..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Kurguyla gerçek arasındaki ayrım, kurgunun mantıklı olmak zorunda olması. -Tom Clancy
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Şiir > Çocuk > Emin ŞEVLİ




25 Ocak 2007
Şehir - Çocuk ve Umut  
Emin ŞEVLİ

:AGIG:
İşe gitmesine sadece dakikalar kalmıştı. Son dolmuşa yetişmek için alel acele hazırlandı ve yeni yıkanmış iş elbiselerini aldığı gibi kendini sokağa attı. Hava bir kış gecesi serinliğinde, gök temaşaya mazhar bir görünümde ve ay tüm parlaklığıyla gökyüzünde bir fanus gibi parlıyordu. Şehrin ışıkları bir bir sönerken, bu karanlığın aydınlığa dönüştüğü ay ışığının sokak aralarına vuran yansımalarında henüz ışığını söndürmemiş birkaç ev kalmıştı.

Temizlik İşlerinde gece vardiyasında çalışan Selim, bu büyük şehrin en kalabalık semtlerinden birinin çöplerini topluyordu. Meşakkatli ama iç dünyasında huzurlu bir işi vardı. Alın terinin her damlasını hissederek emeğinin karşılığını aldığı hazzıyla çıkıyordu her gece evinden. Üstelik kimilerinin bir çok anlatımda dile getirdiği ve belki de bir darb-ı mesel halini alan “bir çöpcü bile olamazsın” sözlerine inad o, işinin ağır yükü altındaki manevi sorumluluğunun bilincine bir de keyif katarak yaşamasını biliyordu. Zaman zaman hayıflandığı da oluyordu ama ekmeği kazanmanın adresini helal lokma olarak belirlemişti kendine. Ve o helal lokmanın maddi hazzından çok manevi tatmini ile işine yapmaya çalışıyordu.

Çoğumuzun atık diye çöp poşetlerine bıraktığı ve aslında bir çoğu için belki de sofralarına katık olabilecek atıkların atıldığı çöpler toplanıyordu şehrin bu karanlık sokaklarında. Çöp diye geçmeyin diyordu bazen arkadaşlarına Selim. Ben bir çöp poşetinden ve kovasından anlıyorum insanların ruh hallerini, yaşantılarını ve dünyalarını……..

Nasıl anlaşılabilirdi ki bir çöp parçasından onca şey?!.....Sonuçta bir çöp poşetinde ne olabilir ki ve atık çöp diye atılabilen şey silinip atılmış, miadını doldurmuş şeylerden başka ne olabilirdi ki?......

Ağız maskesini taktı ve çöp arabasının arkasına geçti. Şoförün Temizlik İşleri Müdürlüğü’nün kapısından çıkmasıyla bir mesaisi daha başlamıştı Selim’in…. Mesailerin bittiği ve herkesin istirahata çekildiği bu geç saatlerde başlıyordu onun mesaisi. Belediyenin başlattığı yeni bir uygulama ile çöpler gece sokağa bırakılıyor ve temizlik görevlilerince gece yarısından sonra da toplanıyordu Böylece sıcak günlerde çöplerin sokağa erken bırakılmasından doğacak koku ve kirli görüntünün engellenmesi amaçlanıyordu bir nebze….


Gecenin karanlığına gömülen sessizliğinde sokak köşelerinde kedi miyavlamaları ile sokak köpeklerinin uğultuları arasında ilerliyordu çöp arabası. Dönülen her köşe, gelinen her site önü Selim’in “bismillah” diye arabadan atlayıp kovalara ve poşetlere doğru atıldığı anlardı. Semtin biraz daha kalabalık ve merkezi sayılabilen caddelerine gelmişti sıra….Saat de epey ilerlemişti. Neredeyse sabah ezanı okunacaktı.….. Dar bir Caddenin yan tarafında iki site arasında bulunan çöp konteynır’lerini boşaltacaklardı. Bu konteynirlerin boşaltılabilmesi için çöp arabasının önce bir manevra yapıp yanaşması lazımdı. Selim arabadan inerek hem şoförün dönüşüne yardımcı olmak hem de birazdan boşaltılacak konteynırin etrafında olabilecek ufak atıkları temizlemek için gözüyle konteynıri yokladı. Karanlıkta pek bir şey fark edilemediğinden dolayı yanaşmaya çalışan araba farlarının da yardımıyla konteynıre yaklaştı. Konteynırın üzerinde daha önce alışık olmadığı bir şey çarptı gözüne. Gözüne çarpan bu kütlenin bir çuval veya eski bir halı olabileceğini tahmin etti. En iyisi dokunmak diyerek elini karanlıkla bütünleşmiş bir siyaha bürünen bu cisme dokundu. Ama dokunduğu bu cisim insan bacağından başka bir şey değildi. Şoföre seslendi ve farların yardımıyla daha net görebilmek için arabanın biraz daha yanaşmasını istedi. Kuvvetli yanan farların da yardımıyla konteynırın içinde adeta duvara yaslanmış bir halı rulosu görünümünde olan ve bir bacağı andıran o kütleyi eliyle biraz daha yoklayınca gördükleri karşısında bir an irkildi. Başı konteynırın içinde kamlış ayakları dışarıya sarkmış genç bir insan vücudundan başkası değildi gördükleri.

Acaba birisini öldürüp de buraya mı attılar diye düşündü kendi kendine…. Bacakları dışarıda ve gövdesi çöplerin içinde kalan bu insan vücudunu kendine doğru çekmeye başladı. Bu ses ve dokunuşla konteynırın içindeki tahminen 14-15 yaşlarındaki delikanlı irkilerek gövdesini dışarıya doğru atmaya çalıştı. Yarı uykulu bu haline biraz da korku karışmış bir vaziyette “şey abi ben atık topluyordum valla bi şey çalmadım.” demeye başladı.
Çocuğun korktuğunu gören Selim daha fazla onu korkutmamak ve üzmemek için :
“Dur korkma, asıl ben korktum ne olduğunu anlayamadım. Korkma sana bir şey yapmayacağım sadece seni böyle görünce merak ettim ne işin var bunun içinde“
“Akşam ezanından bu yana çöp kovalarını ve Konteynır’lerini geziyorum gündüz de okul vardı tam buraya geldiğimde de artık dayanamayıp uyumuşum sanırım”…..

Bu sözler karşısında Selim’in iki eli yana düştü ve gözleri dolmaya başladı. Onca sene çöp toplardı ama bir çöpün içerisinden bir insan özellikle de bir çocuğun çıkabileceğini aklının ucundan bile geçirmemişti.

Bu çöp kutuları sadece atıkların bırakıldığı yer olmaktan çıkmış yarını olmayan bir çok umutların da bırakıldığı yer halini almıştı. Ekmeğini çöpten kazanan birisi olarak Selim, artık çöpün ta kendisi olmuş veya olmaya itilmiş bir çocuk manzarasıyla karşı karşıyaydı. Zaman zaman çöpten atık toplayan çocuklar da görmüyor değil di ama böylesini ilk kez görmüştü hayatında.

O günden sonra atılan her çöpün aslında beraber çok şeyi götürdüğünü düşündü. Çöp arabasına dökülen bu atıkların arka bölmede sıkıştırılırken dökülen sulara ilişirken gözleri, bu sızıntıyı, bakımsız ve terkedilmiş umutlardan akan birer gözyaşı damlası şeklinde dökülmesine benzetti. Bir çöpün ve bir çocuğun hayatına kattıklarını ve verdiği dersleri artık hep zihninde taşıyacaktı Selim bir ömür öylece….



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Emin ŞEVLİ kimdir?

Kalem dile gelince yazar kelamı, söz mana kesbedince dökülür dilden ve söyleyemediklerini kayda geçer elbet bir gün diye. . . . .

Etkilendiği Yazarlar:
Necip Fazıl, Yahya Kemal Beyatlı, Nazım Hikmet RAN-Nazan BEKİROĞLU


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Emin ŞEVLİ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.