..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Kurguyla gerçek arasındaki ayrım, kurgunun mantıklı olmak zorunda olması. -Tom Clancy
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yüzleşme > lanetliaziz




10 Mayıs 2007
Yapay İnsan  
lanetliaziz
Amaç olmadan insan nasıl hareket edebilir. ‘her gün hangi amaçların peşindeyiz, görünen görünmeyen bilinse, herkes saklanacak bir yer arardı.’


:BADC:

YAPAY İNSAN-I
ben insan, bir kentin orta yerinde,
herhangi bir şey kadar oradayım.
herhangi bir şey kadar varım, et kemik, göz kulak burun...
ve içimden, beynimden geçenleri duyumsuyor olmam canlı olmama işaret etmeye yeter, nefes alıp vermelerimin bilinçindeyim,

o halde canlıyım, varım. böyle bir yargının felsefi temelden yoksunluğuna bakmıyorum. çünkü gerçek bu diye varsaymak zorundayım, aksi halde şöyle bir soruyla karşı karşıya kalmama neden olacak "gerçek nedir" elbette bu sorunun yanıtınıda teorik açıdan veremem. Eğer tek başına böyle bir soruyla baş başa kalırsam “gerçek nedir” sorusuyla; o zaman peşinden onlarca soru sormak ve sonunda hiçbir yere varamamak gibi bir durumla karşı karşıya alırım, daha açık bir ifadeyle
böyle bir soruyla metne devam etmek, bizi sonunda anlamsızlığa (anlam-değer yokluğu) ya da felsefi karşılığıyla NİHİLİZME çıkarır.

Bunun erken verilmiş bir yargı olduğu gözden kaçmaya bilir. Ya da ortaya konan önermenin delil gerektirdiği ve uzun izahının gerekliliği söz konusu edilebilir. Belirgin bir ifadeyle çok öznel bir yargı olduğu söylenebilir. Elbette şunu ifade edebilirim ki felsefe tarihi boyunca bu tartışmada öne çıkan şöyle bir nokta vardır ki açıktır ‘hiçbir filozof hiçbir yere varamamıştır’. Felsefe açısından bu haklı gerekçelere dayanabilir. Çünkü felsefenin zaten bir arayış ve bir süreç olduğundan söz edilerek, kolayca tartışma kapatılabilir. Bu süreçten ayrıştığım noktada tam bu nokta olmuştur. İnsan kendini hiçbir yere çıkarmayan, bir yolu ne kadar, nasıl yürüyebilir. Sanırım bu yüzden insanlık kalabalık bir şekilde bu etkinliğe katılmamış. Katılanlarınsa aklından şüphe etmiştir, onları kuytulara, köşelere atmıştır. Buradan şu yargıyı çıkarsam, “böyle bir etkinlik, insan doğasına aykırıdır” insan doğasının varlığıyla ilgili, eski çağlarda bir şey bulmak mümkün olmayabilirdi. Sadece kutsal metinler insandan ve onun özelliklerinden söz ediyordu. Oysa bugün gen mühendisliği sayesinde, insanın genetik kodlamalarının bulunduğu ve temel özelliklerini belirlediğini, geldiğimiz noktadaysa istediğimiz şekilde insan üretimin başlatılabilmesi. Bu durumda aslında bir makine gibi insanında temel belirgin bir yapısının olduğu noktasıdır. Eğer böyle olmasaydı, seri üretimi, bilimce ortaya atılan şey, mümkün olamazdı. Bunu olanaklı kılan şey, bilim ve teknolojinin gelişmesiyle, insanında şimdiye kadar anlaşılamayan makine yapısının varlığıdır. Felsefeye yeniden dönmek nasıl olabilir, eğer felsefe klasik metinlere dönerek onların yorumlarıyla boğuşma derdindeyse, bunun insan soyuna neyi katacağını sorabilirim. Elbette bu soruda faydacı bir tutum dolaylı olarak izlenebilir. Varmaya çalıştığım nokta ‘niçin’ ‘neden’ gibi açılımsal sorulardır. tek başlarına bile bir amaç gözeten sonunda PRAGMATİK bir tutum yaratmak isteyen sorulardan yola çıkarak aslında mesele tamda bu olsa gerek, niçin yapacağız, niçin söyleyeceğiz, neden yapacağız, neden söyleyeceğiz, düşünürken fark ediyorum ki bu sorular sonuç olarak felsefenin sor dediği ama sonunda bir menzile çıkma dediği temel öz. Soru felsefede ARKHE’dir. Sanırım temel etkenin ittiği nokta AMAÇ eğer bu fark edilirse, insanlık için daha DOĞRU bir açılım sağlanabilir. Günümüzde gelinen nokta insanın kendi türünün hayati tehlikesinin var olmasıdır. Bu tehlikenin aşılabilmesi için, yeniden ERDEME DÖNÜŞ çağrısının ve ilkelerinin ortaya konması gerekir. DAHA İYİ İNSANI (bilim açısından bunun açılımı, sağlıklı zeki, güzel görünüşlü insandır..vs bunun şimdilik yeterli oldğu kanaati ünlü profösörlerce malumdur. Üzerine çalışıyorlar. Yakın bir zamanda artık kitlesel olarak mümkün ve yaygın olacak. Burada bilimden ETİK-DEĞER tartışması beklenmeyebilir. ) ortaya koymak adına felsefenin ne yapması gerektiği meselesi olsa çok daha manidar bir sorun olur. Çünkü DOĞAL İNSAN yerine ortaya çıkan şey YAPMA İNSAN konacağı gerçeğidir. (şöyle bir soru artık çok saçma olur hangisi gerçek acaba?)

Bütün bu analizlerden sonra, özelde kendi benimle ilgili, genelde bütün insanlık halimiz üzerine pür dikkat kesilmek noktasında bir çabaya kalkışıyorum. Çünkü YAPMAYA çalıştığım şey kendi türümüzün içine düştüğü karanlığı, kavramlarla ışıtmayı BİR İNSANLIK ÖDEVİ olarak ahlaktan ve benzeri her şeyden daha öncelikli tutuyorum. Çünkü izlenimlerimden gördüğüm kadarıyla insanın ‘benin’ kendi doğasının bozulmasıyla doğrudan ilişkilidir. buna etkenlerden biri toplumsallığın ortadan kalkmasıyla ilgili olduğu gerçeğidir. Toplumsallık dediğim şey, bir başkasının ya da ötekinin varlığının ‘beni’m sınırlarını belirlemesidir. İnsanın mutlak özgür, yasadan uzak, yaşamasının ne anlama geldiğini içinde bulunduğumuz, kanlı dünya gerçeği bize gösteriyor sanırım; bu yüzden Sartre’ın ortaya koyduğu ‘ötekinin varlığı başkasının cehennemidir’ savını desteklemem mümkün değil. Böyle bir tanımlama, insanın ötekinin düşman algılamasına neden olacağı ve bir kurt yaratacağı gerçeğinin gözden uzak tutamam. Ama şu ortaya atılabilir “insan insanın kurdudur” bırakalım herkes herkesi yesin. Bu felsefelerin ilk ortaya çıktıklarında doğrudan etkileri gözlenme fırsatı olmamış olabilir. Bugünse bütün bu düşüncelerin somut olarak,ne anlama geldiğini kavraya biliyor, görebiliyoruz. İNSANIN VAHŞİ (FREUD’un ifade ettiği şekliyle İD’i) ilkel güdülerini hayvani isteklerini yaşama şeklinin belirgin fotoğraflarına her gün bakıyoruz. /devam edecek uyma vakti…./




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Kara Bir Tren [Şiir]
Klostrfobik Taralalla [Şiir]
İyilikler Merhumdan [Şiir]
Son Hacı [Şiir]
Gece Yarısı [Şiir]
Aşk Vurur [Şiir]
Karanlıkta Söylev [Şiir]
Son Akşam [Şiir]
Üşüyorum! Savaş Çıkınca [Öykü]
Anne Avuntusu [Öykü]


lanetliaziz kimdir?

felsefe, edebiyat ve şiir üzerine okumalar yürütmekteyim kendi ölçülerimde de yazmaya çalışıyorum. hepsi bu

Etkilendiği Yazarlar:
doğu, batı ve rus klasiklerinin tamamı


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © lanetliaziz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.