..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yaşam hoştur, ölüm rahat ve huzurludur. Zor olan geçiştir. -Asimov
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Yeraltı > pleaseHenry




5 Mayıs 2005
"Eleman Aranıyor!"  
Yüksek gelirle iş imkanı...

pleaseHenry


Otobüs seslerinden beynim uyuşmuş bir halde Mecidiyeköy’ün ruhsuz, anlamsız ve hepsi birbirine benzeyen sokaklarında ilandaki adresi aramaya koyuldum. Sıcaktı. Sırtımdan ter boşalıyordu ve aradığım adresi bulmam yaklaşık bir saatimi almıştı.


:CAEF:
İlanın başlığı: “18.00 İLE 22.00 ARASI YÜKSEK GELİRLE İŞ İMKANI” gibi bir şeydi. Bir bityeniğinin olduğunu daha ilk anda anladığım halde biraz çaresizlikten biraz da meraktan ilandaki adrese gitmiştim. Otobüs seslerinden beynim uyuşmuş bir halde Mecidiyeköy’ün ruhsuz, anlamsız ve hepsi birbirine benzeyen sokaklarında ilandaki adresi aramaya koyuldum. Sıcaktı. Sırtımdan ter boşalıyordu. ve aradığım adresi bulmam yaklaşık bir saatimi almıştı.

“SEKTÖRDE GELECEK VADEDEN, SU ARITMA CİHAZI PAZARLAYAN İDDİALI BİR FİRMA”. İşe kabul edilmiştim.

Ertesi gün saat 18.00’de yeni iş yerimdeydim. Yarım saat kadar bekledikten sonra kırmızı renkli, 1970 model Ford markalı bir minibüsle kentin varoşlarından birine doğru yola koyulduk. 6 kişiydik. Bu işleri tezgahlayan ekip lideri ön koltukta oturuyordu. Yolculuk boyunca arkasını dönüp yapacağımız işle ilgili ayrıntıları anlattı bize.
“İşimiz; insanlara içtikleri suların ‘mikroplu’ olduğunu anlatıp, onlara elimizdeki şu “zımbırtıları” satmak. Girdiğiniz tüm evlerde sizlere yiyecek ya da içecek bir şeyler ikram edeceklerdir. Bu türden teklifleri kabul ederseniz asla onları kullandıkları suların mikroplu olduğuna inandıramazsınız.”

Uzun zamandır tanıdığım her yeni insan insanoğluna olan güvenimi biraz daha yitirmeme neden oluyordu. İnsanlar arasında yaşamanın ne denli tehlikeli olduğunu her geçen gün başka bir yerde, başka bir vesileyle öğrenmek zorunda kalmak biraz keder biraz da hırçınlık katıyordu insana.

Şehrin varoşlarından birinde biraz sonra sakin ve telaşsız insanların yaşadığı apartmanlardan birinin önünde durduk. Satışa 4 kişi çıkacaktık. 4 kişi 2 gruba ayrıldı. Ben içlerinden EN TECRÜBELİ olanla eşleştim. İşe beraber çıkacaktık. Ekibin lideri ona güveniyordu. Ben de güveniyordum.

Arabadan inerken son kural hatırlatıldı:
“Girdiğiniz apartmanda satışa en üst kattan başlayın. Böylece yukarıdan aşağıya doğru inerek satış yapacağınız bir sonraki daireye nefes nefese girmemiş olursunuz”.

O adamın bütün bunlar için kafa yorduğunu görmek ilk başta biraz komik gelse de, benim de içinde olduğum ekibin bu akşam girdiği her apartman dairesinde insanları kandırıp, paralarını sömürmek üzere programlandığını düşünmek insanı ürkütüyordu.

Partnerim pembe kulaklarını dikmiş tüm ciddiyetiyle son komutları dinliyordu, bir ara göz göze geldiğimizde, yüzünde; ‘bu uyarılar senin için, dikkatle dinlemelisin’ dercesine bir ifade yerleşmişti yüzüne. Daha sonra kendimize bir sokak belirleyip, sokağın 1 numaralı apartmanından başlamak üzere işe koyulduk. Girdiğimiz ilk apartman 6 katlıydı ve asansörü çalışmıyordu. Partnerim 90 kilo civarında, pembe yanaklı, pembe kulaklı, çizgi filmlerdeki domuz kumbaralarını andıran bir tipti. Apartmanın basamaklarını tırmanırken bir yandan cebinden çıkardığı kağıt mendille kırmızıya yakın pembe rengini almış boynunda biriken teri silerken bir yandan da üzerimde otorite kurmayı amaçlarcasına biraz öğretici biraz da tehditkar bir tonla yapmam gerekenleri anlatıyordu. İşi onun için çok önemliydi. Eğer işimi kaybetmek istemiyorsam söyledikleri benim için de önemli olmalıydı. Bütün bunlar biraz da benim iyiliğim içindi aslında.

6. kata çıktığımızda ikimiz de ter kan içinde kalmıştık.
“Moruk, bir sigara içip soluklanalım istersen” diyerek duvara yaslandım, yorgundum.
“Görüşmelerden önce sigara içmemeliyiz. Ağzımızdan sigara kokusu gelirken insanlara sağlıkları hakkında vereceğimiz tavsiyeler inandırıcılığını yitirebilir” diye cevapladı beni. Konuşurken kulaklarının oynadığını fark ettim. İkisi de pembe rengindeydiler fakat sağdaki heyecanın etkisiyle olsa gerek soldakinden biraz daha kırmızıya yakın bir hal almıştı. Son kez terini silip kapının ziline bastı. Bir süre orda durduk, kapıyı açan olmadı. Bir kez daha zili çaldı, sonra bir kez daha. Cevap veren yoktu. Bir alt kata yöneldik. Zile bastık, yine cevap yoktu. Sigara konusundaki teklifimi yenilemek üzereyken alt kattaki daireden yaşlı bir kadının bize seslendiğini duyduk. “Evladım, herkes tatilde. Apartmanda bir tek biz varız. Kimi aramıştınız.” Partnerim hızla aşağıya yönelerek “Eee efendim merhaba biz eee...” diyerekten bir yandan konuyla ilgili açıklamalara girişirken, bir yandan da merdivenlerden aşağıya doğru koşmaya başladı, tabii ben de arkasından.

Girdiğimiz ev yaşlı bir karı kocaya aitti. Gayet nazikçe bizi evlerine davet ettiler. İşimizin iki aşaması vardı. Birinci aşama: ev sakinlerinin kullandıkları sudan örnek alıp, çantamızda getirdiğimiz şişelere koyup daha sonra da içine kimyasal bir madde koyarak suyu test etmekti. Su eğer 30 saniye içerisinde sarı bir renk alırsa bu, suyun mikroplu olduğu anlamına geliyordu. Partnerim bir yandan şişeye su doldurup, kimyasal maddeyi katarken bir yandan da yanımızda getirdiğimiz su arıtma cihazı hakkından bilgiler veriyordu. 30 saniyelik test sonucunda su sarı renk almıştı. Yaşlı karı koca suyun aldığı sarı renk kadar sararmıştı. Ama ben kalıbımı basardım ki su hep sarı renk alıyordu, çünkü kimyasal maddenin işlevi buydu zaten. Partnerim sevinç ve gurur içinde yanımızda getirdiğimiz su arıtma cihazı hakkındaki tüm teknolojik bilgileri sıralamaya başlamıştı. Ben ise evin reisi olan ihtiyardan, bu testi bir de makineden aldığımız suyla yapalım teklifini bekliyorken, “hanım bir ayran yap da çocuklar biraz soluklansınlar” cevabını duyunca tuzağa düştüklerini fark ettim. Eşyalarımızı toparlayıp salona geçtik. Partnerim: “Efendim içtenliğiniz için çok teşekkür ederiz fakat ikramınızı kabul edemeyiz”. İhtiyar kaşlarını çatıp, “olur mu öyle şey...” dedikten sonra salonun girişinde bekleyen karısına bakıp, “Hanım sen daha duruyor musun orda, çabuk yap bir ayran da içelim...” diye sertçe cevapladı. Neler olacağını merakla bekliyordum. Partnerim satacağımız cihazla ilgili konuştukça konuşuyordu. İhtiyar dikkatini peşinatsız 12 aylık taksite, ben ise partnerimin kulaklarına yöneltmiştim. Pespembe, dinç ve hırslı.

Yaşlı kadın elinde kocaman bir tepside ayran ve börekle salona girdi. İhtiyar hepimizden daha çok coşmuştu. Suyun aldığı sarı renk başını döndürmüştü. İkramları reddetmemiz imkansız gibiydi. 7 buçuk saattir bir şey yememiştim, karnım açtı, partnerim de öyleydi. Yüzündeki otoriter ifadenin yerini utangaçlıkla karışık teslimiyetçi bir ifadeye bıraktığını gördüm. Açtık ikimiz de ve kimsenin bu teklifi reddedemeyeceğini anlamak çok zor değildi. “Madem çok ısrar ediyorsunuz bir seferliğine mahsus kuralımızı bozalım”. 10 dakika sonra ortada ne börek ne de ayran kalmıştı. Hepsini yiyip içmiştik.

Bir süre peşinat ve taksitler konusunda pazarlığa tutuştuktan sonra anlaşamayacağımızı anlayıp ordan ayrıldık. Apartmandan çıkınca;
“Galiba bir sigara yaksak iyi olacak” dedi partnerim. Apartmanın girişine yaslanmış sigaralarımızı tüttürüyorduk.
“Bu akşam olanlar bir istisnaydı, normal şartlarda asla ikramları kabul etmemeliyiz. Bu arada bu konu aramızda kalırsa iyi olur”.

Saat 10 olduğunda hiçbir şey satamadan minibüse geri döndük. İkimizin de karnı tıka basa dolmuştu. Partnerim, yolda yediklerinin verdiği rehavete kapılıp uykuya dalmıştı çoktan. Diğer grup da o akşam bir şey satamamıştı. İçerideki havadan uzun zamandır kimsenin bir şey satamadığı belli oluyordu. Ön koltuktaki patron bana dönüp “Moralini bozma. Yarın iyi bir satış yapıp bugünkü zararı kurtarabiliriz” diyerek yanımda uykuya dalmış partnerimi gösterip “bu şişko yine her şeyi yiyip bitirdi değil mi?” diye sordu.
Cevap vermedim. O akşam işteki ilk ve son günümdü.

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Eleman Aranıyor!
Gönderen: gönül sevinç / türkiye/Türkiye
8 Ekim 2005
güzel bir öyküydü okuduğum. yalın anlaşılır ve sürükleyici. demem o ki güzeldi. yüreğinize sağlık. sağlıcakla...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Rakı Fabrikası [Şiir]
"Uyku" [Şiir]
Son Sigaram [Şiir]
"Aklında Hep O Aynı Kadın" [Şiir]


pleaseHenry kimdir?

yazıyorum çünkü ancak yazdıkça yaşadıklarım bir anlam kazanabiliyor

Etkilendiği Yazarlar:
Dostoyevski, Albert Camus


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © pleaseHenry, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.