Özgürlük sevdası insanın başkalarına duyduğu sevgidir; güç sevdası insanın kendine duyduğu sevgidir. -Hazlitt |
|
||||||||||
|
Pazartesi sabahıydı. O gün işe başlayacaktı. Sabahın altısında kalkmış üzerine giyeceklerini ütülüyordu. Çok heyecanlıydı. Saat sekizi gösteriyordu. Kapı açılmıştı, o artık yola çıkmış yarım saat sonra da iş yerinde olurdu. Evet o kocaman kapıdan içeri girmişti. Artık onun için iş hayatı başlıyordu. Ahmet Bey işinde çok ciddiydi. Bu ciddiliğini her zaman korumaya çalıştı. Saat sekiz otuzda her zaman iş başı yapardı. Günlerden cumartesi günü bir kahvehaneye gitmişti. Oyun oynamayı sevmez, bir köşeye çekilip beş altı bardak çay içerdi. Soğuk kanlı biriydi. Mahalledekiler onunla konuşmaktan korkardı. Mahalledekilerden Hoca Efendi bir gün onun masasına gider ve neden böyle olduğunu sormaya çalışır. Hoca Efendi Ahmet Bey’le bir süre konuştuktan sonra bunlar arkadaş olurlar. Ahmet Bey’in Hoca Efendi’ye kanı ısınmıştı. Hoca Efendi gitmek zorundaydı. Çünkü ikindi namazı vakti geliyordu. Ahmet Bey Hoca Efendi’ye ‘Bir gün benim eve beklerim sizi’ demişti ve Hoca Efendi kahvehaneye gitmişti. Bir hafta daha geçmişti. Cuma akşamı Ahmet Bey kahvehaneye gitmişti ve Hoca Efendi’nin masasına oturdu. Ahmet Bey Hoca Efendi’ye ‘Yarın akşam sizi bekliyorum’ demişti. Hoca Efendi de ‘Tamam’ demişti. Ahmet Bey kahvehaneden Hoca Efendi’yle çıkıp gitmişlerdi. Cumartesi akşamı da gelmişti. Hoca Efendi yatsı namazını kıldırdıktan sonra Ahmet Bey’in evine gitmişti. Ahmet Bey Hoca Efendi’yi karşıladı ve içeri almıştı. Ahmet Bey’in evi öyle düzenliydi ki bir görseniz… Daha sonra dertleşmeye başlamışlar. Ahmet Bey çay demlemiş ve içmişler. Hoca Efendi’nin bir bekar kişinin evi böyle olur mu? diye içinden geçiyormuş. Hoca Efendi’yle Ahmet Bey çok iyi anlaşıyorlarmış. O günden bugüne tam bir yıl geçmişti. Artık onlar her gün oturup kalkmaya başlamışlar. Hoca Efendi ‘Ahmet Bey yaşın geçip gidiyor seni evlendirelim artık’ demişti. Ahmet Bey’in cevabı ‘Tamam’ olmuş. Yalnız Hoca Efendi’ye ‘kiminle evleneceğim’ demişti. Hoca Efendi de ‘helalinden bir tane buluruz’ demişti. Ahmet Bey’in işleri bu sıralar çok yoğunlaşmıştı. Cumartesi günü Hoca Efendi kızı getirmiş ve Ahmet Bey’le tanışmışlar derken nikah filan daha sonra evlenmişler. Ahmet Bey’in evinde piyanosu da vardı. Onu çalmayı ve ara sıra şarkı veya türkü söylerdi. Ahmet Bey hanımının bir gün uzaklara çok uzaklara baktığını fark etmiş. Ama Ahmet Bey çok namuslu birisidir. Elini onun eline değdirmemiştir. Bir ay geçtikten sonra kızın anne ve babası gelmişlerdir. Kız geldiklerine hiç sevinmemiştir. Ama Ahmet Bey onlarla ilgilenmiştir. Gece saat onda evlerine dönmüşlerdir. Aradan beş sene geçmiş, daha hala çocukları olmamıştır. Bundan şüphelenen mahalleliler dedikodu çıkartmışlardır. Ama Ahmet Bey bunlara aldırış etmemiş evden işe işten eve gelip gitmiştir. O gün çok yağmur vardı. Böyle günleri çok severdi Ahmet Bey. O gün ne olduysa ilk kez hanımının yanında piyano çalmıştır. Hanımı onu dinleyip duruyordu. Hanımı Ahmet Bey’e yaklaşmaya çalışıyordu. Evet Ahmet Bey’le iyi anlaşmaya başlamışlar. Bir sene sonra bir tane çocukları olmuş, buna en çok Ahmet Bey sevinmişti. Mahalledekilerin dilinden kurtulmuşlardı artık. Hoca Efendi çocuk görmeye gitmiştir ve Ahmet Bey’le çok konuşmuşlardır. Ahmet Bey Hoca Efendi’ye çok dua ediyormuş. Daha sonra da mahallelileri gitmiş Ahmet Bey’in çocuğunu görmeye. Ahmet Bey ve hanımı çocuğun adını Umut koymaya karar vermişlerdir. Ahmet işinde de ciddiliğini sürdürmeye devam etmiştir. Oğlunun okula gitme zamanı gelmişti. Onu da mahalledeki okula kayıt yaptırmıştır. Zaman durmuyor ki… Neyse oğlu sekizinci sınıfa gelmiştir. OKS sınavına girmiş ve Anadolu Öğretmen Lisesi kazanmıştı. Ahmet Bey tayinini istemek zorunda kalmış. O gün gelmiş çatmış. Yılları geçen mahalleden ayrılmak zor olacaktı ama gitmek zorundaydı. Kamyon evlerinin önüne durmuş yüklenmiş bir şekilde bekliyordu. Ahmet Bey hanımı ve çocuğu herkesle vedalaşıp binip gitmişlerdi. Ahmet Bey oraya yerleşmiş, mutlu bir şekilde hayatını sürdürmüştür…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ali, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |