Yaşamım boyunca, ondan birşey öğrenemeyeceğim kadar cahil bir adamla karşılaşmadım. -Galilei |
|
||||||||||
|
Yanıtla Tümünü Yanıtla İçinde İlet Ek Olarak İlet Çöp Gönderilen Taslak Trash Mesaj önceki | sonraki Yazdır HOŞGÖRÜ Bu gün anladığım kadarıyla ,düşündüğüm şekliyle hoşgörü lü olmaya çalışacağım. Hoşgörünün bir erdem olduğunu , insan yaşamında, halkların ve toplumların birbiriyle olan bütün ilişkilerinde olmazsa olmaz bir kavramdır bence: Türkçe’de hoşgörü diye telaffuz edilen kavram, Fransızca ve İngilizce gibi batı dillerindeki tolerance sözcüğünün karşılığı olarak kullanılmaktadır. Kelime, Latince’deki tolerare fiilinden türetilmiş olup, bu fiil dayanmak, katlanmak, hazmetmek, tahammül etmek ve devam ettirmek gibi anlamlara gelmektedir. Hoşgörü, herkesi kendi konumunda kabûl etme düşüncesi ve bunun hayata intikal ettirilmesi demektir. Hoşgörü: köklü bir eğitim ve belli bir medenilik seviyesi ister. Başka inanç ve kanaatlere saygılı olmak ve onlara hak tanımak, kendi inanç ve kanaatine bağlı olmamak mânasına gelmediği gibi, bütün kanaatler karşısında kayıtsız kalmak demek de değildir. Kendi inancına sıkı sıkıya bağlı olan biri pekalâ hoşgörü sahibi olabilir. Hoşgörü, sınırsız bir şey değildir. Hakaret, tedhiş ve saldırı gibi eylemlere karşı da hoşgörülü olunamaz. Ferdin dokunulmaz haklarıyla toplumu ayakta tutan değerleri yıkıcı faaliyetler de hoşgörü sınırının dışındadır. Sınırsız hoşgörü, fertlerde değersizleşme, gayesizleşme, vurdumduymazlık gibi menfiliklere sebep olabilir. Bir arada yaşama ve herkesin nihayette kendi tercihinin sonucunu görmesi adına her insanı kendi inanç ve düşüncesinde kabullenmek, hoşgörüdür. İnsanlar farklı inanç ve kanaatlere sahip olabilirler. Bu inanç ve kanaatler sapık ve yanlış da olsa varlıkları inkâr edilemez; ancak o yanlış fikirleri medenîce ve ikna yollarıyla değiştirme yollarını aramak gerekir. Çünkü insanlar fikirleriyle dünyaya gelmez; onlar, sonradan aldıkları eğitim ve öğretimle belirli inançlara sahip olurlar. Yüzyıllardır hep bu sorulara yanıt arayarak geldik, hala da bulabilmiş değiliz. Hoşgörü,anlayış, sevgi, dostluk dahası aşk ... hoş sözlerdir...Güzel deyimlerdir... ama unutulmuş, unutturulmuş... ve artık nostalji kokusu yansıtan sözlerdir bunlar. Ama insan bu yine de bunların düşünü kurmadan yapamıyor. Çünkü özde insan olmanın yolları bu duygulardan geçiyor. Geçiyor da re el yaşamda bunların geçerliliği ne denli önemseniyor buna bakmak da gerekir. Değerli okurlarım eğer bu değerleri kaybettiysek bizim bu dünya da yaşamımızın anlamı ne ben kendime değer verdiğimi sanıyorum kendime verdiğim kadar çevremdeki insanlara da değer verdiğimi sanıyorum. Onun için bu güne kadar hiçbir yazımda hiç kimseye hakaret vari bir cümle yazmamaya gayret ettim.Başkaları yazdılar yada söylediler.Bence bir insan en iyi kendini kendi cümleleriyle ifade eder. Anlatmaya çalıştığım kadarıyla ben hoşgörülü olmayı sürdüreceğim . Tabi sınırları aşmadığı sürece.Maksat üzüm yemek bağcı dövmek değil en azından ben öyle düşünüyorum. Eğer teşbihte hata olmazsa,bir arkadaşımın bana anlattığı,Batılılar arasında darbı mesel olan bir temsili size nakletmek istiyorum. Rahibin biri bir gün Tanrıdan,ona cennet ile cehennemi göstermesini ister.Tanrıda onun bu dileğini kabul eder ve rahibi bir odaya götürür.Ardından der ki işte merak ettiğin Cehennem burası.Rahip dikkatli gözlerle odaya ve odanın içindekilere bakmaya başlar.Odada uzunca bir masa ve bu masanın etrafında derisi kemiğine yapışmış,şekil ve şemailleri değişmiş perişan bir halde olan insanları görür.Sonrada bu insanların masanın ortasına bırakılan içi yemek dolu koca bir tabaktan,ellerine verilen upuzun kaşıklarla yemek yemeye çalıştıklarını fakat hiç birinin bunu beceremediğini görür.Rahip onların bu haline oldukça üzülür.Sonra Tanrı rahibe der ki gel sana Cenneti göstereyim.Ve onu başka bir odaya götürür.Ardından der ki işte çok merak ettiğin Cennette burası.Rahip bakar odada yine uzunca bir masa,masanın etrafında önceki gördüklerinin aksine gayet sağlıklı ve sürekli birbirlerine gülümseyen neşe dolu insanları görür.Sonra bu insanların masanın üzerine bırakılan içi yemek dolu büyükçe bir tabaktan ,ellerindeki upuzun kaşıklarla birbirlerine yemek yedirdiklerini görür.Yani rahip sevgi,paylaşım,yardımlaşma ve birbirinin mutluluğuna adanmış yüreklere şahit olmuştur.Meselenin özü bundan ibaret.Naçizane fikrim,sevginin olmadığı bir dünya CEHENNEM.Sevginin hoşgörünün tam hakim olduğu bir dünyada bir nevi CENNET gibidir.. ert BB>
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © fethi, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |