yakamozları seyredip gitseydim evime, güneşin doğuşunu izleyerek başlasaydım güne.

İzlediğim ve kaçırdığım her an şimdi uzaktan bakınca belki de hayatın istenilerek yaşanacak en küçük bölümü. Hayatın genelinde zaten zaruriyetler var.

Ama bir de görüyorum ki hayat her yönüyle dolu dolu bir bütün. Acısı, tatlısı, tuzlusu, ekşisi ile çeşit çeşit lezzetler sunuyor bizlere.


TATMASINI BİLENE!


e.o.t
Temmuz 2007




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Hayatın Banliyösünde Yaşam

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Hayat Adil Mi, Yoksa Bazıları İçin Engeller mi Var?
Dünyaya Tokat Atmak İstiyorum


Elif Taner kimdir?

Merhaba, Yaşadığım her günün, hayatı anlamam ve kendimi geliştirmem için yeni bir fırsat olduğuna inanıyorum. O nedenle de, mesleğim eczacılık ve işletme olsa da, 15 yıllık iş hayatım boyunca yazı yazma konusunda sadece günlük tutmakla kısıtlı kalmış olsam da, her zaman edebiyatı sevdim ve her fırsatta okudum. Son yıllarda, yazmaya da başladım. Bunu, herhalde deneme diye nitelendirmek lazım. Edebiyat açısından kendimi geliştirmem gerektiğine inanıyorum ve bunun ancak yazdıklarımı paylaşıp, olumlu ya da olumsuz eleştiriler alarak gerçekleşebileceğine inanıyorum. O nedenle de, bu sitenin, benim için en uygun fırsat olduğunu düşünüyorum. Belki de hiçbir zaman yazı konusunda seçilmiş olamayacağım ama en azından, yazmanın bana yarattığı huzur, rahatlama ve bu amaçla kendimi geliştirmem, benim edineceğim en iyi kazanım olacaktır. Yazarken, evli, iki çocuklu ve çalışan bir bayan olarak, toplum içinde, diğer tüm hemcinslerimle, annelerle paylaşabileceğim edinimler, fikirler ve belki de önerilerin mutlaka olacağını ve bunların bende saklı kalmaması gerektiği, fikri de benim için motive edici bir faktördür. Pozitif düşünen ve insanlara her zaman bu düşünce ile yaklaşan, azimli, hırslı ama hiçbir zaman hayatın özü olan sevgiyi geri plana atmayan bir olarak, sevgiyle kalmanızı dilerim, Elif Taner

Etkilendiği Yazarlar:
Ahmet Altan,Pınar Kür, Duygu Asena,


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Elif Taner, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.