Evet sanırım senaryoya başlayabildim,bu sabah 5’ te kalktım,elimi yüzümü yıkadım ,karnım ağrıdı sıçtım gibi şirin kelimeler kurmayacağım herhalde,çünkü öyle bir şey yapsaydım hepiniz beni ODTÜ genç yazarlar derneğinden zannederdi ama ben anti-genç yazanlardanım ya da halk arasında denildiği gibi genç yazmayanlar(genç yazarlar her ne kadar yazamayanlar dese de) derneğindenim,bridget jones gibi tiraj peşinde değilim sadece 15 dakikalık bir sinerji yaratmak istiyorum o kadar.Hikayede geçecek genç,mağrur,kuzey Akdenizli,cinsel tercihi belli olmayan,dış görünümü erkeğe benzeyen ki burada şuna dikkat çekmek istiyorum:onu görenler erkeğe benzediğini söylüyorlar ama bakir ya da bakire olan kahramanımızın(cinsiyeti bilinmiyor ama görüntüsünden ötürü hikayede onun erkek olduğunu varsayacağım)gerçek cinsiyetini bilen tek kişi dadısı Kukureti’ydi ama o da kahramanımızı banyo yaptırırken gördüğü manzara karşısında kallandı(genç yazarlar bu kelimeye de takılıyorlar ama kraliçe 2. Elizabeth döneminde “kal gelme”sine “kallanmak” denildiğinin farkında bile değiller),neyse kahramanımız Korturoka (kola-turka ismi buradan gelmektedir) büyük acılarla geçen çocukluk ve gençlik yıllarında büyük acılar çekmiştir,ama bu acılar onu asla yıldırmamış tersine hayata kallanan dadısını tekrar eski haline döndürmek için daha sıkı sarılmıştır,dadısı için 3 yaşında anatomi kitapları okumaya başlamış ve hep bir doktor olmak istemiştir fakat zihinsel nedenlerden dolayı doktor olamamış ama tarih öğretmeni olmuştur.Doktorlar onun için hep bir idol olmuştur.27 yaşındayken dadısını bırakıp büyük şehre öğretmen olmaya giden duygusal Korturoka öğrencilerine tarih yerine ilkyardım anlatmış ve birçok insanın hayatını kurtarmıştır,Çin’in nüfusu bugün milyarlarsa hepsi Korturoka sayesindedir ya da Hitler’in felsefesine göre düşünürsek onun yüzündendir.Korturoka çocukluğunda yaşadığı kötü günler yüzünden o kadar hassas bir kişiliğe bürünmüştü ki dadısıyla yaptığı her telefon konuşmasında (dadısı kallandığından dolayı sadece osurarak kendini ifade edebiliyordu) dadısından gelen seslerden dolayı duygulanıp ağlıyordu.İşte şimdi hikayenin parametre taşlarından biri diyeceğiniz bölüm geldi.Buraya kadar olan yerleri genç yazarlar bile yazabilirdi ama biz farkımızı burada belli edeceğiz.Her şey Korturoka’nın Jale jablanın jerine (sloganı:paran varsa jale jablaya yoksa naş naş takalara) gidip pilav üstü portakallı ördek yemesiyle başlamıştı.Hindistanlı Jale jablanın yaptığı ördeğin üstünde kendi cinsel organına benzeyen objeyi gördü ve o zaman kafasında şimşeklerin çakmasının akabinde kendisinin bir ördek olduğunu anlamıştı ama daha da ilginci bu olaydan bir hafta sonra jale jablanın dükkanındaki ördeklerin ördek olmadığı yani ördek görünümlü atlar olduğu ortaya çıktı ve jale jabla usulsüzlükten dolayı ceza evini boylarken Korturoka da gerçekte bir at olduğunu anladı.Bu olaydan sonra Korturoka gerçek kimliğini bulmuş ve bir iguana ile evlenmiş kurbağa çocukları olmuştur.Korturoka bu olaydan sonra doktor olamamasının ne kadar isabetli bir karar olduğuna inanmış ve her şeyde bir hayır vardır mantığını benimsemiştir.Korturoka şimdi safaride yaşlı ve yaralı hayvanları hiçbir beklentisi olmadan tedavi ediyor ve dinozorların tekrar dünyaya geleceğine inanıyordu.Kukureta dadı ise osuruk dilini bulup geliştirdiğinden dolayı Nobel,Oscar,Grammy... gibi ödüller kazanmış,kazandığı paralar sayesinde eskiye dönmüştür.Şimdi Malibu’da Brad Pitt’in malikanesinin yanında bir evde oturuyor hala osuruk dilini kullandığı için bütün çalışanlarını zehirledi.
The fin
İşte size iz edebiyatın çizebileceği bir hikaye materyalinin numunesi