"...Ve hepimiz az ya da çok rüyacı değil miyiz!" -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Bir seksen beş boyu, kusursuz fiziği ve biçimli vücudu onu muhteşem yapan diğer yanıydı. Basketbola âşıktı. İyi basket oynardı. Basket ona çok yakışıyordu. Çok fazla seveni vardı. Okul çevresi, arkadaşları, mahallesi, yakınları arasında saygın bir yere sahipti. Sürtüştüğü, düşmanlığını kazandığı kişiler hiç yoktu. Kim bilebilirdi ki onun başına böyle bir olayın geleceğini. Öyle değil mi? İster şans deyin ister kara talih; ne derseniz deyin o güzel yüzü, o güzel bakışları bunların hiçbirini hak etmedi. Nazar değdirenlerin gözleri çıksın. Onu bu hale düşürenler perişan olsun inşallah. Hiçbirimiz olanlara inanamadık. Allahım, bu nasıl bir kâbustu? DÜĞÜN GECESİ Cinayet masası dedektiflerinden Ziyal Okumuş olayın etkisinden henüz sıyrılmıştı. Bir an önce sorgulamaya başlamak istiyordu. Zira evdeki herkes iyice gerilmişti. İğrenç bir geceydi. Herkes eve gidip olanları unutmak ve yatıp uyumak istiyordu. Ziyal piyanonun başına geçti. Herkesin dikkati bir anda keskinleşti. Ziyal ciddileşti. İmalı bir şekilde öksürüp konuşmasına başladı. “ Lütfen, beni dinleyiniz!” “Sevgili konuklar. Şüphesiz feci bir kâbusun ortasındayız. Hepimizin başı sağ olsun. Metin; bir tanemizin eşi Tuba’yı kaybettik. Kuşkusuz bu bir cinayetti. Bir düşmanı yahut onu deliler gibi seven kişi bunu yaptı. Bu cinayetin katili aramızda. Bunu biliyorum. Bütün kapılar kapatıldı, çıkışlar ve yollar kesildi. Katil her kimse hiçbir yere kaçamaz. İşte bu yüzden size birkaç soru soracağım. Hepinizin önünde bunu yapmak zorundayım. Evet. Yusuf Bey ‘le başlamak istiyorum. Siz Yusuf Bey, Metin’e en yakın olan insanlardan biriydiniz. Kim yapmış olabilir? Siz kimden şüpheleniyorsunuz?” “Iıı. Bunu tahmin etmek zor. Kimsenin günahını almak istemem. Doğrusu aklımda hiçbir isim belirmiş değil.” “Son zamanlarda Tuba ve Metin nasıldı? Onlarda acayip bir şeyler sezdiniz mi? “ “Ne gibi?” “Yani herhangi bir telefon, isimsiz bir mektup ya da Tuba ile Metin ‘in canını sıkan bir şeyler oldu mu?” “Sanmıyorum. O, böyle şeyleri kesinlikle benden saklamazdı. Aramızda son derece samimi bir dostluk vardı. Bana son zamanlarda garip gelen bir şey olmadı. Keza Metin aynı Metin’di. Hiçbir fark sezmedim. Her şey doğal akışı içerisinde normaldi.” “Peki, ona bunu kim yapmış olabilir?” “Bilmiyorum. Tek bildiğim; katilin burada aramızdan biri olduğudur.” “Yaa, demek siz de böyle düşünüyorsunuz.” “Ya siz Volkan, Metin ‘in kardeşisiniz. Onunla en fazla bir arada olan kişilerdensiniz. Sizce kim yapmış olabilir?” “Biz ikiz kardeşleriz. Aramızda yaş farkı yok. Metin ve ben kardeşten öte arkadaş gibiydik. Her şeyini bana anlatırdı. Aramızda özel bir bağ vardı. Onunla ilgili olan her şeyi, ancak ben bilebilirim. Velhasıl bu gece, bu cinayetin işlenmesi tesadüf değildir. Bana sorarsanız katil bu gece aramızda. Eminim, şu an içinden kıs kıs gülüyordur. Hain planlarını gerçekleştirdiği için, mutlu olmalı. Bence katil Tuba ‘yı öldürdüğüne göre Metin ‘i seven biri.” “Metin Bey !” “Efendim, Ziyal Bey.” “Sizce bu korkunç şeyi kim yapmış olabilir?” “Üzgünüm bu konuda hiçbir fikrim yok. Kardeşimin dediği gibi, onu öldüren muhtemelen bana âşıktı.” “Demek ki, hepimiz aynı noktada birleşiyoruz. Katil Metin ‘e ya da Tuba’ ya âşıktı. Ayşegül Hanım, başınız sağ olsun! Acınız çok büyük biliyorum. Kolay değil. Kızınız gözlerinizin önünde öldürüldü. Fakat bir şeyi merak ediyorum. Kızınızda son zamanlarda olağan dışı bir hal sezdiniz mi?” “Ah, bilmem ki. Ben panik atak hastasıyım. Ziyal Bey, böyle birden sorunca kafam bir tuhaf oldu. Herhalde yoktu. İlaçlarla yaşıyorum zaten. Dikkatsizimdir. Hiçbir şeyi aklımda tutamam.” “Peki, kızınızı sevmeyen bir arkadaşı, ya da düşmanı var mıydı? Bunu, en yakını olarak siz bilebilirsiniz.” “Ay, doğru söylüyorsunuz da, benim bir ayağım kurada. Ben yarı ölü gibi gezerim. Hatırlamam güç. Hiç sanmıyorum. Kızımın düşmanı falan yoktu. O, çok iyi kalpliydi. Ah! Ah, yavrum! Canım kızım! Sensiz gebereyim daha iyi.” “Hanımefendi, size söz veriyorum. Katili muhakkak, er geç ortaya çıkacak. Gözyaşı dökmeyin daha fazla. Sevgili konuklar, şunu biliniz ki; katil, bundan böyle rahat uyumayacak. Onu kâbus dolu günler bekliyor. Her kimse onu bulacağım. Şimdilik, sormak istediklerim bu kadar. Evlerinize gidebilirsiniz. Yarından itibaren, sizleri tek tek evinizde ziyaret edeceğim. Sormak istediğim bazı şeyler var. İyi geceler!” Sorular karanlık noktalara en küçük bir ışık tutmamıştı. Ziyal Bey, samanlıkta iğne arıyordu. Düğün davetlilerinin hepsi, şüpheli listesindeydi. Bu kadar kişiyi mercek altına almak, hayli zor olacaktı. Her cinayet ardında bir ipucu bırakırdı. Ziyal Bey, düşüncelere dalmıştı. Uzun ve uykusuz bir gece onu bekliyordu. Katil Tuba’nın düşmanı olamazdı. Bunun için yıllarca beklemek aptalcaydı. Cinayet düğün gecesi işlenmişti. Neden? Yoksa kafa karıştırmak için mi? İşte bu çok mantıklıydı. Katil kolayca izini kaybettirebilirdi. Aynı zamanda cinayetin kim vurduya gitmişten farkı olmayacaktı. Herkesin aklına takılan nokta Ziyal’ in kafasını da kurcalamaya başlamıştı. Ya katil bir aşk cinayeti işlediyse? Tutkulu seven biri, bu durumda falso verebilirdi. Katil, bu durumda yakayı ele verecekti. Ziyal, gözkapaklarına direnemiyordu. Saat 04.30’ u gösteriyordu. Uyku, bu gecenin ardından en iyi ilaçtı. Ziyal, kanepenin üzerinde öylece uyuyakalmıştı. Sabahın ilk ışıklarıyla, Ziyal Bey, müdürünün kapıyı çılgınlar gibi çalışıyla uyandı. Yattığı yerden fişek gibi fırladı. Gelen Artunç Bey idi. “Hayırdır inşallah Artunç, rüyanda beni mi gördün” dedi Ziyal şaşkınlıkla. “Eee, herhangi bir gelişme yok mu?” “Var tabii ki. Ama bildiğim tek şey, cinayette bir takım anormallikler var. Cinayeti işleyen bir kadın olduğu ortaya çıktı. Üstelik orkestradaki gençlerin söylediğine göre, kapalı bir kadınmış. Ayağına poşet giymiş. Hiçbir iz yok. Şu an ne bir delil, ne de ipucu var. Ama bir şey olmalı.” “Kim araştırıyor?” “Melih ve Fatih.” “Ne bulmuşlar? Cinayet nasıl işlenmiş?” “Kapalı bir kadın altın takıyormuş. Müziğin sesinden susturucu takılı olduğu için silahın sesi duyulmamış. Gelin yere yığılınca, herkes ne olduğunu fark etmiş. Ondan sonrası malum. Çığlıklar, bağrışlar, kalabalık, koşuşmalar… Tam anlamıyla bir hengâme. Kimse ne olduğunu anlayamamış. Orkestradakiler kapalı kadın altın taktıktan sonra, Tuba’ nın yere düştüğünü söylüyorlar.” “Otopsi yapıldı mı? “Evet. Cinayet tabancayla işlenmiş. Susturucu kullanılmış. Tesettürlü kadın bir şaşırtmaca. Durum sandığımızdan daha karışık. Orkestradan biri yardım etmiş olabilir. Belki de, cinayeti iki kişi işledi.” “Ziyal, senden istediğim; acilen düğündeki davetliler hakkında detaylı bir araştırma yapman. Hepsinin adresleri, bu listede var. Bir kısmını Melih ile Fatih araştırsın. Git ve onları iyice sıkıştır. Bir şeyler öğrenmeden gelme. Böyle zamanlarda herkesin bir bildiği vardır.” “Bu listede kapalı kadının adresi var mı?” “Hayır. Kimliği belirlenemedi. Belki de kılık değiştirip geldi. Kimseye görünmeden böylesine seçkin bir davete elini kolunu sallayarak girdiğine göre, bunu önceden planlamış olmalı. Neyse ben gidiyorum. Olağandışı bir şey olursa, beni ara!” Ziyal’in kafasında bir sürü fikir çarpışıyordu. Ne yaptıysa, ne düşündüyse bir çıkış yolu bulamıyordu. Buna rağmen izlerin bıraktığı siluetler, mutlaka onu katile götürecekti. Ziyal, işe ilk olarak Metin’ in teyzesinden başlayacaktı. Süheyla Hanım’ ın da Metin’ in teyzesi olarak, bu konuda söyleyecek bir sözü olmalıydı. Ziyal, bir an önce hazırlandı. Evde unuttuğu bir şey olup olmadığından emin oldu. Ardından kapıları kilitleyip, evden çıktı. Arabasını Bostancı istikametine sürdü. Havada inatçı mı inatçı, bulutları delip geçen bir güneş vardı. Her yer pırıl pırıldı. Bahar mevsimi ilk pırıltılarını gösteriyordu. İstanbul’ u mart ayında yazı aratmayacak bir güzellik sarmıştı. Ziyal nihayet Süheyla Hanım oturduğu eve varabilmişti. Burası Bahçe Konaklar diye bilinen; yemyeşil, tertemiz, kaliteli ve elit bir yer idi. Ağaçların diriliği ve yeşilin canlı tonu, ışıltısıyla insanın gözlerini kamaştırıyordu. Ziyal, siteden içeriye girdi. Parkta oturan gençlere gözü takıldı. Bir insan hakkında en iyi, en sağlam bilgiye onu tanıyan komşularından ulaşabilirsiniz. Ziyal de aynen öyle yaptı. Hiç vakit kaybetmeden, gençlere gayet samimi bir şekilde yaklaştı. “Gençler merhaba! Ben de aranızdaki bu dostluğa katılabilir miyim?” “Bundan çok mutlu oluruz. Merhaba, ben Özgür. Arkadaşlarımı takdim edeyim. En başta duran uzun boylu Semih, onun yanındaki kısa saçlı kız Jale, bankta oturan üçlü de; Burak, Kaan ve Ilgın. Peki, ya siz? Sizi daha önce hiç görmedik.” “Ben, cinayet masasından dedektifi; Ziyal.” “Hey, durun bir dakika! Yani siz dedektif misiniz? Bu inanılmaz! Gerçekten çok şaşırtıcı. Peki, burada ne işiniz var?” “Süheyla Hanım’ ı görmeye geldim. Burada oturuyor. Onu tanıyor musun?” “Aaa! Evet, hatırlıyorum. Düğün merasiminde yeğeni Metin’in eşi öldürülmüştü. Metin geçen yaz, teyzesine kalmaya gelmişti. Olayı biliyorum, çok üzüldüm.” “Arkadaşından izin istesen olamaz mı? Sana, bu konuda bazı şeyler sormak istiyorum.” “Arkadaşlar birazdan gelirim. Siz keyfinize bakın!” “Özgür, merak ettiğim bir şey var. Bir yabancı olarak değerlendirmen gerekirse, Süheyla Hanım hakkında ne söyleyebilirsin? Metin’ i sever miydi?” “Süheyla Hanım, biraz yanardöner bir kadındır. Bazen çok samimi, bazen çok soğuktur. Onu anlamak zor. Metin’ i hakikaten yürekten severdi.” “Demek öyle! Süheyla Hanım’ın komşularla arası iyi midir?” “Hem de çok! Zira evden hiç çıkmaz. Karşılaşmak pek mümkün olmuyor. Sorunsuz bir komşudur. Varlığıyla yokluğu belli olmaz. Kimsenin de bir şikâyeti yoktur.” “Anlattıkların için, sana çok teşekkür ederim.” “Umarım yardımcı olabilmişimdir. Önemi yok.” Ziyal, Süheyla Hanım’ın suya sabuna dokunmayan, anti sosyal kişiliği konusunda bir takım kuşkulara kapılmıştı. Süheyla Hanım, düğün gecesi bir hayli durgundu. Bu halinin sebebini ondan öğrenecekti. Ziyal, Süheyla Hanım’ın zilini uzun uzun çaldı. Diyafondan konuşan ses Süheyla Hanım’a aitti. “Kim o?” “Merhaba Süheyla Hanım. Ben cinayet masası dedektiflerinden Ziyal. Düğün gecesi hakkında bazı sorularım olacaktı.” “Ne hakkında?” “Metin!” “Onunla ilgili öğrenmek istediğiniz nedir?” “Bunları karşılıklı konuşmak isterdim.” “Tamam! Sizi bekliyorum!” Ziyal, asansöre binerken, bir yandan etrafa göz gezdiriyordu. Apartmanın iç dekorasyonu karşısında şaşkına dönmüştü. Burasının film stüdyosundan farkı yoktu. Nihayet, asansör dördüncü kata çıkmıştı. Ziyal, on sekiz numaranın zilini çaldı. İçeriden ayak sesleri duyuldu. Bir iki saniye sonra kapı açıldı. Süheyla Hanım: “hoş geldiniz!” dedi. Ziyal başıyla mukabele ederek; “Hoş bulduk” karşılığını verdi. Süheyla Hanım, Ziyal’ i oturma odasına buyur etti. Sıcak bir ses tonuyla, “Ziyal Bey bir şey içer miydiniz?” dedi. “Açık bir çay lütfen!” “Hemen geliyor. Zaten çay da hazırdı. Şanslısınız.” “Buna inanırım.” “Ah Ziyal Bey, o gece uyuyamadım. Gözüme bir dirhem uyku girmedi. Neyse ki, sizin gibi deneyimli ve başarılı bir dedektif cinayeti sorguluyor. Size sonuna kadar güveniyorum.” “Teşekkür ederim! Zira siz, o gece fazla durgundunuz.” “Bazen öyle olur. Beni kalabalık düğünlerde afakanlar basar. Herhalde ondandır. Kalabalığa hiç gelemem.” “Neden acaba?” “Ne bileyim, yalnızlığı seviyorum.” “Cinayet gecesi hep salonda mıydınız?” “Hayır. Bir kez lavaboya gittim.” “Lavaboya gittiğinizde saat tam olarak kaçtı?” “Galiba 11’ e geliyordu.” “Gece boyunca, size davetliler arasında değişik gelen tipler var mıydı?” “Ne gibi?” “Tanımadığınız biri yahut yabancı bir misafir yok muydu?” “Vallahi orası öyle de. Düğün bu! Metin’ in arkadaşları, kız tarafının insanları… Bir sürü insan vardı. Doğrusu bir şey söylemek zor. Gözüme yabancı gelen birçok yüz hatırlıyorum tabii ki.” “Anlıyorum Süheyla Hanım, emin olamıyorsunuz! Ben artık kalkmalıyım.” “Pekâlâ, siz nasıl isterseniz.” “Unutmadan bu benim kartım. Bu numaradan bana ulaşabilirsiniz. Kafanızdaki soru işaretlerine yanıt bulduğunuzda, beni arayın! Bir şey saklıyorsunuz sanki. Gözümden kaçtığını sanmayın.” “Kimsenin günahını almak istemem. Ama arkadaşlarından birinin yapmış olacağını düşünüyorum.” “Nihayet bir görüş belirttiniz. Hanımefendi, bunu düşüneceğim. Efendim konukseverliğiniz için teşekkürler” “Allahaısmarladık! Ne demek efendim.” Ziyal, kadının cinayetle ilgili bildiklerinin bundan ibaret olduğunu düşünüyordu. Görünüşe bakılırsa, kadın zeki değildi. Bu kadın cinayet işleyebilir miydi? İşte bu önemliydi. Kadın, olaylara ve insanlara o kadar uzak kalmıştı ki, hiçbir şeyden emin değildi. Süheyla Hanım, Ziyal de aptal bir ev kadını intibası bırakmıştı. Velhasıl unutmadığı bir şey daha vardı. Her insanın içinde bir katil vardır. O katil, öyle bir an gelir ve uyanır. Uyandığında ise insan korkunç diğer yanıyla karşılaşır. Cinayetin ardından kıyıya köşeye çekilenlerden biri de astrolog Müge’ydi. Cinayet gecesi sessiz olduğu kadar da gizemliydi. Belki de olacakları önceden sezmişti. Birçok kimse gibi polisler de bu konuda fala astrolojiye inanmıyor veya gülüp geçiyor olabilirlerdi. Zira hepsi Müge’nin cinayetten başka bildiği pek çok gerçek olduğunu düşünüyordu. Düğünden bir hafta önce Müge magazin dergilerinden birine röportaj vermişti. Ziyal, Müge’nin bize anlatacağı bazı şeyler olmalı diye düşündü. Ziyal heyecanla telefona sarıldı. Numarayı çevirdi. Her zamanki gibi telefona cevap veren yoktu. Neyse ki telefonu Fatih açtı. “Hangi cehennemdeydiniz!” “Abi ne var ya? Sinir bir bara girdik. Şu Metin’in arkadaşlarından birini araştırıyoruz.” “Bana bak, Müge’ nin evine gidin. Orda parti veriliyor. Bütün arkadaşlarını bir arada bulabilirsiniz. Melih ile birlikte, bu işin aslını araştırın,! Zaman aleyhimize işliyor.” Cinayet masası dedektiflerinden Melih ve Fatih, Metin’in arkadaşlarından Alp ‘in evine gittiler. O gün Alp evinde bir parti veriyordu. İşin ilginç tarafı cinayetin işlendiği gece düğüne gelen davetlilerin birçoğunun partiye davetli olmasıydı. Bu partideki insanlardan elde edilen bilgiler, cinayetin iç yüzünü ortaya çıkaracaktı. Her şey birbirine girmişti. Artık sapla samanı birbirinden ayırmanın zamanı da gelmişti. Bir gün sonra Fatih ve Melih, Ziyal ile buluştu. Ekip tamamdı. Ziyal söze girdi. “Arkadaşlar, cinayetin ardından bir hafta geçti. Getirdiğiniz bilgiler ya bu cinayeti çözecek ya da cinayet bir kördüğüme dönecek. Fatih sen anlat! Parti nasıldı?” “Parti gerçekten bizi aydınlatacak bilgileri almama neden oldu. İşin ilginç yanı düğüne gelen davetlilerin pek çoğunun, bu partiye katılmasıydı. Hepsi de Metin’in arkadaşlarıydı. Ev partisini düzenleyen Müge’nin amacı da buydu. Aslında katilin kim olduğunu da biliyordu. Fakat bundan emin olmak istiyordu. Müge astrolog ve aynı zamanda magazin dergilerine kehanetlerde bulunan bir medyum olarak tanınıyor. Müthiş bir şey oldu. Herkesi tedirgin eden bir şeydi bu! Müge, tarot falı bakmak istedi. Birçoğunun fal baktırırken bir kısmının fala ve astrolojiye ilgisiz, bir köşede olanları izlemesi de gözümden kaçmadı. Arkadaşlarının ailesi, iş yaşamı ve kişilikleri hakkında çok gizli ve önemli bilgilere ulaştım. Mesela Müge aslında Metin’ e platonik bir aşk duyuyormuş. Metin’ in kardeşi Volkan ise tam bir gece kuşu.” “Nasıl?” “Yani magazincilerin deyimiyle playboy. Gece gezmeleri meşhur. O kadar çok kızla düşüp kalkmış ki, başı birçok kız arkadaşıyla belaya girmiş. Asıl bombaya hazır olun! Volkan bir zamanlar Tuba ile flört etmiş. ” “Ne dediğinin farkında mısın? Vay vay vay! Peki, Metin bunu bilmiyor muydu?” “Bilmiyordu. Çünkü Tuba, Volkan’ ın tek gecelik aşklarından biriydi. Metin ve Tuba birbirlerine âşık olunca, Volkan’ ın Tuba’ ya olan aşkı birden alevlendi. Volkan, Metin’i bir rakip görmeye başladı. Volkan, Tuba’ yı evlenmemesi için tehdit etti. Hem de öldürmekle. Tuba bu konuyu ne Metin’ e, ne de ailesine açtı. Yaşadıklarını sadece Müge’ ye anlattı. Müge, Volkan’ ın bunu yapacağına ilk başta inanmadı. O da, Tuba’yı başka birinin öldürdüğünü zannetti. Ama altıncı hissi hep onu uyardı. Sizce bunları kim anlattı? Bu konuyu bir kişi biliyordu. Tahmin ettiğiniz isim doğru. Elbette Müge! Sıkı durun! Duyduklarınıza inanmayacaksınız. Cinayetin işlendiği sırada Volkan salonda yoktu. Ve kadın kılığına girdi. Unuttuğu bir şey vardı. Bu cinayeti bir kadın değil, bir erkeğin işlediği başından belliydi. Bütün deliller Volkan’ ı işaret ediyordu. Düğündeki davetlilerin hepsi haklı çıkmıştı. Bu bir aşk cinayetiydi.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © kerim fatih, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |