Soğuk bir gecede kaybettim kendimi. Kendimi yada seni. Hemde öylesine bir kaybedişti ki bu nasıl olduğunu bile hatırlamıyorum. Ölemeyecek kadar yorgunum bu gece. HEY DİNLEYİN BENİ! İYİ GÖREMİYORUM BANA DOĞRU GELEN O MU? Lanet şarabı gene fazla kaçırmışım. Kendimi ağır ve hazırlıksız hissediyorum. NEREDE BENİM AŞKIM? TANRIM? Dışarıdayım. Gecenin içinde ve hala dövüşebilecek durumda. Akıllıların yarışına giren bir aptal gibi. Kim bir aptalla olmak isterki? diye geçiriyorum içimden. Ve bence de haklısın diye bağırıyorum gecenin karanlığına. Canım yandığı için bağırıyorum. Hiç dinmeyecekmiş gibi yanıyor canım. Nefesim yetmiyor acısını dindirmeye. Bir kaç defa daha bağırıyorum. Sesim çatlıyor, öksürmeye başlıyorum ve kaldırıma kusuyorum. Kusarken sıkı küfürler geliyor etraftan ama kimse yanaşmaya cesaret edemiyor. Hazırlar ama cesaretleri yok. Ben hazır değilim ama cesaretim var. Korkunç geceler yaşadığım zamanlar aklıma geliyor. Farketmez?! diyorum kendi kendime. Acıya acı karşılık gelir ancak. Siliniyorum ve yürüyorum. Kısık sesle fısıldayarak mırıldanıyorum. Mırıldanıyorum ama ne dediğimi ben bile bilmiyorum. Belki de bilmek istemiyorum bir ben daha ölürken. . . bir beni daha öldürürken. . . Bende kötü olan herşey sende iyiyken yanlışlıkla senide sürükledim bokun içine. Biliyorum ve kirlettim seni. Umarım bir gün işine yarar bu kirlenmişlik. Gece oldukça karanlık ama umurumda bile değil. Yutsun sonsuzluğunda beni. Şimdi paylaştıklarımızın neredeyse anlamı kalmadı verdiğimiz sözlerin, gülümsemelerin yada sevişmelerimizin yada . . . Her neyse. Kalmadı işte onlardan hiç biri. Ölemeyecek kadar yorgunum bu gece. Kulaklarımda ve gözlerimde sen varsın. Ağzının kokusu ve tiksindiğim saflığın. Neden ben? diye sormayacağım. Biliyorum çünkü nedenini. Ben doğuştan sarhoşum güzelim. Doğuştan deli. Doğuştan ölü ve gecenin karanlığı bebeğim, bilirsin hep sevdim o tarafı. Kokuşmuşluğum ve gece ve sen bir taraftan. Biliyorum mutlu olabilirdik. . . eğer isteseydik. . .