Öyle yaşamalısın ki ölünce mezarcı bile üzülsün. -Mark Twain |
|
||||||||||
|
“Bende Honolulu Adaları’na gitmek istiyorum” dedim. “Orada marihuana içip yerli kızlarla sevişmek istiyorum”. “Uzak” “Uzak” dedim, “dertlerden,kaygılardan uzak” Biralarımızdan birer yudum aldık.Öylece oturuyorduk orada,parkta.Geceyarısını geçeli epey olmuştu.Biraz uzağımızda bir grup genç vardı.Sanırım onlarda bira içiyor ve “Eminem”den bahsediyorlardı.Yada bunun gibi şeylerden.Güzel bir yer kapmıştık parkta.Tam havuzun yanında.Gecenin dinginliğini bozan tek şeydi havuzdan akan suyun sesi.Bazende uzaktaki özentilerin şımarık abartı kahkahaları bozuyordu sessizliği ama bu çokta rahatsız edici değildi. “Yabancı bir ülkede olsaydım” dedi Emre “çok daha farklı davranırdım,çok farklı bir Emre olurdu o zaman” “Bence yine aynı davranırdın” dedim. “Yine aynı Emre, bok her yerde boktur” Rahat hareket edemediğinden yakınıyordu.Her hareketinde toplumun ona vereceği notları hesap ediyor,ailesini mahcup etmeme kaygısı onun içinden geldiği gibi davranma eğilimini dizginliyordu.Anlıyordum onu.Aynı hataları bende yapmıştım,herkes gibi. Hala da yapıyordum. “Şimdi ki aklım olsa kaybetmezdim Selda’yı” dedi Emre. “Zamanında yaptığım hataların acısını çekiyorum şimdi” “Bu konuda pişmanlık duyan tek kişi değilsin” Herkes pişmanlıklar duymuştur hayatında.Ama zamanı geri getirmek mümkün değil. Emre acı çekiyordu.Geçmişte hatalar yapan herkes gibi.Üzülmüyordum O’nun için. Yapılan hataların insanı pişirdiğini farkedeli yıllar olmuştu.Biralar ısınmıştı.Keyfim kaçtı.Uzaklardaki özentiler hala konuşup gülüyorlardı.Rahatsız olduğumu farkettim.Kallavi bir küfür salladım sonsuz geceye.Emre pişmanlıklarını cebine koyup şarkı söylemeye başladı kısık sesle.İkinci biramı açtım ve ona eşlik etmeye başladım.Uzun sürmedi.Bir dakika sonra kendi sesimden rahatsız olup sustum.İki dakika sonrada Emre’nin sesinden rahatsız olup O’nu susturdum.Hiç şansımız yoktu.İkimizde kesinlikle ses sanatçısı olamazdık.Biramı yudumlamaya devam ettim. Etraf tenhalaşmıştı iyice.Yolun kenarından tek tük geçiyordu insanlar.Bazen bir sarhoş,bazen işten dönen yorgun bir aile reisi,bazen işe çıkan bir fahişe.Dairelerin ışıkları birer birer sönmüştü.Işıkları açık olan dairelerdekiler ise muhtemelen sevişmelerini bitirip duşlarını aldıktan sonra kapatacaklardı ışıklarını.Ve şehir ıssız bir karanlığa bürünecekti. Biralar bitti.Atrium çarşısındaki nöbetçi tekel bayii’nden yenilerini tedarik etmek fazla zamanımızı almadı.Eski yerimize döndük. “Eminem”ciler oradaydı hala.Tam yerlerimize yerleşmiş ilk biralarımızın taze soğukluğunu tadıyorduk ki bir el telsizinin parazitiyle irkildik. Jandarma kimlik kontrolü yapıyordu. “Eminem”cileri kontrol ediyorlardı.Sıra bize de gelecekti.Kimlikler yanımızda değildi. “Batu,ne yapıcaz,çaktırmadan kalkıp yürüyelim” “Emin ol anlamazlar,otur şüphe çekme” Gecenin bir vakti askerlerle koşuşturma yaşayacak enerjim yoktu.Kimliksiz çıkmak aptallıktı.Geceyi nezarette geçirmek vardı.Biralar ziyan olacaktı.Hemen kafama diktim şişeyi. İçeri gireceksem arkamda içi dolu şişe bırakmamalıydım.Abandım biraya.Emre paniklerdeydi.Askerler “Eminem”cilerle işlerini bitirmiş bize yaklaşıyorlardı.Temkinli.Göz ucuyla baktım.Biri tüfeğini hafifçe bize doğrultmuştu ve eli tetikteydi.Ani bir hareket demek bir şarjör dolusu mermi demekti.Birayı yavaş hareketlerle diktim kafama. “İyi akşamlar,afiyet olsun,kimlik kontrolü yapıcaz” dedi rütbeli olan. “İyi akşamlar” dedik, “kimlikler evde” Bu semtin insanı olduğumuzu ve çalıştığımız yeri söyledik.Adreslerimizi verdik.İkna oldular.Kimliksiz çıkmamamızı öğütlediler.Bira ikram ettik almadılar.Almadıkları için üzülmedim.Uzaklaşırlarken yeni bira almaya karar verdik.Bu tatsız karşılaşmayı anca soğuk bir bira unutturabilirdi bize.Tekel açıktı.Dedim ya nöbetçi diye.Şaka yapmıyorum. Bu sefer parkın başka bir köşesine oturduk. “Eminem”ciler gitmişlerdi.Aman ne büyük huzur.Artık park ve sonsuz dinginlik bizimdi.Keyfini çıkardık.Kaç saat geçti bilmiyorum.Biraz bira önce duyduğum sesleri duymaya başladım yine.Kulağıma uzaklardan yine telsiz parazitleri gelmeye başladı.Gece bitmeliydi.Şansını fazla zorlamanın anlamı yoktur.Hele sadece bir sen olarak çıkmışsan dışarı gecenin ortasında.Bendim,bizdik.Kimliğimiz yoktu ve o gece bizler o parkta,kimliklerimizi belki de benliklerimizi kaybetmiştik.Devriyeyi ikna edebilecek takadi kendimizde bulamıyorduk artık.Telsiz ve onu tutan el bize doğru yaklaşıyordu.Hızlı adımlarla uzaklaştık oradan ve sarhoş adımlarla parkı ardımızda bıraktık.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Batuhan Bozkurt, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |