Kendinden daha uyanık insanları işe aldığın zaman, senin onlardan daha uyanık olduğunu kanıtlamış oluyorsun. -R. H. Grant |
|
||||||||||
|
İçimdeki bütün saygıları sana duymak, ellerimdeki hayat çizgisi kadar uzundu belki. Mutluluklar dilemek düşer dilime ama bunu yapmayacağım. Daha doğrusu dilemeyeceğim çünkü “dilemek” , belki arzu etmektir ama hiç bir zaman “istemek” değildir; bakma sen sözlüklerde aynı anlamda kullanıldığına. İstemek bana düşer, yani mutlu olmanı istemek. Mutlu olmak yani mutlu varolmak. Mutluluğun sesi biraz utangaçtır, ona tecrübe kazandırmak sana düşüyor. Umarım, çocuk olur içinde mutluluk; doğmayı istemeyen. Bazen güneş, bazen yağmur kadar bulaşınca yüzüne mutluluk; fırçanın çizmesini bekleme gözlerini, gözlerinin arkasında ben varım.. “Keşke sorsaydın beni, sorduğunda gösterirlerdi zaten. Köşeyi dönünce solda, karanlığı dönünce en başta ama beyazın eridiği yerde” En önemlisi senin dilinde yada dudağında yaşayamadığım için üzgünüm. Üzgünüm kırmızı ışıkta geçtiğim için gözlerinden.. Keşke gözlerin herşeyi bitirmeseydi, hem de başlamadan. “Sevginin ne ruhsatı, ne ehliyeti ne de Trafik Polisi olmazmış.” Sevgiyi bulabildiğin için adına sevinme sırası bana geldi yani mutlu varolma sırası. İnan çok sevindim. Estiğinde sevgi yüzünde: orada olmayı isterdim. Uyurken seni izlemeyi, dokunulmazlığını, gözlerinin ağırlığını görmeyi isterdim. Beni sildiğini söylemeni isterdim fakat aklıma gelmemişti senin beni yazmadığın; ne bir duvara, ne bir beyaza, ne bir çalışma masasına, ne de bir post-it’e.. Keşke sandal soğukluğu kadar soğuk olmasaydı bu başlangıç. Keşke çalabilseydim seni, bazen bir enstrüman, bazen ihtiyaç gibi, bazen cesaret edip ceplerden çalmak isterdim seni, bazende marketlerden; sonra adımlarını duyarak yakalanmak. Çalabiliyorum aslında ama solfejin biraz zor , yinede olsun. “Belkide bendeki bir yangındı, ellerine dokunulamayan.” Gözlerimde bir savaş başladığında, inadına sana yanmaya devam ederdim. Ellerine dokunmak isterdim, yangının ellerden başladığını hatırlayıp, sonra vazgeçerdim. Çünkü senin yanmanı istemezdim. Şeyy, yangının resmini çizebilir misin? Bu sorunun cevabını senden duymak isterdim; yangının resmi büyük olurmuş, hiçbir albüme sığmazmış, gülüşünü anlatan bu şehirde. Merak etme birazdan sona ereceğim, fakat hafif bir sen başladı az önce arpeji ile birlikte içimde, söylemek istemezdim de, söyledim işte. İçime düşmeden gölgen ve ritmini bozmadan kalbimin sona ermeliyim artık. Aslında sana yazacaklarım yaz-yaz yada sil-sil bitmez ama bu bir saygının özeti. Saygıyı gözlerimde gizlerdim, şimdi bırakıp gidiyorum avuçlarına; gözlerin yüzümde ve yüzün gözlerimdeyken.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © AYCAN KÖSE, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |