Duman içinde her yanın. Sinmiş yavaş ölümün her koku kabarcığı üstüne. Yavaş yavaş üstünde. Uyanır gibi itiyorsun, ittikçe sana geliyor. Kaç! Koşarken gözün arkada. Geliyor mu? Peşini bırakmasından ödün koputor arsız. İstemiyor, istemiyor, istemiyorsun. Gözlerin arkada kaçıyorsun sadece. Ödün mü koptu kollar bacaklar kestiren, yine de bir daha olsa yine yaparım dedirten bile bile ladesten. Kaç defa oldu bu bilemedin ama ne zaman başladığı aklından hiç çıkmadı. Dün gibiydi hatırında. Hafif bir tebessümle pespembe dünya. ama artık ne pembe bir rüya ne hafif bir tebessüm. Her seferinde korku her seferinde arkana bakarak kaçmalar. Yok artık kaçmak yok. Yüzleşmelisin. Evet, nasıl ama? Dönüyorsun yüzünü. Vur ulan vur. Fırlattığın ya da sıktığın gibi paketini canavarının sonu: çöplük. 17 gün. Artık tamam. Rahatsın. Befesin tekrar açılmış, çakı gibisin mübarek. Her şey iyi. Artık bi sürü para da çıkmıyor küresel ısınma yardım ve yataklık bürosuna. Ölüm artık tüketilir bir şey değil, beklenir bir şey oluyor. 17 gün bitti. ahmet bulduğu son sigatasını "sigarayla savaşanlar" anonim ortaklığına yaktı. Evet, savaş bitmemişti. Nice savaşlar atlatıldı. Sabaha kadar king oynadığında, içki içtidiğinde ve hatta spor yaptığında bile tek cigara içmemişti. Son sigarasını savaşına yaktı. Evet, düşmanla son karşılaşması. Kaçmadı ya, bir tane daha içerse yeniden başlardı. Bağımlılık böyle tanımlanmamış mıydı? Yok ya,
kılıcı toprakta bir düşmana son darbe, yiğitçe vurulurdu.