Bilmek kadar kuşku duymaktan da zevk alıyorum. -Dante |
|
||||||||||
|
Ve sesine tutunmuştum tesadüflerin bir kamelya altında. Evet, uzaktık belki; ya da telefonun diğer ucu kadar yakın. Sen, mesafelerin aldatıcılığına saplanmıştın, bense kendime olamadığım kadar dürüsttüm ve bir dolunay gecesi hayalleri olan çocuklar büyüttüm sana. Sen telefonun o ucundan ne duyabildin, bilmiyorum. Belki çoktan kapanmış yaralarına dokunmuştu kamelya çocuklarının sesi. Sen, korkmuştun yorgun kalbine yeni yaralar sığdırmaktan. Oysa ben onlarla saracektım yaralarını, sen ele vermedin kanayan yerini. Bir intihar mahlinde kana bulandı minicik elleri çocukların durdurmaya çalışırken akan kanı. Nabzının sıcaklığından önce bir çift kelepçe soğukluğuydu duydukları ellerinde senin kanın... Kamelya çocukları, bir intiharın cinayet zanlıları... Gözlerini kanayan yerine diktiler küçük zanlılar ve seni beklediler dört duvar arasından çıkarıp, basman için yarana. Sense kendini o kadar inandırmıştın ki intiharının cinayetliğine, sana susamışlıklarını göremedin. Belki de görmek istemedin ellerindeki kanı ve ona neden olan intiharı... Bedelini ödedikten sonra faili olmadıkları bir günahın, kamelyanın üzerine yerleştirdim yine hepsini. Hala seni soruyorlardı bana. "Gitti! " deyince küsüyorlar. "Sevseydi" diyorlar, "...dayanamaz dönerdi. Nasıl adının geçtiği, yaşadığı coğrafyanın tarif edildiği ve sevdiği şarkıların çalındığı her yerde doluyorsa gözlerin, bir şeyler düğümleniyorsa boğazında; o iki defa yıkardı gözlerini, iki defa düğümlenirdi boğazında yaşanamamışlıklar... Sevseydi, bir yana bırakıp kendine verdiği sözleri; açardı telefonu ve korkmadan söylerdi bunu, ellerini yaralarına koyarak. Ve bilirdi ki sana bir ömür yeterdi kalbi... Bilirdi ki bencilce bir aşk değildi seninkisi... Ama o gitti ve giderken kaybetti ruhunu. Zaten çocuklar da büyütmedi sana..." "Susun! " diye bağırıyorum onlara. Aslında o kadar haklılar ki... O masum dudak büküşlerine bakınca hala büyümediklerini anlıyorum. Hem, hayaller büyümez ki... Şimdi sana büyüttüğüm çocuklar yuvarlanıyor o ilk konuştuğumuz kamelyadan... Uzatıyorum, tutmuyorlar elimi... İçlerinden biri gözümün içine baka baka boşluğa bırakıyor bedenini, intihar kokan akşamlarda bir düş daha yitiriliyor sana dair... Ve sen dönene kadar sürecek bu intiharlar... Her akşam minik bir ceset uzanacak gözlerimde... Bu akşam dön gel, tut ellerinden düşlerimin. Dön de ÖİMESİN KAMELYA ÇOCUKLARI...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © EceM AynA(Sen git,ben toplarım kalanları...), 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |